Basel II'nin etkisi sınırlı kaldı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Genel Sekreteri Ekrem Keskin, uluslararası piyasalarda risk iştahının hala düşük düzeyde olduğunu gördüklerini belirtti.
 
Keskin, 2012 yılının 3. çeyreğini değerlendirdiği ve son çeyreğe yönelik beklentileri paylaştığı geleneksel bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada, "Uluslararası piyasalarda risk iştahının hala düşük düzeyde olduğunu görüyoruz. euro alanındaki risklerin azaltılması amacıyla daha somut adımlar atılsa da güven tesisi orta vadeye taşınamadı. ABD ve Japonya'daki düşük büyüme ve Ortadoğu'daki siyasi gelişmelerin de etkisiyle küresel büyüme beklenenden daha yavaş oldu, daha iyi performansa sahip olan gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) de büyüme yavaşladı. Emtia ve enerji fiyatları dalgalı, son dönemde düşüş oldu" diye konuştu.
 
Dünyadaki politika tercihlerine ilişkin ise Keskin, şunları dile getirdi:
"ABD'de düşük faiz, parasal genişleme, yeni yılda uygulamaya girecek yeni mali program, vergi artışı ve harcama sınırlaması çabaları devam ediyor. AB'de sorunlu ülkelerde tansiyonun düşürülmesi, düşük faiz, Avrupa Merkez Bankası (AMB) desteği, euro Bölgesi'nden çıkışların önlenmesi, ortak bankacılık denetimi, ortak bütçe ve denetimi çabaları sürüyor. GOÜ'de dış şoklardan ve sermaye hareketlerinde iki yönlü etkilerden korunma çabası, büyümenin iç kaynaklara dayandırılması ile küresel ekonomide büyüme hızının ve ticaretin artırılması çabaları da devam ediyor."
 
Küresel büyümenin, 2012 yılında beklenenden daha yavaş olduğunu aktaran Keskin, "Görünen şu ki yüzde 3,3 civarında bir büyümenin olacağı, gelişmiş ülkelerde bu oranını yüzde 1,3 civarında kalacağı, AB ülkelerinde 0,4 oranında daralmanın gerçekleşeceği ve GOÜ'lerde ise daha önce 5,6 tahmin edilen oranın 5,3 olacağı şeklinde görülüyor. 2013 tahminleri ise biraz daha olumlu olup, büyüme hızının yüzde 3,3'den yüzde 3,6'ya yükseleceği noktasında bir tahmin var, ama neredeyse 3 ayda bir bu tahminler gelişmelere bağlı olarak revize ediliyor" dedi.
 
Türkiye'deki gelişmeler hakkında da bilgi veren Keskin, şunları kaydetti:
"Türkiye'de büyüme beklenenden daha yavaş ve hedefin altında. Tasarruf oranı yaklaşık aynı kaldı, yatırım oranı düştü, tasarruf açığı küçüldü ve küçülme özel sektörden kaynaklandı. Sermaye girişi devam etti. Bütçe açığı hedefin üzerinde ancak makul düzeyde. Enflasyon düştü ve hedefin üzerinde şu an. Kamu borç stokunun GSYH'ya oranı ise düşüyor. İşsizlik oranı kriz öncesi düzeyinde. Merkez Bankası'nın (MB) rezervleri de borçları da aynı miktarda arttı, rezerv/kısa vadeli borç oranı ise yükseldi."
 
Bankacılık sektöründeki gelişmelere de değinen Keskin, ağustos ayından itibaren MB'nin likiditeyi artırdığını, faiz bandını daralttığını ve faiz oranlarının düştüğünü hatırlattı.
 
Zorunlu karşılıkların daha fazla bölümünün yabancı para olarak tutulmasının TL üzerindeki baskıyı hafiflettiğini dile getiren Keskin, şöyle devam etti:
"Aracılık maliyeti yüksek kaldı. Bankacılık sektöründe aktif büyümesi yavaşladı. Kredi büyümesi yavaşlamaya devam etti. Tahsili gecikmiş alacaklarda artış var. Karşılıksız çek ve protestolu senet miktarı da arttı. TL mevduat artışı üçüncü çeyrekte hızlandı. Mevduatın vadesi hala çok kısa. Tahvil ve bono ihracı hızlandı, vadeler de daha yüksek. Kar hacmindeki artış sermaye yeterliliği rasyosunu destekliyor. Basel II uygulamaya girdi, ama sermaye yeterliliğine etkisi sınırlı oldu.
Üçüncü çeyrekte büyüme hızının yıllık yüzde 3,5 civarında olacağını ve son çeyrekte de yüzde 3'e yakın bir büyüme olacağını tahmin ediyoruz. Tasarruf oranı özelde arttı. Kamuda düştü. 2012 yılında özel sektörde tasarruf oranının GSYH'a oranının 10,7'den 11,9'a yükseldiğini, kamuda ise yüzde 3,7'den 2,4'e gerilediğini görüyoruz. Özel sektörde yatırım oranı 2011'de 24,1 iken, 2012'de 21,4'e geriledi. Türkiye'nin yatırım oranı GOÜ oranına yakın, tabii aşağı düşmesi beklenemez.
Finansmanla ilgili verilere baktığımızda 12 aylık verilerde ağustos ayında cari işlemler dengesinde 18 milyar dolarlık bir iyileşmeye işaret ediyor. Sermaye hareketlerinde ise 14 milyar dolarlık bir daha az bir sermaye girişi olmuş. Olumlu gelişme MB rezervlerinde 11 milyar dolarlık artış olmuş. Buna karşılık banka rezervleri 7,5 milyar dolar azalmış. Kaynak girişlerinde portföy hareketleri devam ediyor ve 24 milyar 8 milyon dolar olmuş. Yükümlülükler kaleminde ise bankaların geçen yıl 12 milyar dolar olan aralık ayında kredi borçlanmaları 6 milyar dolar, doğrudan yatırımlar 11 milyar 400 milyon dolar olmuş ve 2 milyar dolar düzeyinde azalmış. Net hata ve noksan 4 milyar 700 milyon dolar azalmış, aralık 2011'e göre."
 
"Bankaların borçlanma faizlerindeki düşüş kredi faizlerine de yansıdı"
 
En önemli gelişmenin, MB'nin temmuz ayından itibaren likiditeyi artırması olduğunu anlatan Keskin, "MB faiz oranlarını aşağıya çekmeye başladı ağustostan itibaren. MB'nin bu yaklaşımı fonlama maliyetini özellikle İMKB repo piyasasını önemli ölçüde etkiledi ve haziran ayından itibaren yaklaşık yüzde 10'lar düzeyinde olan yüzde 5,5 düzeyine geldi ki bu da MB'nin kısa vadeli faizleriyle ilgili alt taban" dedi.
 
Reel faiz oranının hem haziran ayında hem de eylül ayında yükselmeye başladığını gördüklerini dile getiren Keskin, "Ana nedeni Türk Lirası'nın tartılı kura göre değerleniyor olması. Bu da yabancıların Türkiye'de Türk Lirası'na olan ilgisini açıkça bize gösteriyor. Bankaların borçlanma faizlerindeki düşüş kredi faizlerine de yansıdı. Özelikle haziran ayına kadar bir düşüş vardı, ama hazirandan eylüle doğru düşüş var.
 
Konutta yüzde 12'nin altına geldi yıllık faiz oranı. TL ticari kredi faiz oran yüzde 14'ün altına geldi. Yılbaşında bu oranlar yüzde 15'in üzerinde idi. İhtiyaç kredilerinde ise yüze 16'lara doğru geliyor. Kredi ve mevduat faiz oranlarındaki farka baktığımızda da mevduat oranlarında da faizlerin düşük olduğunu görüyoruz. Marj kapanmaya başladı. Türk Lirası üçüncü çeyreğe kadar hızlıydı, ama bu dönemde bir miktar yavaşladı. Genel olarak 2011 Eylül ayından bu yana liranın değer kazandığını söyleyebiliriz" değerlendirmelerinde bulundu.
Türkiye'deki gelişmelerin bankacılık sektörüne yansımaları hakkında da bilgi veren Keskin, şunları ifade etti:
"Bankacılığın bilançosunda reel olarak büyüme yavaşlamaya devam ediyor. 2008'den bu yana ilk defa bankacılık sektörünün aktif büyümesi GSYH'nin altında. Para tabanı ve kredi ilişkisine aktığımızda ise para tabanındaki reel gerilemenin son çeyrekte durduğunu ve hatta bir miktar artış olduğunu söyleyebiliriz. Kredilerde benze bir seyir içinde. Hala MB'nin kredilerle ilgili büyümede son derece ihtiyatlı ve kontrollü bir yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Üçüncü çeyrek likiditenin rahatladığı bir dönem.
 
TL kredilerdeki artışın etkisiyle kredilerin payı bilançosunun yüzde 58'ine ulaştı ağustos itibariyle. Mevduatın payı yüzde 56, mevduat dışı kaynakların payı ise yüzde 24.
Ana kalem itibariyle krediler aktifte büyümeye devam ediyor. Pasifte ise mevduat dışı kaynaklar tahvil ihracı, bono ihracı ve repo yoluyla ve yurt dışından sağlanan kaynaklar.
 
Eylül 2012 itibariyle krediler/GSYH'nin yüzde 55 olduğu, kurumsal krediler/GSYH yüzde 37, bireysel krediler/GSYH yüzde 18, kredilerin toplam aktiflere oranı yüzde 58 ve en çarpıcı gösterge kredilerin mevduata oranı yüzde 104. Yani bilançosunun üçte ikisi kredi. Mevduatın tamamı krediye dönüşmüş durumda."