'Bir numaralı sorun işsizlik'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir numaralı sorununun işsizlik olduğunu, yıllık 3-3,5 büyüme oranıyla bunun çözümünün mümkün olmadığını belirterek, çözümün üretimden geçtiğini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İZMİR - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim barajıyla ilgili Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruya ilişkin, "Anayasa Mahkemesi kararı, iptali yönünde çıkarsa demokrasi kazançlı çıkacaktır diye düşünüyorum" dedi.

Kılıçdaroğlu, Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD) üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda her vatandaşın vergi ödediğini, bu vergilerin nerelere harcandığının sorgulanması gerektiğini belirtti. 

"Geçen yıl parlamentoya gelen ve TBMM adına kamu harcamalarını denetleyen Sayıştay'ın mali raporunun yayınlanmadığını, bütçenin paranın nereye harcandığını kimse bilmeden onaylandığını" ifade eden Kılıçdaroğlu, vatandaşın ödediği verginin nereye harcandığını sormadığı durumlarda o ülkeye demokrasinin uğramayacağını söyledi. 

Kılıçdaroğlu, "İtiraz etmemiz, sormamız lazım. Biz bir afiş hazırladık, 'vergimi veriyorsam hesabımı soracağım' diye. Bunu bilbordlarda yayınlamak istedik, hükümet yasakladı. O nedenle demokrasiye neden çok ihtiyacımız olduğunu hepimizin bilmesi gerek" dedi.

Eğitimin bütün ülkelerin stratejik alanı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, eğitimdeki bir değişikliğin kalkınma planlarında, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) stratejik planlarında yer alması, MEB şuralarında ve Bakanlar Kurulu'nda görüşülmesi gerektiğini, ancak 4+4+4 sisteminin buna uymadığını, eğitimci olmayan AK Parti milletvekillerinin imzasıyla yasalaştığını savundu.

İran'daki üniversitelerin bilimsel yayın sayısının Türkiye'yi geçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çok karamsar bir tablo çizdiğimi biliyorum ama ana muhalefet partisi lideri olarak bunları anlatmazsam görevimi yapmamış olurum. Hepimizin oturup düşünmesi lazım, size yansıyacak tablo bana yansıyacak tablodan çok daha ağır. Ben sizden tek bir şey istiyorum, sadece düşünün; Türkiye buna layık mı, değil mi? Biz aslında çok güçlü bir ülkeyiz, kaynakları zengin bir ülkeyiz. 27,5 yılımı para işleri içinde geçirdim ben. Ülkenin kaynakları var, eksik olan temiz siyaset. Siyasette kirlilik varsa o ülkeye demokrasiyi getiremezsiniz. Biz dedik ki, plan bütçe komisyonu dışında bir de kesin hesap komisyonu olsun. Bütçe kaynakları nerede harcandı? İktidar harcadığı kaynakların hesabını versin. Bir iktidar korkmuyorsa bir sorun olmaz. Ama bunu getirmiyorsa, çekiniyorsa, Sayıştay'ın denetim yapmasını engelliyorsa sorunumuz var, yolsuzlukları engelleyemeyiz."

'Seçim barajının yüksek olduğunu defalarca söyledik'

Katılımcıların sorusunu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, seçim barajıyla ilgili CHP'nin yaklaşımının sorulması üzerine, "Seçim barajının yüksek olduğunu defalarca söyledik" dedi.

Bu seçim barajıyla Türkiye'de sağlıklı bir demokrasi olamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, iktidar partisi yetkililerinin seçim barajının düşürülmesi konusunda CHP'ye "samimi değilsiniz" dediğini, bunun üzerine barajı yüzde 3 ya da yüzde 5'e indirilmesi yönünde iki teklif verdiklerini anlattı. 

Kılıçdaroğlu, "Bu barajı indirdiğimizde parlamentoda adaletli temsili sağlamış oluruz. Yüzde 10 seçim barajını getiren 12 Eylül askeri yönetimi. Eğer ülkede gerçek anlamda demokrasi istiyorsanız o dönemde çıkan yasaların tamamını değiştirelim dedik ama iktidar kabul etmedi. Seçim barajı konusunda Anayasa Mahkemesi iptal kararı alırsa tabi saygı duyacağız. Alır mı, almaz mı onu bilmiyoruz. Anayasa Mahkemesi kararı, iptali yönünde çıkarsa demokrasi kazançlı çıkacaktır diye düşünüyorum" diye konuştu.

"Karşıt görüşlü iş adamlarının doğruları söylerse üzerine gidilmesinden çekindiğinin" belirtilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, her demokrasinin, özgürlüğün bedeli olduğunu, doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulduğunu ifade etti. İş dünyasının, her şeye karşı belli konularda net tavır takındığını kaydeden Kılıçdaroğlu, yasalara herkes uyduğunda hukukun üstünlüğünün sağlanmış olacağını belirterek, "Sorun yasalar bazıları için geçerli, bazıları için geçerli değil. Bir İtalya'nın sözü var; 'yasalar ağa benzer, güçlüler delip geçer, güçsüzler kalır'. Devleti yönetmek kadar kolay bir şey yoktur, yeter ki hukukun üstünlüğüne inanın" diye konuştu.

 Kılıçdaroğlu, kadınların siyasette daha fazla yer almasına inanan bir parti olduklarını, cinsiyet kotasının en yüksek uygulandığı parti olduklarını ifade ederek, "Biz hayatın her alanında kadınların iş yaşamında yer almasını isteriz" dedi.

Ön seçim

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, önseçimle ilgili soruya milletvekili adaylarının yüzde 85'inin önseçimle belirleneceğini belirterek, şu yanıtı verdi:

"Belediye başkanları adayları belirlenmesinde eğilim yoklaması, ön seçim yapan siyasi parti yok. Miletvekili seçimlerinde 27'nin üzerinde ilde eğilim yoklaması yaptık. Belediye başkanını seçerken sandığı çarşının ortasına koyduk bazı illerde. Tüzüğümüzü değiştirerek CHP'nin demokrasi açılımını büyük ölçüde gerçekleştirdik. Genel başkan seçimi dahil. Demokrasiyi özümsediğimize inanıyorum. Bu ülkeye çok partili hayatı getiren parti olarak demokrasiyi daha güzelleştirmeliyiz, derinleştirmeliyiz."

'Türkiye'nin bir numaralı sorunu işsizlik'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir numaralı sorununun işsizlik olduğunu, yıllık 3-3,5 büyüme oranıyla bunun çözümünün mümkün olmadığını belirterek, çözümün üretimden geçtiğini söyledi. 

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin büyüme trendinin ülkenin büyüklüğüne, gücüne yakışmayacak bir noktada olduğunu savundu.

"Yıllık yüzde 3-3,5'luk büyümeyi Türkiye hak etmiyor. Bu büyüme oranıyla Türkiye'nin işsizlik sorununu çözmesi mümkün değil" diyen Kılıçdaroğlu, şu anda ülkenin bir numaralı sorununun işsizlik olduğunu, bu sorunu çözmenin yolunun da üretimden geçtiğini belirtti.

Büyümeye nitelik kazandırılması gerektiğini, katma değeri yüksek ürün üretilmemesi halinde bilgi toplumu olunamayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bir sanayicimiz çip üretmek istedi. 'Ama bunu üretmem için 1 milyar dolara ihtiyacım var' dedi. Ben ülkenin başbakanı olsaydım gözü kapalı 1 milyar doları verirdim. Çünkü Türkiye'nin çip üretmesi lazım. Bunu üretemezseniz siz Samsung gibi bir marka yaratamazsınız. Bilgi toplumu olmak için bilgi üretmek lazım. Bilgileri üniversiteler üretecek. Üniversiteler, özgür ve özerk değilse, yeterli kaynak ayrılmıyorsa hangi üniversite hangi bilgiyi üretecek. Üniversite bilgi üretecek ki sanayi elle tutulur metaya dönüştürsün. Bilgi üretemezseniz başka toplumların ürettiği ürünleri kullanırsınız yani tüketim toplumu olursunuz" diye konuştu.

'Sandığa gidip oy kullanmak demokrasi değil aslında'

Üniversitenin bilgi üretmesi için birinci sınıf demokrasiye ihtiyaç olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, demokrasi ve özgürlük devrimine imza atmaları gerektiğini dile getirerek şöyle konuştu:

"Türkiye, şu ana kadar benim en azından anladığım anlamda bir demokrasiyi yaşamadı. Demokrasiyi şöyle tanımlamamız gerekiyor. Sandığa gidip oy kullanmak demokrasi değil aslında. Her yerde onu yapabilirsiniz. Demokrasi, sıcak siyasetin müdahale edemediği alanların genişletilmesidir. Örneğin ESİAD, özgürce düşünecek sorunları özgürce dile getirecek çözümleri de özgürce ifade edecek. Sıcak siyaset buraya müdahale ederse orada demokrasi yoktur. Üniversiteler, BDDK, Merkez Bankası gibi bağımsız olması gereken kuruluşlar var. Eğer oralara sıcak siyaset müdahale ederse işi erbabına değil de 'partiliye verelim' derseniz o zaman yine demokrasi olmaz. Demokrasi, sıcak siyasetin müdahale edemediği alanların ya da kurumların çoğalmasıyla olur. Bunun adı demokrasidir. Bu aynı zamanda demokrasiye güç katar. Çünkü sıcak siyaset müdahale ettiği zaman müthiş bir dirençle karşılaşır. Biz henüz bu evreye gelmiş değiliz. Bunu hala anlamış da değiliz. Çoğu siyasetçi için söylüyorum. 'Gidip oyumuzu kullanacağız, kim en çok oyu alırsa istediğini yapar' demokrasiyi böyle anlıyoruz. Ortaçağda bile demokrasi böyle tanımlanmazdı. Biz onun bile gerisindeyiz. Demokraside iş dünyası sıkıntılarını anlatabilmeli, düşüncelerini özgürce söyleyebilmeli."

TÜSİAD'ın "hukukun üstünlüğünün olmadığı ülkeye yabancı sermaye gelmez" açıklamasına karşı "Bunu söylemek vatana ihanettir" açıklamasının yapıldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Çağdaş demokrasilerde hukukun üstünlüğü temel kuraldır. Siz bunu seslendirdiğinizde bile vatana ihanetle suçlanıyorsanız o ülkede demokrasiden söz edemeyiz. Herhangi bir iş adamı kalkıp konuştuğu zaman hükümet o konuşmadan rahatsızlık duyduğunda ertesi gün kapısına 7 müfettiş gönderiyorsa orada demokrasiden söz edemeyiz. Onlar farklı bir yöntem. Dikta, diktanın değişik tonlarıdır onlar. O açıdan bizim demokrasiye ve özgürlüğe ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

Parlamentoda şu anda bir kanun tasarısının görüşüldüğünü, buna göre hükümetin beğenmediği kişilere makul şüpheye dayanarak soruşturma açabileceğini öne süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Kime göre makul, talimatı verene göre makul. Malvarlığınıza makul şüpheye dayanarak el koyacaklar. Sizi hapse atacaklar makul şüpheye dayanarak. Kendinizi savunmak için avukat tutacaksınız, tedbir koyacaklar dosyaya diyecekler ki 'gizlilik kararı aldık'. Avukatınız bile ne için içeri atıldığınızı size soramayacak ve öğrenemeyecek. Şu anda parlamentoda bu tasarı görüşülüyor. Ve biz bunun mücadelesini yapıyoruz. Böylesine bir müdahale iktidar ya da demokrasi yürüyüşümüzde geldiğimiz nokta açısından acıdır. Biz isterdik ki buna toplumun çok değişik kesimleri itiraz etsinler, emin olun itiraz gelmedi. O zaman bir sorunumuz var. Ya duyarsızlığımızı kaybediyoruz. Evet adeta (yolsuzlukları) kanıksadık. Herkesin yolsuzluk yaptığı, yolsuzluklardan geçindiği, siyasetin oradan beslendiği adeta bir süreci yaşıyor gibiyiz ve bunu da kanıksadık. Farklı bir kültür oluşmaya başladı. 'Çalıyor ama iş de yapıyor'. Oysa hem çalmasın hem iş yapsın. İşin özü, ahlaki olan bu değil midir? İnanç açısından bakarsanız yine işin özünde bu vardır."

'2015 seçimlerini kadın ağırlıklı götüreceğiz'

İş adamlarının ve gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, 2015'deki genel seçimlerde stratejilerinin sorulması üzerine "2015 seçimlerini kadın ağırlıklı götüreceğiz" dedi.

Kadın kollarının her eve girmesini isteyeceklerini, bu konuda 3 ayrı merkezde özel eğitimlerin olacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Kadınlar evlere gidecekler, CHP'yi anlatacaklar. Ailelerin ihtiyaçlarına bakacaklar ama onun dışında propaganda yöntemlerimiz olacak. Mitingler, esnaf ziyaretleri, afiş asmak gibi. Ama 2015 seçimlerine kadın ağırlıklı evlere gireceğiz. Seçim stratejimiz bu. Ayrıca yeni projelerle halkın önüne çıkacağız. Vatandaşın içine girdiği borç batağından nasıl kurtaracağız? Bununla ilgili, çocuklarla ilgili yoksullukla savaşla ilgili aile sigortası ile ilgili projelerimiz var. Çok fazla projemiz olmayacak. Az fakat toplumun geniş kesimlerine hitap eden projelerle toplumun önüne çıkacağız" ifadelerini kullandı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin "iktidarın bütün engellemelerine" karşın Ankara ve İstanbul'dan çok daha başarılı hizmetler yaptığını ileri süren Kılıçdaroğlu, Bakanlar Kurulu'nun kentsel dönüşümle ilgili 2,5 yıl Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun başvurusuna yanıt vermediğini öne sürerek, "Sonra aldı, yakında o da gerçekleşecek" dedi.

'Ortadoğu ülkesine döndük'

Türkiye'nin konumu, tarihi, kültürü, doğası nedeniyle dünyada cazip bir ülke olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Demokrasimizi geliştirirsek, insan haklarını geliştirirsek, özgürlüğü genişletirsek Türkiye zaten cazip bir ülke. Sorun siyasetin bu cazip ülkeyi karabasana dönüştürmesi. Bunu ortadan kaldırırsanız sorun kalmaz" görüşünü aktardı.

CHP'nin 1963'de üyelik sürecini imzalayarak AB sürecini başlattığını, gelinen süreçte ise Avrupa'dan "kopulduğunu" savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Ortadoğu ülkesine döndük. Yönümüz, dünyamız, hayatımız Ortadoğu. Silah göndeririz Ortadoğu'ya, adam öldürürüz Ortadoğu'da. Bunların aşmamız gerekiyor artık. Türkiye çağdaş uygarlığın, devletlerin bir parçası olmak zorundadır. Olur mu olur. Siyaseti o yönden alır bu tarafa getirirseniz bir mesele yok. 'Ortadoğuya sırtımızı dönelim' demiyorum. Ortadoğu da elbette önemlidir. Orada da ilişkilerimiz çok iyi olmalı ama doğrudan onların içişlerine müdahale etmek doğru değil. 3 büyük başkentte bizim büyükelçimiz yok. Şam, Kahire, Tel Aviv'de yok. Ama ABD Dışişleri Bakanı açıp bu ülkenin dışişleri bakanıyla, devlet başkanlarıyla rahatlıkla konuşuyor. Ama biz konuşamıyoruz. Bu Türkiye'nin çağdaş dünyada daha fazla kaygı yaratmasına yol açıyor."

Milli Eğitim Şurası'nda karma eğitime son verilmesinin ele alınacağı yönündeki bir soruya ise Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

"Eğer siz kız çocuklarını insan olarak değil de farklı bir obje olarak görürseniz buna karar verirsiniz. Onu insan olarak ve bizim çocuğumuzdur diye görürseniz o zaman karma eğitime devam edersiniz. Başka ne söyleyeyim. Söylenecek bir şey yok. Çocukları birbirinden ayırmak... niye ayırıyorsunuz, hangi gerekçeyle ayırıyorsunuz? Çocuklar bir arada yazmak, tartışmak, konuşmak, çizmek, oturmak, kalkmak... bu çocuğun doğasında olan birşeydir. Bütün çağdaş ülkelerde var. Bizi illa Ortadoğu ülkesi haline getirmek istiyorlar. E buna herhalde biz karşı çıkarız da umarım toplumun büyük bir kesimi de karşı çıkar, doğru değildir bu. O açıdan eğitim çok önemli, stratejik bir alan. Bir toplumu yok etmek istiyorsanız eğitim sistemiyle oynarsınız. Osmanlı'nın nasıl battığını iktidardakilerin oturup okuması lazım. Medreselerde önce hangi dersler yasaklandı oturup bakmaları lazım. Osmanlı'nın en güçlü olduğu dönem Fatih Sultan Mehmet dönemidir. Top dökecek ustayı Avusturya'dan getirmişler. Bunu yapacak Osmanlı'da bilgin bile bulamamışlardır. Kılıçla kalkanla dünyaya fethettik ama delikli demir çıktı her şeyi bitirdi. Teknoloji bu kadar önemli, bilgi, insan beyni bu kadar önemli. Bunlara önem vermemiz gerekiyor. Ama hala akıllanmadık, hala çocuklarımızla oynuyoruz .Onlar soru sormasınlar otursunlar, büyükleri ne diyorlarsa onların sözünden çıkmasınlar. Ama bu çocuk yeni bir şey bulacak, dünyayı değiştirecek. Dünya gelişecek."

Konuşmasının ardından Kılıçdaroğlu'na plaket verildi.