4 banka 850 şubeyle % 5'e geldik ama katılımcıların payı % 20 olmalı

Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi ile 1985 yılında kurulan ve bugün toplam sektör içinde yüzde 5'lik paya ulaşan katılım bankacılığını konuştuk. Yahşi, sektöre bir anda birden fazla bankanın katılması da çok anlamlı bulmuyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
Ece CEYHUN
 
İSTANBUL - Son dönemde en çok konuşulan konulardan biri katılım bankaları ve faizsiz bankacılık. İlk etapta kamunun katılım bankacılığı için girişimlerde  bulunması, ardından Dünya Bankası'nın İslami bankacılığı araştırmak için İstanbul'da ofis açacağı haberi ve faizsiz ürünler konusunda özel sektörün bile kolları sıvaması ile 'faizsiz bankacılık' tüm dünyada olduğu gibi Türk finans dünyasının da gündemine oturdu. Bu yoğun gündem de dikkatleri 4 katılım bankasına çevirdi. Bir anda kamuoyunun odağına yerleşen katılım bankaları açısından bakıldığında ise BDDK'nın ve hükümetin bankacılık sektörüne yeni girişlere izin vermesi cesaretlendirici bir söylem olarak görülüyor. 
Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi ile bankanın son dönemdeki projelerini de konuştuk ama ağırlıklı konu katılım bankacılığına olası yeni girişler ve sektörün geldiği noktaydı. Fahrettin Yahşi, 1985 yılından beri Türk finans sektörünün bir parçası haline gelen katılım bankacılığının hayat çizgisini 2001 öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırıyor.  Yahşi bunu yaparken de önce bir tespitte bulunuyor: "4 katılım bankası olarak 850 şubeyle toplam bankacılık sektörünün yüzde 5'ine gelebildik. Bugün 850 şube dediğinizde orta ölçekli ticari banka demek. Bu tartışılması gereken bir husus. Hem ticari hem katılım bankalarının olduğu Malezya ve Bahreyn gibi ülke örneklerine baktığınızda faizsiz anlayışla çalışan bankaların toplamdan aldığı pay yüzde 20'dir. Biz, Türkiye Katılım Bankaları Birliği olarak orta vadede kendimize yüzde 10 hedefi koyduk ve bunu gerçekleştirmemiz gerektiği üzerinde duruyoruz. Bankacılık ortalamalarına göre daha fazla büyüme kaydetmekle birlikte mevcut sermaye yapısıyla kısa ve orta vadede bu aranın kapatılması mümkün olmayabilir. Yeni girişlere büyümek için ihtiyaç olabilir." 
 
BDDK'nın açılımı cesaret verici
Katılım bankacılığı son yıllarda ortalamanın üzerinde büyüyor. Bunda artan fon sağlama çabasının da etkisi var. Aslında ticari bir bakış açısı ile bakıldığında sektörde kar varsa, büyüme ihtimali ve potansiyel varsa bu piyasaya giriş olacak. Yahşi, son yıllarda, katılım bankaları olarak hep piyasaya girişi kamu tarafından değil de yurtdışından bir sermaye yatırımı olarak beklediklerini ve bu öngörü ile değerlendirme yaptıklarını da hatırlattı. Yahşi, bu genişleme hamlesinde BDDK'nın değişen tercihinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade ederek "Bu piyasaya giriş daha önce olabilirdi. Özellikle 2001 krizinden sonra bankacılık otoritesi lisans verme noktasında 'vermeme' tercihini kullandı. Hem katılım bankası hem de klasik bankacılık tarafında çok genişleme görülmedi. Bu bir politika tercihiydi. Fakat son dönemde BDDK'nın tercihi güçlü sermayeye ve repütasyona sahip kurum ve kuruluşların Türkiye'de banka lisansı alması ve Türkiye'de faaliyet göstermesini destekleme yönünde. Hem hükümet tarafında hem bankacılık otoritesi tarafında aslında bir 'açılım' söz konusu. Bunu cesaretlendirici bir söylem olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu cesaretlendirici söylem bu alana ilgi gösterenler açısından önemli bir açılımdır. Bu ilginin ağırlıklı kaynağının da ticari olacağını düşünüyorum. Çünkü ticari bankacılıkta da katılım bankacılığında da Türkiye'de büyümek ve genişlemek için önemli bir fırsat vardır" yorumunu yaptı. 
 
Bankacılıkta alınacak mesafe çok
Yahşi, birden bire her yol katılım bankacılığına çıkıyor algısına kapılmanın da yanlış olacağına dikkat çekerek "Türkiye'de bankacılık sektöründe de gidilecek daha yol var. Sadece katılım bankacılığında değil genelde de Türkiye'de bankacılık ileriye gitme potansiyeline sahip. Ama katılım bankacılığının mevcuda göre gidecek daha çok yolu var. Banka hesabı olmayan bireylerin oranı yüzde 40 olarak hesaplanıyor. Yüzde 40 diye bakarsanız her ulaştığınız nokta ekonomik güce bir katkıdır" diye konuştu.
"Yeni girişlerin hem rekabetin artması hem de büyüme açısından katkı sağlayacağı da kesin" diye devam eden Yahşi, "Sonuçta 850 şube ile gidebildiğiniz yerler sınırlı.
 
Yeni girişte 'kaldırabilecek' sayı önemli
Katılım bankacılığına giriş açısından bakıldığında sadece kamu bankalarının değil özel sektör bankalarının da bu alana girmesinin önünün açık olduğuna da dikkat çeken Yahşi, "Bu girişler sektörü büyütür. Sektörün büyümesinde bir sorun olmaz. Ama sektöre çok sayıda bankanın hızlı giriş yapması da çok anlamlı olmayabilir. Bir anda 3-5 katılım bankasının kurulması pastanın büyütülmesi içinde zamana ihtiyaç var. Sistemin kaldırabileceği sayılarla götürmek lazım. Bir bankanın kurulması da nereden bakarsanız 6 ay-1 yıllık süreçtir" dedi. 
 
Söz konusu olan Hazine sermayesi 
Yahşi, katılım bankacılığına uzun yıllardan sonra yeni bir girişin kamu tarafından olmasının mevcut bankalara bir dezavantaj yaratıp yaratmayacağının sorulması üzerine de "İster kamu bankası olsun ister özel sektör bankası olsun düzenleyici otoritenin oluşabilecek algı farklılıklarını nasıl yönetebilirim diye değerlendirmesinde fayda var. Sisteme olan güvende azalma olduğu dönemlerde kamu bankalarına kayış olduğunu görüyoruz ve biliyoruz. Eğer, kamunun vermiş olduğu gücü arkasına alarak rekabet içine girerse haksız rekabete yol açar. Zaman içinde ortaya çıkabilecek problemli alanların çözümü için kamunun da özel sektörün de diyalog içinde olacağına inanıyorum. Sonuçta, vatandaşın algısında özel ve kamu sektörü ayrımının hızlı bir değişime uğradığı bir dönemde en fazla görev bankacılık otoritesine düşer. Finansal istikrarın tehlikeye düşmesi gibi bir algı ortaya çıkaracaksa buna müdahale etmekte ekonomi yönetiminin ve bankacılık otoritesinin bizimle beraber hareket etmesi gerekir. Problem olur mu? Kısmen olacaktır. 'Olmaz' diyerek kendimizi aldatmanın gereği yok. Karşımıza Hazine sermayesi söz konusu. Fakat onların da zaman içerisindeki amaçsal yorumlarını almamız lazım. Belki gerçekten katılım bankacılığı hizmetini ulaştıramadığımız alanlara daha hızlı bir giriş yapacak olabilirler" cevabını verdi. Yahşi, kamu sermayesinin girişi ile mevcut sermayedarlardan bir aksiyon beklenip beklenmeyeceğinin sorulması üzerine de "Yeni bir süreci başlatabilir. Ama her şeyin netleşmesi için 6 aya ihtiyaç var" dedi. 
Yahşi, olayın birkaç yönlü değerlendirilmesi gerektiğine de işaret ederek "Ben kamu, katılım bankacılığına girdi diye de algılamıyorum. Kamu bankalarının leasing, sigorta, aracı kurum ya da faktoring şirketleri de var. Aslında bankanın bir iştiraki olarak kurmak istiyorlar. Finansal holding anlayışıyla hizmet yelpazesini tamamlamak için kuruyorlar. Bunu bir banka olarak konumlayıp büyütmek isteyecekler. Bundan çok değil birkaç sene evvel, bir grubun 3 bankası vardı, 3'ü de büyüktü. Ben amacı önemsiyorum. Bir küçük katılım bankası mı gelecek, yoksa büyüyecekler mi?" açıklamasında bulundu.  
 
Katılım bankaları 2001'e göre yüzde 1'den yüzde 5'e geldi 
Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, 30'uncu yılına merdiven dayayan katılım bankacılığının hayat çizgisini iki faza ayırıyor. 2001 öncesi ve sonrası dönem diye. Yahşi, "1985 yılında kurulan katılım bankalarının 27 yıllık süreçte gelmiş olduğu nokta az sayıda banka ve şubeyle toplam bankacılık sektörünün yüzde 5'lerine ulaşmak oldu. 2001'i ikinci milat olarak değerlendirmemin en önemli sebebi o dönemde katılım bankalarının sistemdeki payı sadece yüzde 1'dir. O günden bugüne bakarsanız aslında katılım bankaları 5 kat büyümüş oluyor. Üstelik 2001'e kadar olan dönemde yasal alt yapısının eksik olması, Bakanlar Kurulu kararına dayalı bir hukuki zemin üzerinde faaliyet göstermesi ve konjonktürel koşullar katılım bankaları için zorlu bir dönemi de işaretler. 1985-2001 dönemi de aslında Türkiye için her 5 yılda bir yaşanan mali krizler dönemiydi. Katılım bankacılığı açısından bu önemli temel kısıtlardan biride budur. 2001'de ise 1 katılım bankası tasfiye oldu. 2002 yılında güvence fonu oluşturuldu. 2005 yılında 2 katılım bankası birleşti. Bugün geldiğimiz noktada 2001 ile kıyasladığınız yüzde 1'den yüzde 5'e gelmek aslında 5 kat büyümektir" dedi. 
 
KOBİ ve perakende büyüme alanlarımız
Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, karlılık ile büyüme arasındaki dengeyi sağlayarak ilerlemek istediklerini kaydederek 2012'de de bu anlayışla ortalamanın üzerinde öz kaynak karlılığına ulaştıklarını belirtti. Bu nedenle de şube tarafında büyüme konusunda biraz daha yavaş hareket ettiklerini ve 14 şube açtıklarını kaydeden Yahşi, "Bu yılda 20-25 şube açma öngörümüz var. 2015 yılı içerisinde 200 şubeye ulaşmış bir banka olmayı arzu ediyoruz bunun için de 3 yılımız var. 3 yılda 60 şube bizi 200'e ulaştırır. Büyüme hedeflerimizde sapma yok. Ötelemedik, ertelemedik ve karlılığı ihmal etmedik. Özellikle kredi büyümesinde geçen sene yüzde 25 gibi çok iddialı bir büyümeye ulaştık. Aktif büyümesini yüzde 18 olarak gerçekleştirdik. KOBİ ve perakende bankacılık bizim ana büyüme alanımız" diye konuştu. 
Değişim projesi 'Simurg' yıl sonunda tamamlanacak 
Geçen sene yüzde 25 kredi büyümesi gerçekleştiren Albaraka Türk'ün hedefinde bu yıl yüzde 20 kredi büyümesi var. Aslında banka önümüzdeki 5 yılda ortalama yüzde 20 kredi büyümesi hedefliyor. 200 şubeye ulaşırken açacağı 65 yeni şube ile de ortalama 650-700 yeni istihdam yaratmış olacak. Ama asıl önemlisi geçen yıl başlanan ve Albaraka Türk'te A'dan Z'ye tüm iş süreçlerinin daha hızlı olmasını sağlayacak, piyasada daha etkin bir banka konumuna yükseltecek dönüşüm projesi Simurg'ta bu yıl sonunda tamamlanmış olacak. Yahşi, konuyla ilgili, "Projelerin bir kısmını bitirdik. Bu yılın sonunda transformasyonu bitirmiş olacağız. Bölge ofisleri açıldı. Piyasada daha etkin ve efektif bir Albaraka Türk göreceksiniz. Biz kurumsal ve ticari grupta en hızlı tahsis mekanizmasını çalıştıran bankalardan biriyiz. Objektif performans kriterleri oluşturuyoruz ve sonuç aşamasına geldik" bilgisini verdi. 
 
Sermaye benzeri kredi alacak
Fon kaynaklarının yüzde 15'i dış kaynak olan Albaraka Türk, 5 yıl içinde bu  oranı yüzde 20'ye kadar çıkartmak istiyor. 450 milyon liralık sendikasyon sağlayan bankanın şu anda birinci gündem maddesi sermaye benzeri kredi ardından ise sukuk çıkartmak. Fahrettin Yahşi, "Sermaye yeterlilik rasyomuzu (SYR) yukarı çıkartma isteğindeyiz. SYR'yi yüzde 15-16'ya çıkartacağız. 200 milyon dolara kadar yetki aldık. Zaten 150 milyon dolarlık bir kredi SYR'mizi yüzde 15'e taşıyor" dedi. 
 
En hızlı kurulan BES şirketi olacağız
Albaraka Türk ile Kuveyt Türk bireysel emeklilik şirketi kurmak için kolları da sıvadı. Fahrettin Yahşi, "Fenerbahçe ile Galatasaray gibi ezeli rakip ama ebedi dostuz"  diye espriyle cevap verirken konuyla ilgili şu bilgileri verdi: "Biz önümüzdeki 5 yıllık süreçte en fazla tartışılacak ve konuşulacak alanının BES olduğunu düşünüyoruz. Özellikle dünya ile kıyasladığımızda BES'in alması gereken çok yol olduğunu görüyoruz. Devlet katkısı da bireyleri bu sistemin içine katılmaya ikna edecek bir teşvik. Biz bu teşvikten önce de bir bireysel emeklilik şirketi kurmayı konuşuyorduk. Hatta 4 banka birlikte kuralım diye de konuştuk. Sonunda Kuveyt  Türk ile yüzde 50-50 ortak olarak kurma düşüncesine ulaştık. Tamamen katılım bankacılığı prensiplerine uygun olacak. Sigorta mantığında ölçek çok önemli. Tek tek bu ölçeğe ulaşmaktansa aynı hedefe birlikte daha hızlı ulaşabilirsiniz. Hızlı bir şekilde çalışmalara başladık . En hızlı kurulan BES şirketi olacağız. BES tarafında yapılacak yatırımın mutlaka her iki tarafa da katkısı olacak. Çapraz satışlar yapacaksınız. Onların finansal ihtiyaçlarını göreceksiniz. Bu bir sinerji oluşturacak. Finansal holdingin mantığı da budur. Bir bankanın bireysel emeklilik şirketi olması büyük avantaj. Bir katılım bankasının kendi ilkelerine göre yapılandırılmış tüm finansal ürünleri sunması gerektiğine inanıyorum. Finansal hizmetlere olan ihtiyaç artacaktır. Sadece bir banka olarak yola devam etmek yeterli görünmüyor. Finansal kuruluşlar olarak çeşitlenmeye ihtiyaç var."