1 kuruş var da, müşteriye yok mu!

Soner ALTAŞ

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Geçtiğimiz günlerde, ülkemizin hemen hemen her ilinde ve ilçesinde şubesi bulunan zincir mağazalar sahibi bir perakendeciden alışveriş yaptım. Aldığım ürünler 6 lira 98 kuruş tuttu, on lira uzattım, kasiyer “düz hesap yedi lira” dedi ve para üstü olarak gerçekten 3 lira ödedi. Oysa, perakende satış fişinde 3 lira 2 kuruş vermesi gerektiği yazıyordu. Durduk yere iki kuruştan olmuştum! Bu olay aklıma Amerika’da yaşadığım ve her seferinde tebessümle yad ettiğim alışverişleri getirdi. Amerika’da alışverişlerde ödeme aracı olarak genelde kredi kartı, debit kart ve çek kullanımı yaygın. Ancak, nakit ödemeler de yapılmıyor değil. Biz de zaman zaman nakit ödemeyi tercih edenlerdendik. Bir gün yaptığım alışveriş 1 dolar 2 sent tutmuştu, kasiyere iki dolar uzattım, bana bir doları geri verdi ve tezgahın üzerinde bulunan kutudan iki sent alıp kasaya koydu. Amerika’nın sentini bizim kuruşumuz gibi düşünün. İlk başta bir anlam veremediğim bu uygulamaya sonrasında başka yerlerde de şahit oldum. Sistem temelde şöyle işliyordu: Diyelim ki alışverişiniz 1.98 dolar tuttu ve siz 2 dolar verdiniz, kasiyer size iki sentinizi geri veriyor, siz de arzu ederseniz “cebimde bozuk para taşımayayım” diye iki senti tezgahın üzerinde bulunan boş kutuya bırakıyorsunuz, tezgahtar bu parayı asla kasaya atmıyor. Sonradan, başka bir müşteri geldi ve alışverişi 1 dolar 1 sent tuttu ise, cebinden 1 dolar çıkarıyor, o kutudan bir sent alıp ödemesini tamamlıyordu. Büyük bir şaşkınlıkla şahit olduğum bu uygulamanın zamanla ben de bir parçası olmuş ve almam gereken birkaç senti o kutulara atarak ismini bilmediğim insanların ödemelerine ufak da olsa katkıda bulunma mutluluğunu yaşamıştım. Kaldığım süre boyunca kasiyerlerin hiçbir zaman o kutuya el attıklarına şahit olmadım, vermeleri gereken para üzerini kuruşu kuruşuna sent olarak kendi kasalarından veriyorlardı, müşteri para üstü sentleri almazsa da o kutuya atıyorlardı. Tahminimce bu sisteme bugün de devam ediliyordur. 1 kuruş hiçbirimizi zengin kılmayacağı gibi fakir de bırakmaz. Ama, önemli olan ticaretin kurallarının her iki taraf için de işlediğini hissetmenizdir. 

Google’da “bir kuruşlar nerede” diye yazdığınız da karşınıza “Piyasadaki 130.9 milyon adet 1 kuruş nerede?” konulu onlarca site gelecektir. Örneğin, bir haberde, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Başkanı'nın “Etiketlerde kullanılan kuruşlu fiyatlar nakit ödeyen için geçerli değil. Çünkü bazı etiketlerde kuruşlu fiyatlar yazıldığı halde peşin yapılan alış verişlerin sonunda para üstü olarak kuruş ödenmesi gerektiği halde süper ve discount marketlerde kuruşlu ödemelerin yapılmadığını görüyoruz. Piyasadaki 130.9 milyon adet 1 kuruş nerede?” şeklindeki beyanıyla karşılaşıyoruz. Bir başka haberde ise 2009 yılından 2013 yılına dek 125 milyon 260 bin adet 1 kuruşun tedavüle çıktığını öğreniyoruz. Bazı sitelerde ise 1 kuruşların maden değerinin itibari değerlerinden daha fazla olması nedeniyle eritilip madene dönüştürüldüğü haberiyle karşılaşıyoruz. Ama bu iddia pek inandırıcı gözükmüyor. Zira, Merkez Bankası Başkanı'mız, yakın bir zamanda verdiği demeçte 1 kuruşun metal değerinin parasal değerinden fazla olması nedeniyle toplatılıp eritildiği iddialarının doğru olmadığını belirterek, “Bakır fiyatları çok düştü. Değeri artık kurtarıyor. 1 kuruşlarda arz var ancak talep bulunmuyor. Yokluk problemi değil. Bizim şubelerimizde yeteri kadar var. Esnaf talep ederse vermeye hazırız” diyor. Biz de bunu teyit ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde büyük bir perakendecinin mağaza içi kiosklarından nakit ödeme yapıyoruz ve uzun bir süre tanışma fırsatı bulamadığımız 1 kuruşlara ilk defa o zaman kavuşuyoruz. Yani, gerçek kişi kasiyerden alamadığımızı bize bir makine veriyor! Bu durum da, Merkez Bankası Başkanı'mızın açıklamalarını hatıra getiriyor: Acaba bir kuruşlar var da kimi ticaret erbabı almak mı istemiyor? Oysa, para üstünü kuruşu kuruşuna ödemek bizleri fakirleştirmez, aksine itibarımızı zenginleştirir.