'Savaş baltaları', Ahmet Ertürk'ü korkutmuyor
Görev süresinin sonuna yaklaşan TMSF Başkanı, icraatlarını; sonuçlarını göze alarak yaptıklarını ifade etti
İSTANBUL - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk, "Şu anda görev süremizin sonuna yaklaştığımızdan cesaret bulan çok sayıda insan, savaş baltalarını çıkarmak ve hazırlamakla meşguller. Ama bunlar hiçbir zaman bizi korkutmayacaktır" dedi.
Ertürk, İktisadi Araştırmalar Vakfı (İAV) tarafından düzenlenen "Kamu Yönetiminde Başarının Temeli" konu konferansta yaptığı konuşmada, 2003'ten beri sürdürdüğü 6 yıllık TMSF Başkanlığı dönemini değerlendirdi.
TMSF'nin 18,5 milyar dolarlık tahsilat düzeyine ulaştığını ifade eden Ertürk, "Önümüzdeki dönemde 3,5 milyar dolara yakın bir tahsilat düzeyi rakamı ile 22 milyar dolara ulaşmayı hedefliyoruz. Burada 30 milyar dolarlık bir kamu kaynağı kullanıldı, TMSF bankaları için, bunun 22 milyar dolarını geri kazanmış olacağız" dedi.
Ertürk, şunları kaydetti:
"Bu rahat şartlarda elde edilmiş bir başarı değil. Görev süremin sonuna gelmiş bir insan olarak önümüzdeki dönemde benim şahsıma ve buradaki arkadaşlarıma yönelik savaşın çok daha şiddetli biçimde devam edeceği hissi içindeyiz. Bu beklenti içindeyiz. Burada ayağımız hiçbir zaman yerden kesilmiş değil. Toplumsal işleyişin bütün hastalıklarından, gelecekte bize fatura edileceğine dair bir endişemiz elbette var. Burada şöyle de bir rahatlığımız var; biz yanlış bir iş yapmama dikkati ve özeni içinde hareket ettik. Yargı tarafından yanlış görülen işlerimiz de yargı kararlarıyla değişti. Ama doğru yaptığımız işler dolayısıyla eğer bir belaya uğrayacaksak, bu sadece bizim uğrayacağımız bir bela değil bütün toplumun uğrayacağı bir beladır. Bütün toplumla bunu en açık bir şekilde paylaşacağımızı herkes de bilsin."
Bundan sonra başlarına gelecek, karşılarına çıkacak her türlü savaş aracını topluma teşhir etmekte hiçbir kararsızlık, gevşeklik göstermeyeceklerini dile getiren Ertürk, bundan sonraki misyonunun artık TMSF Başkanı olarak değil, bu toplumun en zor şartlarda da bir kamu görevlisi olarak iş yapmak gibi bir cesaret sergilemiş olan insanın başına gelecek belaların tarihini yazmak ve bu tarihi topluma teşhir etmek olduğunu belirtti.
Ertürk, "Bu tarih benim için ve arkadaşlarım için bir şeref tarihi olacaktır. Bu çok kolay olmayabilir. Bunun işaretlerini de görüyorum. Şu anda görev süremizin sonuna yaklaştığımızdan cesaret bulan çok sayıda insan, bunlar çok farklı kesimlerde olabilir, savaş baltalarını çıkarmak ve hazırlamakla meşguller. Ama bunlar hiçbir zaman bizi korkutmayacaktır, hiçbir zaman bizi ürkütmeyecektir. Bunu göze alarak bu işleri yaptık ve bundan sonra bu işleri sürdürecek insanların da bunu göze alması gerekiyor" diye konuştu.
"Kamuoyunun gözü önünde bir hesap verebilirlik anlayışı"
Ertürk, İktisadi Araştırmalar Vakfı (İAV) tarafından düzenlenen "Kamu Yönetiminde Başarının Temeli" konu konferansta yaptığı konuşmada, konuşmasının başlığının hesap verme olarak tanımlandığını ifade eden Ertürk, "Biz aslında ilk defa hesap veriyor değiliz. 6 yıldır yaptığımız her iş kamuoyunun gözü önünde bir hesap verebilirlik anlayışı içinde geçti. Burada, belki bu hesabın nihai bilançosunu çıkaracağız" dedi.
Ertürk, TMSF'nin bir kamu kurumu olduğunu, kamuya 30 milyar dolarlık, işleyen faizleriyle beraber 60 milyar dolara kadar uzanan bir maliyeti tasfiye etme, geri kazanmak gibi bir faaliyet içinde bulunduğunu anlattı.
Ahmet Ertürk, TMSF'nin Türkiye'ye bir başarı öyküsü armağan etme ve uluslararası global sistemin istikrarına katkıda bulunma vizyonlarını bugün önemli ölçüde ulaşmış durumda olduğunu belirtti.
TMSF'nin her şartta batık bankaların kamuya maliyetini aşağıya çekmeye kararlı olduğunu ifade eden Ertürk, "Toplumun bütün kesimleri, kamu yöneticileri, politikacılar bunun unutulacağı, bu maliyetin toplumun sırtına kesin olarak kalacağı gibi bir inanç içindeydi. Bu inancın tarihsel temeli de vardı. Çünkü hep öyle olmuştu. Türkiye'de yapanın yanına kar kalmıştı. Ama TMSF'nin bunu değiştirmek, bu sancılı yürüyüşte toplumun desteğini almak için toplumla olan iletişimini iyi yönetmesi gerekiyordu. O amaçla hareket ettik ve bunu hedef kitlemize yansıttık" dedi.
Telsim şirketini devraldıklarında abone sayısının 5 milyonun altına düştüğünü anımsatan Ertürk, abone sayısını 11 milyona çıkararak 1,5 yıl içinde herkesin battı gözüyle gördüğü bir şirketi 4,5 milyar dolar değerle satabildiklerini, bunun yasal altyapıyı kurmakla mümkün olduğunu vurguladı.
"Yasaları yapmakla iş çözülmüyor"
Ahmet Ertürk, "Türkiye'de yasaları yapmakla işler çözülmüyor. Türkiye neredeyse adeta yasal yönden yürüyen bir inşaat şantiyesi gibi ve bu inşaat şantiyesi de hiçbir zaman bitmiyor. Şaşırıyorum, bir toplumun hukuk düzeni hiçbir zaman bitmeyecek mi. Bu işi ince ayarlarla götürebiliriz noktasına bir türlü gelemedik" dedi.
Bu yönüyle yasal altyapının tek başına yeterli olmadığını ifade eden Ertürk, siyasi iradenin kendilerine destek olduğunu, bu yasal altyapının bugün neredeyse tamamen ihtiyaçlarına cevap veren bir duruma geldiğini söyledi.
Ertürk, "Bizim karşımıza gelen insanlar güçlü bağlantıları olan, ahlakiliği çok tartışmalı iş yapmaya alışmış insanlardı. Bu büyük ölçüde böyleydi" dedi.
"Her türlü kirli yönteme maruz kaldık"
Her türlü kirli yönteme maruz kaldıklarını anlatan Ertürk, "Bunlara karşı güçlü durmak ve bunları boşa çıkaracak bir hayat hikayemizin aynı zamanda olması gerekiyordu. Her bir arkadaşımız bunu sergiledi ve bu kirli yöntemle hiç kimse sonuca ulaşamayacağını gördü. Bu da bizim tahsilat performansımızın önemli sebeplerinden biri oldu" diye konuştu.
Ahmet Ertürk, kamuoyu desteğini her zaman arkalarında gördüklerini, her zaman hesap verebilir ve şeffaf olmayı gösterdiklerini anlattı.
Türkiye'nin önemli hastalığının, krizlerin ihmalden, yanlışlıktan doğduğuna inanmaması, kaza olduğunu düşünmesi ve felaketten ders almaması olduğunu anlatan Ertürk, finans sektöründeki kazaların da her zaman böyle görüldüğünü belirtti.
Ahmet Ertürk, "Bizim birinci amacımız, sokaktaki insanı, kamuoyunu neyi kaybettikleri konusunda bilinçlendirmek oldu. Bunu da başardığımıza inanıyorum" dedi.
TMSF
TMSF'nin çoğu zaman kamuoyunda "astığı astık kestiği kestik" bir kuruluş olarak lanse edildiğini, bunun aslında dezenformasyon taktiği, borçluların TMSF'nun etkinliğini kırmak için başvurduğu bir taktik olduğunu vurgulayan Ertürk şunları kaydetti:
"Son dönemde gazete ilanlarında bize savaş açmış insanlar aynı zamanda bizim işlerimizi yargıya götürüyorlar. Aynı işlem bir taraftan yargı denetimine tabiyken diğer taraftan idari denetime tabi. Aynı anda aynı işlem birkaç mekanizmanın denetimine ve soruşturmasına tabi. Biz bundan şikayetçi değiliz ama oradaki enerjinin kötüye kullanılması, israfı anlamına geliyor. Kamu yöneticilerinin de moral, motivasyonunu ve tabii ki gelecek kaygılarını etkileyen bir durum. Bu sadece TMSF'nin değil kamuda iş yapan bütün insanların sorunu. Bu sistemin rasyonelleştirilmesi gerekiyor. Sistemin iş yapanı cezalandırmaya değil kötü kullanımları cezalandırmaya dönük bir etkinliğe kavuşması gerekiyor. Bunun hukuksal mekanizmalarının kurulması lazım."
"Trajikomik durum"
Konuşmasının ardından soruları da yanıtlayan Ertürk, "Başkanlık göreviniz bir dönemle mi sınırlı?" sorusunu "6 yıllık tek dönem" diye yanıtladı.
"Sizi en çok yoranlar kimler?" şeklindeki bir soru üzerine de Ertürk, "Bunları sizler izliyorsunuz kamuoyunda. Kimisi gazeteye tam sayfa ilanlarla savaşı yürütüyor, kimisi başka türlü yöntemlerle bunları yapıyor. Bunları hepiniz biliyorsunuz. İsimlendirme yapmayayım, yaptığım her isimlendirme sonrasında mahkeme koridorlarında sürünmek gibi sonuca maruz kalıyoruz" dedi.
Ertürk, şunları belirtti:
"En büyük grup Uzan Grubu'nun kırmızı bültenle aranan birinci adamı Kemal Uzan'ın, 40-50 sayfaya yakın benim şahsımı hedef alan ve Türkiye'de bir adres göstererek, savcılığa yaptığı suç duyurusu dolayısıyla bugün soruşturma geçiriyoruz. Nereden bakarsanız bakın trajikomik durum. Türkiye'de aranan, çete kurmaktan, banka hortumlamaktan mahkum olmuş bir insan bir adres göstererek Türkiye'de ve afaki iftiralar, iddialarda bulunarak... Türkiye hukuk mekanizması maalesef bu kötü kullanımlara açık. Türkiye adalet düzeni maalesef adalet sözcüğünü kullanmamızı zorlaştıran bir durumla karşı karşıya. Bunlar karşı karşıya olduğumuz bundan sonra da fazlasıyla karşılaşacağımız şeyler."
Tehditleri sistemin aksaklığı olarak görmeyi daha çok tercih ettiğini ifade eden Ertürk, sistem etkin, Türkiye'nin daha etkin, rasyonel bir kamu yönetimine kavuşmak istiyorsa bu kamu denetim mekanizmalarını ve yargı sistemindeki zaafları düzeltmek zorunda olduğunu belirtti.
"Keşke"
Ahmet Ertürk, "Başkanlığınız döneminde 'keşke' dediğiniz hadise var mı?" sorusu üzerine, "Keşke benim hayatımda mümkün mertebe sözcüğümden çıkarmak istediğim bir kelime. 'Keşke başkan olmasaydım' diye başlanabilir. Ama bunları konuşmanın bir faydası yok. Onun için keşke sözcüğü ile bugün işimiz yok" diye konuştu.
Ertürk, mudilerin alacaklarıyla ilgili olarak da "Devredilen 25 bankanın mudileri önemli ölçüde, iflas masasında devam eden 5 banka dışındakiler tamamıyla aldı. 5 bankanın iflas masası da önemli ölçüde bunları sınırlı miktarda ödedi. Daha doğrusu Fon ödeyerek o iflas masalarından alacağını önemli ölçüde geri aldı" dedi.
"İhlas finans"
"İhlas Finans ile ilgili süreç devam ediyor mu?" sorusuna karşılık da Ertürk, "İhlas Finans'ın durumu özellik arz etmekte. O konuda bizim yasal bir yetkimiz ve sorumluluğumuz yok. Ama o konuyla ilgili çok sayıda şikayet bize geliyor hala. Vatandaş oradan parasını alamamış bizi muhatap zannederek veya bizden umut, destek bekleyerek bize yazmaktalar ama bizim maalesef şu anda yasal olarak yapabileceğimiz herhangi bir şey yok. Bir yasal düzenleme konusu bu, o yasal düzenleme yapılır bize bir görev verilirse tabii ki onu da en etkin bir şekilde yerine getiririz" dedi.
Bundan sonra en çok yoğunlaşacakları alanın yurt dışı varlıklar olacağını ifade den Ertürk, "Bir ayı kalmış birisi olarak söylüyorum, son güne kadar bunu yapacağız. Hiç bitmeyecekmiş gibi bu göreve son noktaya kadar devam ediyoruz. Bizden sonra gelecek yönetimin de o konuda yoğunlaşması gerekiyor" dedi.
Sürecin genel analizini ele alan 20. kitabın geldiğini de söyleyen Ertük, "İnanıyorum ki bizim yaptıklarımızı bizim dışımızda tarihçiler yazacaktır, filmler, diziler çıkacaktır. Bir kısmı trajedi, komedi, bir kısmı dram olabilir. Her türlü sanatsal kategori ile karşılaşabiliriz" diye konuştu.