Özince: Her yeniliğe ayak uyduracağız, ama daha tutumlu olmak gerek
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Türkiye’de bankacılık sektörünün yeniliğe her zaman gereken önemi vereceğini ama abartmamak gerektiğini söyledi.
BORSA / FİNANS SERVİSİ
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Türk bankacılık sektörünün geçtiğimiz 10 yılda hem sorunlarını çözüp hem de teknoloji dahil pek çok yatırıma imza attığını belirterek "Tedbirli gidilmesi ve geçtiğimiz on yıldan daha fazla dikkatli olunması kanısındayım" dedi.
Özince, 'icat çıkartmanın' çok abartılmaması gerektiği üzerinde de dururken "Finans sektöründe teknolojiye, her türlü yeniliğe ayak uyduracağız ama sermaye koyma konusunda daha tutumlu olunması gerektiği için yatırım yapma konusunda da bankacılık sektörü biraz daha dikkatli olmak zorunda. Hem şube hem de dijital alandaki yatırımların tabii ki artacağını ama momentumunun azalıp biraz daha kaliteye bakılması gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Türkiye gibi ülkelerde hala 'şube'nin esas olduğuna da inandığını aktaran Özince, "Unutmayalım Avrupa ve ABD gibi ülkelerde o kazançlar bittiği için komisyon kazancının bu kadar öne çıktığını görüyoruz. Ayrıca bankacılık kolay bir iş. Cam fabrikası gibi değil. Fabrikayı kaldırıp götüremezsiniz, fırınını kapatamazsınız. Bankacılıkta teraziyi dengelersen süper kolay bir iş. Düzgün iş yaparsan, alacağın ile vereceğini dengelersen kolay bir iş. Sermayeni kaybetmezsen istediğin anda dönüp başka alanlara geçebilirsin. Sonuç itibarıyla bankacılıkta Türkiye gibi ülkelerde şube esastır" diye konuştu.
CEO Club Dijital Bankacılık Zirvesi'nde konuşan İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, internetin Türkiye'de sadece TÜBİTAK, ODTÜ ve İş Bankası'nda olduğu günlerden beri bilgisayarından finansal teknolojilere kadar çok geniş bir yelpazede yatırım yaptıklarını da anlatarak "Her zaman iyi sonuçlar almak içinde yatırım yapmadık. Bizler senelerce çek karnesini, debit kartı tanıtmaya çalışmışızdır. Ben her zaman ulusal ekonominin ihtiyaçları konusunda yatırım yapılmasını yeğlerim. Bizim bir takım fuzuli yatırımlar yapmamıza gerek yok. Biz toplumun her seviyesine hizmet veren kuruluşlarız. Bizim toplumu teknoloji yönünden aydınlatmamız beklenmemeli" değerlendirmesini yaptı.
Finansal teknolojilerde yatırımın konuşulduğu noktada finansal okur yazarlığın ve kaydileşmenin de konuşulması gerektiğine işaret eden Özince, her ülkenin gerçeğinin de ayrı olduğunu belirtti. Özince, bu konuda da şu örneği paylaştı: "Her yıl bankacılar olarak Institute of International Finance (IFF) toplantılarına gideriz. Son iki yıldır IFFn çok fazla banka olmayan finans dışı sektörü üye olarak almaya başladı. Yönetimle bunu tartıştım. Hata yapıyorsunuz dedim. Banka olmayan pek çok kuruluşu finansa sokuyorsunuz. Fakat Hindistan Merkez Bankası Başkanı dedi ki; 'Biz Hindistan halkını ancak mobil teknoloji ile kayda sokabiliriz'..."
Özince, Türkiye’de bankacılık sektörünün yeniliğe her zaman gereken önemi vereceğini de anlatarak "Ancak Türkiye’nin bu konudaki önder, bölge lideri, inovasyon lideri konularının da çok abartılmaması gerekiyor" diye konuştu.
Kaydileşemezsek, güdük kalırız
Türkiye'nin önündeki en önemli sorunlardan birinin de kaydileşme olduğunu aktaran Ersin Özince, "Kaydileşmeyen bir ülkenin finans ve mali sektörü büyümeyecektir. Büyümeyen bankacılık sektörü de güdük kalacaktır. Finansal hizmetlerin bankacılık dışı alanlarda gelişmesini daha fazla görebiliriz. Tedbirli gidilmesi ve geçtiğimiz on yıldan daha fazla dikkatli olunması kanısındayım" uyarısında bulundu.
Fiyatın çaresi piyasadır
Yeni neslin bankacılık hizmetlerine ücret ödemek istemediğinin hatırlatılması üzerine de "Yıllarca dedik ki 'İsteyenler ücretsiz kredi kartı alsın'. Buna rağmen bu bankacılık dünyada eleştirilirken, bize bu hoş geldi. İktidarı ve muhalefeti bu işi beğendi. O kadar pahalıya mal oldu ki bu bize. Mali sektörün gelişmesine o kadar çok ihtiyacımız varken, çok daha önemli hususları bunun arkasına koyduk. Bedavaya ürün gelişimi olmaz. Fiyattan şikayet etmek çok saçma. Fiyatın çaresi piyasadır. Meslek hayatım boyunca şahit olduğum bir tane rekabeti engelleyici hareket olmamıştır. Çatır çatır rekabet vardır. Düşünebiliyor musunuz, bir uçta dünyanın en büyük yatırımcıları ve diğer uçta devlet kuruluşları... Türkiye'deki bazı yanlış uygulamalar olmakla beraber, dosya ücreti gibi, bunlar başka eksiklikleri dengelemek içindi. Bu konuda kötü bir algı var ve ne yazık ki tüketici burada bir kez daha istismar ediliyor. Bu defa da bunun hukuki takibini yapanlar arasında istismarcılar var. Piyasa kendini regüle ediyor."
Bankacılıkta sermayedar yavaşlıyor
Bankacılık sektöründe giderek sermayedarın, özellikle de özel sermayedarın artık yavaşlamaya başladığına dikkati çeken Özince, "Yavaşlamanın da bana göre nedenleri Türkiye'nin istikrarsızlıkları, belirsizlikler... Hele şu seçimleri geçelim, yeni parlamenter aritmetiği görelim, ekonomi yönetimini görelim, ondan sonra tahmin ediyorum doğru değerlendirmeler yapmak mümkün olacak. Ama sonuç itibariyle bankacılık, girenlerin dahi karını transfer edemediği bir alan olduğu için, yani ne kadar çok 'Para kazandı' diye yazsanız yatırımcısı için o kadar cazip bir sektör olmaya devam etmiyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de bir kriz ortamı olduğunu zannetmiyorum
Ersin Özince'ye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ekonomide şu andaki bu geçici kriz aşılacaktır" sözleri ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in "Son dönemlerde bankalara vurmak, bankaları hırpalamak moda. Bu son derece yanlış" ifadelerine ilişkin yorumu da soruldu. Özince, siyasetçilerin düşüncelerini değerlendirmeyi doğru bulmadığını ve bu tip değerlendirmelerinin de hep yanlış anlaşıldığını belirterek şöyle konuştu: "Bu konuda daha önce yaptığım beyanlar doğru yansımadı veya doğru anlaşılmadı. O nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın değerlendirmesine atfen veya cevaben değil ama ben Türkiye'de bir kriz ortamı olduğunu zannetmiyorum. Öyle bir şey hissetmiyoruz. Ama 'Kriz olmaz' diyerek de çalışacak, iş yapacak lüksümüz yok. Çünkü ciddi olarak borca dayalı bir büyüme ihtiyacı içindeyiz. Onun için de istikrar diyorum işte. 'İstikrar lazım' derken 'İstikrarsızlık kriz nedenidir' demek amacıyla söylüyorum.
Öte yandan, 'Bankacılık sektörüne vurmak...' Bankacılık sektörünün de muhakkak hataları olmuştur ama serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ülkelerde çok fazla bir sektöre vurursanız bunun arkasında sadece iktisadi değil siyasi nedenler de arıyorum ben artık. Dünyada moda oldu diye, dünyada çok büyük sıkıntılar oldu diye, bankacılık sektörünün bir takım sathi yönlerini değil aslında çok daha temel yönlerini değerlendirmesi lazım Türkiye'nin. Yani bankacılık sektöründe keşke biz masrafı konuşacağımıza, bankacılık sektörünün ne kadar ulusal ekonominin yararına iş gördüğünü tartışıyor olabilsek."
Leblebici: Bankalar dikey büyüyebilecek
Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici, bankaların yatay olarak gidebileceği yerlerin sınırlı olduğunu ancak dikeyde büyüyebileceklerini belirterek, "Dikey büyüme ile kastettiğim şu; gelişen dünyada dijital altyapı kaçınılmaz. Zaman daha kıymetli hale gelmiş durumda. Dijital bankacılıkta yeni bir karakter olan CEPTETEB'i yaratırken birçok alanda kolaylaştırmaya gittik" diye konuştu.
Büyük şehirlerde insanların hayatlarının kolay olmadığına dikkati çeken Leblebici, burada hayatı kolaylaştıracak bir altyapıya ihtiyaç olduğunu ve dijitale daha fazla ağırlık vermek gerektiğini söyledi.
Stratejilerini bunun üzerine kurduklarını anlatan Leblebici, "Biz mobil bankacılığa inanıyoruz. CEPTETEB dediğimizde de bunu ortaya koyuyoruz. Stratejimiz gayet başarılı. Lansmanını yaptığımız şubat ayından beri 40 bin yeni müşteri geldi. Şu anda Türkiye'deki en iyi platformlardan biri diyebilirim. Çünkü kullanan müşteri sayısı 300 bine ulaştı ve aktif müşterilere oranına bakıldığında bu rakam bizi herhalde en iyi bankalardan biri haline getirdi diye düşünüyorum. Demek ki buna ihtiyaç varmış ve bizim gittiğimiz müşteri kesimi doğru bir kesimmiş" dedi.
Türkiye'de sadece gençlerin mobil kullandığı yorumuna katılmadığını belirten Leblebici, Türkiye'de basit olan her şeyi herkesin kullandığını dile getirdi.
"Türkiye'de bankacılık dışı nüfusun çok fazla olduğu ve bunlara ulaşılması gerektiği" değerlendirmelerini de yanlış bulduğunu aktaran Leblebici, "20 milyonun üzerinde öğrenci var. Zaten o öğrenci kısmına gidebilmeniz çok sınırlı. Bir de ileri yaşta bir grup var. Geriye kalan kitlenin de neredeyse yüzde 80-85'i bankacılık sistemi içinde. Ama şu var; bunlar sistemin içine giriyorlar ve çıkıyorlar. Yani stabil değil. O zaman onun üzerine bir strateji geliştirmeniz lazım" ifadelerini kullandı.
Sezgin: Türkiye belli yerlerde bilgi üretimini ıskaladı
Banco Bilbao Vizcaya Argentaria (BBVA) Global Ödeme Sistemlerinden Sorumlu Başkanı Mehmet Sezgin, bugün en pahalı yatırımlardan birisinin yeni bir çip fabrikası kurmak olduğunu belirterek, "Bunun maliyeti 7 milyar dolar. Bugün nükleer santral, rafineri de daha ucuz. Türkiye belli yerlerde bilgi üretimini ıskalamıştır" dedi.
Sezgin, Türkiye'nin ödeme sistemlerinde iyi bir noktaya ulaştığına dikkati çekti. Türkiye'nin akıllı telefon penetrasyonunun yüzde 45 düzeyinde olduğu bilgisini veren Sezgin, yıl sonunda yüzde 50'yi geçeceğini, 3G'den 4G'ye geçildiğinde de gelecek yıldan sonra uygulama (aplikasyon) çılgınlığı başlayacağını ve Türk yazılımcıların bunu yazma marifetine de sahip olduğunu vurguladı.
Sezgin, dünyada para transferini hemen gerçekleştiren çok ülke olduğunun zannedildiğini ancak, bunu Türkiye'den başka yapan ülke de görmediğini anlatarak "İspanya'da 2 günde, ABD'de 4 günde, İngiltere'de 2 gün para gönderilebiliyor. Tüketicilerin içinde yaşadığı şartlara kolay alıştı. Bütün bankaların en çok konuştuğu konu 'Biz nasıl yaparız da paramızı bir bankadan diğer bir bankaya gerçek zamanlı gönderebiliriz". Türkiye'de bunlar yapıldı edildi ve bunları çok doğal kabul ediyoruz. Arkasında gerçekten bir emek varsa o hizmetin bir karşılığı olacaktır. Gerçek zamanlı olarak bir bankadan diğer bankaya para gönderebiliyorsam ve bunu saniyesinde görebiliyorsanız, bu işlemi cep telefonundan bile yapabiliyorsanız bunun arkasında bir emek vardır. Bunun da karşılığı ödenecektir" dedi.