'ECB politikaları Türk bankalarını fonlayacak'
Ökmen: ECB'nin para politikaları 2016'da da Türk bankacılık sektörüne fonlama avantajı sağlamaya devam edecektir.
JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, Avrupa Merkez Bankası'nın para politikalarının 2016 yılında da Türk bankacılık sektörüne fonlama avantajı sağlamaya devam edeceğini söyledi.
Büyük ölçekli Türk bankaları arasında rekabetçi davranışın hala temel bir eğilim haline gelmemiş olmasının sektörün finansal sağlığı açısından önemli bir ayrıcalık olduğunu ifade eden Ökmen, "Türk bankacılık sektörü, ürün ve hizmet oluşumlarında oldukça dinamik bir yapıya sahiptir" dedi.
Ökmen, açıklamasında şunları söyledi:
"Türkiye bankacılık sektörünün ekonomik aktiviteyi ve büyümeyi destekleyecek mali gücü 2015 yılı içerisindeki TL’nin değer kayıplarıyla törpülenmiş ve zayıflamaya başlamış olmakla birlikte, dış kaynaklara ulaşma ve bu kapasitesini devam ettirebilme potansiyelini önemli ölçüde korumaktadır: Öz kaynak yapısı içerisinde yurtiçi yerleşik olmayanların payı oldukça yüksek olan ve uluslararası değişim ve gelişmelere en fazla açık olan Türk bankacılık sektörü, 2015 yılında yerel para cinsinden nominal bazda bir önceki yıla göre karlılık artışı sağlamış gözükmekle birlikte TL’nin olağanüstü değer kaybı nedeniyle dolar bazında karlılık performansı düşmüş ve öz kaynak erozyonuna uğramıştır.
Avrupa Merkez Bankası’nın para politikaları 2016 yılında da Türk bankacılık sektörüne fonlama avantajı sağlamaya devam edecektir: Fed ’in beklenen parasal sıkılaşma uygulamalarının borçlanma maliyeti üzerindeki yarattığı artış baskısını, Avrupa piyasalarındaki parasal genişleme sınırlayacaktır. Dolayısıyla Avrupa Merkez Bankası’nın gevşek para politikaları 2016 yılında da Türk bankacılık sektörüne fonlama maliyeti açısından katkı sağlamaya devam edecektir.
Büyük ölçekli Türk bankaları arasında rekabetçi davranışın hala temel bir eğilim haline gelmemiş olması sektörün finansal sağlığı açısından önemli bir ayrıcalıktır: Türk bankacılık sektörü içerisinde küçük bankalar kaynak yönetimi stratejisi bakımından oligopolcü rekabet davranışı, varlık yönetimi stratejileri bakımından ise tekelci rekabet koşulları içerisindedir. Büyük bankalar açısından ise bilanço yönetimi stratejilerinin tamamı için tam tekelci bir rekabet yapısı söz konusudur. Dolayısıyla rekabet daha çok küçük bankalar açısından söz konusu olup, yoğunlaşmanın etkisiyle büyük bankalar arasında rekabetçi davranış hala temel bir eğilim halinde gelmemiştir.
Türk bankacılık sektörü, ürün ve hizmet oluşumlarında oldukça dinamik bir yapıya sahiptir: Kredi ve mevduat müşterilerinin ve yatırımcılarının sürekli değişen beklentilerine uygun bir esneklikte alt yapısı şekillenen Türk bankacılık sektörü, yenilikçi, esnek ve sürdürülebilir iş modellerine sahiptir.
Ölçek ve maliyet verimliliği konusunda hala istenilen seviyede olmayan Türk bankacılık sektörü 2016 yılından itibaren yapılanmasını ve büyüme stratejilerini bu alanda yoğunlaştıracaktır: Türk bankacılık sektöründe, şubeleşme konusunda yenilikçi yaklaşımlar sergilenmekle birlikte, alternatif kanallar içerisinde çok şubecilik Türk bankacılık sektörünün en belirgin özelliği olarak hala devam etmektedir. Bu karakteristik özelliğindeki katılık, sektörün ölçek verimliliğine zarar vermektedir.
Sektörün fonlama yapısı içerinde mevduat ağırlıklı olması, şubeleşme ve işletme giderlerine daha fazla ihtiyaç duymasına ve bu durumun sektör karlılığı üzerinde aşağı yönlü yansımalara neden olmaktadır. Diğer taraftan Bankalar, kredi verme süreçlerinde beklenen kayıp oranlarını ihtiyatlılık prensibiyle faiz marjlarına tam olarak yansıtmaktadırlar. Bu durum aktif karlılığını zayıflatmaktadır.
Faiz dışı giderlerin yüksekliği, bankaların operasyonel verimliliğe sahip olmadığını göstermektedir.
Türk Bankacılık sektörünün hizmet ve ürün kalitesi kısa vadeli fonlama yapısı nedeniyle sınırlı kalmış olmakla beraber, fiyatlama, bilanço dengelerinin yönetimi becerilerine ilişkin yelpaze büyüklüğü uluslararası ortalamanın üzerindedir: Türk bankacılık sektörünün kredi verme kapasitesi, faiz volatilitesine ve regülasyon baskılarına karşı esneklik katsayıları küresel alanda geçerli olan optimum seviyelerin oldukça üzerinde seyretmektedir. Yasal düzenlemeler bankaların krize karşı dayanıklılığını artırmakla birlikte, verimlilik ve karlılık üzerinde de aşağı yönlü baskılar oluşturmaktadır. Ancak, ulusal ve küresel düzeyde yaratılan finansal yenilikler, düzenleyici kısıtlamaların negatif etkilerini önemli ölçüde bertaraf edebilmektedir.
Bankacılık sektörünün Öz kaynak gereksinimi AB mevzuatı ve Basel direktiflerine uygun olarak şekillendirilmiş durumdadır: Sektörün Sermaye Yeterlilik rasyosu geçmişe göre giderek aşağı yönlü bir trende girmiş ise de, hala yüksek seviyesini korumaktadır. Ayrıca, yasal öz kaynakların oldukça önemli bölümünün ana sermayeden oluşması sektörün kaliteli öz kaynak yapısını koruduğunu göstermektedir. Yurtdışında şubeleşme ve mevduat garantisi gibi konular hariç olmak üzere AB mevzuatının ana hatlarıyla örtüşen Türk Bankacılık sektörünün yasal çerçevesi, küresel ekonomilere entegrasyonun sağlamlaştırılması kriterlerine, Basel sürecine ve Öz kaynak gereksinimi direktiflerine (CRD) uygun olarak şekillendirilmiş durumdadır.
Türk Bankacılık sektörünün ağırlıklı olarak dövizli kaynaklarla fonlanmakta olması dış bağımlılığının yaratacağı potansiyel riskleri artırmaktır.
Varlıklar yönünden ise Türk bankacılık sektöründe menkul kıymetlerin ağırlığının giderek azalması piyasa risklerinden etkilenme derecesini düşürmektedir.
Türk bankacılık sektörünün 2016 yılında da “istikrarlı” görünümünü koruyacağı beklenmektedir: Varlık kalitesindeki sürdürülebilirlik ve likidite olanakları stres halindeki yerel ekonomi ve politika ortamı ile dış ekonomik gelişmelere bağlıdır. Ancak Türk Bankacılık sektörü “İstikrarlı” görünümünü korumaktadır."