2012 yılı ekonomik görünümü
Dr. Ender Aykut YILMAZ
2012'de Euro Bölgesi'ndeki borç krizinin artarak süreceğine yönelik beklentiler, uluslararası yatırımcıların tercihlerini Euro Bölgesi ülkeleri yerine, gelişmekte olan ülke tahvil ve hisse senetlerinden yana kullanmasını beraberinde getirebilir. 2012 yılına ilişkin bir diğer dikkat çekici gelişme de yavaşlayan büyüme ile birlikte, emtia fiyatlarında gözlemlenebilecek düşüş olabilir. Eğer emtia fiyatlarında böyle bir düşüş yaşanırsa, bu ticaret hacminde bir artış olarak piyasalara yansıyabilir.
Küresel ekonomik kriz etkisini her geçen gün makroekonomik göstergelerde daha fazla hissettirmeye devam ediyor. Zaten sorunlu olan gelişmiş ekonomilere, bir de gelişmekte olan ekonomilerdeki yavaşlama sinyalleri eklenince, tablo oldukça karamsar hale geliyor.
Önümüzdeki dönemde küresel ekonomide yaşanması kuvvetle muhtemel olumsuzlukların ele alındığı son çalışmalardan biri de, Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan "2012 Küresel Ekonomik Durum Raporu". Rapor, istihdam açığının halen ekonomilerin öncelikli problemlerinin başında geldiğini, bunları sırasıyla Euro Bölgesi borç sorunu, ABD ekonomisindeki belirsizlikler ve döviz kurlarındaki aşırı volatil yapının izlediğini söylüyor. Önerilen çözüm ise, devletlerin daha fazla mali destek sağlaması ve koordinasyonun artırılması olarak gösteriliyor.
Şu günlerde de, raporda yayımlananların habercisi olarak nitelendirilebilecek birçok gelişmenin yaşanmakta olduğu söylenebilir. Kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's'un, Euro Bölgesi'nde kötüleşen borç krizinin bölgenin güçlü ülkelerini etkilediğini söyleyerek, kredi notu AAA olan, aralarında Almanya, Fransa ve Hollanda'nın da yer aldığı 15 ülkeyi, kredi notunda muhtemel indirim için izlemeye alması bu gelişmelere örnek olarak gösterilebilir. Bunlara yine Standart&Poor's'un, Euro Bölgesi'nin kurtarılması planının en önemli aracı olan Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun kredi notunu negatif izlemeye almasını de ekleyebiliriz.
Tüm bunlar, geçen hafta aralarında ABD, Avrupa ve Japonya merkez bankalarının da bulunduğu, dünyanın önde gelen altı merkez bankasının piyasalara dolar likiditesi sağlamaya yönelik attıkları koordineli adımların önemini bir kez daha artırıyor.
2012'de Euro Bölgesi'ndeki borç krizinin artarak süreceğine yönelik beklentiler, uluslararası yatırımcıların tercihlerini Euro Bölgesi ülkeleri yerine, gelişmekte olan ülke tahvil ve hisse senetlerinden yana kullanmasını beraberinde getirebilir. 2012 yılına ilişkin bir diğer dikkat çekici gelişme de yavaşlayan büyüme ile birlikte, emtia fiyatlarında gözlemlenebilecek düşüş olabilir. Eğer emtia fiyatlarında böyle bir düşüş yaşanırsa, bu ticaret hacminde bir artış olarak piyasalara yansıyabilir.
ABD ve Euro Bölgesi kaynaklı ortaya çıkan ekonomik olumsuzlukların devam etmesi, küresel ekonominin nispeten daha sorunsuz olarak değerlendirilebilecek bölgelerindeki istikrarı da her geçen gün daha fazla tehdit eder hale geldi. Uluslararası finans kurumlarınca da sıklıkla dile getirilen, 2012 yılına ilişkin keskin yavaşlama öngörüleri, politika yapıcıların çözüm üretme sürecinde daha fazla güçlükle karşılaşacak olmalarını beraberinde getiriyor. Ama, her geçen gün daha fazla görülen bir şey daha var ki, politika yapıcılar olayın ciddiyetinin artık daha fazla farkında. Bu da önümüzdeki günlerde, daha fazla ortaklaşa alınmış kararlar ve bunların uygulanması, anlamına gelebilir.