'Çözüm sürecinde 2 yıldır adım atılmadı'

HDP EŞ Genel Başkanı Yüksekdağ, "Hükümet, 2 yıl boyunca bin dereden su getirerek çözüm sürecinde atmaları gereken adımları atmadılar, erteleme politikasını neredeyse otomatiğe bağladılar" ded

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - HDP EŞ Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partilerine yönelik açıklamalarını eleştirerek, "Sayın Davutoğlu ve Hükümet'e seslenmek istiyorum. Bize siyasi parti gibi davranıp davranmayacağımızı öğretmeden önce, öğretmeye başlamadan önce siz önce bir hükümet gibi davranmayı öğrenin" dedi.

Yüksekdağ, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, HDP Parti Meclisi üyesi Ahmet Karataş'a yönelik saldırıyı kınadığını belirterek, saldırının son dönemde partilerini hedefleyen siyasi linç ve hedef göstermelerden bağımsız olmadığını söyledi.

"Saldırıyı iktidar organize etti"

Saldırıyı münferit bir olay olarak görmediklerini ifade eden Yüksekdağ, "Biz bu saldırının sorumlusunu, sadece o saldırıyı gerçekleştiren o maşa ya da o piyon olmadığını çok iyi biliyoruz. Bir dönemin siyasetindeki saldırı dilinin yansımasıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Yüksekdağ, bir aydan bu yana bilinçli, sistematik ve organize bir şekilde partilerine bir saldırı tezgahlandığını ileri sürerek, şunları kaydetti:

"Ne yazık ki bu saldırının organize edildiği merkez, siyasi iktidarı kendisinden başka bir yerde değildir. Biz başka bir yerde aramıyoruz. Siyasi iktidar, AKP Hükümeti, bu hükümetin ve siyasetin başı, baş sorumlusu olduğunu iddia edenler, günlerdir bir savaş diliyle, kışkırtma diliyle konuştular. Onların sözlerine eşlik eden yandaş medya, yalanla, çarpıtmalar, karalamalar ve manipülasyon üzerinden bütün dünyanın ve Türkiye halklarının gözünün içerisine baka baka partimizi hedef haline getirdi. Bugün bu politika umdukları ve bekledikleri sonucu açığa çıkartmıştır. Biz bu saldırıyı beklemiyor değildik ama biz şunu da çok iyi biliyoruz siyasi iktidarda, partimizi hedef gösterenler de bu saldırıyı beklemediklerini iddia etmesinler."

Kendilerinin demokratik direnişin, barışın ve çözümün yanında bir dil ve siyaset geliştirmeye çalıştıklarını ancak karşılarındaki siyasi anlayışın bu dilden anlamadığını ileri süren Yüksekdağ, "Sayın Davutoğlu diyor ki, 'Halkların Demokratik Partisi bir siyasi parti gibi davransın'. Aksi halde şöyle olur, böyle olur, muhatap alınmaz ve bunu takip eden tehditler. Ben Sayın Davutoğlu ve Hükümet'e seslenmek istiyorum. Bize siyasi parti gibi davranıp davranmayacağımızı öğretmeden önce, öğretmeye başlamadan önce siz önce bir hükümet gibi davranmayı öğrenin" diye konuştu. 

Yüksekdağ, kendilerinin çözüm sürecinin devamı için uğraştıkları bir süreçte hükümetin kendilerini masayı sallamakla tehdit ettiğini iddia ederek, şu ifadeleri kullandı:

"Bu ülkede ele güne karşı, içeriye dışarıya karşı elinizde tutacağınız bir dal kalmış sadece. Demokrasi umudunu da, gelişme dinamiğini de sadece o dal tutar. O da çözüm sürecidir. Şimdi bu dalı kırmaya, bu dalı koparmaya çalışıyorsunuz. Bu sadece sizin kendi siyasetinize yaptığınız bir kötülük değil, sorumsuzluk ve aymazlık değil, aynı zamanda bütün Türkiye halklarına karşı işlenmiş bir suç olacaktır. Bunu çok iyi bilmelisiniz. Kimsenin savaş ve gerilim dili kullanmaya, özellikle de bir hükümetse, siyasi iktidarsa savaş ve gerilim diliyle, çözümsüzlük diliyle konuşmaya hakkı yoktur. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak son süreçte etrafımızda yoğunlaştırılan onca kara buluta rağmen, bütün saldırılara ve tehditlere rağmen halkımızın barış ve çözüm umudunu demokrasiyi kurma ve yeşertme umudunu savunduk ve savunacağız."

"Dün Kerbela'da yaşanan bugün Kobani'de"

Kobani'de yaşanan gelişmelere de değinen ve Kerbela'da yaşanan zulmün bugün Kobani'de yaşandığını dile getiren Yüksekdağ, "Dün Kerbela'da Ehl-i Beyt'e saldıranlar, kıyımdan geçirenler de Müslümanlık iddiasında, Müslümanlık adına yola çıkıyorlardı. Bugün Kobani'de, Şengal'de, Rabia'da, Mahmur'da kıyım ve vahşet uygulayanlar da Müslümanlık adına, Müslümanlığın ve İslamiyet'in adını kullanarak yola çıkıyorlar. Bugün de 21. yüzyılda değişen biçimlerde, değişen kılıklarda Yezid'in orduları, zalimlerin orduları halklarımızın karşısına çıkartılıyor. Bugün de yine Kerbela'nın direniş ruhundan esinlenen halklarımız Kobani'de olduğu gibi teslim olmamak, zalimin zulmüne boyun eğmemek tavrını sergiliyor" dedi.

Yüksekdağ, yaklaşık 2 yıldır çözüm sürecinin gelişmesi için sorumlu bir davranış sergilediklerini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Ama Hükümet sorumluluktan bizim anladığımız şeyi anlamıyor. 2 yıl boyunca bin dereden su getirerek çözüm sürecinde atmaları gereken adımları atmadılar, erteleme politikasını neredeyse otomatiğe bağladılar. Bugün gelinen noktada artık kritik bir eşiğe gelinde, somut adımların atılmasıyla daha resmi, ciddi bir muhteva kazanacak bir aşamaya gelindi hükümet ipe un serme politikasını devreye koydu. Kobani gelişmeleri hükümet tarafından çözüm sürecini askıya almanın bir bahanesi olarak kullanıldı. 'Yavuz hırsız ev sahibini haksız çıkarır' diye bir söz var. Bize 'Kobani'yi neden çözümün bir parçası olarak görüyorsunuz, çözüm süreci ayrı Kobani ayrı' diyorlardı, böyle olmadığını bilmelerine rağmen ama siyasi iktidar manipülasyonun ve hilenin üstadı olmuş. Bunun tersini çok usta bir biçimde yapmaya başladılar. Kobani ekseninde yaşanan gelişmeleri ve Kobani'nin sahiplenilmesi tavrını çözüm sürecini askıda tutmanın gerekçesi haline getirdiler."

Hükümetim çözüm sürecine yönelik tavrını da eleştiren Yüksekdağ, şöyle konuştu:

"Bugün müzakere masasını tartışma konusu yapıyorlar. Müzarekeye mecbur değiliz gündemiyle ve sorumsuz söylemleriyle bütün Türkiye halklarının karşısına geçiyorlar. Aradan 2 yıl geçtikten sonra masayı devirip devirmemekle ilgili hiç de hakları ve hadleri olmayan tartışmalar yapıyorlar. Sorumuz şu, madem bu tartışmaları yapacaktınız 2 yıl boyunca niye bu çözüm sürecinin ekmeğini yediniz. Niye bu 2 yıl boyunca çözüm sürecinin ve sizlere sunulan olanakların açığa çıkardığı avantajları dere tepe kullandınız? Bu halk, size oy verenler bu memlekete barış getirdiği umudu taşıdığı için oy verdi. Sizden çözüm beklentisi olanlar bu konuda ciddi olacağınızı umarak bu beklentiyi korudu. Bugün bu söylemlerle yola çıkmak, bugün bu söylemlerin ortaya konulması sorumsuzluktan, aymazlıktan başka birşey değildir. Sözünden dönmekten başka, sözünden dönmeyi meşrulaştırmaya çalışmaktan başka birşey değildir. Mert olun sözünüzde durun ve bu sözün gereklerini yerine getirin."