'İhracatın ibresi rekor gösteriyor'

DHL Express Türkiye Direktörü Michel Akavi, numune trafiğinin, ihracatta rekor artış yaşanacağı sinyali verdiğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mehmet FİLOĞLU

İSTANBUL - DHL Express Türkiye Direktörü Michel Akavi, numune gönderilerini analiz ederek dünya ve Türkiye'de ticaretteki gelişmeleri yorumladı. Akavi, özellikle tekstildeki son aylarda gözlemlenen kıpırdanmaya dikkat çekerek, bu alanda bir patlama yaşanacağını belirtti.

Gönderilerinin kısa bir süre sonra ihracata dönüştüğünü anlatan Akavi, ellerindeki verilerin yeni bir ihracat rekoruna işaret ettiğini söyledi. Akavi, “İhracatta bu yıl 2008 rakamlarını geride bırakırız. Çünkü hem güçlü bir ihracat hamlesi var hem de kriz sürecinde pazarlarımıza yeni pazarlar eklendi" dedi.

Afganistan'da inşaat yatırımları canlandı

2011 Ocak'ta baz etkisi olmamasına rağmen geçen yılın aynı ayına göre numune gönderiminde yüzde 20'lik bir artış yaşandı. Tekstil dışında Afganistan'da işlerini genişleten inşaat sektörü de öne çıkan başka bir sektör. Bununla birlikte ithalat da artmaya devam ediyor. Akavi, 2011'de ithalatın ihracattan daha hızlı artacağını bekliyor. Türkiye ihracat rekorunu kutlarken, yüksek ithalat rakamlarıyla cari açık sarmalına girebilir.

Türkiye 2008'i yakaladı asıl büyüme bundan sonra

Akavi, geçen sene yakalanan hızlı büyümenin yanıltıcı olabileceğini belirterek, "2010 rakamları kriz yılına göre olduğu için sıçrama rakamları gibi göründüler. Oysa mesele 2008'i yakalamak" dedi.

Türkiye'de krizin 2009 son çeyreğinde bittiğini anlatan Akavi, dünyada ise ise toparlanmanın 2010'un ortalarına doğru başladığını söyledi. AB'nin güneyinin hala tam anlamıyla toparlanamadığını belirten Akavi, kuzey ülkelerinin ise hızla eski performanslarını yakaladığını dile getirdi. Bununla birlikte Avrupa'da krizin uzun sürmesinin Türkiye için bir avantaj olduğunun altını çizen Akavi, şöyle konuştu: “Kriz, firmaları dikkatli davranmaya zorladı. Firmalar eskisi gibi büyük miktarlarda mal almaktan kaçındılar. Hala da kaçınıyorlar.

Bu da üretici kimliği, büyük miktarlarda üretip satmak olan uzakdoğu ülkelerine zarar verdi. Çin gibi ülkelerden istediği performansı alamayan Avrupalılar ise çareyi Türkiye'de buldular. İhtiyaç oldukça Türkiye'deki üreticilere sipariş veren Avrupalılar, böylece çok mal stoklamanın riskinden kurtuldular. Bu zaten Türkiye'deki KOBİ'lerin talep ettiği sistem olduğu için iki tarafta kazançlı çıktı." Krizin Türkiye'ye nimeti:

Hızlı moda Akavi kriz öncesinde tekstil üretiminin hızlı bir şekilde Uzakdoğu'ya kaydığını belirterek, krizin bu süreci yavaşlattığını kaydetti. Tekstil ticaretinde geleneksel yöntemlerin önemini kaybettiğini belirten Akavi, hızlı moda (Fast fashion) hakkında şunları söyledi:

"Eski geleneksel yöntemler artık önemini kaybediyor. Hâlâ büyük ölçeklerde ürün ihraç edenler var. Mesela ABD pazarı hala milyonlarca parça mal alıyor Ancak asıl tüketim küçük boyutlu ürünlerde. Avrupa pazarı stoksuz çalışıyor.

Zara, H&M, Marks&Spencer gibi markaların hepsinin modeli, 'Az al, çabuk al ve trendleri takip et' oldu. Modaya göre çok hızlı bir şekilde koleksiyonlarını değiştiriyor. Artık büyük miktar almana imkan yok. En büyük rakibimiz Uzakdoğu. Avrupa'dan da bize kayıyordu ama yeterli değildi. Şimdi biraz bir toparlanma var. Uzakdoğu az mala cevap verebilecek yapıda değil. Bizim KOBİ'lerde ise tam tersi. Az versen tercih ederim anlayışı var. Bir de çok önemli bir lojistik imkanımız var. 2 günde Almanya'ya kamyonla mal atıyoruz. Hızlı moda bize çok uydu. Krizde de mal stoklamaya cesaret edememeleri bize yaradı. Hâlâ da kriz psikolojisinden çıkmış değiller. Ufak ufak almaya devam ediyorlar."

'İhracatın motoru yeni pazarlar'

Küresel krizin Türkiye'ye bir başka katkısının ise yeni pazarlar açılması olduğunu anlatan Akavi, "Krizde Türk tüccarlar geleneksel pazarların dışında pazarlar aramak zorunda kaldılar, başarılı da oldular. Batı hâlâ Türkiye'nin en önemli ticari ortağı ama yeni pazarlar bize güç katıyor" dedi. Kendilerine yeni pazarlar bulan üreticilerin Avrupa tekrar canlandığında elinin rahatlayacağını söyleyen Akavi, böylece yerli üreticilerin kârlarına daha fazla odaklanabileceğini ifade etti. Akavi Ortadoğu ile ticaretin Türkiye'ye katkılarını ise söyle açıkladı:

"Ortadoğu çok hızlı büyüyor. Hem Türkleri seviyorlar hem de Türkiye'nin malları daha Avrupa'ya göre daha ucuz, Uzakdoğu'ya göre daha kaliteli. Oradaki Avrupa pazarlarını da kaptık. Türk üreticiler bölge ülkelerinde sadece tekstilde de değil, gıda, otomotiv, beyaz eşya ve mobilyada da önemli pazar payı elde etti. Sadece Ortadoğu da değil Uzakdoğu ve Afrika'da da önemli başarılar elde edildi. Avrupa da canlanınca bu ivme yeni rekorlar getirecek."

'Türkiye bölgenin lokomotif ülkesi'

Akavi, Türkiye'nin üretim ve ticarette bölgesel bir güç olduğunu vurgulayarak, bütün Ortadoğu ülkelerinin sanayi çıktısının Türkiye'nin yarısı kadar ettiğini açıkladı. “Mısır'ın 80 milyonluk bir ülke olduğunu düşündüğümüzde sanayimizin gücü daha iyi anlaşılır" diyen Akavi, özellikte Anadolu'da gelişen sanayici kimliğine dikkat çekti. Hammadde zengini Ortadoğu ülkelerinin büyük ithalatçılar olduğunun altını çizen Akavi, "Türkiye önemli bir sanayi ülkesi.

Konya'ya, Kayseri'ye, Antep'e gidiyorsunuz her yerde fabrikalar var" dedi. Ortadoğu ile artan ticaretin eksen kayması olarak yorumlanmasına da karşı çıkan Akavi, "Böylesine bir pazara açılmak eksen kayması olamaz. Bölge yakınlığıyla ve lojistik imkanlarıyla Türkiye'nin doğal pazarı" diye konuştu.

'Korkulan Çin, pazar oldu'

Akavi, Türkiye'nin yeni pazarlara açılmada Çin'i de es geçmediğini belirtti. Türkiye'nin özellikle kumaşta Çin'e giderek artan miktarda ihracat yaptığını belirten Akavi, bunu Türkiye'de üretilen kaliteli ürünlere bağladı. ABD pazarına üretim yapan Çinli firmaların kaliteli gömlek kumaşı bulmakta sıkıtı yaşadığını anlatan Akavi, Türklerin bu fırsatı iyi değerlendirdiğini açıkladı. Nano teknolojili kumaş üretimde dünyada Almanya, İtalya ve Türkiye'nin söz sahibi üç ülke olduğunu bildiren Akavi, Türkiye'nin Çin pazarında önünün açık olduğunu ifade etti.

Yüksek emtia fiyatları ucuzcu Çin'in belini büküyor

Pamuk fiyatlarında son dönemde büyük artışlar oldu. Fiyatlar kısa bir sürede yüzde 200 artarak tarihi rekor kırdı. Michel Akavi ise bu durumun Türkiye'nin avantajına olduğunu düşünüyor. Temel tarımsal ürünlerden olan pamuğun başka maddelerle ikame ettirilemeyeceğinin altını çizen Akavi, üreticilerin pamuğu yüksek fiyatlardan da alsalar üretime devam etmek zorunda olduğunu söyledi. Bu durumun Türkiye'ye avantajı ise yerli üreticilerin giderleri arasında pamuğun alt sıralarda olması.

Ucuz işçiliği ile öne çıkan Çin'de ise pamuğun toplam maliyet içindeki payı ise oldukça yüksek. Bu durum Çin'in ucuz iş gücü avantajını kullanmasına engel oluyor. Akavi bu durumu şöyle açıkladı:

"Çin'de 10 dolara satılan bir gömleğin 4 doları pamuk, 4 doları işçilik, 2 doları da kârdı. Pamuk fiyatı ikiye katlanınca bu tablo 8+4+2 oluyor. Yani gömleğin fiyatı neredeyse 2 katına çıkmış oluyor. Zaten düşük olan maliyetleri kısamayan Çinli üreticilerin toplam fiayatı yükseltmekten başka çaresi yok. Oysa bizde böyle bir şey yok. Bizde her zaman ham maddenin payı daha düşüktü.

Gömlek zaten 14 dolara satılıyordu. Pamuğun giderleri arasında oranı düşük olduğundan son fiyatlarda küçük bir oynama olur yalnızca. Hatta onu da yapmayabiliriz. O zaman aradaki fiyat farkı azalıyor. Böylece Türkiye'de üretilen ürünler, kalite, pazarlara yakınlık ve hızlılık alanlarında öne çıkıyor."

İKİ HAVALİMANINI DA KULLANACAK

Kurye Tebligatı, 'Mikro İhracat'ı körükleyecek

Yeni çıkan Kurye Tebligatı'nın küçük ölçeklerde ihracat yapan firmalara önemli avantajlar sağlayacağını belirten Akavi, bu tebligatla nelerin değişeceğini şöyle anlattı:

"Express kurye şirketleriyle yapılan gönderilerin 1500 euro değere ve 30 kiloya kadar olan kısmından tek kalem vergi alınacak. Bunun için müşavir de tutmaya gerek kalmayacak. Ben bu miktardaki ihracata mikro ihracat diyorum. Özellikle ev tekstilinde. Mesela sanayicinin Yunanistan'da 15 tane perakendecisi var. Mallarını hızlı bir şekilde ve tek satır vergiyle perakendecisine yollayabilecek."

Akavi, şu anda bu sistemin yazılımlarının oluşturulduğunu belirterek, sistemin yakında devreye gireceğini aktardı. Bu sistem ithalat kısmında ise bir miktar farklı işleyecek. Aynı kurallar geçerli olmasına rağmen ithalatçılar için bu sistemin ticaret için kullanımı yasak. Sadece son tüketiciler bu sistemden yararlanabilecek.

Gönderilerin yüzde 97'si zamanında varıyor

Akavi, express taşımacılıkta büyük bir zincirin kusursuz çalışması gerektiğini vurgulayarak, gönderileri zamanında yetiştirmenin çok büyük emek gerektirdiğini anlattı. Şu anda aldıkları gönderilerin yüzde 97'sinin zamanında teslim edildiğini bildiren Akavi, yüzde 100'ün altındaki her oranı başarısızlık olarak gördüklerini anlattı. Atatürk Havalimanı'ndaki operasyon binasının gönderileri 1-1.5 saat geç teslim alma imkanı verdiğini söyleyen Akavi, bu durumun birçok ihracatçıya olumlu yansıdığını belirtti. Sabiha Gökçen'den de uçak kaldıracak.

Sabiha Gökçen'den de uçak kaldıracak

Akavi, express taşımacılıkta gönderilerin yüzde 70'inin Avrupa yakasından, geri kalanının ise Anadolu'dan geldiğini aktararak, Sabiha Gökçen'i ikinci havayolu olarak düşündüklerini açıkladı. Akavi, eylül-ekim gibi küçük gövdeli bir uçağı Anadolu yakasından gelen gönderiler için tahsis edeceklerini söyledi. Sadece Anadolu yakasını kullanmanın verimli olmayacağını söyleyen Akavi, "Merkezimiz, Atatürk Havalimanı. Sabiha Gökçen ancak ikinci havalimanı olabilir. Akşam trafiğinde Avrupa'dan Anadolu'ya geçmek bize en az 2 saat kaybettirir” diye konuştu.

Dış denge, doların 1.50-1.60 seviyesine oturmasıyla sağlanır

2010'da DHL'nin Türkiye'den yurtdışına gönderi sayısı yüzde 14 artarken kilo bazında artış ise yüzde 32 oldu. Bu fark inşaat sektörünün expree taşımacılığını daha çok kullanmalarından kaynaklanıyor. Afganistan'da daha büyük işler alan Türk inşaatçı birçok inşaat malzemelerini Türkiye'den götürüyor.

İthalatta ise artış daha yüksek. Bununla birlikte, yurtdışından Türkiye'e gönderi sayısı tam yüzde 34 arttı. Yani ithalat, ihracatın 2 katından fazla. Akavi, ithalatın yüksek çıkmasının öncelikli sebebinin değerli TL olduğunu söyleyerek, Türkiye'nin dış ticaretinin dengeye oturması için doların 1.50-1.60 euronun

ise 2.10-2.15 dolaylarında kalması gerektiğini kaydetti. Akavi, bu rakamların çok altı ya da çok üstünün dış ticaretine zarar vereceğini ekledi. Türkiye'de ithalatın çok kolay olduğunun altını çizen Akavi, şöyle konuştu:

"Japonya, Kore, Hindistan ve Çin gibi ülkeler bize göre çok daha fazla korumacı. Bir taraftan sınırların açılması, dünya ticaretinin körüklenmesini istiyorum ancak diğer taraftan bu ülkelerin korumacılıkla haksız rekabet sağlaması beni rahatsız ediyor. Damping de yapıyor. Türkiye buna engel olmak için adımlar atmaya başladı. Çok açık bir ithalat rejimimiz var zaten. Bazı ülkeler tarife dışı engeller getiriyorlar. Türkiye bunu da yapmıyor. İthalattan vergi de geliyor hazineye bu yüzden pek bir şey demiyorlar."

 

Bu konularda ilginizi çekebilir