'Devlet katılım bankası kurmamalı'

Bazı bankacılara göre, katılım bankacılığında kamu girişiminin haksız rekabet yol açmaması için düzenleme gerekiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Hükümetin katılım bankacılığı sektörünü yeni kurulacak kamu bankaları yoluyla büyütmek ve toplam bankacılık aktifleri içinden aldığı payı üç katına çıkarmak için harekete geçmesinin ardından, bazı bankacılar devletin banka kurmasının doğru olmadığını ve yeni sistemin haksız rekabet yaratmaması için bir düzenlemenin gerektiğini belirtiyorlar.

Halkbank ve Ziraat Bankası, katılım bankacılığı için çalışmalarını hızlandırırken; kurulacak bankalara yabancı ortak alınması seçeneği de gündeme yer alıyor. Yurtiçindeki geleneksel bankacılık aktörleri de sektöre ilgilerini açıkladılar.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kurulacak iki yeni bankanın mevcut bankalarla işbirliği halinde çalışmasını istediklerini söylese de sektör temsilcileri, hacim, marka, büyüklük gibi unsurların haksız rekabet yaratacağını, bunun önüne geçmek için devletin düzenleyici bir çerçeve çizmesini bekliyor.

Kamu bankalarının yapılandırılması ve bunun hemen ardından özelleştirilmesinin kanunda yer aldığına dikkat çeken bazı bankacılar, böyle bir kanun varken, tekrar kamu eliyle banka kurulmasının doğru olmadığı görüşünde.

Büyük kamu bankalarının mevcut bankalara karşı 'haksız rekabet' ortamına girmemesi gerektiğine dikkat çeken Katılım Bankaları Birliği Genel Sekreteri Osman Akyüz haksız rekabeti önlemenin otoritelerin görevi olduğunun altını çiziyor.

Akyüz, "Kamunun bu sektöre giriyor olması, hatta mevduat bankacılığının bu konuya ilgi duyması, haksız rekabet zemini oluşturabilir. Ancak otorite bunu engellemeye yönelik tedbirleri almalı. Bu haksız rekabet ne ise (fiyatta olabilir, reklamda olabilir, görünümde, hacimde, büyüklükte olabilir). Bunlara bakılır ve hangisi haksız rekabete giriyorsa bu konuda tedbir alınır" dedi.

Üst düzey bir bankacılık kaynağı da, "Lehman Brothers battığında Türkiye'de küçük bankalardan sadece bir büyük kamu bankasına 1.3 milyar lira mevduat yağdı. Küçük bankalarda zaafiyet yaşandı. Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrar sonsuza kadar böyle gitmeyecek. Bir tarafta Halk ve Ziraat katılım bankası, öbür yanda da diğerleri... Herhangi bir dalgalanmada küçüklerdeki paralar büyüklere gidebilir" diye konuştu.

Türkiye'de katılım bankacılığı sektöründe üçü yabancı ortaklı olmak üzere Albaraka Türk, Bank Asya, Kuveyt Türk ve Türkiye Finans faaliyet gösteriyor. Sektörün toplam aktifleri ilk çeyrek sonunda yüzde 6 artışla 74.7 milyar liraya (41 milyar dolar)ulaşırken; toplam bankacılık sektöründen yüzde 5 civarında bir pay alıyor.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kamu bankalarının katılım bankacılığı sistemine girmesinin pastayı büyütmek açısından önemli olduğunu vurgularken, iki yeni bankanın mevcut pastadan pay almak için değil, yeni alanlar açılması, sektörü büyütecek ürünler geliştirilmesi, mevcut bankaların zorlandığı coğrafyalarda işin geliştirilmesi üzerine odaklanmaları gerektiğini ifade ediyor.

Ancak bankacılar, bu beklentilere karşılık, mevcut oyuncuların hacim, büyüklük, markabilinirliği anlamında daha zayıf bir konumda olacağına dikkat çekiyorlar.

Bazı bankacılar, katılım bankacılığının, kamu bankası kurma yoluyla geliştirilmesine yönelik olarak mevzuat açısından çelişki oluşturduğuna da dikkat çekiyorlar.

Bir başka bankacılık kaynağı, kamu bankalarının yapılandırılması ve bunların daha sonra özelleştirilmesinin kanunda yer aldığına dikkat çekerek şunları söyledi:

"Böyle bir kanun varken, tekrar kamu eliyle birilerinin gelmesi doğru değil. Kamudan ziyade özel sektöre verilmesi daha doğru. Bir tarafta şahıs bir tarafta devlet var; bu birbiriyle mukayese edilecek durum değil. Bu kurumların toplam bankacılık aktiflerinden daha fazla pay alması isteniyorsa, öncelikle bu kurumların daha fazla iyileşmesi, büyümelerine katkı sunulması lazım."

Türkiye'de bankacılık sektöründe üç kamu bankası ve son olarak da İtalyan Intesa'nın gelmesiyle toplam 50 banka faaliyet gösteriyor.

Türkiye'de 1985 yılında 'özel finans kurumları' adıyla temelleri atılan katılım bankacılığıs ektörü aradan geçen süre içinde istediği büyüklüğe ulaşamazken, 2000 yılının sonunda sektörün en büyük oyuncusu İhlas Finans, kriz dönemindeki yoğun mevduat çıkışlarıyla likidite sıkıntısına girerek tasfiye edilmişti. Özel finans kurumları 2005 yılından itibaren, 'katılım bankaları' adı altında faaliyetlerini sürdürmeye devam etti.

[PAGE]

Yeni bankalar sıfırdan şubeleşmeli

National Commercial Bank, Boydak Grubu ve Yıldız Holding ortaklığı Türkiye Finans'ın Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Boydak, piyasa koşullarının dikkate alınması ve adil rekabet ortamının oluşturulması gerektiğine dikkat çekerek, kurulacak bankaların sıfırdan şubeleşerek bu işe girmesi gerektiğini söyledi.

Reuters'ın sorularını yanıtlayan Boydak, "Teknik tarafların açıklığa kavuşturulması lazım. Konvansiyonel bir banka dağıtım kanalının kullanılması rekabet koşullarına baktığımızda adil olmaz. Yeniden bir dağıtım kanalı kurmak gerekir. Oyunun kurallarını yeniden gözden geçirmek gerekebilir. Bankacılıkta bir anda hızlı sıçramalar hata yaptırır" dedi.

İslami ürünlere hassas olan kesimde potansiyel yüksek

Öte yandan yeni kurulacak iki bankanın da desteği ile Körfez ve Asya ülkelerindeki yatırımcıların ilgi duyduğu sektörün aktif büyüklüğünün 10 yıl içinde 100 milyar dolara ulaşması da beklentiler arasında.

İstanbul'un uluslararası finans merkezi olarak konumlandırılması, Türkiye'nin kredi notunun 'yatırım yapılabilir' seviyede olması, global alanda da hızlı büyüyen İslami bankacılık sektörünün mevcut siyasi konjonktürde bankacılık hizmetleriyle tanışmamış faize duyarlı kesime ulaşma hedefi, katılım bankacılığının büyüme potansiyelini destekleyen faktörler olacak.

Türkiye'de bankacılığı kullanmayan çok ciddi bir nüfus olduğuna dikkat çeken Ernst&Young Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Selim Elhadef, bu kesimin önemli bir kısmının da İslami ürünlere hassasiyeti olan insanlardan oluştuğunu ifade etti.

Katılım bankacılığına yönelik hızlı adımları siyasi yapının belli ölçüde motive ettiğini ifade eden Elhadef, sektörün 2023 yılında toplam bankacılık aktiflerinin yüzde 15'e ulaşması kapsamında 100 milyar dolara çıkabileceğini belirterek, "Daha ciddi seviyelere bile gelecektir. Bankacılığı kullanmayan nüfusun bankalara kanalize edilmesi, İslami ürünler konusunda hassas olan kesimin fonlarının buraya akıtılabilmesi gerekiyor" dedi.

Türkiye'de ilk olarak Kuveyt Türk'ün gerçekleştirdiği sukuk ihracının ardından Hazine'nin dolar ve TL cinsi gerçekleştirdiği geçen yılki ihraçlar, diğer bankaları da cesaretlendirirken,faizsiz enstrümanların geliştirilmesinin önünü açan yasal çalışmalar hızlanıyor.

Türkiye'de bugüne kadar ihraç edilen tek İslami finansal sertifika çeşidi olan sukuk ihtarcının yanı sıra; İstisna, Murabaha, Mudaraba, Muşaraka ve Vakala gibi sukuk çeşitlerinin hem şirketler hem de Hazine'nin ihraç edebileceği şekilde yasal altyapısını düzenlemeyi öngören Sermaye Piyasası Kurulu tebliğinin önümüzdeki dönemde tamamlanması bekleniyor.