'Bir tane CNN'in o dalkavuğu...'

Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı eylemlerinin yıldönümünde polis tarafından gözaltına alınan CNN International muhabiri Ivan Watson'a tepki gösterdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA -  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Gezi Parkı olaylarına tekrar değindi ve muhalefete yüklendi.

"Gezi olaylarının yıl dönümünde yine CHP vardı" diyen Erdoğan, Gezi olaylarının yıldönümünde CNN International İstanbul muhabiri Ivan Watson'un haber sunarken gözaltına alınmasıyla ilgili, "Bir tane o CNN’nin dalvakuğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN International yerlisi, geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Niye? Ülkemi karıştırmak için. Şimdi de suçüstü yakalandı" dedi.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Dün sabah Afganistan’da bir bombalı saldırı neticesinde hayatını kaybeden üç vatandaşımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyor, yakınlarımızın milletimizin başı sağ olsun diyorum. yaralanan vatandaşımıza da acil şifalar diliyorum. Gerek şirketlerimiz gerek çalışanlarımız askerlerimiz Afganistan’da sadece ama sadece barışı tesis etmek için orada bulunuyorlar. Yapılan saldırının ciddiyetle soruşturulmasının ve önlemlerinin alınmasının takipçisi olacağız.

Pazar günü yani 1 Haziran’da 14 yerleşim biriminde seçimler gerçekleştirildi. Bu 14 birimden 13’nde seçimler yenilendi. Bir tanesinde de ilk kez seçim yapıldı. Kuşkusuz bu 14 yerleşim birimi içerisinde önemli merkezler Ağrı ve Yalova illerimizdi. Ağrı’da daha önce BDP’nin kazandığı görülüyordu, seçimin yenilenmesi kararı alındı. Pazar günkü seçimde BDP adayı kazandı. Yalova’da ise bizim AK Parti olarak itirazımız vardı. Tabi yapılan ittifak neticesinde Yalova’da da seçimi CHP adayı az bir farkla kazandı. 14 yerleşim birimi üzerinden bakıldığında 5 merkezde AK Parti, CHP 3 merkezde, MHP 3, BDP 2, Saadet Partisi bir yerde kazandı.

AK Parti yüzde 43,5 oy almıştı, 1 Haziran itibariyle de yüzde 45,5 oldu. Yani 30 Mart seçimlerine göre 13 yerleşim biriminde oy oranımız 2,5 puan artış gösterdi. CHP’nin oyu bir puan, BDP’nin 2,3 puan arttı. MHP’nin oyları 1,9 puan düştü. Oy oranlarındaki değişime baktığımızda, Yalova ve Ağrı’da AK Parti’ye karşı ittifakların yapıldığı net olarak görülüyor. Bunlara rağmen oy oranının AK Parti’ye yetişemediğini görüyoruz. 30 Mart’ta CHP ve MHP’nin toplam oy oranı yüzde 43 olmuştu, AK Parti’nin ise yüzde 45,5 olarak gerçekleşmişti. 30 Mart’ta bu 13 merkezde, CHP ve MHP’nin toplam oy oranı yüzde 33, AK Parti’nin yüzde 43’tü.

Biz Ağrı ve Yalova’daki sonucu analiz ettik ediyoruz. Ancak bu mikro düzeydeki seçimin hem CHP hem MHP için çok önemli yeni dersler verdiğini ama her iki partinin de ibretlik dersler almasını özellikle tavsiye ederiz, bunu fark etmediklerini de görüyoruz. MHP bir kez daha varlığını siyasetini inkar etti. 1 Haziran seçimlerinde MHP’nin esamesi okunmadı. MHP 1 Haziran’da vazifesini benimsemiş halde kimliğini CHP’ye teslim etmiş oldu. CHP sadece Yalova üzerinden kendisi için başarı tablosu çıkartmaya çalışırken bugün de genel manzarayı görmekten kaçınıyor.

Doğu’da BDP karşısında AK Parti’den başka parti var mı? Yok. AK Parti’nin karşısında da BDP’den başka parti yok. CHP siyaseti 780 bin kilometrekarede yapmıyor, MHP de yapmıyor. Kendileri için uygun vilayetler, uygun ilçeler aramak suretiyle siyaseti böyle sürdürmek istiyorlar. Bunun adı demokratik bir mücadeleyi ülkeye yaymak değildir, ya ben burada yapabilirim, başka yerde buna gücüm yetiyor, vaka budur.

Türkiye’nin her tarafında AK Parti var. buna karşılık MHP ve CHP’nin toplam oyları bile AK Parti’ye yetişemiyor. 1 Haziran seçimleri cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir sonuç olacaksa, ortaya çıkan sonuç çatının bir kez daha uçtuğudur çöktüğüdür.

Bakınız 30 Mart seçimleri de 1 Haziran seçimleri de MHP tabanında, etraflı şekilde bir değerlendirmeye tabii tutulmalı. MHP artık kendi varlığını kendi kimliğini inkar eden bir partiye dönüştürülmüştür. MHP’yi adeta bir vagon partiye dönüştürmüştür. 2012 halk oylamasında, terör örgütleriyle aynı safta yer almayı seçmiştir. 2011 seçimlerinde ağır bir hezimet daha yaşamıştır. MHP pensilvanya’nın kuklası haline getirilmiştir. Bu yapılanı MHP seçmenine  ben haksızlık olarak görüyorum. MHP seçmeni gönül verdikleri partinin kimlerin yedeği haline getirildiğini görmelidir diye düşünüyorum. MHP’ye gönül vermiş kardeşlerime hatırlatmak isterim, CHP içinde sadece bir kanat yok, Suriye’nin eli kanlı rejimine destek veren bir CHP var, mezhep farklılıklarını körüklemek için tahriki yapan CHP var. öbür tarafta kalkıp şöyle Suriye’nin batısına doğru gittikçe Türkmen kardeşlerimiz var. bunların yanında yer alan AK Parti iktidarı var, onların karşısında yer alan CHP anlayışı var. Ey MHP sen de mi yoksa Türkmen kardeşlerimin yanında yer alıyorsun?

Gezi olaylarında başı çeken polis asker katilinin sırtını sıvazlayan bir CHP var. Hakkari’de türk bayraklarını sallayamayan, Ankara’da bozkurt işareti yapan her türlü renge bürünebilen bir CHP var. Bir MHP’li nasıl olur da İstanbul’da duvarlara “Zülüm 1453’te başladı” diyen bir zihniyetin yanında yer alabilir? Ankara’da Türk bayrağını yakan bir zihniyetin yanında durabilir?

"Yine CHP vardı"

Gezi olaylarının yıl dönümünde yine CHP vardı, milletvekilleri vardı, ellerinden gelen her türlü oyunu oynadılar. CHP il ilçe başkanlıkları cumartesi günü, çeşitli illerde lojistik merkez görevi yaptılar. Gençleri sokağa çıkartmak için, sokakta polisle çatışmaya girmek için çağrı yaptılar. CHP ve o marjinal terör örgütlerinin çağrısına rağmen karanlık senaryo devreye sokulamadı. Polisimizin dik duruşu sayesinde geldikleri gibi gittiler. Bundan önceki gezi’de onlara destek veren sermaye vardı. Onlardan da destek gelmeyince şimdi çırılçıplak ortada kaldılar. İstanbul’un lüks kafelerinde isyan çağrısı yapanlar cumartesi günü avuçlarını yaladılar.

Bir tane o CNN’nin dalvakuğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN International yerlisi, geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Niye? Ülkemi karıştırmak için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunların böyle hani özgür tarafsız bağımsız basın diye bir şeyleri yok. Bunlar görevli görevli, bunlar adeta ajan görevi icra ediyorlar.

"Başbakanlık ofisini yakmaya çalıştılar"

Bir tane sanatçı müsveddesi hala ‘Bunun bir ağaç mevzusu olduğunu anlamadınız mı?’ diyor. Ellerine geçirilen dozerle yolları kaldırdılar. Başbakanlık Ofisi’ni molotofla yakma girişiminde bulundular.

"Öyle bir paralel yapı var ki..."

Öyle bir paralel yapı var ki, bir kapıdan alıyor, bir kapıdan bırakıyor. Sokağı gençleri kullanarak darbe gerçekleştirerek, milleti iktidardan ulaştırmak istiyorlar. Bu amaçta her yolu mübah görüyorlar. Hukuk, sandık, milli irade umurlarında değil.

‘Demokrasi sandık değildir veya demokrasi sadece sandık değildir" mantığını ben kabul etmiyorum. Kim bu ifadeyi kullanırsa kullansın, kabul etmiyorum. Demokrasi sandıktan geçer. Öyle veya böyle sandıktan geçer. Adama sorarlar, 'demokrasi sandık değilse nedir? Bunu bana anlat' derler. O zaman ne diyeceksin? Sandıktan gitmeyeceksen, nereden gideceksin.

Ağrı’da seçimi kazanan kişi (Sırrı Sakık), ‘Devlet terörü’ diyor. Bu ülkede devlet teröründen bahseden bir insan, önce aynaya bakmalıdır. Sen terörün desteğiyle belediye başkanı seçildin. AK Parti'nin belediyelerinin olduğu yerde kan mı vardı, kan varsa sizin olduğunuz yerde var. Bak; Diyarbakır'da annelerin oturma eylemine tahammül edemediniz. Onların çocuklarını dağa kaçıranlar, size destek veren bölücü terör örgütüydü.

Şu anda çocukları getirip ailelerine teslim etmeniz lazım. Adresleri çok iyi biliyorsunuz. B planı, C planı devreye girecek. Barış barış diyor. Biz olmazsak burada kan olur diyor. Bazıları taciz, bazıları öldürülüyor.

Elinde sopayla, molotofla değil, nefret söylemiyle değil; AK Parti seçmeni sabırla meydana geldi. Mısır’da, Ukrayna’da yaşananların Türkiye’de yaşanmasına izin vermedik. Bu ihtilal aşıklarının geldikleri gibi gitmelerini sağladık. Sokak eylemleriyle ihtilal yapamayanlar paralel yargı eliyle bir başka darbe senaryosu uyguladılar.

"İnlerine girdik"

Fezlekede 'Suç işlemek için oluşturulan örgütün lideri dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan' ifadesi kullanılıyor. Bu fezlekeler emniyet bilgisayarından yok edilmek istendi. Ancak bilgisayarlar bulundu, silinmiş dosyalar kurtarıldı. Bu fezleke büyük oranda ortaya çıkartıldı. Paralel yapı kısa sürede yaptıklarının hesabını verecek.

Daha önce inlerine gireceğiz demiştik. Şu anda inlerine girdik, bütün pisliklerini ortaya döküyoruz. Kaçıp saklandıkları inlerinden de sorumluları çıkaracak ve adalete teslim edeceğiz. Bu ülkede artık hiçbir darbe girişimi hesapsız kalmayacak.

CHP genel müdürü seçim sürecinde sallayıp durdu. Bunun kadar yalanı kullanan bir kişi bulamazsınız. Yalanı yüzü kızarmadan, gülerek söylüyor. 17 Aralık’tan itibaren bir işbölümü yaptılar. Hem Pensilvanya’daki ihanet şebekesine hem de CHP’ye gereken dersi verdi.

"CHP'de haşhaşa başlamış"

Balyoz davasıyla ilgili rapor hazırlamışlar. 4 CHP milletvekili bunu açıkladı. Pensilvanya’ya en küçük bir eleştiri yok, hükümet ve Genelkurmay’a yıkmaya çalışıyorlar. Genelkurmay Başkanı’na hakaret var. Belli ki CHP de artık haşhaş almaya başlamış. Pensilvanya’ya çok hızlı uyum sağlamış. Genelkurmay Başkanımız dava açtı. Biz de yargı önünde hesabını soracağız. Biz bu davanın hakimi, savcısı değiliz. Hukuka yargıya müdahale etmemiz beklerlerse daha çok beklerler.

Pensilvanya’yla kol kola olan bir CHP hukukun, gerçeklerin tecellisinin peşinde değildir. Tam tersine gerçeklerin örtülmesinin peşindedir.

CHP hem Pensilvanya ile iş tutup hem yakın tarihteki davaların izini süremez. Bu türden iftira dolu, yalan dolu raporlar hazırlayarak insanların şereflerine, namuslarına dil uzatarak da gündemi değiştiremez. Pensilvanya ile ilişkilerinin üzerini örtemezler. Bu tavşana kaç, tazıya tut demektir. Tazı bunu tutmayacaktır. Bunu da bilmeleri lazım. Bize bunu yutturamazlar, millete ise hiç yutturamazlar.

17 Aralık süreci ve Gezi protestoları Türkiye’ye 1 yıl kaybettirdi. Türkiye’nin ilerlemesinin sekteye uğratılmasına artık tahammül edemeyiz. Türkiye’nin yapay tartışmalara ayıracak lüksü yok. Terör eylemleri, sokak eylemleri sonuç almadı, alamayacak. Şiddet arkasında gözyaşı, kan ve acıdan başka bir şey getirmez.

"Çocuğunuzun yüzüne nasıl bakıyorsunuz?"

Bizim yavrularımız dağlara kaçırılırken şu anda bölücü terör örgütüyle el ele olan BDP ve HDP'nin başındakiler, milletvekilleri ve belediye başkanlarının çocukları ABD'de Avrupa'da eğitim alıyorlar veya turistik seyahat yapıyorlar. Doğu ve Güneydoğu'da yoksul halkın çocukları insanlık dışı hayata ve onursuzca bir ölüme mahkum edilirken, ey HDP vekilleri siz evde çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz?

Evladının yaşayıp yaşamadığını bilen aileler var. Evladı ölse bile ağıt yakamayan anne-babalar var. Anneler, babalar artık çocuklarını dağa götürenlere karşı sessiz kalmıyor. Artık annelerin feryadını bastıramazsınız. Özgürlük ve barış bağımlılık yapar.

(Yol kesmeler) Bizim şımarıklığa tahammülümüz yok. Şımarık tavırlara göz yummayız. Çözüm için elini değil, gövdesini taşın altına koymuş bir iktidarız. BDP ve HDP’ye sesleniyorum. Dürüstseniz, samimiyseniz; siz yol kesmelere 'evet' diyor musunuz, yol kesmeler insani midir? Yol kesmek eşkıyanın işi olarak bilinir. Bazıları alıp kaçırılıyor. Haraç isteniyor, bunlar haraççı. Sanki oraya yolları yapan onlar. Biz bu sürecin sabote edilmesine izin vermeyiz.

"HDP çözmeyecekse bizim de yöntemimiz var"

Bu insanlık dışı eylemi siyaset kurumu yani HDP çözmeyecekse, bu çocuk kaçırma eylemine 'dur' demeyecekse, bu şımarıklığın sırtını sıvazlayacaksa bunu bilelim dedim. Bu sorunu çözmek için, o çocukları anneleriyle kucaklaştırmak için bizim de yöntemlerimiz var. Ama biz bu yöntemlere gerek kalmadan bu çocuk kaçırma eylemlerinin son bulmasını, kaçırılan çocukların da derhal geri getirilmesini istiyor, HDP'nin bu işi çözmesini bekliyoruz. Eğer korkuyorlarsa, tehdit varsa bunu söylesinler. Eğer Diyarbakır'daki o yürekli anneler gibi cesaretleri yoksa bunu da söylesinler.

O annelerin karşısına başka anneler çıkarmak vicdansızlıktır. Anneliğin siyaseti yoktur. Hiçbir anne tereddüt etmesin. Korkmasın, çekinmesin. Anneler ne kadar bu işin içinde olursa barış da o kadar yakındır. Diyarbakır’da eylem yapan o kahraman anneleri bir kez daha selamlıyorum."

"Faiz yaklaşımını olumlu bulmuyorum"

Grup Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı Başçı'nın Bakanlar Kurulu'na yaptığı sunumun rutin bir çalışma olduğunu belirterek, "Faiz noktasındaki yaklaşımlarını asla olumlu bulmuyorum. O yaklaşımı kabul etmiyorum. Bu konudaki şeyleri zaten kendilerine tarafımızdan da iletilmiştir" diye konuştu.

Bu konularda ilginizi çekebilir