Sadece işletmeye değil, yatırım için de teşviklere ihtiyaç var

Mevcut teşviklerin tamamının işletme dönemine ait olduğunu ifade eden Meclis KİT Komisyonu Başkanı Hasan Fehmi Kinay, yatırım dönemine ilişkin teşvikler verilmesi gerektiğini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Canan SAKARYA

ANKARA - AK Parti Kütahya Milletvekili Meclis KİT Komisyonu Başkanı Hasan Fehmi Kinay, teşviklerin tamamının işletme dönemine ait olduğunu, yatırım dönemine ilişkin teşvikler verilmesi gerektiğini belirterek, “Yatırımla ilgili ne veriyoruz, arsa tahsisi yapıyoruz. Hakkari’de arsa versen ne olur vermesen ne olur. İstanbul’da yatırımcıya arazi verirsen bir kıymeti vardır ama Tunceli’de yatırımcıya bedelsiz arsa tahsis ediyorum dediğinde kimse dönüp bakmaz” dedi.  Ankara Sohbetleri’ne konuk olan TBMM KİT Komisyonu Başkanı Kinay, Ankara Temsilcimiz Barış Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı: 

> KİT’lerde hangi sektörlerin ağırlığı devam ediyor, süren özelleştirmeleri de dikkate aldığımızda sektörler itibariyle nasıl bir çerçeve çizebiliriz? 

Toplam 37 KİT var iştirakleri ile 91’e çıkıyor. Bunlardan Emlak Bank, Sümerbank gibi tasfiye sürecinde olanlar var. İstanbul Olimpiyat Oyunları gibi belli bir süre için kurulanlar var. Ekonomi deki ağırlığı fazla olan enerji ve finans KİT’leri bu iki sektörde özelleştirme programı ya da halka arz gibi programlar uygulanıyor. KİT’ler daha rasyonel yönetiliyorlar, karlılıkları artıyor ve regülasyon görevlerini de gayet iyi yürütüyorlar. Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla uzun bir süredir enerji sektöründeki özelleştirme çalışmaları devam ediyor. Somut adımlar atıldı, TEDAŞ dağıtım şirketlerini tamamen özelleştirilmiş durumda. Diğer taraftan Elektrik Üretim AŞ özelleştirme sürecini tamamlayacak. Geçtiğimiz yıl itibariyle özelleştirilen KİT’lerden yaklaşık 14 milyar dolar bir gelir elde edildi. Bu 2007 yılından bu yana gerçekleştirilen en önemli özelleştirme rakamı. Önümüzdeki yıl için de ihtiyatlı hedefler konmuş olmasına rağmen gerçekleşmenin bu düzeyde gerçekleşmesi hedefleniyor. 

Finans sektöründeki KİT’lere bakarsak Halk Bankası, Ziraat Bankası ve bunların iştirakleri şu anda KİT Komisyonu tarafından denetleniyor. Ayrıca şu anda kanunu hazırlanan bir çalışma var, Vakıflar Bankası Hazine’ye geçecek. Eğer geçerse üçüncü kamu bankası olarak o da denetlenmeye başlanacak. Tüm kamu bankalarının artık ciddi karlar oluşturmaya başladıklarını görüyoruz ve tabi ki sigortacılık sektörü açısından baktığımızda da bireysel emeklilik sisteminin devreye girdiği andan itibaren kamu bankalarının bu sistem içinde önemli bir atak yaptığını ifade edebiliriz. Hatta bugün bir takım müzakerelerimiz oldu. Halk Bank Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüzle bir toplantı yaptık. Bu toplantıda sigorta ile ilgili şirketlerinin hisselerini yabancı sigorta şirketlerine satarak 1.5 milyar TL civarında bir gelir elde edebileceklerini ifade ettiler. 

> Tamamını mı satacaklar?

Hayır, hisselerin yüzde 50’den azını. Kontrolü kendilerinde kalmak kaydıyla uluslararası sigorta şirketleri ile sermaye ilişkileri kurarak sektördeki paylarını artırabileceklerini ve sigorta sistemi içerisinde de ciddi kaldıraç imkanı bularak bugünkü bireysel emeklilik sisteminin gelişiminde bu tür kaynaklarla çok daha iyi noktalara gelebileceklerini ifade ediyorlar. Bunun dışında bir kanun taslağı hazırlandı. Kamu bankaları katılım bankası da olacak, farklı bir model geliştiriliyor. Üç büyük kamu bankasının katılım bankası kurarak, katılım bankaları sektöründeki payının yüzde 5’den yüzde 15’e yükseltilmesi yönünde bir katkısı olacak. Muhtemelen şu andaki düşünce TMSF bünyesinde Türk Ticaret Bankası, Emlak Bank ve Adabank’ın katılım bankasına dönüştürülerek faaliyetlerine izin verilmesi gündemde. 

> Görevi KOBİ’leri, çiftçiyi, esnafı desteklemek olan kamu bankaları çok büyük karlar etmeli mi? 

Burada bir şeyi gözetmek zorundayız. Bunlar ekonomik koşullarda rekabet etmek durumunda olan kuruluşlar. Kamu olarak belirli bir ağırlıkları olabilir ama yalnız değiller özel sektörle birlikte sektörü oluşturuyorlar. Kamu kaynakları kullandırıyorsunuz, siyasi bir takım talimatlarla özel sektörün rekabet olanaklarını azaltırsanız, kamu bankaları ile rekabet edemez hale gelirse o zaman sektörün bütünü olumsuz etkilenebilir. Kar edebilecek bir kurumu müdahalelerle karını azaltmaya ya da zarara yönlendirmeye götürürseniz bütün sektörü de rekabet açısından olumsuz etkilersiniz. Geçmişte olduğu gibi yapılacak bir takım siyasi müdahaleler hem rekabet koşullarını zorlaması açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır hem de topluma ek bir takım maliyetler getirecektir. 

> Şu anda en fazla zarar eden KİT’lerden biri Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri. Bu, neden kaynaklanıyor? 

Bazı sektörlerin geçmişte kâr etmesi neredeyse imkansızdı. Uyguladıkları personel rejiminden, ücret politikalarına kadar etkili, zaten maliyet açısından teknoloji kullanma imkanı olmayan derin kuyulardan çıkarıyorsunuz, yatırım maliyetiniz yüksek. Belli bir personel var. O il o KİT’e bağlı hale gelmiş ve onun da kar etmesi mümkün değil. Çaykur da bunlardan biri. Buralarda da zararı ne kadar azaltabiliriz ona baktırıyoruz. 

> Devletin bir sektörden çekilmesi hangi şartlarda gerçekleştirilmeli? Et Balık Kurumu özelleştirme kapsamına alındı sonra vazgeçildi? 

Et Balık Kurumu küçüldü, özelleştirme sürecindeydi daha sonra yeniden faaliyetlerine başlaması öngörüldü. KİT’lerin piyasa regülasyon görevleri çok önemli. Somut örneklerden birisi de Petrol Ofisi’dir. Özelleştirildikten sonra 2001’den 2005’e kadar tamamen akaryakıt dağıtım işi özel sektöre bırakıldı. Ama görüldü ki devletin akaryakıt alımlarında çok fahiş fiyatlara akaryakıt satmaya başlamış. Bu yüzden yeniden bir dağıtım şirketi kuruldu. Şu anda 200 civarında şubesi var. Düzenleyici ve denetleyici kurumların görevlerini tam layıkıyla yapmaları, özel sektör ile rekabet koşullarının sağlanması halinde KİT’lerin regülasyon görevleri bitmiş oluyor. Bu noktaya gelen sektörlerden devletin hızla çekilmesi lazım ama burada bir aksaklık varsa, EBK örneğinde olduğu gibi tekrar sektöre girmesi gerekebiliyor.  

> KİT’lerin yönetim kurulu üyelerine yapılan ödemeler bazen eleştiriliyor. Türk Ticaret Kanunu ile anonim şirket yönetim kurulunun yapısında önemli değişikliler getirildi. Tek kişilik yönetim kuruluna imkân sağlandı. Bu, KİT’lere örnek oluşturabilir mi? 

Bu konuda genel bir rejim oluşturmak lazım yenilenme ihtiyacı olduğu konusunda doğru bir noktaya temas ettiniz. Yönetim kurullarının oluşumunda elbette ki o tartışmalar olabilir. Hazine ‘kaynak benden kullanıyorsa temsilcimin olması lazım’ diyor. Makul bir talep. Onun dışında o alanda gelişmiş formasyonu olan kişileri atamanız gerekiyor, sektörü bilenlerin olması lazım. Yönetim konusunda yeni bir anlayış yeni bir model kurulmalı mıdır? Bu tartışılabilir. Şu andaki sistem doğru kişileri atarsınız yönetir ama yarın başka bir sorun çıktığında sistemi sorgulamak zorunda kalabilirsiniz bunun örnekleri de var. Neticede bu alanda bir reform, yapılanma ihtiyacı ne kadar öncelikli bilemem ama bana göre ondan daha öncelikli bir konu KİT’lerde çalışan personelin maaş sistemi. Bir banka genel müdürüne veya şube müdürüne ya da herhangi bir ara kademe yöneticisine özel sektörün belirlediği ücret sistemini ödeyemediğiniz için kamuda yetişen personel özel sektöre gidiyor, nitelikli personel sıkıntısı yaşıyorsunuz. Ücret konusunda çok ciddi bir reform yapılması gerekir.  

> Personel rejimi dışında gündeme alınması gerektiğini düşündüğünüz başka konular var mı? KİT’lere ilişkin tespitlerinizi nelerdir? 

Neticede biz denetim görevini yapıyoruz. Genel anlamda tespitimiz şu: KİT’lerde bir rasyonel yönetim anlayışı doğmuş, yönetici kadrolarında bu anlayış var. Mesela İller Bankası’nın kanunu değişti, bankacılık sektörüne tam değil ama biraz daha yakınlaştı. İller Bankasının temel görevi yerel yönetimlerin ve il özel idarelerinin altyapı yatırımlarını finanse etmekti, diğer taraftan müşavirlik hizmeti veriyordu. Yine bu görevleri devam ediyor ama bu süreçte bir başka daha pencere açıldı. Çevre Şehircilik Bakanımızın birikimlerini bu alana yansıtmasıyla gelir paylaşım modelleriyle gelirlerini artıracak bazı önemli çalışmalar başladı. İller Bankası’nda bu yıl itibariyle bu yöntemle yaklaşık 300 milyon lira sağladı, gelecek yıl için öngördükleri 600 milyon lira yani İller Bankası şu anda gelir paylaşım modelleriyle farklı projeler geliştirebiliyor. Belediyelerin daha rahat çalışabilmesi için onlarla birlikte de hasılat paylaşım modelleri ile projelerin kapısını açtılar. Şimdi belediyeler İller Bankasından sadece finans amacıyla değil ayrıca varsa projeleri onları birlikte yapma konusunda istifade edebilecekler. Bence bu çok önemli bir adım. Buradan yola çıktığımızda şunu görüyoruz; demek ki KİT’ler yönetim anlayışı açısından önemli bir evrilme içinde bu süreçte farklı bir noktaya doğru gidiyorlar ve sürükleyici olacaklar, ekonomide rollerini artıracaklar.  

‘Bu enstrümanlarla çok büyük bir yatırım seferberliğine ulaşmamız zor’

> Teşvikler de sizin ilgilendiğiniz bir alan. Başbakan Yardımcısı Ali 
Babacan yılsonunda yatırım teşviklerini revize edeceklerini açıkladı. Sizce nasıl bir revizyon gerçekleştirilmeli?  
5084 sayılı yasanın Türkiye’de özellikle yatırımları, teşvik öngörülen bölgelere çekme noktasında etkisi oldu. Ama tabi ki arzu edilen şey Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde yatırımları teşvik etmek. Elimizdeki enstrüman sayısını biraz gözden geçirmemiz lazım. Sigorta pirimi işveren payı,  gelir vergisi stopajı,  kurumlar vergisi muafiyeti, katma değer vergisi istisnası, yer tahsisi bu enstrümanlarla çok büyük bir yatırım seferberliğine ulaşmamız zor. Özellikle bölgesel gelişmişlik farklılıklarını giderecek boyutta bir yatırım seferberliğini oluşturmak bu kadar enstrümanla mümkün değil. Daha fazlasına ihtiyacımız var. Burada ben yatırımcı dediğimiz girişimciyi öne çıkartacak ve girişimcinin ihtiyacı olan unsurlara bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Girişimci işletme döneminde sağlanacak bir takım imkanlardan söz ederek girişimci olmaz. Bir kere girişimcinin finansman ihtiyacının, risk sermayesi ihtiyacının öncelikle karşılanması lazım. Biz birileri gelsin yatırım yapsın diyoruz ama teşvik modelimizde sağladığımız teşviklerin tamamı işletme dönemine ait, yatırım dönemine ait olan kısımları bizim öncelikle çözmemiz lazım. Yatırımla ilgili ne veriyoruz, arsa tahsisi yapıyoruz. Hakkari’de arsa versen ne olur vermesen ne olur? Teşvik midir, Hakkari’de, Şırnak’ta arsa vermek orada zaten arazinin bir değeri yok. İstanbul’da yatırımcıya arazi verirsen bir kıymeti vardır ama Tunceli’de yatırımcıya bedelsiz arsa tahsis ediyorum dediğinde kimse dönüp bakmaz orada başka bir şey yapmak lazım. Eğer bölgesel gelişmişlik farklarını gidermek için bir mekanizma kuracaksak bunun ilk adımı nitelikli girişimcinin artırılması ve girişimcinin ihtiyaç duyduğu unsurların karşılanmasıdır. 

‘Orta ölçekte işletmelere ihtiyacımız var’ 

> Eskiden olduğu gibi nakit bir destek mi verilmeli? 

İşte burada güzel bir noktaya geldik. Yatırım teşvikleri ile devlete destekleri ve yardımlarını Avrupalılar da veriyorlar, teşvik sistemi bu kurulan model gibi ilerleyebilir. Devlet yardımlarını bizim daha etkin hale getirmemiz lazım. Mesela Türkiye’de hala risk sermayesi temin edilemiyor. Oysa bir ihtiyaç. KOSGEB’in girişim, teknoloji vs. gibi başlıklarda verdiği birtakım hibeler var ama bunların sayısı çok düşük. Bunlarla ancak çok düşük mikro düzeyde işletmeler kurulabilir. Bizim mikro işletmelerden yola çıkarak,  bölgesel dengeyi sağlamamız, bölgesel dengesizlikleri gidermemiz çok zor. KOBİ düzeyinde orta ölçekte 200-300 kişi çalıştıran işletmelere ihtiyacımız var. 

>>Kinay’ın dikkat çektikleri

Ferit B.PARLAK

1983 yılında Kütahya’nın ilk dershanesini kuran, doktoralı iktisatçıyken sanayiciliğe soyunan, Kütahya TSO’da çeşitli görevler alan ve sonrasında siyasete atılan Hasan Fehmi Kinay ile AK Parti Ekonomi İşleri Başkan Yardımcılığı ve Plan Bütçe Komisyon Sözcülüğü görevlerini yürüttüğü dönemde yaptığımız sohbette, “Gerekirse milli gelirin yüzde 1’ini işsizlikle mücadeleye ayırmalıyız. Bunu yasal zorunluluk haline getirmeliyiz. Tıpkı tarım destekleri gibi”, “Kamu proje üretmeli ve özel sektörle işbirliği yapıp bu projeleri hayata geçirmeli” gibi fikirleriyle o dönem gündem oluşturmuştu. Yeni dönemde KİT Komisyonu Başkanlığı görevini üstlenen Kinay ile önceki gün özelleştirmeyi ve dershaneleri konuştuk. Kinay, “Türk Ticaret Bankası, EmlakBank ve Adabank’ın katılım bankasına dönüştürülmesi gündemde” diyerek, kamu bankaları tarafından kurulacak, katılım bankalarında izlenecek yol ile ilgili sinyaller verdi. Kinay’ın, “KİT’lerde personel reformuna ihtiyaç var”, “Tüketici hakları için ayrı bir bağımsız kurul oluşturulmalı”, “Teşviklerin tamamı işletme dönemine ait, yatırım dönemine ilişkin teşviklere ihtiyaç var” gibi düşünceleri ise KİT’ler ve teşvik sistemindeki yeni yol haritasını gösteriyor. 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir