Cari açığa ‘panzehir’ olsun diye nokta atışla yatırımcı avındayız

Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı ile hem projeleri hem de kurumun kendini konumlandırırken kurduğu vizyonu konuştuk. Aycı, nokta atışı şeklinde Türkiye’ye doğrudan yatırım çekmeye çalıştıklarını söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ece_ceyhun.pngTürkiye son yıllarda hızlı büyüdü. Yatırım yapılabilir ülke notu aldı. Pek çok yatırımcı çekti. Türkiye büyürken, ihracatını geliştirirken yeni pazarlar ararken ithalatını da fazla büyüttü.  Ama gelinen noktada ithalatımız sinsi bir şekilde büyüyen bir kambur oldu. Bazı ekonomistlere göre bu gelişmiş ülkelere yakınsamanın yarattığı bir sonuçtu. Bugün hangi yabancı ekonomistle konuşsanız, ‘Türkiye harika ama cari açığınız var’ diyor. Onun için Türkiye’yi ‘Kırılgan Beşli’nin de içine aldılar.

Türkiye’nin kırılgan noktası olarak gösterilen cari açık ile ekonomi yönetiminin adeta bir savaşı var. Son dönemde peş peşe kararlar geliyor. Daha çok tasarruf edelim diye BES’e teşvik getirildi. Üretmeden tüketmeyelim diye kredi ve kartlara ilişkin bir dizi karar alındı. Aklınıza yatırımcı deyince hemen portföycüler gelmesin…. Doğrudan yatırımlar tarafında ne var dediğinizde de aynı siperlerin kurulduğunu görüyorsunuz. Yani bir tarafta BDDK, Merkez Bankası mücadele ederken her kurum durumdan vazife çıkartmış.

Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı neler yaptıklarını anlatırken hep ithalatı kesecek, azaltacak bir yatırım çekmek için çalıştıklarını vurguladı. Aycı, “Sadece yatırım çekmek için değil çektiğimiz yatırımın kalitesini artırmak için de çalışıyoruz” diyerek ajansın yıllar içinde geçirdiği evrimi de dillenirdi.

Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı, konuşurken sık sık “Türkiye’yi analistler ‘gelişen ülke piyasası’ kategorisine almış olabilir ama ben bu mantıkla düşünmek zorunda değilim. Biz gelişmiş ülke perspektifinin de önünü geçerek yatırımcı çekmeliyiz” mesajını vurguladı.

Katılım ve ticari bankacılık için yeni gelecek var

İlker Aycı, 2014 içinde önemli yatırımların sinyalini verdi. Aycı, “Türkiye’nin yatırım pipeline’ı dolu, biz bu çalışmaların bir an önce realize olması için çalışıyoruz” dedi. Türkiye’de bankacılık, sigortacılık, katılım bankacılığı, enerji yatırımı, enerji teknolojisi alanlarında yeni yatırımların geleceğini söyleyen Aycı, otomotiv sektöründe de mevcut kapasite artışlarının yanında Türkiye pazarını çalışan şirketlerin olduğunu söyledi. Aycı, şöyle konuştu: “İstanbul’un finans merkezi olmasının önemli mihenk taşlarından birisi de dünyanın önemli finans oyuncularının da gelip pozisyon almaya başlaması olacak. Japon Bank of Tokyo Mitsubishi’nin gelip bankacılık lisansı alması, Allianz’ın Yapı Kredi Sigorta’yı alması, Rusya’nın ve Doğu Avrupa’nın en büyük bankası Sberbank’ın DenizBank’ı satın alması, sermaye artırması, Citibank’ın bireysel bankacılık bölümünü almaları… Bankacılığın her iki alanında da geleneksel bankacılıkta da katılım bankacılığında da, sigortacılıkta da, finansın birçok alanında Türkiye’ye yönelik çok ciddi bir yatırım yapma isteği var. İştahlı görünen şirketler yeni fırsatlar bakmaya devam ediyorlar. Gerek bankacılık gerek sigortacılıkta gerek katılım bankacılığında yeni girişler olacaktır.”

Sadece enerji değil, alt dallara doğru gidiyorlar

Aycı, odaklandıkları bir başka sektöründe enerji olduğunu belirtti. Ama sadece enerjiye değil, enerji teknolojileri konusunda da yatırımcı çekmek istediklerini anlatan Aycı şu bilgileri verdi: “Enerji sektöründe yeni oyuncuları Türkiye’ye çekebilmek için çalışıyoruz. Enerji sektörünün tüm oyuncuları ile yakın temastayız. Doğalgaz bağımlılığını azaltmak hedefiyle çalışıyoruz. Diğer bir yatırım çekmek istediğimiz alanda enerji teknolojilerini ülkemize kazandırmak. Kazan teknolojileri, jeneratörleri burada üretmeye başlamak zorundayız.”

Aycı, enerji sektöründe hem sıfırdan yatırım çekme alanı olduğunu hem de mevcut santrallerin kapasitelerinin artırılarak teknolojilerinin modernleştirilerek yeni teknoloji ve kapasite yatırımlarının da olabileceğini anlattı.

“Bizim ana işimiz doğrudan yatırımları çekmek” diyen Aycı, bunun yanında defalarca Silikon Vadisini ziyaret ettiklerini de vurguladı. Aycı, “2014’te ayrıca teknolojik yatırımları çekmek üzere çalışmalar yapıyoruz. Silikon Vadisi’nde hem yatırımcılarla hem de fikir aşamasından başlayarak bu girişimcileri destekleyen finansmancılarla görüştük. Hem uluslar arası hem yerel danışmanlarla beraber yüksek teknolojinin payını artırmak için çalışmalar yapıyoruz. Dünyada doğal kaynak ve ucuz işçilikle büyümenin bir sınırı var. Ondan sonraki sıçramayı yapabilmek için inovasyon, teknoloji ve ar-ge yatırımlarında sıçrama yapmanız gerekiyor” diye konuştu.

120 Japon şirketi daha yatırım için çalışıyor

Aycı ayrıca, bugün Türkiye’de yaklaşık 200 Japon şirketinin faaliyet gösterdiğini ve en son Japon Başbakanı geldiğinde yapılan görüşmeler sonucunda 120 Japon şirketinin daha Türkiye’de yatırım yapmak için çalışmaya başladığını da anlattı. Aycı, “Kimisi temsilcilik, kimisi green field (sıfırdan yatırım) kimisi brown field (mevcut faaliyetlere yapılan yatırım) yapacak. Kimisi sadece inceleyecek ama 120 ilave şirket aktif olarak yola çıktı ve Türkiye’yi üs olarak çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Aycı, Kanal İstanbul gibi Türkiye’nin büyük projeleriyle ilgilenen pek çok yatırımcının kapılarını çaldığı bilgisini de paylaşarak şu ifadeleri kullandı: “Türkiye neye ihtiyaç duyuyor diye bakıyoruz. Türkiye imalat sektöründe yatırıma ihtiyaç duyuyor diyorsak, imalat sektöründe yatırım çekmek için çalışıyoruz. Türkiye, hangi malı ithal ediyorsa o alanda yatırım çekmek için mücadele veriyoruz.”

Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, tek tek Türkiye’nin ithalat kalemlerine bakıyor. Sonra sektör ve rekabetçilik analizi yapıyor. Diyelim ki bir buzdolabını alıyor ve Türkiye bu ürünü üretirken nerede ithalat yapıyor diye bakıyor. Sonra bu alanda dünyanın devi kim diye soruyor. Şirketi buluyor, yatırım yapmış mı? En son ne zaman yatırım yapmış? Yakın coğrafyada yatırımı var mı? Yeni bir yatırım ihtiyacı var mı? Türkiye’deki bir yatırımı kaldırabilir mi? Diye başlayan bir dizi soruya cevap arıyor. Eğer şirket yeni yatırım yapmışsa bu şirketin kapısını 2 sene sonra çalalım diye mim koyuyor. Aycı, “Doğru hedefi bulup, nokta atışı yapmaya çalışıyoruz” diyerek yatırımcıyı kapıya gelince değil, önce kendileri çalışarak keşfettiklerini de anlattı.  

Aklında Türkiye olmayanın peşindeyiz

“Aklında Türkiye’ye yatırım yapmak olmayan insanın aklına bu fikri aşılamaya çalışıyoruz” diyen Aycı sözlerini şöyle tamamladı: “Tercihini başka ülkeler lehine kullanacak olan yatırımcıyı çekmeye çalışıyoruz. Yatırımcıya gitmeden önce dersinize iyi çalışmanız gerekir. İyi çalışırsanız başarılı olma şansınız da artıyor.”

Doğrudan yatırımları farklı bakış açılarıyla da inceleyin

İlker Aycı, “Türkiye yatırım otobanında güvenli bir hızda ilerleyecek. Güven, konfor ve sürat. Üçünü de gözetiyoruz. Miktarı, portföyün kalitesini ve geliş hızını gözetiyoruz” diyor ve bir noktaya dikkat çekiyor: “Merkez Bankası doğrudan yatırım hesabını takip ediyor. Ekonomi Bakanlığı verdikleri teşvikler üzerinden değerlendiriyor. Yatırım Ajansı olarak biz proje büyüklüğü üzerinden düşünüyoruz. Eskiden yatırımcı sermayeyi getiriyordu bu doğrudan yatırım kaleminde görünüyordu. Şimdi finansman modeli değiştiği için yatırımcı nerede parası var, nereden ucuz finansman bulabilse o finansman modeliyle maliyetini düşürmeyi çalışıyor. Yatırımcı 1 milyar dolar yatırım yapacağım diye başlıyor. Çünkü, bir kısmını sermaye olarak getiriyorsa, bir kısmını kredi, bir kısmını farklı kaynaklardan kullanabiliyor. Yatırım 1 milyar dolar olabilir, ama doğrudan yatırım tutarı kalemine belki 100 milyon dolar yazabiliyorum. Biz gelen yatırımın ülkeye ne kazandırdığına bakalım. Artık her yatırımda finansman, Merkez Bankası’nın doğrudan yatırım kaleminin altına yazılabilecek miktarı değiştiriyor.”

Asıl olan ithalatı azaltacak yatırımları çekmek

İlker Aycı, “İthalatı kökünden kesecek, azaltacak bir yatırım çekmek için çalışıyoruz” vurgusunu yaparken ve gelen yatırım miktarını değerlendirirken bakış açılarını şöyle bir çerçeveye oturttuklarını da aktardı: “İmalat sektörü 2011 ve 2012’de 4 milyar doların üzerinde yatırım aldı. 13 milyar dolarlık yatırımın 4.1-4.3 milyar doları imalattan geldi ki ilk defa bu sektöre gelen yatırımların payı yüzde 35 oldu. Bize göre bu portföyün kalitesindeki artıştır. Ben şöyle diyorum; ‘Türkiye’ye geldi 20 milyar dolar yatırım. Bunun sadece yüzde 10’u imalata geldi. Türkiye’ye geldi 15 milyar dolar yatırım, yüzde 30’u imalata geldi. O zaman hangisi daha kaliteli?. Ya da Türkiye’ye 20 milyar dolar yatırım geldi. Enerjinin payı 1 milyar dolarda kaldı. Veya Türkiye’ye 15 milyar dolar yatırım geldi, 5 milyar doları enerji yatırımı oldu. Hangisi?. Getirdiğimiz yatırım ihracatta yapabilen, rekabetçi yatırım olmalı. İthal ikameye götürecek yatırım bizi 1970’lere götürür. Küresel rekabetçilik penceresinden bakmak durumundayız. 1970’lerde bizi Kore ile ayrıştıran durum da buydu. Kore küresel pencereden baktı ihracat devi oldu. Türkiye ise ithal ikameye yöneldi.”

Biz iyi örneklere bakıyoruz, Rusya ise bize bakıyor

Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı, kendi alanlarında belli başarılar elde etmiş tüm iyi ülke örneklerine baktıklarını da anlattı. Ajans aslında bir taraftan kendisini Türkiye ekonomisinin gerçeklerine göre şekillendirirken diğer taraftan da rakiplerinin aldığı aksiyona göre devamlı stratejisini gözden geçiriyor. Aycı, “Tüm ülkelerin çalışma yöntemlerini yakından takip ediyoruz. Bu alanda yola çıkan herkesi inceliyoruz. Fakat unutmamak lazım tüm ülkelerin ekonomik yapıları farklı. Bir ülkenin modelini alıp buraya aynen kopyalamazsınız. Kendi iş modelinizi ülke ekonominize göre şekillendirmek zorundasınız. İyi örnekleri Türkiye’ye indirgemeniz lazım” dedi. Türkiye kendisi diğer ülkelerin yatırım ajanslarını araştırırken bir yatırım destek ajansı kurmak için kolları sıvayan Rusya’da dünyadan 5 ülkenin ajansını davet ederek bilgi almış. Aycı, “Türkiye, İngiltere, Almanya ve Brezilya gibi ülkeler vardı. Yakın coğrafyasında çalışmalarına en çok dikkat ettiği ülke olarak bizi çağırdı. Sonuçta Rus şirketleri ile de çalışıyoruz ve bizimle ilgili pratik bilgiye de sahipler” diye konuştu.

MasterCard, Provus’un alımını tamamladı

 

MasterCard, 4 Ocak 2013 tarihi itibariyle Türkiye’nin önde gelen bağımsız ödeme çözüm ve işlem sağlayıcısı Provus Bilişim Hizmetleri AŞ’yi (“Provus”) satın alma sürecini tamamladığını açıkladı. Satın alma MasterCard’ın bölgedeki işlem kapasitesini ve katma değerli hizmetler sunma becerisini güçlendirecek. Satın alma hakkında konuşan MasterCard Europe Başkanı Javier Perez, “Provus satın alması, MasterCard’ın müşterilerine değer katmak için yenilikçi çözümler üretmeye devam etmesini sağlarken, MasterCard’ın Avrupa’daki işlem hacmini de artıracak.  Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz bu satın alma sadece müşterilerimize yerel düzeyde hizmet sağlamakla kalmayıp aynı zamanda bölge çapında yenilikçi ödeme çözümleri sunmaya devam etmemize de imkan verecek önemli bir platform sağlıyor” dedi.

 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir