'Kredide 'skor'un önemi esas bundan sonra çıkacak'

Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cüneyt Sezgin'e göre bu yıl hem bankaların daha fazla kredi verebilme iştahları açılacak hem de kredi kullanan açısından maliyet avantajı doğabilecek

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ECE CEYHUN

BORSA / FİNANS SERVİSİ - Bankalar bu yıl kredi verirken şirketleri daha hassas teraziye koyacak. Bundan sonra eğer bankanın iç sistemlerine göre daha az riskli bir şirket sayılıyorsanız siz daha ucuza borçlanacaksınız, banka ise sizin için daha az sermaye karşılığı hesaplayacak. Yani yıllardan beri söylenen riski az şirket ile riski yüksek olan şirket arasındaki fark ortaya çıkacak. Böylece Türkiye Basel 2’de standart sistemin ardından gelişmiş sisteme geçerek bu süreci tamamlamış olacak. 

Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cüneyt Sezgin, 15 yıldan beri Türk ve dünya bankacılık sistemindeki tüm düzenlemelerin izini süren bir isim. Türkiye’de Basel düzenlemeleri denilince ilk akla gelen kişilerden biridir. ‘Bu yılın düzenleme karnesinde neler var?’ diye kapısını çaldığımızda Sezgin, Türk bankacılık sisteminin son 10 yılın en büyük adımlarından birini atmaya hazırlandığını söyledi. Cüneyt Sezgin, “Yıllardan beri hep söylediğimiz risk – getiri-sermaye ilişkisini daha hassas bir teraziye koyalım fikri artık bu yıl hayata geçiyor.Türkiye Basel 2’ye geçti ama sermaye yeterlilik rasyosu hesaplamalarında standart yöntemi kullanıyordu. İç hesaplamalarda kullansak da daha gelişmiş yöntemlerle sermaye yeterlilik rasyosu hesaplamasında kullanamıyorduk. Artık BDDK bu konudaki nihai düzenlemeleri çıkardı. Bu yıl Türk bankaları ‘ben riskimi kendi rating sistemlerimi kullanarak ölçmek istiyorum’ diye BDDK’ya başvuracak. BDDK uygun gördüğü bankalara da bu izni verecek. Bu Türk bankacılığı için çok önemli bir dönüşüm olacak” dedi. Sezgin’e göre bu adımın Türk bankacılık sistemine önemli etkileri olacak.Herşeyden önce riskin daha iyi ölçülmesi mümkün olacak. Bunun yanında,Bankaların sermaye yeterlilik rasyolarını yukarıya çekecek. Bu hem bankaların daha fazla kredi verebilme iştahlarını açacak hem de kredi kullanan açısından maliyet avantajı doğurabilecek. 

“Şu anda kullandığımız standart yöntemle şirketlerin ‘riskini’ değerlendirirken yeterince iyiayrıştıramıyoruz “ diyen Sezgin, “Dolayısıyla risk seviyesi ne olursa olsun, tam anlamıyla bir ayrıştırma yapılmıyordu.Bu geçişle özellikle büyük ve orta ölçekli bankalarda risk ağırlıklı aktiflerde azalma olacak. Bu da bankacılık sisteminin verebileceği kredileri artıracak. Sistemin verimliliği açısından daha olumlu olacak. Eğer bir banka daha az riskli bir kuruma daha iyi fiyattan kredi kullandıramıyorsa verimlilik kaybı oluşuyor demektir. İyi olan firmayı değil daha riskli firmayı ödüllendirmiş oluyor.Yeni yöntemle hesap,verimliliği artıracak, kredi verme kapasitesini yükseltecek ve kaynakların daha etkin kullanılmasına yarayacak. Türkiye Basel 2’ye geçti ama gelişmiş yöntemler uygulayarak bu süreci tamamlamış olacak. Her banka geçmek zorunda olmadığı gibi, BDDK’da her bankaya izin vermeyebilir” açıklamasını yaptı. 

Basel 3’te likidite kuralları devreye alındı 

Basel 3 uygulamaları tarafında ise Sezgin, Türkiye’nin özkaynak hesabı, sermaye tamponu uygulaması velikidite tarafında getirilen düzenlemeleri kullanmaya başladığına da işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı: “Basel 3 aslında 2008 yılında yaşanan krizle sistemde görülen eksiklikleri gideren bir tepki düzenlemesi. Türk bankalarının sorun yaşamadığı hatta fazla fazla yerine getirdiği bazı yükümlülüklerde Avrupalı bankalar sınırda çalışıyorlardı. Bu düzenleme ile ek bazı hava yastıkları getirilmiş oldu. Sermaye yeterlilik rasyosu bizler içinfazladeğişmedi ama likidite tarafında getirilen kurallar uygulanmaya başlandı.” 

Büyüyemeyen AB bir yerde rötuş yapacak 

Türkiye’nin 2001 krizinde çıkarttığı dersin daha büyüğünü AB çıkartmış gibi görünüyor. Yaptığı ve yapması beklenen düzenlemeleri işaret ettiğimizde Cüneyt Sezgin, “Daha yola devam edecekler” dedi ve ekledi: “Özellikle Basel 3’te 2019’a kadar giden bir süreç var. Rötuşlar yapılıyor ve onları da dikkatle ve yakından izlemek lazım. Özellikle kredi direktifi dediğimiz finansal kuruluşların nasıl kredilendirileceğine dair düzenlemelere dikkat etmemiz lazım. Fakat AB’de en büyük sorun büyüyememek. Dolayısıyla bu kadar düzenleme büyümeyi baskılayan farklı bir faktör olarak karşılarına çıkacak. Sonuçta büyümeyi finanse edecek olan bankalar. Dolayısıyla 2019’a kadar AB tarafında düzenlemelerde bazı rötuşlar da beklemek gerekir ama büyümede sıkıntı yaşatacak düzenlemeler yeniden gözden geçirilebilir” yorumunu yaptı. 

Düzenlemeler sınırları aşarak geliyor 

Cüneyt Sezgin, dünyanın düzenlemelerde ‘tek düzen” bir uygulamaya doğru gittiğini de anlattı. Özellikle ABD ve AB gibi dünyanın büyük oyuncularının artık sınır ötesindeki oyuncuları bile kendi dünyalarının içine çektiğini vurgulayan Sezgin şu ifadeleri kullandı: “Yeni dünyada artık crossborder dediğimiz kendi ülkesinde olmayan kuruluşları bile kendisine dokunuyorsa ülkeleri aşıp kendi denetleme mekanizmalarının içine çekiyor. Herkes kendi kurallarını empoze etmeye çalışıyor. Dikkat ederseniz Basel kendi başına zorunlu bir uygulama olarak başlamadı. Basel bir konsensus ve tavsiyedir. Sonrasında bu tavsiye giderek endüstri standardı haline dönüştü. Ama şimdi AB ve ABD kurallarını net bir şekilde koyup uymanı bekliyor. Uymuyorsan da cezasını kesiyor.”

'Uyum'dan gelen cezalar milyar dolarları buldu

Garanti Bankası YK Üyesi Dr. Cüneyt Sezgin, bankalar için artık ‘uyum’un öneminin katlanarak arttığına işaret ederek “ Hesaplarını gizlilik içinde koruyan İsviçre artık bankacılık bilgilerini paylaşmaya başladı. Dünyada adacıklar diye tabir ettiğimiz yerler artık kalmadı. Büyük bankalarına verilen cezalara bakın. Milyarlarca dolarlık cezaları ‘uyum’ sağlayamadığınız için alıyorsunuz. Yeniden regülasyon dönemindeyiz. 2008’de alınan derslerin ödevleri şimdi geldi. Bugün para cezaları kesiliyor ama ileride yaptırımların kapsamı ve boyutu genişleyebilir. Bankalarda uyum departmanları destek tarafında en hızlı gelişecek departmanları olacak” uyarısında bulundu.

AB ve ABD paranın kaynağına kadar izliyor

AB’nin eş değer ülke listesine Türkiye’nin yer almadığını hatırlattığımızda ise Sezgin, “AB, genel hedefl erde hem yerel hem de global finansal sistemin istikrarı ve bütünlüğü açısından yatırımcıların ya da tüketicilerin korunması ile ilgili yeterli süreçleri kurmuş olması mali sistemin oyuncuları arasındaki işbirliğinin sağlanmış olmasını istiyor. Yani ABartık ‘biz neye dikkat ediyorsak üçüncü ülkede de aynı kurala dikkat edilmeli’ diyor. Amerika’dan da para trafiğini ve vergilendirmeyi etkileyen itibar riskini ve kara para düzenlemelerini ağırlaştıran yeni kurallar geliyor. ABD, FATCA ve Volcker düzenlemelerini hayata geçiriyor. VolckerRule’la Amerika ile yapılacak işlerde 2 kere bakıp 3 kere düşünüp karar vermek gerekecek. Paranın kaynağına kadar gidip sadece kendi finansal kuruluşlarını değil bir şekilde dokunan tüm finansal kuruluşları denetleme gücünü eline alıyor” diye konuştu. Sezgin’in verdiği bilgiye göre VolckerRuleile ABD, bankalar tarafında şubesi olan ya da ana sermayedarı bir şekilde ABD ile ilişkili, belli tür hazine işlemleri ve fon yönetimi yapanfinansal kuruluşlardan kendi bankacılık kurallarına uymasını istiyor. Sezgin “FATCA ilede vatandaşını vergi açısından dünyanın her yerinde takip ediyor. Üstelik beyan yükümlülüğünü sadece vatandaşına değil o müşteriye dokunan herhangi bir yerindeki finansal kuruluşa da yüklüyor” dedi.