"Yoksullukta azalma hissediliyor"

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, İstanbul'un sanayisiz düşünülemeyeceğini belirterek, "İstanbul'a uygun bir sanayi olmalı. İstanbul'un da en az Hakkari, Samsun ve Edirne kadar kalkınmaya ihtiyacı var" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) Ekim ayı Meclis Toplantısı'nda konuşan Yılmaz, sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere üç ayak şeklinde kurgulanmış bir yapı olduğunu dile getirerek, gelişmiş ekonomi için üçünün dengeli bir şekilde tasarlanması gerektiğini söyledi. 

Bu üç ayağa dördüncü bir boyut daha eklenmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, bu boyutun da demokrasi olduğunu, ilk 3 boyutu da demokrasi boyutunun şekillendirdiğini, birinci sınıf bir ekonomi için ileri bir demokrasi gerektiğini söyledi.

Yılmaz, Türkiye'nin son 10 yılda demokrasi ve ekonomiyi birlikte geliştirip, büyüttüğüne vurgu yaparak,  "Kalkınma olmadan demokrasi, demokrasi olmadan da kalkınma olmaz, ikisi at başı gider. Türkiye vesayetçi bir anlayıştan faklı bir yere geldi. İleri değil ama normal bir demokrasi haline geldi. Bundan sonraki hedefimiz birinci derece ekonomi ve ileri bir demokrasidir. Bunun için yapmamız gereken çok şey var. Son demokratikleşme paketi bu yönde atılan önemli bir adımdır. Zihniyet dönüşümünü ifade etmesi bakımından önemlidir. Değişen devlet yapısını ortaya koyuyor" diye konuştu.

"Türkiye'de yoksullukta ciddi bir azalma hissediliyor" 

Türkiye'de son 10 yılda gelir dağılımında da önemli gelişmeler olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Türkiye'de yoksullukta ciddi bir azalma hissediliyor. Mutlak yoksulluk meselesini ortadan kaldırmak istiyoruz. Gelişmiş ülke seviyesine ulaşmak için 13 bin dolar eşiğini aşmak istiyoruz.  Böylece orta gelirden üst gelire geçmiş olacağız ve Türkiye bir lig daha atlayacak" dedi. 

Yılmaz, çevre konusunda da önemli adımlar attıklarına dikkati çekerek, Türkiye'nin son 10 yılda sürdürülebilir kalkınma konusunda da önemli bir mesafe aldığını, sürekli gelişen ülke konumunun devam ettirilmesi gerektiğini kaydetti.  

İki Avrupa olduğunu dile getiren Yılmaz, "Birinci Avrupa sevdiğimiz ve girmek istediğimiz Avrupa, diğeri ise kimlik siyaseti yapan, siyasi hesaplardan dolayı Türkiye'ye önyargılarla bakan Avrupa'dır. Bu Avrupa'yı istemiyoruz, bu Avrupa ile sorunlarımız var. Ayrıca kendisi de birtakım zorluklar içinde. Bu arada AB sürecinde olumlu gelişmeler de var. 5 Kasım'da Bakanlığımızla ile ilgili yeni bir faslın açılışını yapacağız. Önümüzdeki süreçte Türkiye AB ilişkilerinin daha iyi bir noktaya gelmesini temenni ediyorum" şeklinde konuştu.

"Devlet piyasa tartışması anlamsız" 

Yılmaz,  İstanbul'un sanayisiz düşünülemeyeceğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Ama nasıl bir sanayi? Tabii ki İstanbul'a uygun bir sanayi olmalı. Bunun için hep birlikte tartışmamız ve hedeflerimize doğru yürümemiz lazım.  İstanbul, finans, turizm, kültür ve sanat  merkezi olarak görülmesi gereken çok önemli bir varlığımız. Bu nedenle İstanbul Kalkınma Ajansı kurduk.  İstanbul' un da en az Hakkari ve Samsun ve Edirne kadar kalkınmaya ihtiyacı var. Bu ajansın yeni bir vizyon yaratma ve farklı bakış açılarını bir araya getirme anlamında  son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Değişik aktörleri bir araya getirip, ortak strateji  ve hedefler belirlemek anlamında ajansımız önemli bir platformdur."

Yılmaz,  geçmişte devlet ve piyasanın yanlış bir tartışma yaşadığını, ikisinin bir arada bulunmasının doğru bir yaklaşım olduğunu belirterek, devletin olmadığı ortamda serbest piyasanın olamayacağını ve  anarşinin doğacağını, devlet-piyasa tartışmasının anlamsız olduğunu kaydetti.    

"Sanayisi güçlü olan ülkeler krizlerden daha az etkileniyor" 

Küreselleşen bir dünyada yaşandığına işaret eden Yılmaz, son krizin sanayisi güçlü olan ülkelerin krizlerden daha az etkilendiğini gösterdiğini, bu nedenle imalat sanayinin daha güçlendirmesi gerektiğini anlattı. 

 Sanayinin daha üst seviyelere çıkartılmasının kaçılmaz olduğuna vurgu yapan Yılmaz, "Sanayide yaptıklarımız diğer bütün sektörleri olduğu gibi  kalkınma ve çevre politikalarını da etkiliyor. Gelişmiş ülkelerin daha temiz bir teknolojiye odaklandığını görüyoruz. Enerji bağımlısı bir ülke olarak Türkiye'nin enerji konusunu daha çok tartışması lazım.  Enerji konusunda ne yapsak azdır. Enerji konusunda bir strateji oluşturduk. Yerli kaynaklara yönelik üretimi artırmak zorundayız. Nükleer enerjiyi kullanmalıyız hatta bu konuda geç kaldık. Ama bunun bir avantajı da yeni teknolojileri kullanabiliriz. Enerji verimliliği üzerinde hassasiyetle durmamız gerekiyor" şeklinde konuştu.

Yılmaz, gelişmiş ülkelerde bilgi temelli bir gelişmenin söz konusu olduğuna işaret ederek,  Ar-Ge' ye çok büyük kaynaklar aktarıldığını, Türkiye'de de Ar-Ge harcamalarına ayrılan payın her geçen gün arttığını belirti.

Özel sektörün  de Ar-Ge'ye önem vermesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, bunun için Ar-Ge altyapısına  ve üniversitelere yatırımlar yaptıklarını ve özel teşvikler verdiklerini kaydetti.

"Üretim ve ihracatta yapısal bir dönüşüm sağladık" 

İmalat sanayinin durumuna da değinen Yılmaz, sanayi mallarının fiyatlarının diğer sektörlerdeki kadar artmadığını bu nedenle sanayinin milli gelir içindeki payının düştüğünü dile getirdi. 

Bakan Yılmaz, ihracatın yaklaşık yüzde 95'inin sanayi ürünü olduğunu belirterek, üretim ve ihracatta yapısal bir dönüşüm sağladıklarını, düşük teknolojiden orta teknolojiye geçildiğini hedefin ise yüksek  teknoloji olduğunu söyledi.

Yüksek teknolojik ürünlerin artırılması ve pazar çeşitlendirilmesinin geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, son 10 yılda pazar geliştirmesi anlamında çok önemli adımlar atıldığını ve bunun faydasının son yaşanan krizde açıkça görüldüğünü belirtti

Bu konularda ilginizi çekebilir