TÜSİAD: Bütçe açığının kontrolü için IMF anlaşması şart

Mali kural düzenlemesinin kulak arkası edilmemesi gerektiğini belirten Yalçındağ, "Gündemimizin ana maddelerinden biri olmalı" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

BURSA - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ,  IMF ile yapılacak bir anlaşmanın, bundan önce Türkiye'nin kredibilitesi için önemli olduğunu, ancak bugün artan bütçe açığını kontrol edebilmek için de bir IMF anlaşmasına ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Yalçındağ, TÜSİAD, Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ve Uludağ İhracatçılar Birliği (UİB) tarafından düzenlenen konferansın açılışında, TÜSİAD olarak Mayıs 2008'de "Türkiye Sanayine Sektörel Bakış" isimli bir rapor yayımladıklarını anımsatarak, bu kapsamda ilk seminere otomotiv sanayinden başlama kararı aldıklarını söyledi.

Bu kararın çok net ve açık nedenleri olduğunu kaydeden Yalçındağ, otomotiv sanayiinin, ülke üretiminin yüzde 10'unu, istihdamının yüzde 6'sını karşıladığını, bu başarı öykülerinin beşiğinin de Bursa olduğunu belirtti.

Yalçındağ, Bursa'nın ötesinde Marmara Bölgesi'nin otomotiv sektöründe çok önemli bir yer tuttuğunu ve toplam otomotiv üretiminin yüzde 85'inin bu bölgede gerçekleştirildiğini kaydederek, bu konumuyla da Marmara Bölgesi'nin, Avrupa Birliği (AB) düzeyinde bir kümeleşme örneği sergilediğini ifade etti.

"G-20, Türkiye'nin daha fazla rol alma potansiyelini doğurdu"

Yalçındağ, TÜSİAD olarak geçtiğimiz aylarda İngiltere'deki G-20 Zirvesi'ne katıldıklarını hatırlatarak, bu toplantıda yapılan tespitlerin en önemlisinin, krizi aşmanın yolunun birlikte hareket etme olarak gösterildiğini ve bu konuda hemfikir olunmasını son derece önemli gördüğünü dile getirdi.

Ekonomik krizin, ülkeleri "korumacılık tedbirleri" almaya itebileceği, bunun aslında krizden çıkışı zorlaştıracak unsurlardan birisi olacağı tespitinin de yapıldığını anlatan Yalçındağ, toplantıda, dünya ticaretinin daralmasının yanında, ticaretin finansmanının zorlaşmasına karşı önlem alınması ve IMF ve Dünya Bankası'nın görev ve sorumluluklarının yeniden tespit edilmesi konularının ele alındığını anlattı. Yalçındağ, bütün bu tespit ve analizlere rağmen, aslında çok da önemsedikleri G-20 Zirvesi'nden "zamanlaması belirli bir aksiyon planı"nın henüz çıkmadığını ifade ederek, bu toplantının Türkiye'yi ilgilendiren en önemli yanının, G-20'nin kurumsallaşmış yapıya kavuşması ve Türkiye'nin de diğer gelişmiş ülkelerle birlikte daha fazla rol alma potansiyelinin doğması olduğunu dile getirdi.

"Kendi yağımızda kavrulmak durumunda kalacağız"

Türkiye ekonomisinin, geçtiğimiz 5-6 yılda dünya ekonomisinin büyümesini lehine ve ihracat pazarlarını çok akılcı kullanarak, ihracata yönelerek büyümesini sağladığını hatırlatan Yalçındağ, bu dönemde iç tasarruf son derece az olmasına rağmen, dış yatırımlarla son derece ciddi büyüme oranlarının yakalandığını anımsattı.

Yalçındağ, şöyle devam etti:

"Önümüzdeki birkaç yıl içinde artık kendi kendimize ve kendi yağımızda kavrulmak durumunda kalacağız. Çünkü, dünya bize böyle bir ihracat imkanı sunmayacak. Tabi, ihracatımızın yüzde 50'sini AB ülkelerine yapıyorduk, oradaki iyileşme Amerika'dan da yavaş olacak, onu göz önünde bulundurarak, başka ihracat pazarları aramaktayız. Özellikle komşu ülkeleri değerlendirmekteyiz. Bunlar çok olumlu gelişmeler olmakla birlikte iç talebin önemini azaltmıyor. Bu dönemde iç talebimiz hem istihdam için dolayısıyla büyüme için son derece önemli olacak. TÜSİAD olarak uzun süredir, içinde bulunduğumuz bu olağanüstü durumdan dolayı para ve maliye politikalarını akıllıca ve kontrollü biçimde kullanmalıyız diyoruz."

Otomotiv sektöründeki ÖTV indiriminin cesaret verici adımlar olduğuna değinen Yalçındağ, yan sanayisi gelişmiş sektörlere yapılacak teşviklerin ve vergi indirimlerinin, ekonomiye hem daha fazla katma değer sağlayacağını hem de bütçedeki bozulmaya daha az etkisi olacağını vurguladı.

"MB dikkatli ve sorumlu davrandı"

Yalçındağ bu süreçte, Merkez Bankasının (MB) dikkatli ve sorumlu davrandığına dikkati çekerek, talebin bu kadar daraldığı bir dönemde, artık bir baskısının fazla olmadığından hareketle faizleri düşürmesi ve düşüş eğiliminin devam ettirilmesinin, yapılabilecek doğru bir hareket olduğunu söyledi.

İhracat kredilerine getirilen kolaylıkların da ticaretin finasmanında pozitif etkisinin olduğunu ifade eden Yalçındağ, reel sektörün, finans sektöründen iyi beslenebilmesi için Kredi Garanti Fonu'nun daha işlevsel hale getirilmesinin çok olumlu olduğunun altını çizdi.

Yalçındağ, ülkenin en büyük sorununun işsizlik olduğuna dikkati çekerek, mesleki eğitime önem verilmesi, istihdam vergileri ve esnek iş gücü piyasası mevzuatı konularında, krizden bağımsız olarak reform yapılması gerektiğini vurguladı.

"Mali kural, gündemin baş maddelerinden biri olmalı"

Yalçındağ, Türkiye'nin IMF ile olan ilişkilerine de değinerek, şöyle devam etti:

"IMF ile yapılacak bir anlaşma, bundan önce Türkiye'nin kredibilitesi için önemliydi belki, özellikle dış dünyada ama bugün artan bütçe açığımızı kontrol edebilmek için de bir IMF anlaşmasına ihtiyacımız olduğunu söylemeliyim. Alacağımız önlemler ancak bu anlaşmanın yapıldığı bütüncül bir yaklaşım içinde gerekli etkiyi gösterecektir diye düşünüyoruz. Türkiye uzun yıllardır IMF destekli bir programla gitmekte ve geçtiğimiz 5-7 yılda da bunun büyük avantajlarını yaşamaktadır. Ancak, bir süredir, gündemde olan mali kural hem iç disiplinimizi sağlamakta hem de orta vadeli öngörülebilirliğimizi sağlamak açısından son derece önemli. Eğer biz mali kuralımızı bugünden koyar ve belli bir dönemde IMF ile paralel götürürsek, bir süre sonra artık zaten kendi mali kuralımız olacağı için bu tür anlaşmalara da ihtiyacımız olmadan ekonomimizi götürebiliriz diye düşünüyoruz. Onun için mali kural düzenlemesini kulak arkası etmemeli, bugünden gündemimizin baş maddelerinden biri olarak sağlamalıyız."