Kısıtlama Türkiye için intihar olur
Bir televizyon programına katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Sermaye hareketleriyle ilgili herhangi bir kısıtlama Türkiye ekonomisi için intihardır" dedi
ANKARA - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 13 Aralık Cuma akşamından dün akşama kadar halka açık şirketlerin değerinin 270 milyar 906 milyon dolardan 210 milyar 654 milyon dolara düştüğünü, kaybın 60 milyar 252 milyon dolar olduğunu söyledi.
Kanal 24'te katıldığı programda, gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Babacan, Merkez Bankası'nın en son faiz artırım kararının sorulması üzerine, geçen yılın mayıs ayından bu yana uluslararası finans piyasalarında çok ciddi dalgalanmalar yaşandığını ve bu dalgalanmalardan Türkiye'nin de etkilendiğini söyledi.
'Şirketlerin değeri 60.2 milyar dolar düştü'
Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, Türkiye'dekine benzer piyasa hareketlerinin görüldüğüne işaret eden Babacan, "Kuşkusuz bizim, hükümetimizin, partimizin karşı karşıya kaldığı bu komployla olan mücadelede ortaya koyduğu kararlılık, dirayet, şu anda durumu önemli miktarda kontrol altına almış durumda. Aksi halde o acil adımlar atılmasaydı, bir an önce durumu kontrol altına almak için gerekenler yapılmasaydı, bugün bizim piyasalarımız çok daha kötü durumda olabilirdi" dedi.
Babacan, söz konusu gelişmelerin Türkiye'ye maliyetinin sorulması üzerine, her gün piyasa göstergeleri değiştiği için her saat hatta her dakika maliyet hesaplarının da yenilenmesi gerektiğini belirterek, "Özellikle halka açık şirketlerin piyasa değerine bakıyoruz. Orada çünkü çok somut olarak bir değer kaybı söz konusu. Hisse senedi fiyatları düştü bu süreç içerisinde ve kur arttı. Dolayısıyla halka açık şirketlerimizin dolar cinsinden değerini hesap ettiğimizde orada ciddi bir değer kaybı söz konusu. 13 Aralık Cuma akşamından dün akşama kadar halka açık şirketlerimizin değeri 270 milyar 906 milyon dolardan 210 milyar 654 milyon dolara düştü. Kayıp 60 milyar 252 milyon dolar. Yabancı yatırımcıların hisse senedi piyasasındaki alış satışına baktığımızda net anlamda Türkiye'den sermaye çıkışı çok çok sınırlı. Dolayısıyla alanlar kadar satanlar da var. Yerliler açısından da öyle. Yoğun bir alışveriş var hisse senedi piyasasında ama net anlamda Türkiye'den çıkış son derece sınırlı ama ne oluyor, bu alışverişlerde fiyatlar oluşuyor ve bu fiyatlar maalesef 7-8 hafta öncesinin fiyatlarına göre bayağı düşmüş durumda. Bu tabii Türkiye'nin kaybıdır" diye konuştu.
Ali Babacan, bu dönemde bir de faiz artışının getirdiği ilave maliyetlerin olduğunu ve kur artışının reel sektörün üzerine getirdiği yükün hesap edilebileceğini belirterek, tüm bunlar alt alta yazıldığı zaman çok daha yüksek maliyetlerin söz konusu olduğunu ifade etti.
'Faizler piyasada zaten yükselmişti'
Merkez Bankası'nın bağımsız olduğunu vurgulayan Babacan, bankanın herkesin görüşünü dinlediğini ancak karar verme aşamasında Para Politikası Kurulu'nun toplanarak bağımsız bir şekilde karar aldığını söyledi. "Dolayısıyla teknik açıdan bakıldığında, Para Politikası Kurulu, bu adımın gerekli olduğunu düşünmüş ki böyle bir adım atıldı" diyen Babacan, "Bizim zaten 22 Mayıs'tan bu yana olan süreçte, aynı zamanda 17 Aralık'tan bu yana olan süreçte piyasada oluşan faizler zaten yükselmişti. Hazine'nin borçlanma faizlerine baktığınızda, Hazine kağıtlarının ikinci el piyasasındaki faizlere baktığınızda zaten faizler yüzde 11'ler seviyesine çıkmıştı. Bankaların mevduat faizi zaten yüzde 10'ları bulmuştu. Bankaların kredi faizi zaten yüzde 14, 15, 16, 17 gibi rakamlara ulaşmıştı. Yani Merkez Bankası aslında piyasanın oldukça gerisindeydi, piyasada zaten yüksek faizler oluşmuştu. Ancak şöyle bir durum oluşuyordu; Merkez Bankası ağırlıklı ortalama yüzde 7,3 ile piyasayı fonluyordu. Yüzde 7,3 ile bankalar, Merkez Bankasından likiditeyi sağlayıp yüzde 13,14,15 ile piyasaya hatta yüzde 11 ile Hazine'ye tekrar finansman sağlama gibi bir imkana sahipti. Dolayısıyla Merkez Bankası aslında piyasada zaten yüksek noktada olan faizlere biraz geriden de olsa uyum sağlamış oldu. Bunu böyle okumakta da fayda var" dedi.
Faizlerin artmasının elbette iyi bir şey olmadığını, hükümet açısından bunu hiç bir zaman hoş karşılayamayacaklarını belirten Babacan, buna karşın faizlerin büyük ölçüde piyasada oluştuğunu da görmek gerektiğini ifade etti.
'Her senaryoya karşı alternatif var'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın faizlerle ilgili açıklamaları ve bu konudaki B, C, D planlarına ilişkin sorularını yanıtlayan Babacan, ekonomi ve finans yönetiminin her zaman, her senaryoya karşı alternatiflere sahip olduğunu vurguladı.
Babacan, ekonominin karşılaşabileceği risk alanlarını 2010'da masaya yatırdıklarını anımsatarak, "Çaresizlik kesinlikle söz konusu değil. Her zaman, karşınıza çıkan her durumun bir çaresi, reçetesi var. Ekonomi yönetiminde çok iyi bir tecrübe, kurumlarımızda iyi bir insan kaynağı söz konusu. Hem dünyada yaşanan krizleri hem de Türkiye'nin kendi içindeki krizleri gayet iyi bilen, okuyan, tecrübeli bir ekip işbaşında" dedi.
Bu noktada, Türkiye'nin sermaye hareketlerine karşı sınırlama getirmesinin söz konusu olmadığını kaydeden Babacan, ülkenin ekonomik yapı olarak kendi tasarruflarının kendi büyümesine yeterli olmadığına dikkati çekti. Babacan, geçen sene tasarruf oranlarının yüzde 12.5'e gerilediğini belirterek, söz konusu rakamın gelişmekte olan ülkelerin gerisinde olduğuna işaret etti.
Türkiye'nin bu sebeple dışarıdan sermaye girişine ihtiyacı olduğunu söyleyen Babacan, "Türkiye'yi sermaye hareketlerine kapattığınız anda ülkenin büyümesi diye bir şey söz konusu değil, tam tersi daralan küçülen bir ekonomi oluruz. Dolayısıyla sermaye hareketleriyle ilgili herhangi bir kısıtlama Türkiye ekonomisi için intihardır" diye konuştu.
Babacan, 11 yıllık geçmişlerinde 40-50 tane Serbest Ticaret Anlaşması ve vize kaldırma anlaşması yaptıklarını hatırlatarak, kendilerinin insanların, ürünlerin, enerjinin ve sermayenin serbest dolaşmasına inandıklarını kaydetti.
Hükümetin böyle bir adımı düşünmesinin bile mümkün olmadığını ifade eden Babacan, kendisinin bundan 2 hafta önce yatırımcı konferansı yaptığını, bu sorunun kendisine sorulduğunda, böyle bir şeyin lügatlarında olmadığını söylediğini belirtti.
'Türkiye açık bir ekonomi'
Babacan, Türkiye'nin açık bir ekonomi olduğunun altını çizerek, böyle bir ekonominin piyasa kuralları içinde çalışması gerektiğini dile getirdi. Kapalı bir ekonominin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını kaydeden Babacan, yaptıkları her şeyin açık bir ekonomik sisteme uygun olması gerektiğini söyledi.
Babacan, son 11 yıllık başarının temelinde açıklık olduğunu kaydederek, "Bu ekonominin daha verimli çalışması için rekabet önemlidir. Biz kurallı piyasa ekonomisinden yanayız" diye konuştu.
Babacan, Merkez Bankasının bağımsızlığının esas olduğunu belirterek, bunun değişmesi sonucu ülkeye ciddi bir öngörülemezlik geleceğini, bu durumun da yatırımcıyı ciddi şekilde caydıracağını dile getirdi. Kendilerinin bunu parti programının bir parçası yaptıklarını anımsatan Babacan, "Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomi ancak bağımsız bir Merkez Bankası ile bütünleşebilir. Bunun dışında bir adım atıldığı zaman, bu bizim siyasi taahhütlerimizin hepsini bozmamız, verdiğimiz sözleri inkar etmemiz demektir" dedi.