Yerel işletmeler İFM ile yurtdışına açılabilecek
HSBC Türkiye CEO’su James Emmett, “Güçlü bir finans merkezi iş dünyasının sermayeye daha fazla ulaşmasını sağlayarak yerel işletmelerin yurtdışına açılmasına yardımcı olacaktır” dedi.
İhracatın yüzde 52’si, ithalatın yüzde 56’sı ve GSYİH’nin ise yüzde 24’ünü karşılayarak ülke ekonomisinin lokomotifi olan İstanbul, artık ‘Finans Merkezi’ ile uluslararası arenada liderliği hedefliyor. İstanbul Finans Merkezi’ndeki (İFM) altyapı çalışmaları tüm hızıyla sürerken, finans sektörünün gözü ise bu mega projede…
İFM Dergisinin mart sayısına konuşan HSBC Türkiye CEO’su James Emmett de İstanbul’un bölgesel bir finans merkezinin sahip olması gereken ana özelliklerin birçoğuna sahip olduğunu düşünenlerden.
İstanbul’da güçlü bir finans merkezi kurulmasının Türkiye’ye birçok yönden fayda sağlayacağını söyleyen Emmett, “İstanbul’un finans müşterilerine fiziksel ve kültürel yakınlığı avantaj olarak ön plana çıkıyor. Örneğin, İstanbul’a dört saatlik uçuş mesafesinde yer alan 60 ülke bulunuyor. Ayrıca, Türkiye’yi bölgesel operasyonları için tercih eden çok uluslu firma sayısındaki artıştan da anlaşılacağı gibi ülkenin açık bir iş ortamı bulunuyor” diyor.
“New York, Londra ve Hong Kong, genel anlamda küresel finans topluluğundaki en iyi ve en zeki yetenekleri cezbedecek kariyer fırsatları ve yaşam koşullarını sunmaları nedeniyle dünyanın en iyi finans merkezleri olarak karşımıza çıkıyor. Bankacıları, işadamlarını ve finansal faaliyetleri bu merkezlerden çekmek kolay olmasa da odağımız bu olmalı” diyen Emmett, “Güçlü bir finans merkezi iş dünyasının sermayeye daha fazla ulaşmasını sağlayarak yerel işletmelerin yurt dışına açılmasına da yardımcı olacaktır” şeklinde konuşuyor.
“İstanbul’da güçlü bir finans merkezi kurulması Türkiye’ye birçok yönden fayda sağlayacaktır” diyen HSBC Türkiye CEO’su James Emmett, İFM Dergisi’nin sorularını yanıtladı…
Küresel Finans Merkezi Endeksi’ne göre İstanbul son 5 yılda dünya finans merkezleri listesinde 25 basamak yükseldi. Bu başarıda ülkemizdeki sağlam bankacılık sisteminin etkisi var mı?
Türkiye’deki ekonomik gelişim uzun yıllardır ülkenin bankacılık sektörünün gücü ve istikrarı ile kuvvetlenmekte. Sektör bilançosu sağlam kalmaya devam ediyor: Türkiye’deki bankaların ortalama sermaye yeterlilik oranı %16 civarındayken, sorunlu kredi seviyeleri %3’ün altında kalıyor. Bu oran, sorunlu kredi seviyelerinin %6 civarında olduğu Avrupa standartlarının bir hayli altında. Düşük ülke borcuyla birlikte (GSYH’nın %40’ının altında) sektörün güçlü sermaye pozisyonu sistematik riskleri azaltmakta ve dışsal şoklara karşı Türkiye’ye koruma sağlamaktadır.
“YASAL ORTAM İÇİN KARARLILIK ŞART”
2014, karlılık açısından Türkiye banka sektörü için durgun bir yıl oldu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na göre sektör karlılığı 2014 yılında da bir önceki yıla göre değişmeyerek 24.6 milyar Türk Lirası düzeyinde kaldı. Bununla birlikte, birçok analist 2015 yılında sektör karlılığında yaklaşık %8’lik bir artış ile toparlanma öngörüyor. Öte yandan, GSYH büyümesindeki istikrar sayesinde 2015 yılında varlık kalitesinde büyük değişimler beklemiyoruz.
Yerel bankacılık sektörünün pozitif görünümü İstanbul Finans Merkezi İnisiyatifi için olumlu bir işaret olarak görülüyor. Bununla birlikte, daha da ilerleme kaydetmek için İstanbul Finans Merkezi Girişimi paydaşlarının önümüzdeki yıllarda fiziksel altyapıya ve yerel iş kaynağına daha fazla yatırım yapması gerekecek. Bunun yanı sıra, İstanbul’un yurtdışından üst seviyedeki yetenekleri çekebilecek yasal ortamı ve yaşam ortamını oluşturma konusunda kararlılığını koruması gerekiyor. New York, Londra ve Hong Kong, genel anlamda küresel finans topluluğundaki en iyi ve en zeki yetenekleri cezbedecek kariyer fırsatları ve yaşam koşullarını sunmaları nedeniyle dünyanın en iyi finans merkezleri olarak karşımıza çıkıyor. Bankacıları, işadamlarını ve finansal faaliyetleri bu merkezlerden çekmek kolay olmasa da odağımız bu olmalı.
İstanbul Finans Merkezi iş dünyasının ihtiyaç duyduğu finansmana ulaşımı kolaylaştırır mı?
İstanbul’da güçlü bir finans merkezi kurulması Türkiye’ye birçok yönden fayda sağlayacaktır. Bir ülkedeki finans sektörü geliştikçe, örneğin, işletme maliyetlerini düşürerek ve büyümeyi destekleyerek sermaye daha verimli bir şekilde tüm ekonomiye kanalize edilebilir.
MİLLİ YATIRIM
Türkiye’de finansal sektörün büyümesi, uzun vadeli TL cinsinden finansman sağlamak açısından Türk şirketleri için pek çok fırsat sunacaktır. Buna ek olarak, sayısız çarpan etkileri Türkiye’nin kendi milli yatırım ve gelişimini finanse etmeye başlamasına olanak sağlayacaktır.
Güçlü bir finans merkezi iş dünyasının sermayeye daha fazla ulaşmasını sağlayarak yerel işletmelerin yurt dışına açılmasına da yardımcı olacaktır. HSBC Türkiye özellikle bu açıdan çok iyi konumlandırılmış durumda. 73 ülke ve bölgedeki yaklaşık 6100 ofisten oluşan küresel ağımız, müşterilerimizin uluslararası ticaretin %87’sine erişimini sağlıyor.
İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olması yolunda artı ve eksileri nelerdir?
Henüz kaydedilecek çok yol olmasına rağmen, İstanbul, geniş bir iç piyasa dahil olmak üzere bölgesel bir finans merkezinin sahip olması gereken ana özelliklerin birçoğuna sahip. İstanbul’un finans müşterilerine fiziksel ve kültürel yakınlığı da bir avantaj olarak ön plana çıkıyor. Örneğin, İstanbul’a dört saatlik uçuş mesafesinde yer alan 60 ülke bulunuyor. Ayrıca, Türkiye’yi bölgesel operasyonları için tercih eden çok uluslu firma sayısındaki artıştan da anlaşılacağı gibi ülkenin açık bir iş ortamı bulunuyor. Son on yılda, yabancı sermayeli Türk şirketlerinde ve yabancı ortaklı banka sayısında önemli bir artış gözlemledik. Bunların tamamı giderek artan açıklığın göstergeleri.
HSBC, 2014 yılını nasıl geçirdi? 2015’te önceliği ne olacak?
HSBC’nin de dahil olduğu, Türkiye’deki tüm bankalar için zorlu bir yıl oldu. Bununla birlikte; 2015’te performansımızın iyileşeceğine ve stratejimizin uzun vadede sürdürülebilir büyüme platformu yaratacağına inanıyoruz. 2014 yılında olduğu gibi 2015 yılındaki ana hedefimiz: Türkiye’nin tercih edilen öncü uluslararası bankası olmak.
Yükselen orta gelir grubundaki ve uluslararası bakış açısına sahip müşteriler; geniş ürün ve hizmet portföyümüzün yanı sıra küresel ağımız, uzmanlığımız ve bilgi birikimimizden en çok yararlanan müşteri kitlesi olmaları nedeniyle bizimle çalışıyorlar. Müşterilerimizle sadece işlem bankacılığına dayalı değil, ömür boyu sürecek bir bankacılık ilişkisi geliştirmek istiyoruz.
Ticari bankacılık alanında ölçekten bağımsız olarak, uluslararası bakış açısına sahip ve küresel ticaret yapmak isteyen müşterilere daha çok odaklanacağız. Örneğin, Uluslararası Büyüme Desteğimiz firmaların tüm dünyadaki fırsatları hedeflemek için ihtiyaç duydukları anaparaya erişimlerini sağlıyor. Dahası, Küresel Ticaret ve Alacak Finansmanı, Nakit Ödeme Yönetimi ve FX gibi uluslararası olanaklar sunarak benzersiz bir uzmanlığa sahip olduğumuz alanlarda müşterilerimize destek oluyoruz.
TİCARİ FIRSATLAR SAĞLIYORUZ
Bireysel bankacılıkta, müşterilerimize hayatlarının her evresinde günlük bankacılık, tasarruf ve kredi çözümleri ile birlikte; dijital kanallar, telefon bankacılığı ve şubelerde ayrıcalıklı hissedecekleri bir bankacılık deneyimi sağlayan ‘HSBC Advance’ platformunu Aralık ayında hayata geçirdik. Bireylere gelecek için birikim yapma, yatırım ya da borçlanma gibi önemli hayati kararları alma aşamasında yardımcı olmayı hedefliyoruz.
Küresel ve yatırım bankacılığı alanında, müşterilerimize tutarlı ve uzun vadeli performans elde etmeleri için gelişmiş ve gelişmekte olan pazarlarda ticari fırsatlar sağlıyoruz. Örneğin Yıldız Holding, dünyanın altıncı en büyük bisküvi üreticisi United Biscuits’in satın alınması sırasında tek finansal danışmanı ve finansal sağlayıcı bankası olarak HSBC’yi tercih etti. Yine 2014 yılında HSBC; Borsa İstanbul’da gerçekleşen en büyük sigorta sektörü halka arzı olan Avivasa’nın ilk halka arzı sürecinde yurtdışında eş global koordinatör, yurt içinde ise konsorsiyum üyesi olarak görev aldı.
Özel bankacılık alanında ise servet sahibi müşterilere odaklanırken, hem şahsi, hem de iş birikimlerinin yönetimini desteklemek için kurumsal, küresel ve yatırım bankacılığı ekiplerimizle yakın iş birliği içinde, müşterilerimizin uluslararası fırsatlara erişimlerini sağlıyoruz. Bu müşterilerimize, aile ve iş birikimlerinin yönetimleri ve sonraki nesillere aktarımlarında uluslararası standartta bankacılık çözümleri sunuyoruz.
Türkiye ‘Kurumsal Segment’ şirket sayısında 10. sırada
Türkiye, HSBC’nin Oxford Economics tarafından hazırlanan “Kurumsal Segmentin Ekonomideki Gizli Etkisi” raporu kapsamında 15 ekonomi içerisinde en fazla sayıda ‘Kurumsal Segment’ şirketin olduğu 10. ekonomi. Türkiye'de yaklaşık 3.520 ‘Kurumsal Segment’ şirketi olduğu tahmin ediliyor.
Rapora göre Türkiye, araştırma kapsamına giren 15 ülke içerisinde Kurumsal Segment şirketlerinin sayısı bakımından 10. sırada yer alıyor ve 99,3 milyar dolar (GSYH'nin %15,6'sı) ile brüt katma değere doğrudan katkı bakımından da 10. ülke konumunda bulunuyor. Kurumsal Segment, Türkiye'deki 2,6 milyon civarında insana doğrudan istihdam sağlaıyor, bu da toplam milli istihdamın %12,3'lük kısmına tekabül ediyor.
Türkiye'deki Kurumsal Segment şirketlerinin %41'inden fazlası imalat sektöründe yer alsa da, işletme hizmetleri sektörü Kurumsal Segment içerisinde doğrudan brüt katma değere katkısı en yüksek olan sektör. İmalat sektöründeki Kurumsal Segment şirketleri hem toplam brüt katma değer hem de istihdam bakımından en fazla ekonomik katkıyı sağlıyor.
397 MİLYAR DOLAR CİRO
Türkiye’deki Kurumsal Segment şirketler toplamda yaklaşık 397 milyar dolar ciro yaparken, brüt katma değere doğrudan 99,3 milyar dolarlık bir katkı sağlıyor. Bu oran Meksika ve Singapur’daki Kurumsal Segment payına benzer şekilde brüt katma değerin %15,6'sına tekabül ediyor.
Türkiye’de Kurumsal Segment şirketlerinin %41.2’lik önemli bir kısmının imalat sektöründe olduğu tahmin ediliyor. Perakende ve toptan satış sektörününün oranı %21,3 olurken, diğer sektörlerdeki Kurumsal Segment şirketleri sayısı oldukça düşük.
İmalat sektörü, yaklaşık 168,5 milyar dolar ciroyla Türkiye'de Kurumsal Segment’in içerisinde en yüksek paya sahip. Bununla birlikte, bu sektör ülkedeki brüt katma değere olan katkı bakımından %3,4’lük oranla ikinci sırada olup, işletme hizmetleri sektörü ise %3,7’lik katkısı ile 2012’de brüt katma değere en fazla katkıyı sağlayan sektör oluyor. Ulaştırma ve bilişim teknolojileri sektörü ise %3,3’lük oranla bu alandaki üçüncü sektör olarak yer alıyor
5,5 MİLYON KİŞİYE İŞ
Türkiye'de Kurumsal Segment şirketleri, doğrudan ekonomik faaliyetlerinin yanı sıra, "dolaylı etki" ve "tüketim etkisi" yoluyla da ekonomiye katkı sağlıyor. Dolaylı etkiler, Kurumsal Segment şirketlerinin tedarik zincirindeki diğer sektörlerden hizmet ve ürün satın almasıyla yaratılan ekonomik faaliyetleri içerirken, tüketim etkisi doğrudan Kurumsal Segment şirketlerinin veya bu şirketlerin tedarik zincirlerindeki şirketler tarafından istihdam edilen çalışanların tüketici piyasasında yaptıkları harcamalarla ekonomik faaliyetleri canlandırmaları…
Tüm Kurumsal Segment şirketlerinin dolaylı ve tüketim etkilerinin toplamı brüt katma değere 148,6 milyar dolar katkı sağlarken, 5,5 milyon kişiye daha istihdam sağladığı tahmin ediliyor.