AB'nin halleri, Duyun-u Umumiye benziyor
Prof. Dr. Nurettin BİLİCİ / Çankaya Üniversitesi, Hukuk Fakültesi
Yeni bin yılla AB ekonomileri ABD ekonomisine paralel olarak irtifa kaybetmeye başlamıştır. Aşağıdaki tabloda bu irtifa kaybı (2000'den 2010'a dünya toplam ihracatı içinde ABD ve AB paylarının azalışı) görülmektedir.
AB'nin dünya ticaretindeki payında azalma
2000 2010
Kuzey Amerika 18,9 12,9
AB 27 40 33,8
Asya 24,4 33,3
Toplam 84,3 80
Kaynak: DTÖ, "İnternational Trade Statistics-2011" (Aktaran Dünya Gazetesi, 30 Kasım 2011)
Tablodaki veriler ABD ve AB'nin kaybettiği 12.2 puanın yaklaşık 9 puanının Asya'ya (özellikle Çin'e) kaydığını göstermektedir.
İhracat gelirlerinin azalmasının da etkisiyle AB, yüksek kamu borçları ve bütçe açıklarını disipline sokamamış ve kamu maliyesi krizinin içine düşmüştür. Bu arada ta 1992 yılında kabul edilen ve Maastricht Kriterleri olarak bilinen %3'lük bütçe açığı ve %60'lık kamu borcu sınırlamalarına uymayan ülkeler için öngörülen yaptırım uygulamaları işletilememiştir .
2009 krizi kamu maliyesi dengelerinin çok daha kötüleşmesine yol açınca, 9 Aralık 2011 Avrupa Zirvesi'nde Almanya ve Fransa'nın öncülüğünde kemerlerin sıkılmasına ve kemer kontrolü yetkisinin Brüksel'e devredilmesine yönelik bazı ilke kararları alınmıştır. Bu ilke kararları öncelikle ortak para içinde yer alan ülkeleri ilgilendirmektedir ve önümüzdeki Mart ayı içinde anlaşmaya dönüşmesi hedeflenmiştir. Özetle aşağıdaki hususların anlaşma kapsamına girmesi amaçlanmaktadır:
- Denk bütçe veya fazla veren bütçe uygulaması başlatılacaktır. Bütçe açığının oranı GSYH'nin %0,5'inden daha fazla olamayacaktır. Bu ilkenin üye ülkelerin anayasalarına veya eşdeğer güçteki bir hukuki metnine dahil edilmesi gerekir. Komisyon ve Adalet Divanı bu ilkenin iç norm haline gelme sürecini takip edecektir.
-Bütçe açıkları ve kamu borçları yüksek olan ülkeler, Komisyon'la birlikte belirlenecek bir plan çerçevesinde %3 ve %60 sınırları aşılmadan, belirlenecek süre içinde denk bütçe hedefine ulaşacaklardır. Bu kurala uyulmaması durumunda, (ortak paraya dâhil ülkelerin nitelikli çoğunluğu başka türlü karar vermezse) Komisyon ceza uygulamasını başlatacaktır.
- Sıkıntıda olan ülkelere Avrupa İstikrarı Sağlamaya Yardım Fonu'ndan kredi verilecektir. Bu Fonda bulunan 500 milyar avronun yeterli olup olmadığı Mart 2012'de değerlendirilecektir. Gerekirse bu miktar artırılacaktır.
- Üye ülkeler bütçeleri Brüksel'in (Komisyon'un) onayını almadan uygulamaya konulamayacaktır.
- Yunanistan'a sağlanan kolaylık (2011 yılı içinde Yunanistan'ın kamu borçlarının 100 milyar eurosunun silinmesi - affedilmesi- kastedilmektedir) istisnaidir, kesinlikle başka ülkeye uygulanmayacaktır.
Son başlıkta yer alan uyarı özellikle, durumu Yunanistan'dan farklı olmayan ve "bizim başımız kel mi" diye bekleyen Macaristan, Portekiz gibi ülkelere yöneliktir.
Özünü vermeye çalıştığımız 9 Aralık hedefleri, üye ülkelerden kamu maliyesi politikalarını Brüksel'e (dolayısıyla Almanya ve Fransa'ya) devretmelerini istemektedir. Karşılığında da, vereceği borçlarla iflas etmesini önleyeceği taahhüdünde bulunmaktadır. Yani "sen hazineni (gelirini, giderini) idare etmesini bilmiyorsun, bunu senin yerine ben yapacağım, yoksa sonun kötü olur" durumu söz konusudur. Bu anlayış, bir ölçüde Batılı alacaklı ülkelerin Osmanlıya uyguladıkları "Duyun-u Umumiye İdaresi"ne de benzetilebilir.
Ortak para içindeki ülkeler kara kara düşünmektedirler bu günlerde. Mart ayına da bir şey kalmamıştır: "Verelim mi, vermeyelim mi?". Bilindiği gibi İngiltere, maliye politikası yetkilerinin Brüksel'e devredilmesi anlayışına ta baştan karşı çıkmış, mevcut mevzuatta değişiklik yapılmasını veto etmiş, dolayısıyla yeni sürecin de dışında kalmıştır. Diğerlerinin işlerinin de hiç kolay olmadığı açık: Anayasa'na elini kolunu bağlayacak hüküm koy, kendi ülkenin şartlarına göre hazırladığın bütçeyi Brüksel'in onayına sun… Zor işler…
Almanya ve Fransa'nın belirledikleri hedefe ulaşıp ulaşamayacakları önümüzdeki haftalarda görülecektir. Ancak görünen bir gerçek var. O da şudur: AB'nin ilerleme süreci bitmiştir. Duraklama dönemi başlamaktadır. Bu dönem önümüzdeki 10 yıllık süreyi de kapsayacak gibi görünmektedir. AB'nin üye ülkeleri Brükselli veya Brüksel'siz her halükarda uçkurları sıkmak zorunda kalacaklardır.
******************
(1) Konuyla ilgili ayrıntılar için Yazarın Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri (Temel Bilgiler, İktisadi-Mali Konular), Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, Ankara, Ekim 2010 kitabına bakılabilir.