'Bisiklet artık yavaşladı, dengeyi kurmak daha fazla hüner istiyor'

İş Bankası’nın kuruluş kararının verildiği İzmir İktisat Kongresi’ne de ev sahipliği yapan İzmir’de 39’uncu İş’le Buluşmalar Toplantısı’nda küresel piyasalardaki gelişmeler ve Türkiye ekonomisinin dinamikleri masaya yatırıldı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ECE CEYHUN – SEDAT ALP

İZMİR - Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, büyümenin Türkiye ve dünya ekonomisinin bir numaralı gündem maddesi olduğunu belirterek yılın ilk çeyreğinde gelen verilerin ‘beklenen büyümeye’ dahi ulaşılamayabileceğini gösterdiğini işaret etti. Bali, “Yılın kalan bölümü bunu telafi edecek bir büyüme politikasına mutlaka ihtiyaç gösterecek gibi görünüyor” dedi. Konuşmasında iş dünyası temsilcilerine dikkatli olun uyarısında da bulunan Bali, “Türkiye, bisiklet hızlı kullanıldığı için dengeyi sağlamakta zorlanıldığı bir dönemde değil. Bisiklet yavaş kullanılırken dengeyi sağlamak daha zordur. Daha fazla hüner ister, daha fazla beceri ister” ifadelerini kullandı. Onun için iş dünyasının daha hassas hareket etmesi, kısa dönemli gelişmeleri dahi yakından inceleyerek gereksiz riskler almadan bir iş planı yapması gerekliliği üzerinde durdu. Bali, “Özellikle de konjonktüre bağlı büyük pozisyonlar açmamak gerektiğini düşünüyorum. Elbette işin gerektirdiği inisiyatifl eri her zaman almak zorundayız. Eninde sonunda Türkiye dinamik bir ülke. Kendi içerisinde gündemi hızlı değişiyor. Çok rahatlıkla 2008’in son çeyreği, 2009’un ikinci yarısı gibi, kamunun hafif ivmelendirdiği bir büyüme moduna girme ihtimali az değildir” değerlendirmesini yaptı. 

Türkiye İş Bankası’nın, 2008 yılından bu yana KOBİ’lere bilgi ve danışmanlık desteği sağlamak amacıyla düzenlediği İş’le Buluşmalar Toplantısı’nın 39’uncu durağı İzmir oldu. “Rekabette Yaratıcılık ve Yenilikçilik” konulu toplantının açılış konuşmasını yapan Adnan Bali, Türkiye’nin şu anda politik, ekonomik ve jeopolitik unsurların iç içe geçtiği zorlu bir süreçten geçtiğini, bunun piyasalarda ciddi şekilde volatilitenin, dalgalanmanın artması sonucunu getirdiğini söyledi. 

Fed ile yatıp Fed ile kalkıyoruz 

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, hem gelişen hem de gelişmiş ülkelerin zorlu ve hassas süreçlerden geçtiği bir dönemin yaşandığını kaydederek büyüme ivmesini yakalayan ABD ekonomisinin performansının finansal dalgalanmalara yol açtığına değindi. 

“Piyasalarımız, Fed ile yatıp Fed ile kalkıyor” diyen Bali, herkesin Fed’in toplantı tutanaklarını ‘sabırlı’ kelimesine kadar takip ettiğine işaret ederek şöyle konuştu: “Bu sabırlı kelimesi çıktı metinden ama Başkan ‘Sabırlı kelimesinin çıkması sabırsız davranacağımız anlamına gelmiyor’ dedi. Aslında Fed’in de biraz kafası karışık. Çok hızlı ve sert bir faiz politikası değişikliğine gidemeyecekler gibi görünüyor. Verilerde çok ciddi bir farklılık oluşmazsa Amerika’da eylülden önce bir faiz artışı beklenmiyor. Bu neden önemli. ABD gibi büyük bir ekonomi, global büyümede olumlu yönde ayrışan bir performans gösterdiğinde, zaten yönlü ve istikrarlı adreslere bir de böyle bir büyüme hikayesi eklediğinizde, uluslararası fonlar o adreslere doğru uçuyor. Böyle olunca fon ihtiyacı olan dünyanın geri kalan bölümleri hele Türkiye gibi kendi iç tasarruf hadlerinin fevkinde bir büyümeyi dış kaynak suretiyle sürdüren ülkeler daha da zorlanacakları bir döneme girebiliyorlar. Nitekim bu faiz politikası ile ilgili açıklamalar başladığından bu yana hem gelişmekte olan ülkelerin tamamında hem de Türkiye’de bu tip dalgalanmalar olmaya başladı. Ama bir farkla; geçmişte bir miktar iskonto ile etkileniyorduk şimdi biraz çarpan etkisi oluyor. Bu dönemin hassasiyeti daha fazla artırdığını düşünüyorum.” 

Büyüme olmadan krizden çıkılmaz 

Amerika büyümeyi hızlandırırken, Avrupa’nın krizden çıkamadığına da değinen Bali, “2008 global krizinden hemen sonra ABD’de 700 milyar dolarlık bir kurtarma paketi hazırlanmıştı ve bu kurtarma paketi Amerikan Senatosu’ndaki değerlendirmelerden sonra Temsilciler Meclisi’nde reddedildi. Amerikanın teknokratları 1 hafta içerisinde Temsilciler Meclisi’ndeki redde konu olan kaygıları giderip 850 milyar dolarlık bir yeni paketi 1 haftanın içerisinde tekrar getirdi Meclis’in önüne ve büyük çoğunlukla da onaylanmasını sağladı. Bana göre bu bir yönetme performansıdır. Şimdi yanlış bir şey söylemek ama bu bir haftalık performansın Avrupa Birliği’ndeki karşılığı her halde 3 yıldan az değildir” diye konuştu. 

Türkiye açısından bakıldığında da 2008 son çeyreğinde, mali disiplin nedeniyle oluşturulan bütçe imkanlarını kamunun, ekonomiye ivme vermek için dozunda kullandığını da hatırlatan Bali, “Böylece 2009’un ikinci yarısından itibaren ekonomiyi hızlandırmaya büyütmeye başlayabildik. Zaten büyüme olmadan bir krizin içinden çıkılabileceğini kişisel olarak düşünemiyorum. Çünkü, büyüme gelirlerin artması ve en azından problemlerin görece ağırlığının azalması anlamına geliyor. Büyümenin sağlanamadığı bir yerde problemlerinizi görece bile azaltamazsınız. O nedenle büyüme şu anda önümüzdeki önemli bir konudur” dedi. 

Büyüme dinamik bir ülke için elzemdir 

Yılın ilk çeyreğinde gelen verilerin beklenen büyümeye dahi ulaşılamayabileceğini gösterdiğine de değinen Adnan Bali şöyle devam etti: “Yılın kalan bölümü bunu telafi edecek bir büyüme politikasına mutlaka ihtiyaç gösterecek gibi görünüyor. Bu nedenle de biz bazı makro ekonomik göstergelerdeki bazı problemlerimiz sürdürülemez hale gelince örneğin cari açığın milli gelir içindeki payı büyümeyi çok opsiyonel, vazgeçilebilir bir unsurmuş gibi algılamaya başlıyoruz. Oysa büyüme demek işsizlik, büyüme demek gelirlerin artmaması, vergi gelirlerinin artmaması demek. Yani övündüğümüz kamu ekonomisi disiplinin de yeniden bozulması, tehdit alması demek. Bunun için büyüme hele böyle dinamik nüfusu olan bir ülke için şarttır, elzemdir ve Türkiye bu konuda önümüzdeki dönemde kamunun yeniden liderlik etmesine, öncülük etmesine hatta ekonomiye ivme kazandırmasına ihtiyaç duyan bir döneme kanaatimizce girmektedir.” 

q3rbtg.jpg

Adnan Bali, Türkiye’nin bir yandan kısa dönemli cari riskleri doğru yönetmeye çalışırken diğer taraftan da orta ve uzun vadeli bir perspektifle büyümeyi de sürdürülebilir kılacak reformlara yönelmek durumunda olduğunu kaydederek “Türkiye reformcu ruhunu ve ivmesini yeniden kazanmak zorundadır” dedi. 

Özellikle hükümetin son dönemde açıkladığı kalkınma planı çerçevesindeki aksiyon son derece önemli ve değerli bulduklarını da ifade eden Bali, şu açıklamayı yaptı: “Biz, her şeyden önce, 2 bin 300 dolarlık kişi başına gelir seviyelerinden hakikaten çok büyük başarıyla 10 bin doların üzerine geldik. Refahı yüksek kesimler bunun ne manaya geldiğini yeterince hissedememiş olabilir. Ama geniş kitlelerin üzerinde sağlıktan eğitime ulaşıma kadar olağanüstü karşılığı var toplumda. OECD verilerine göre orta sınıfın payı iki katına ulaşmış. Fakat 10 bin doların üzerindeki bir gelir seviyesine takıldık kaldık gibi görünüyor. Büyümemiz eski hacminde, ivmesinde olamıyor. Yani orta gelir tuzağı diye tarif edilen tablo, bir çok ülke gibi Türkiye’yi de etkilemiş durumda. Yine Dünya Bankası’nın verilerine göre 1960’lı yıllarda 100’ün üzerindeki ekonomi bu orta gelir tuzağı nedeniyle tıkandıktan sonra 2008 yılına gelindiğinde 100’ün üzerindeki ülkeden sadece 13’ü orta gelir limitinin üzerine çıkabilmiş. 20-25 bin dolar gelir seviyeleri. 3 bin dolardan 10 bin dolara gelişten çok daha zor bir ödev var önümüzde. Sadece ekonomik sadece hacimlere dayalı işler değil vasfı artıran işler gerektiriyor. Yani eğitim, hukuk, teknolojik alt yapıyı gerektiriyor. ”

Şimendifer gittikçe İş Bankası onu takip edecektir

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “Çeyrek performanslara dayalı bir bankacılık anlayışımız yok” dedi ve ekledi: “90 yıllık müessese Türkiye’nin 100 yıllık hedefl erinin tamamını gözetecek kadar geniş bir misyon ve vizyonla çalışıyor. Bu yaygın ve kapsayıcı hizmetlerimize bakıldığında herhangi bir paranteze indirgenmeyecek bir bankadır İş Bankası. Bu manada Türkiye’nin bankasıdır. Son yıllardaki aktif çalışmalarımızın sonucunda 66 vilayette en yüksek nakdi ticari krediyi veren özel bankayız. Geriye kalan vilayetlerde de üçüncü, dördüncü banka değil ikinci bankayız. Bu anlayışımız da yeni değildir. Kuruluşumuzdan ilhamını alan politikalardır.” Adnan Bali, İş Bankası’nın kurucu Genel Müdürü Celal Bayar’ın da şöyle aktardı: “Bakınız Atatürk tarafından İş Bankası’nı kurmakla görevlendirilen kurucu genel müdürümüz Celal Bayar, ‘İş Bankası daima küçük sermayelere destek olmayı tercih eder. Elbette ızdıraptan doğan bu banka, ızdırabı azaltmaya çalışacaktır. Müessesemiz kendi hissedarlarının hak ve menfaatini gözettiği kadar memleketin, Cumhuriyet'in iktisadi vaziyetini de göz önünde bulundurmak vaziyetindedir. İş Bankası’nın prensipleri kazanmak ve kazandırmaktır. Şimendifer gittikçe İş Bankası onu takip edecektir…’ diyor.”

Biz Ar-Ge’ye ‘leblebi’, rakipler 'karpuz' kadar pay arıyor

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, “İhracatta kg başına ürünümüzün değeri 2 dolar bile etmezken, 4 dolar, 5 dolar eden ülkelerle rekabet etmemiz de bir o kadar güçleşmektedir. Çünkü biz Ar- Ge’ye ‘leblebi’ büyüklüğünde pay ayırırken, gelişme atağı gösteren ülkeler ‘karpuz’ büyüklüğünde pay ayırıyor” dedi.

yorgancilar.jpg

Türkiye’nin teknolojik bir sıçrama hamlesine ihtiyaç duyduğuna işaret eden Yorgancılar, “Teknolojisini gerçekleştiren ülkeler bir anlamda bağımsızlığını da ilan etmiş olurlar. Bugün Google da, iphone da bunun örnekleridir. Samsung’un patent sayısının ülkemizin aldığı patent sayısının çok üstünde olması da başka bir göstergedir. Biz de gelecek 10 yılı kayıp yıl olarak kayıtlara geçmek istemiyorsak, kazananlar kulübünde yer almak istiyorsak bir an evvel harekete geçmek zorundayız" dedi.

5 yılda bilgiyi depolayacak data merkezlerine enerji yetmeyecek

ertng-fb.jpg

İş’le Buluşmalar’ın ikinci bölümünde ‘Rekabette Yaratıcılık ve Yenilikçilik’ konulu paneli DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ yönetti.

HP Türkiye Genel Müdürü Güngör Kaymak

• “5 yılda dünyada kayıtlı bilginin 40 zetabayt olması bekleniyor. Bir zetabayt 250 milyar DVD aldığı bilgiyi ifade ediyor. Şu anda mevcut teknoloji ile 40 zetabayt bilgiyi mevcut sistemle işlemeye çalışırsak, dünyada üretilen bütün enerji data merkezlerine yetmeyecek” bilgisini veren Güngör Kaymak, teknolojide yenilik ve enerjide olağanüstü bir sıçrama yapmak gerektiğine işaret etti. Kaymak, “Bir çok alanda olduğu gibi bilişim teknolojilerinde de Türkiye’nin kapatması gereken çok alan var. Gelişmiş ülkelerde endüstriyel sektörlerin cirolarından bilişim sektörüne yaptığı harcama yüzde 10.5 iken Türkiye’de binde 6-7 seviyesinde” dedi.

Piri Reis Üniversitesi Prof. Dr. Taner Berksoy 

• Dönemin Fed Başkanı Ben Bernanke’nin verdiği sinyalle birlikte Türkiye dahil tüm gelişmekte olan ülkelerin Fed bağımlısı haline geldiğine işaret eden Taner Berksoy, şöyle konuştu: “Fed’in satır aralarından, ne zaman başımıza taş yağacak anlamaya çalışıyoruz. Bu tip bir takıntınız olduğunda çok fazla kısa dönemci olmak zorundasınız. Her saat ne olduğunu gözlemlemek gerekiyor. Kısa dönemi yönetme becerisini yeniden kazanarak, uzun dönemli bir perspektif kazanmamız lazım. Bir ülke parasını yönetemiyorsa bu olay bitmiştir. Hiç bir yabancı yatırımcı, MB Başkanının alenen örselendiği bir ülkeye parasını getirip yatırmaz. Bunun sonucu temelde bir güvensizlik oluşmaya başlar. Bunu kısa vadede gidermek de mümkün olmayabilir.

Dünya Gazetesi yazarı Rüştü Bozkurt 

• Dünyadaki üretim ve ticaretin dilinin değiştiğini söyleyen Rüştü Bozkurt, yaratıcı odaklı rekabet kavramı üzerinde durdu. Bozkurt, Türkiye’nin 7 günahı olduğunu belirtti ve şöyle sıraladı:”İlkelerle değil insanlarla uğraşıyoruz. Süreçlerle değil sonuçlarla didişiyoruz. Çözümleri içimizde değil dışımızda arıyoruz. Bütünsel değil parçacı düşünüyoruz. Pastayı büyüterek paylaşmak yerine mevcuttan pay kapmaya çalışıyoruz. Analiz ve sentez ile düşünme yerine arabanın önüne duygularımızı koşuyoruz. Bildiklerimize aşırı değer veriyor bilmediğimiz ana kitlenin farkında olmuyoruz.”

Du Pont Türkiye Ülke Müdürü Halide Aydınlık 

• Du Pont’un 213 yıllık şirket olmasının temelinde Ar-Ge’ye, inovasyona verdiği önemin yattığını ifade eden Halide Aydınlık, geliştirdikleri birçok yeni ürünle gıda, enerji ve koruma alanlarında sanayiye hizmet ettiklerini vurguladı. Aydınlık, inovasyon merkezinde geliştirdikleri iki yeni ürün hakkında da bilgi verirken birinin domates üretiminde kalıntı bırakmadan haşere ile mücadeleyi sağlayan bir sistem olduğunu, diğerinin alüminyum olan ayran ambalaj kapaklarının kağıtla değiştirmek olduğunu söyledi. Aydınlık, “İnovasyon Merkezi’nde çalışmaları devam eden bir başka projede çatı yalıtımı ile ilgili bir ürünü kapsıyor. İhracata yönelik olan bu proje, çatı yalıtımında hem ürünün ekonomik ömrünü 15 seneden 25 seneye çıkarıyoruz” diye konuştu