Kurda manevra günü

Erdem Başçı'nın geçen hafta yaptığı konuşmada bugün için istisnai gün olacak beyanı faiz silahını kullanmadan yapılacak manevralarında bugün açıklanacağı beklentisini yarattı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ece CEYHUN

BORSA/FİNANS SERVİSİ

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı geçen hafta AA Finans Masası’na yaptığı açıklamaların ardından piyasa yeni ve enteresan manevraları bekliyor. Başçı, geçen haftadan bugünün ‘istisnai’ bir gün olacağını açıklamasının ardından yeni stratejisine ilişkin adımlarını bugün açıklayabileceğini düşünen bankacılar, ağırlıklı olarak bu seçeneklerin rezervleri de azaltmayacak şekilde forward, swap, opsiyon gibi türev ürünler ile repo ve döviz depo gibi araçlardan oluşan bir kombinasyon olacağına inanıyor.
Piyasalar açısından Eylül ayı kritik geçecek. Sadece veri gündemi açısından bakılacak olursa bu hafta içeride enflasyon dışarıda ise ABD tarım dışı istihdam ve işsizlik verileri önemli. Ayın 10’unda 2.çeyrek büyüme verisi açıklanırken 17’sinde TCMB’nin PPK toplantısı bulunuyor. Dışarıda ise 18 Eylül’de Fed’in FOMC toplantısı gelecek. Sonbahar sendromunun konuşulduğu bir ortamda şimdi de Suriye’ye yapılacak olası bir askeri müdahale piyasalarda gerginlik yaratıyor. Suriye’ye müdahalenin zamanlaması ve şiddeti başta Türkiye olmak üzere gelişmekte olan ülkeler için satış baskısı yaratacak önemli bir gelişme olarak önümüzde duruyor. Piyasa Amerikan Kongresi’nde 9 Eylül haftasında yapılacak görüşmeyi  de bekleyecek.

Fakat haftanın en önemli gündem maddesi TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın yıl sonuna kadar faizde olası bir artırım seçeneğini ortadan kaldırdığı ve piyasanın ateşini söndürecek yeni stratejisi olacak. Bankacılar, Başkan Başçı’nın açıklamalarından döviz ve TL likiditesi ağırlıklı önlemler bekliyor. Tüm bu gelişmelerin piyasada dalga boyunu artıracağı öngörülüyor.

Ya bugün ya PPK ile açıklanır

Açıklamalar doğrultusunda bugün istisnai bir gün olacak. Yani Merkez Bankası piyasayı sıkıştıracak. Pazartesi gününün istisnai bir gün olarak açıklanması da yeni stratejinin bugün açıklanacağı beklentisini yarattı. Gerçi, geçen haftanın son işlem gününde bazı bankacılar, yeni adımların bugün açıklanmasa bile PPK toplantısı kararları ile açıklanabileceğini de ifade etmeye başladılar.

Başçı’nın açıklamalarının merak yarattığını ve bir çok olasılığın konuşulmaya başlandığına işaret eden bazı bankacılar, “Açıklamalar için 17 Eylül’de yapılacak PPK’ya kadar vakit var. Ama sürenin uzaması TL’yi diğer gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında daha kırılgan yapacaktır. Hele bu hafta ABD’den gelecek tarım dışı istihdam ve işsizlik verileri Fed’in Eylül ayında alacağı kararları etkileyeceği için çıkış stratejisini kuvvetlendirse başta Türkiye olmak üzere tüm gelişmekte olan ülkelerden yabancı çıkışını tetikler. Piyasanın modunu ancak Suriye’ye olası bir müdahaleyle ilgili gecikme değiştirir. Dünya borsalarında risk iştahı yükselir ve global iyimserlik bize de yansırsa o zaman yeni adımların açıklanmasındaki bir gecikmeyi piyasa göz ardı edebilir” değerlendirmesinde bulundu.

Gelişmekte olan piyasalardan çıkış hızlandı

Ziraat Yatırım tarafından hazırlanan rapora göre mayıs ayı sonundan itibaren toplam olarak bakıldığında Türk hisse senedi piyasalarından 1.9 milyar dolar, DİBS'lerden de 2.8 milyar dolar tutarında net sermaye çıkışı yaşandı. Önceki hafta içerisinde uluslararası yatırımcılar 279 milyon dolar değerindeki sermayelerini hisse senedi piyasalarından çıkarırken, 1 milyar dolar da DİBS enstrümanlardan sermayelerini çekmişler. Hindistan, Endonezya, Filipinler, Güney Kore, Tayvan, Tayland ve Vietnam hisse senetlerinden çıkan toplam kurumsal sermaye 1.6 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bir önceki hafta bu değerin yalnızca 484 milyon dolar tutarında olduğunun işarete dildiği raporda önceki hafta içinde Asya'daki gelişmekte olan ülke piyasalarından çıkışların 3.4 kat hızlandığına işaret edildi.

Merkez mutlaka likiditeyi artırır

Merkez Bankası’nın, faizi dışarıda bıraktığı için, alacağı önlemlerin likidite artırıcı önlemler olacağı varsayılıyor. Konuşulan senaryolar arasında en ağır basanı swap seçeneği. Ama swap kadar, forward kur açıklama, döviz depo piyasasını canlandırma, repo ve opsiyona dayalı adımların bir kombinasyonun çıkacağı konuşuluyor.

 

PİYASADA MERKEZ’DEN SWAP; FORWARD YA DA OPSİYON BEKLEYENLER AĞIRLIKTA

[PAGE]

1 - SWAP  VE OPSİYON YAPAN MERKEZ: Merkez Bankası bankalarla bir para swap programı açıklayacak. Ve bu swap anlaşmaları bittikçe yenilenecek. Burada amaç spot piyasadaki ateşi almak ve rezerv harcamamak olacak. Swap programının 3 ay olacağı düşünülüyor. Bu arada da bu swap programı yüklü alımı olan yerli kurumsal yatırımcıyı da kapsayabileceği düşünülüyor. Aslında bunu uzun zamandan beri Brezilya Merkez Bankası'da yapıyor. Fakat, TCMB'nin yapacağı swap programının Brezilya modeli ile benzerlikler gösterebileceği buna karşılık bir Türk dokunuşunun da olacağı ifade ediliyor. Brezilya'nın son açıklanan swap programı 60 milyar dolar. Merkez Bankası'nın net rezervi ise 40 milyar dolar.

[PAGE]

2- VADELİ KUR AÇIKLAYACAK – DEPO PİYASASI AKTİFLEŞECEK: Piyasada konuşulan ikinci senaryo ise Merkez Bankası'nın rezerv opsiyon katsayılarını düşürmesi, forward kur açıklaması ve depo piyasasını aktif hale getirmesi. Böylece piyasa, kurun nereye geleceğini görecek. Depo piyasasının aktifleşmesi ile likiditesini artıracak ROK’un düşmesi ile yükümlülükleri azalacak. Aslında Merkez Bankası 2001 krizinden önce, 1999 yılında vadeli kur açıklamıştı. Her gün ileri tarihlerde kurun ne olacağını ilan eden Merkez Bankası, belli bir adımla kuru devalüe ediyordu. Ama o zaman kur rejimi sabit kur rejimiydi.

[PAGE]

3- HAZİNE AVANSI: Bu tip dönemlerde her zaman olduğu gibi geçmiş dönem reçeteleri de ortaya çıkıyor. Bunlardan biri de Hazine avansı. Bu senaryonun temelinde de "Piyasada karışıklık bono piyasasında likiditenin kurumasından çıktı. Bono piyasasının kilidi çözülürse dövizin kilidi de çözülür" fikri yatıyor. Bu senaryoyu savunanlar Hazine'ye avans açılarak erken itfa gibi opsiyonlar olabileceğinden bahsediyor. Merkez Bankası, Hazine'ye yıllarca kısa vadeli avans açtı. Fakat iki kurum arasındaki bu avans işi Merkez Bankası kanunu hazırlanırken kaldırıldı. Üstelik de bu ilişkinin sonlanması Merkez Bankası'nın bağımsızlığı noktasında önemli bir adımdı.

[PAGE]

4 - TAHVİL ALINABİLİR: Bir senaryo da Merkez Bankası da Fed gibi tahvil alabilir. Aslında Merkez Bankası doğrudan alım ihaleleri yapıyor. Bu ihalelerin miktarının artırılabileceği bir seçenek olarak konuşuluyor. Bir yandan da bazı bankacılar, Fed’in artık ‘çöp’ seviyesine inmiş tahvilleri aldığına işaret ederek Türk bankaların elindeki tahvillerin Fed’in aldığı tahvillerle kıyaslanamayacağını da belirtti. Bu açıdan bakıldığında da akla Merkez Bankası'nın araçlarından biri olan likidite senetleri de var. Bu da alternatif bir araç olarak kullanılabilir.

[PAGE]

5 – FED YA DA IMF İLE SWAP: Merkez Bankası ne yaparsa yapsın faiz silahını çekmeyeceğini kesin olarak söylediği için piyasa hep döviz tarafını rahatlatacak uygulamanın bir ucundan swap çıkmasını bekliyor. Her iki opsiyonu da destekleyen bir açıklama gelmediği gibi aksine yalanlayan taraftan açıklamalar geldi. Çünkü bu iki tercihte kötü şartların ilaçları olarak görülüyor. Fed, kriz döneminde gelişmiş ülke merkez bankaları ile swap yaptı ama o ülkelerde ‘çöp’ seviyesindeki tahvillerden vardı. IMF ile swap’ta siyaseten yanlış bulunuyor. IMF’deki rezervin kullanılması da çok olası bulunmuyor.

Enflasyonda ağırlıklı beklenti yüzde 0.1 düşüş
[PAGE]

Enflasyonda ağırlıklı beklenti yüzde 0.1 düşüş

Bu haftanın veri gündeminin en önemlisi maddesi ise enflasyon. Piyasada anketler ağustos ayında TÜFE’de  yüzde 0.1 düşüşü işaret ederken, yıl sonu beklentisi %7.35’te. Yıl sonu enflasyon beklentisi Merkez Bankası'nın yılın üçüncü enflasyon raporunda yüzde 5.3'ten yüzde 6.2'ye revize ettiği tahmininin üzerinde kalmayı ise sürdürüyor.  Reuters'ın 12 ekonomistin katılımıyla yaptığı ankete göre, sadece 3 kurumun artış, bir kurumun değişim öngörmediği aylık TÜFE beklentileri yüzde 0.60 düşüş ve 0.30 artış bandında yer alıyor. Ankette, yıl sonu TÜFE beklentileri ise yüzde 6.10-8.00 aralığında bulunuyor. TÜİK verilerine göre Temmuz ayında TÜFE yüzde 0.31 artmış, yıllık TÜFE yüzde 8.88 olmuştu. TÜFE geçen yılın Ağustos ayında ise yüzde 0.56 artmıştı.

Ali İhsan Gelberi
PPK’da alınacak kararların önemi kalmadı
 

[PAGE]

Ali İhsan Gelberi
PPK’da alınacak kararların önemi kalmadı

Piyasalardaki gelişmeleri yorumlayan Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi, “Başkan Başçı, döviz müdahalesini, döviz rezervlerini azaltmadan yapacağını söyledi. Şu anda kamuoyunda konuşulan yöntemlerin çoğu Merkez Bankası döviz rezervini azaltıcı yönde etki yapacaktır. Rezervi azaltmadan yapılacak müdahale, ancak vadeli döviz enstrümanları ile yapılacak müdahale olur. Merkez Bankasının, forward, swap veya opsiyon gibi enstrümanlardan birini kullanacağını tahmin ediyorum” dedi.  
 Merkez Bankası Başkanı Başcı’nın yaptığı son konuşmadan sonra  Para Politikası Kurulu’nda alınacak kararların bir önemi kalmadığına da işaret eden Gelberi, şöyle devam etti: “Başkan, yılsonuna kadar faiz oranlarının değişmeyeceğini açıkladı. Dövize yapacağını söylediği müdahale için, para politikası kurulunun kararına ihtiyaç yok. Böylece, en azından yıl sonuna kadar Merkez Bankası faiz oranlarında değişiklik beklentisi ortadan kalktı. Şu anda Merkez Bankasının, döviz rezervlerini azaltmadan kura müdahalesini hangi yöntemlerle ve hangi zamanlama ile yapacağı konusunda belirsizlik var. Bu belirsizliğin de bu hafta içinde giderileceğini düşünüyorum” açıklamasında bulundu.  
FED’in Eylül ayındaki toplantısında, ayda 85 milyar dolar tutarında yaptığı varlık alım miktarını azaltmaya başlamasını da bekleyen Gelberi, ancak, azaltım miktarının ne kadar olacağı ve önümüzdeki aylardaki azaltım ve sonlandırma takvimi konusunda belirsizlik olduğunu düşünüyor.  Gelberi, “Azaltım miktarının piyasa beklentisinden az veya çok olması, fiyatlandırma ve piyasada oynaklık üzerinde etkili olacaktır” ifadesini kullanırken şöyle konuştu: “FED’in piyasalara verdiği likiditeyi azaltma kararı, geçtiğimiz beş yılda piyasaya sürülen likiditenin avantajından en çok yararlanan ülkeleri ve piyasaları olumsuz etkiler. Gelişmekte olan ülkelerin büyük bir çoğunluğu, finansman miktarının yüksek, maliyetinin düşük olduğu geçtiğimiz dönemin yarattığı olumlu ortamı yapısal sorunlarını çözmekte kullanamadılar. Özellikle, ABD 10 yıllık tahvil faizlerindeki hızlı artış, tüm ülkelerin faiz oranlarını artırıyor. Böyle bir durumda reel faizleri diğer ülkelere kıyasla daha düşük olan ülkelerin daha fazla etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır.”
Gelberi, şu anda, yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımlarını azalttığını buralardan çıkan paranın bir kısmının ABD’ye yönelmesinin söz konusu olabileceği gibi fonların, risklerini ve kaldıraçlarını azaltıyor olabileceğine de işaret etti.
Gelberi son olarak “Bugüne kadar, piyasadaki hareketler, diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte oluyor. Politik risk fiyatlanmış değil. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde uzun bir seçimler sürecine girecek olması, politik risk konusunu gündeme getiriyor. Ancak, bu süreçte ekonomi yönetiminin özellikle bütçe harcamalarını kontrol ederek, siyasi riskin piyasalara yansımaması için çalışacaklarını düşünüyorum” yorumunda bulundu.

Gökhan Uskuay
Merkez döviz likiditesini artıracaktır

[PAGE]

Gökhan Uskuay
Merkez döviz likiditesini artıracaktır

“Mayıs ayında elimizin tersiyle ittiğimiz sıcak para artık yok” diyen Global Menkul Değerler Stratejisti Gökhan Uskuay, “Merkez Bankası, enflasyon yüzde 6.2’ye düşene kadar koridoru dahi artırmayacak. Faiz kullanılmadığı ortamda döviz ve TL likiditesi kullanılarak Türk Lirası’nı değer kazandırmaya çalışacak” dedi. Faiz seçeneği dışında sıcak para çıkışını engelleyecek bir adımın zorlukları olduğuna da değinen Uskuay, “TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın açıklamaları piyasada heyecan yaratmadı ama merak yarattı. O yüzden TCMB’nin 2 Eylül’de ABD piyasalarının da kapalı olduğu bir günde atacağı adımla dolar/TL 2’yi aşağı yönde kırarsa; piyasada bir heyecan oluşur” diye konuştu.
TCMB’nin mayıs ayına kadar piyasanın önünde gittiğini fakat mayıstan sonra piyasanın gerisinde kaldığını aktaran Uskuay, şöyle devam etti: “FED’in varlık alımlarının azaltımı nedeniyle zaten önemli bir miktarda sıcak para çıkışı yaşandı. TCMB geride kaldığı için 20 Ağustos toplantısının bir gün sonrasında ek parasal sıkılaştırma programı diye 3 günlük müdahalede bulundu. PPK’da gerekli kararlar alınsaydı 18 Eylül’ü daha rahat bekleyebilirdik. Fakat TCMB’nin süprizleri ile bir sonraki PPK’sını bekleyeceğiz. PPK’da döviz likiditesini etkileyebilecek adımlar atılabilir.”
Uzun zamandır artan politik riskin artık zirveye oturduğunu düşünen Uskuay, “Haziran’da Gezi Parkı eylemleri ile politik risk içeride zirve yapmıştı. Ardından Suriye’de ve en son Mısır’da aldığımız konum ve Batı ile ABD karşıya koyduğumuz tavır ile dışarıda politik zirve yaptı. Çözüm süreci ile ilgili takvimin biraz gecikmesi olabilir. Bununda ek bir politik riske neden olacağını zannetmiyoruz. Zaten oldukça yüksek bir seviyede” değerlendirmesinde bulundu.
FED’in varlık alımlarını azaltmaya konut ve perakende verilerinde yavaşlamayı işaret eden gelişmeler ve Suriye ile ilgili belirsizlikler nedeniyle eylül yerine ekim’e de kalabileceğini öngören Uskuay, “İlk varılık azaltımı sonrasında piyasalar kısa vadede rahatlama bekliyoruz” yorumunu da yaptı. Uskuay, şöyle devam etti: “18 Eylül’e kadar en fazla olumlu yada olumsuz etkilenen ülke Türkiye olacaktır. FED toplantısına kadar ABD’de açıklanacak istihdam verilerinde bozulma, Türk Lirası ve BIST üzerinde olukça pozitif etkiler yaratabilir. Son dönemde en fazla düşen borsa ve para birimiyiz. O yüzden ABD’de konut ve istihdamda güçlenme devam ettirirse;diğer kırılgan piyasalar Endonezya, Hindistan olacaktır.”

İbrahim Aksoy
Merkez net adım atana kadar volatilite yüksek olur

[PAGE]

İbrahim Aksoy
Merkez net adım atana kadar volatilite yüksek olur

Gedik Yatırım Ekonomisti İbrahim Aksoy, “Türkiye 2014-2015 döneminde üç seçim gerçekleştirecek. Ayrıca Ortadoğu’da artan tansiyon siyasi riskleri artırıyor. Fed’in piyasalara verdiği parayı azaltacağı ortamda, siyasi ajandanın yoğunlaşması TL’de istikrar için daha yüksek bir faiz seviyesinin gerekliliğine işaret ediyor” dedi. Böyle bir artışın TL satmanın maliyetini artırarak para birimine destek olabileceğini ve döviz piyasasında bir miktar normalleşme sağlayabileceğine inanan Aksoy, “Bunun dışında piyasada konuşulan Merkez Bankası’nın Fed’le yapabileceği uzun vadeli bir swap anlaşması da TL’ye istikrar kazandırmak açısından etkili olabilir. Bu da tahvil ve hisse senedi piyasalarında volatiliteyi azaltabilir. Merkez bu konuda net adımlar atana kadar piyasadaki volatilitenin devam edeceğini düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Aksoy, Fed’in artık eylülden itibaren tahvil alımını azaltmasını beklerken “Son Fed tutanaklarından sonra Eylülde aylık tahvil alım miktarının azaltılma ihtimali arttı. Fed tutanaklarında büyümenin ikinci yarıda hızlanacağı vurgusu ve katılımcıların hemen hemen tamamının yılsonuna doğru tahvil alımının azaltılması planı konusunda (veriye bağlı olsa da) hemfikir olması Eylül’e işaret ediyor. Ama Fed tahvil alım miktarını yavaş yavaş azaltacaktır. Diğer yandan, yeni Fed Başkanlığı konusunda en güçlü adaylar Fed Başkan Yardımcısı Yellen ve Obama’nın eski ekonomi danışmanı Summers. Yellen’ın seçilmesi piyasa tarafından şimdiki ekipte olması açısından daha olumlu algılanacaktır” yorumunu yaptı.
Aksoy, her ne kadar Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı kısa vadeli faizlerin yılsonuna kadar sabit kalacağını açıklasa da önümüzdeki aylarda PPK’nın TL’yi korumak için faiz koridorunun üst bandını daha da artırmak zorunda kalabileceğine işaret etti. Aksoy şöyle devam etti: “Çünkü gelişmekte olan para birimleri konusunda kaygılar sürerken %7,75 gibi bir maliyetle gecelik borç alarak TL’de kısa pozisyon alan halen kazanabilir. Fed henüz adım atmasa da tahvil alım miktarının azaltılacak olmasının etkilerini beklenti nedeniyle döviz, tahvil ve dolayısıyla BİST tarafında zaten görüyoruz. Fed’in tahvil alımlarını azaltmaya başlamasıyla tepki alımları ve jeopolitik kaygılarla yükselen altında da düşüş görülme ihtimali oldukça yüksek.”

Aldığınız yatırım kararı en az 6 vadeli olmalı
 
Piyasalarda yaz başında başlayan ve şiddeti giderek artan türbülans ortamında yatırımcılar açık denizlerden korunaklı limanlara çekilme eğilimi gösterirken, yılın ilk beş aylık diliminde yüzde 16 büyüyen yatırım fonu pazarında da yüzde 10 oranında bir küçülme yaşandı. Yapı Kredi analistlerine göre Temmuz sonu itibarıyla 32 milyar lira büyüklüğe gelen Türkiye fon pazarında, şu anda alınacak tüm yatırım kararlarının en az 6 ay vadeli olması gerektiğini belirtiyor. Bu noktada da yatırımcının çizdiği risk profili öne çıkıyor. Yapı Kredi muhafazakar yatırımcıların en az 6 ay, dengeli portföy oluşturan yatırımcıların 6-12 ay, agresif portföy sahiplerinin ise bir yıl ve üzeri dönemleri beklemesi gerektiğinin altını çiziyor. Yapı Kredi geçen yıl Akıllı Fon Sepeti’ni (AFS) hayata geçirmişti.  
Öte yandan, küçük montanlı tasarrufları bulunan yatırımcılara fonlu mevduatı öneren Yapı Kredi analistleri, bu yıl hayata geçen fonlu mevduatın özellikle piyasalardaki dalgalanmalardan çekinen ama mevduatın düşük getirisinin üzerinde bir getiri elde etmek isteyenler için uygun olduğunu belirtiyorlar.