Bankalar faizden çok 'sürüm'den kazandı!

Bankacılık sektörü yılın ilk beş ayında 21.2 milyar TL net kâr elde etti, özkaynak kârlılığında yüzde 14.7’lik artış yakaladı. Haziran kârı ise 1 milyar daha az gelecek.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ece CEYHUN

Bankaların bu yılın ilk yarısında göz dolduran kârlılık artışının temelini geçen seneye göre ‘kat’ladıkları kredi büyümesi oluşturdu. Sektörün net kârı, bu yılın ocak-mayıs döneminde 2016’nın aynı dönemine göre yüzde 50 artarak 21 milyar 173 milyon liraya ulaştı. Mayıs ayı kârı ise yüzde 19 artışla 3.7 milyar TL oldu.

Bankacılar, sektörün faiz marjında önemli bir değişme olmadığını belirterek ilk yarıda kâr artışını, kredi büyümesinden yani sürümden geldiğini söyledi. Uzmanlara göre kâra etki eden başlıca gelişmeler şöyle sıralandı:

● Net faiz marjı ilk çeyrekte önemli bir değişme göstermezken ikinci çeyrekte mevduat faiz oranlarının yükselmesine bağlı olarak göreli olarak daraldı. Buna karşılık kredi hacmi önemli ölçüde büyüdü.

● Yeni kredilerin artması ve ekonomik büyümenin hızlanması sayesinde sorunlu kredilerdeki artış yavaşladı, ayrılan karşılıklar sınırlı kaldı.

● Bankalar operasyon giderlerindeki artışı yavaşlatan uygulamaları titizlikle hayata geçirmeye devam etti.

Haziran kârı 1 milyar TL daha az gelecek

Sektörde kar rakamları göz doldursa da yılın kalanında resim biraz daha farklı olacak. Bankacılık kaynaklarının DÜNYA için hesapladığı verilere göre geçen yıl haziranda aylık bazda 4.7 milyar TL net kâr eden sektör bu yılın haziran ayında, geçen yılın neredeyse 1 milyar TL altında, 3.5-3.7 milyar TL aralığında bir kâr rakamı açıklayacak.

Bankacılık sektörünün bu defa kamuoyunun en çok dikkat çeken ama bankaların da ‘ekonomik büyümenin desteklemek için kredi büyümesinin sürdürülmesinin olmazsa olmaz cephanesi’ olarak gördüğü öz kaynaklar açısından kârın etkisini konuştuk. Bankacılar karın tamamının öz kaynaklara ilave edildiğini, güçlenen öz kaynakların hem kural hem de ekonomik olarak kredi büyümesini destekleyen çok önemli bir faktör olduğunu vurguladı. Bankacılara göre artan öz kaynaklar bir yandan düzenleme gerekliliği düzeyinin karşılanmasına yardımcı olurken, ekonomik sermayenin büyümesine de katkı verdi.

Bir bankacılık kaynağı, “Öz kaynakların güçlenmesi riskler ve beklenmedik şoklar karşısında bankaların bilanço sağlığını desteklemekte ve kredilerin sürdürülebilirliğinin teminatını oluşturmaktadır. Öz sermaye yeterliliğinin yüksek olması, hem yerli hem de yurt dışı yatırımcıların güvenini arttırmakta, bankaların faaliyetlerini sağlıklı bir yapıda sürdürmesine imkan vermektedir. Öz kaynakları yeterli olmayan bankacılık sektörünün ekonomiye yük olacağını, güçlü öz kaynakları olan bankacılık sektörünün ise ekonomiye destek olacağını belirten bankacılara göre, ekonomi büyüdükçe ve güçlendikçe bankalar büyümekte ve sağlıklı bir yapı kazanmakta, bankalar sağlıklı oldukça ekonomik büyümeye daha fazla destek vermektedir” açıklamasını yaptı.

Türkiye’nin önde gelen bankacılık analistleri, bankaların kârının hep göz önünde olsa da halka açık şirketler arasında kârlılık anlamında bankaları sollayacak pek çok sanayi şirketi olduğunu belirtiyor. Çeyreksel bazda karşılaştırmalarda ise bankaların kar düşüşü yaşadığını kaydeden analistler bu anlamda ikinci çeyreği daha zayıf buluyorlar.

İlk çeyrekte hem KGF hem marjlar destekledi

İş Yatırım Araştırma Müdürü Bülent Şengönül, bankaların ilk çeyrekteki artışında KGF ile kuvvetlenen kredi artışı ve net faiz marjından gelen desteğin etkisinin hissedildiğini belirtti. Şengönül, “İlk çeyrek kar artışı kuvvetliydi. Bankalar yıla düşen mevduat maliyetleri ile girdi. Fonlama tarafında elleri daha rahattı. Net faiz marjında yıllık 100 baz puanlık etkinin avantajını yaşadılar. Ama kâr artışını tetikleyen en önemli neden KGF önceliğinde kredi büyümesi oldu.

Burada da ocak ayından başlayarak özel bankaların bayrağı eline aldığını görüyoruz. Mart – nisan aylarında da kamu bankaları devreye girdi. İlk 3 aydaki kredi büyümesinin motoru özel bankacılık oldu. Bir başka faktörde komisyon gelirlerinde kaydedilen yüzde 20’lik artış olarak karşımıza çıkarken KGF’nin bir olumlu etkisi ile takibe atılan kredilerde görülen yavaşlama oldu. Dolayısıyla provizyon baskısının da yavaşlamasıyla birlikte parlak bir birinci çeyrek yaşadığımızı söyleyebiliriz” dedi. Şengönül, yılın ilk çeyreğinde hemen hemen her bankanın tahminlerin üzerinde kâr artışı kaydettiğine değinirken ilk çeyrekte bankalardaki kârlılık artışında ‘iyi seyreden marjlar ve KGF etkisiyle kuvvetlenen kredi büyümesi’ hikayesinin yattığını aktardı.

Net faiz marjında TÜFE’ye endeksli kağıtlarda enflasyonun aynı dönemde yüksek seyretmesi nedeniyle yazılan gelirin yüksekliğin ilk çeyreğe özel bir başka gelişme olarak ortaya çıktığını kaydeden Şengönül, “İkinci çeyrekte de TÜFE’ye endeksli tahvillerden yazılan gelir yüksek seyrediyor ama ilk çeyrekteki kadar değil. İkinci çeyrekte bu defa krediler tarafında kamu bankalarının etkisini daha fazla hissettik” ifadelerini kullandı.

İkinci çeyrekte, birinciye göre düşüş var

Şengönül, ikinci çeyrekte yüzde 10’luk kar düşüşünün kendileri için sürpriz olmayacağını söylerken “Özellikle kamu bankalarında, ikinci çeyrekte, ilk çeyreğe göre yüzde 10’luk bir düşüş göreceğiz. Özel bankalarda ise 2 banka Akbank ve Garanti, TÜFE’ye endeksli tahvil gelirlerini bekledikleri enflasyona göre yansıttı.

Akbank’ın beklediği enflasyon yüzde 7,5 Garanti ise yüzde 8’di. İkinci çeyrekte bunu yüzde 9.5’e revize ettiler. Dolayısıyla TÜFE’ye endeksli tahvillerden banka başına 200’er milyon TL’lik artı bir gelir artışı yazılacak. Bunun katkısı ile özel bankalarda çeyreklik bazda kar görünümü kamu bankalarından daha az yüzde 5 gibi bir kar düşüşü olacak. Dolayısıyla sektörel bazda ikinci çeyrekteki kar düşüşü yüzde 8 civarında olacak” değerlendirmesini yaptı.

Bankalar geçen sene ikinci çeyrekte Visa hisselerinin satış gelirlerini yazmıştı. Tek seferlik bu gelir bankalar açısından bu sene baz etkisi oluşturacak. Şengönül, “Yine de haziran ayında, yıllık bazda yüzde 40’lık bir kar artışını göreceğiz çünkü birinci çeyreğin kuvvetli etkisi yılın tamamını da etkilemiş olacak” dedi.

İlk çeyrekte KGF’de bayrağı özel bankalar taşırken ikinci çeyrekte bayrak kamu bankalarına geçti. Şengönül, “İkinci çeyrekte kredi büyümesini kamu bankaları sürükledi. Mevduat maliyetlerini de yukarı doğru ivmelendiren gelişmede bu oldu. Çok hızlı hareket ettiler. İlk çeyrekte özel bankalar biraz daha kademeli gitmişti” diye konuştu.

Regülasyon değişiklikleri pozitif etkiledi

Son dönemde bankalar lehine yapılan regülasyon değişikliklerinin de devam etmesini bekleyen Bülent Şengönül, “Genel karşılık oranlarının düşürülmesi büyük banka başına 1,5-2 milyar liralık rezerv yarattı. Rating kuruluşlarının not düşürmesinin ardından 1,5-2 puanlık sermaye yeterlilik rasyolarında düşüş ile karşılaşacaktık. Bu bertaraf edildi. Zorunlu karşılıklar sıfıra indirildi. Bu da önemli bir adımdı. Bugün SYR yüzde 16.7 gibi yüksek bir seviyede. Bankacılık sektörünün fonlama gibi ya da sorunlu kredilerin yapılandırılması gibi çok önemli problemleri var ama sağlıklı. Ayrıca kredi büyüme hızının ikinci yarıda daha normal seviyelerde seyretmesi fonlama tarafındaki problemi de nispi olarak azaltacak. Mevduatta bundan sonra çok olumsuz bir şey olmazsa yüzde 14- 15’ler görülmeyecektir. Hatta son çeyrekte fırsatı yakalarsa Merkez Bankası’nın 50 baz puanlık bir faiz indirimi fırsatı da yakalayacaktır. Gelişmeler beklentilerimizle uyumlu realize olursa 2018 için bankalar bu defa net faiz marjının desteğiyle iyi bir yıl daha geçirecektir” diye konuştu.

Şengönül net faiz marjının 2017’de yatay bir seyirle kapanmasını bekliyor. Şengönül, net faiz marjının ikinci çeyrekte 30 baz, swap maliyeti giydirilmiş marjın ise 60-70 baz puan aşağıda olacağını hesaplıyor. Şengönül, aktif kalitesinin de KGF etkisi ile daha iyi bir noktaya geldiğini belirtti.

Yıllık bazda kâr artışı yüzde 24 olur

Yılın kalan dönemine ilişkin beklentilerini de aktaran Şengönül öncelikle “Bundan sonra kredi büyümesinin yavaşlaması kaçınılmaz” ifadesini kullanarak “Pek çok banka limitlerini doldurdu. Kamu bankalarında bir miktar yer var. Burada Halkbank’ı hariç tutuyorum. Sektörde yılın ikinci yarısında düşüş göreceğiz. Kredi büyüme beklentimizi KGF sonrasında yüzde 13’ten yüzde 18’e revize ettik. Sene sonunda da yıllık bazda kar artışının yüzde 24 olmasını bekliyoruz” açıklamasını yaptı. Üçüncü çeyrekte de bankacılık sektöründe yıllık bazda büyüme karşılaştırmalarının ‘güzel’ seyredeceğinin de altını çizen Bülent Şengönül, “Burada unutmamak lazım ki geçen yılın son çeyreği de kuvvetli bir son çeyrekti. Baz etkisi devreye girecek ve son çeyreğe geldiğimizde bir önceki yılın son çeyreği ile karşılaştırdığımızda artık tek haneli artış seviyelerini konuşuyor olacağız” dedi.

Sektör açısından bu performansın ‘çok iyi’ olarak nitelendirilebileceğini de aktaran Şengönül, şöyle devam etti:

“2016 yılında kar yüzde 49 arttı. Bu rakamın üzerine bu yıl gelecek yüzde 24-26’lık bir büyüme öz kaynak kârlılığının çok iyi yerlere gelmesi demek oluyor. 2011 yılında yüzde 11’lerle sektör öz kaynak karlılığında dibi görmüş oldu. Bu sene öz kaynak karlılığı yüzde 15’lere gelecek. Bazı büyük bankalar için ise 2018-2019’da yüzde 18 öz kaynak karlılığını görmeyi bekliyorum.

Faizlerin yükselmesi çeyreksel bazda negatif etkilese de orta ve uzun vadede yüzde 15’lik bir kredi büyümesi ortalamasında yaklaşık yüzde 4,5’luk bir spread ile öz kaynak karlılığını yüzde 16’lar seviyelerinde tutacaktır.”

Dolarizasyon eğilimi terse çevrilmeli

►Son bir senedir sektörde TL faizlerinin yüksekliğine karşın mevduatta tarafında yaşanan dolarizasyonun işlerin yoluna girmesi için terse çevrilmesi gerektiğinin de altını çizen İş Yatırım Araştırma Müdürü Bülent Şengönül, “Bireylerin döviz yatırımlarını artırmasında doları güvenli liman olarak görmeleri ve kur artışının yarattığı kazancı kaçırmama refleksi var.

Dolarizasyonun terse çevrilmesi için maalesef bir süre daha TL faizlerin yüksek seyretmesi ve kurun daha stabil hareket etmesi gerek” dedi. Vatandaşın döviz tercihini değiştirirken stopaj ve karşılık oranlarının indirilmesi gibi önlemler alınabileceğini de kaydetti.

Marj daralmasını kredi büyümesi destekleyecek

Garanti Yatırım Hisse Senedi Araştırma Yöneticisi Recep Demir, sektörün ikinci çeyrek bilançosu için gösterge olan Nisan-Mayıs net kar ortalamasının ilk çeyrek net kar ortalamasının yüzde 15 aşağısında olacağını ancak sektörün Haziran ayında iştiraklerinden yüklü miktarda temettü geliri kaydedeceğini belirtmek gerektiğini söyledi. Demir, şöyle devam etti: “Kâr artışında ana itici güçler ilk çeyrekteki net faiz marjlarındaki olumlu seyir ve güçlü kredi büyümesi olarak özetlenebilir.

Ayrıca sektör bu dönemde faaliyet giderlerini kontrollü bir şekilde yönetebilmiştir. Destekleyici olarak da aktif kalitesi tarafında ise yine olumlu bir seyir gözlenmiştir. Artan fonlama maliyetleri ve swap giderleri sebebiyle bankaların marjları ikinci çeyrek bilançolarında bir miktar daralacaktır. Ancak, güçlü kredi büyümesi neticesinde çeyreklik bazda operasyonel gelirlerde önemli bir azalma olmasını beklemiyoruz. Operasyonel maliyetler tarafında bankalar yılbaşında paylaşmış oldukları beklentiler paralelinde ilerliyorlar. Aktif kalitesi tarafında ise, KGF’nin sisteme sağlamış olduğu likidite bankaların takipteki kredi rasyolarını ve maliyetlerini aşağı çekiyor.”

Kâr artışı ivme kaybederek de olsa devam eder

Gedik Yatırım Yatırım Danışmanlığı Müdürü Erol Gürcan, KGF ektisiyle birlikte kredi büyüme hızında oldukça güçlü bir sıçrama meydana geldiğine işaret ederek, “Son veriler ile birlikte KGF etkisinin kısmen normalleşme eğilimine girmeye başladığı söylenebilir. Kredilerde gözlenen hızlı artışa karşın sektörün temel fonlama kaynağı olan mevduat tarafında benzer bir yükseliş görülmemesi ve enflasyondaki tırmanışın etkisiyle son dönemde mevduat maliyetlerinde önemli bir artış meydana geldi. İkinci çeyrek itibariyle kredi getirisi / mevduat maliyeti makasında gözlenen daralmanın etkisiyle marjlarda bir miktar yataylaşma hatta gerileme görülmesi olasılığı artmış olmakla birlikte; kâr tarafındaki artış eğiliminin bir miktar ivme kaybederek de olsa sürmesini bekliyoruz” değerlendirmesini yaptı.

Mayıs ayı net faiz marjı, son bir yılın en düşüğünde

Yatırım Finansman Bankacılık Analisti Gökay Böbek, TL mevduat faizlerindeki yükselişin faiz marjlarını olumsuz etkilese de kredi büyümesinin bankaların karına pozitif etki ettiğini anlattı. Böbek, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Her ne kadar TL kredi ve menkul kıymet getirilerindeki artış marjları desteklese de, Kredi Garanti Fonu’ndan (KGF) faydalanmak için bazı bankaların büyüme amaçlı olarak TL mevduat faizlerini yükseltmesi bankacılık sektörü net faiz marjını olumsuz etkiledi. Bazı bankaların swap kullanımını artırmış olması ile, ticari ve kur zararı aylık bazda son yılların en yüksek seviyesine ulaştı. Ticari ve kur zararı ile düzeltilmiş net faiz marjı, son bir yılın en düşük seviyesine geriledi. Mevduatların ortalama vadesinin kredilere göre daha kısa olması nedeniyle mevduat faizlerindeki artışın etkisini çok kısa bir süre içerisinde gözlemledik. Fakat yeni verilen kredilerin marjlara etkisinin yılın ikinci yarısında belirgin hale gelmesiyle marjlarda yılın sonlarına doğru toparlanma bekliyoruz.

Öte yandan, kredi kalitesinde KGF sayesinde olumlu seyir devam etmektedir. Kredilerdeki büyümeye bağlı olarak, genel karşılık giderlerinde bir artış olsa da, kredi kalitesini yansıtan özel kredi karşılık giderlerindeki artış sınırlı düzeyde kaldı. KGF’nin etkisi ile, kredi kalitesindeki bozulmanın önüne geçildiğini ve bankacılık sektörü karlılığını olumlu desteklediğini söyleyebiliriz. Bankacılık sektörü sermaye yeterlilik oranı ise aylık 30 baz puan daha iyileşerek yüzde 16,7’ye yükseldi. Hem karlılığın hem de KGF’nin olumlu etkisi ile, bankacılık sektörü sermaye yeterlilik oranı sene başından bu yana 110 baz puan artış gösterdi.”

Böbek, Yatırım Finansman olarak takip listelerindeki bankalar için yılın ikinci çeyreğinde net karın çeyreksel olarak yüzde 14 daralmasını öngördüklerini de söyledi. Böbek, bu düşüş beklentisinin temelinde, net faiz marjında ortalama 40 baz puan civarından çeyreksel daralma ile kur swap maliyetlerinin ve kullanımının artmasının etkili olduğunu da kaydetti. Böbek değerlendirmesinde, “Akbank ve Garanti Bankası’nda enflasyona endeksli bono getirilerinde, TÜFE beklentilerinin yukarı yönlü revize olması katkı sağlayabilir. Kamu bankalarında ise özel bankalara göre çeyreksel bazda daha güçlü marj daralması bekliyoruz.”

İkinci çeyrekte kârlılık ivmesi yavaşlayabilir

►Şeker Yatırım Kıdemli Bankacılık Analisti Övünç Gürsoy, mayıs ayında açıklanan bankacılık verilerinin yıllık olarak artışa işaret etse de çeyreksel bazda düzeltilip bakıldığında net kârda yüzde 12’lik bir düşüşü olduğunu belirterek “Artan sermaye piyasası zararları, personel dışı faaliyet giderlerdeki yükseliş ve kredi artışına bağlı olarak şişen genel karşılık giderleri Mayıs ayında karlılığı baskılayan unsurlar. Ayrıca kur swaplarının fazla kullanılması ve maliyetlerin yükselmesi neticesinde sermaye piyasası zararı yazıldı. Diğer bankacılık gelirleri ise tahsilatların hızlanmasının etkisinde arttı. Faaliyet giderleri, mevsimsellik etkisinde personel dışı giderlerin yükselmesiyle yüzde 12 yukarı çıktı. Aktif kalitesi ise mayıs ayında iyi performans sergiledi. Temettü gelirleri ise karlılığı destekledi” dedi. Aydan aya değişimlere bakıldığında yerli özel mevduat bankalarının performansının kamu mevduat bankalarına göre daha iyi gözüktüğüne de işaret eden Gürsoy, “Net kâr, yerli özel mevduat bankalarında yüzde 8 düşerken kamu mevduat bankalarında yüzde 17 azalmıştır. Katılım bankalarında ise yüzde 11 kar artışı görülmektedir. Yerli özel ile kamu mevduat bankaları karları arasındaki fark, yerli özel mevduat bankalarının karşılık giderlerini daha iyi yönetmesinden kaynaklandı” dedi.

Övünç Gürsoy, yılın ikinci çeyreğinde takip ettikleri bankaların toplam net kârında bir önceki çeyreğe göre yüzde 13 düşüş, geçen yılın aynı çeyreğine göre ise yüzde 11 artış beklediklerini de belirtti. Grsoy şöyle devam etti: “TÜFE’ye endeksli menkul kıymet getirilerindeki mevsimsel düşüşün, yüksek seyreden faaliyet giderlerinin, kredi artışına bağlı şişen karşılık giderlerinin, ve swap kullanımındaki artışın etkisinde ortaya çıkan sermaye piyasası zararlarının ikinci çeyrekte banka karlarını baskılayacağını düşünmekteyiz. Temettü gelirleri ise karlılığa destek olacaktır. 2017’de takip ettiğimiz bankaların karlarında ortalama yüzde 23 büyüme beklentimizi ise koruyoruz.

TÜFE tahmininde yaptığı revizyon ile TÜFE’ye endeksli menkul kıymet gelirlerinin 100 milyon TL artmasını, rakiplerine nazaran daha düşük sermaye piyasası zararı yazması ve düşük kredi risk maliyeti sayesinde ikinci çeyrekte Akbank’ın rakiplerinin önüne geçeceğini düşünmekteyiz. Garanti’nin ise karlılık tarafında ikinci en iyi performansı sergilemesini bekliyoruz. Bankanın net karının sadece yüzde 4 aşağı geleceğini düşünüyoruz. Garanti’nin bu çeyrek 180 milyon TL civarında serbest karşılık ayıracağını öngörmekteyiz.

Bu karşılık ayrılmayacak olursa bankanın net karında çeyreksel yüzde 10 yükseliş bekliyoruz. İkinci çeyrekte, TÜFE’ye endeksli menkul kıymet getirilerinin mevsimsel olarak zayıfl ayacağını, kredi-mevduat makasının daralacağını ve net faiz marjının 30 baz puan geri çekileceğini öngörmekteyiz. Komisyon gelirlerinde ise yatay seyir bekliyoruz. Ayrıca, swap maliyetlerinin yükselmesi ve hacimlerdeki artışla sermaye piyasası zararlarının artacağını, faaliyet giderlerinin ise mevsimsellik etkisinde yükseleceğini düşünüyoruz. Karşılık giderlerinin ise genel karşılıklardaki düşüş ve yeni takibe düşen kredilerdeki sınırlı artışla çeyreksel olarak azalacağını öngörüyoruz. Temettü gelirleri ise bazı bankalarda karlılığı destekleyecektir.” 2017 ve 2018’e ilişkin kâr beklentilerini yüzde 2 düşüren Gürsoy, buna göre, 2017 için takip listelerindeki bankaların net karında yüzde 20, 2018 için yüzde 15 büyüme öngördüklerini de kaydetti.