Alışveriş merkezlerine meydan okuyan sokak esnafları

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ufuk GERGERLİOĞLU

Bugüne kadar yüzlerce farklı noktada binlerce esnafımızı yerinde gözlemleme imkanım oldu. Gezdiğim esnaflarımızdan belki de yüzde 90'ına yakın bölümü çevrelerinde açılan alışveriş merkezlerini büyük bir tehdit olarak değerlendirdi. AVM'lerin sundukları imkanları kendilerinin sunamadıklarından dert yanan binlerce esnaf böyle giderse dükkanlarına kepenk vuracaklarını da ifade etti.

Esnaflarımızın elbette haklı yanları var. Tüm Türkiye'de şehir merkezlerine yakın bölgelerde konumlanan ve son senelerde sayıları hızla artan alışveriş merkezleri, tüketicileri sundukları imkanlarla büyülemeyi başarıyorlar. Esnaflarımıza "neden insanlar AVM'leri tercih ediyorlar" diye sorduğumda neredeyse çoğundan hep aynı cevabı alıyorum. Bu işletmelerimizin ortak itirafı; "tüketiciler istedikleri her şeyi orada bulabiliyorlar. Aynı zamanda geziyorlar, dolaşıyorlar, eğleniyorlar. Biz bunları sağlayamıyoruz" oluyor.

Alışveriş merkezlerinin şehrin göbeğinde olmaması noktasında esnaflarımızı sonuna kadar destekliyorum. Hatta esnaf odalarının bir kamuoyu oluşturarak yetkililere seslerini güçlü bir biçimde duyurmaları konusunda da her türlü yardımı sağlamaya hazırım. Fakat teslimiyetçi zihniyete asla katılmadığımı söylemek isterim. 'Teslimiyetçi zihniyet' ile anlatmaya çalıştığım şey "bundan sonra hiçbir şey yapamayız", "bizi kimse kurtaramaz", "biz zaten battık" gibi düşünen kafa yapısıdır. Bu kafa yapısıyla alışveriş merkezleri ile ne bir mücadele yapabilirsiniz ne de sağlıklı bir kamuoyu oluşturabilirsiniz.

Bunun yanında ara sokaktaki bir esnafın bile iyi, kaliteli, istikrarlı bir duruş sergilediğinde ayakta durabileceğinin altını sürekli çizmişimdir. İşte buna güzel bir örnek Kadıköy Erenköy'deki Telli Kavak Sokağı esnafıdır. Bu bölgeyi ziyaret ettiğimde buradaki dükkanlarımıza ana cadde istikametinde uğramayı tercih ettim. Ana caddede sorun varsa ara sokaklara girmenin hiçbir anlam ifade etmediğini her zaman düşünürdüm. Ama bu sefer öyle yapmadım. Yaklaşık 10'a yakın dükkanın bulunduğu Telli Kavak esnafını ziyaret etme kararı aldım. Aldığım sonuç çok şaşırtıcıydı. Bu sokaktaki birçok dükkana çekinerek girdim ama rahatlamış bir şekilde çıktım. Nasıl oluyor da ana cadde müşterisizlikten yakınırken buradaki esnafın yüzü gülüyordu. Bu soruyu kendilerine sordum. Sokak esnafımızın verdiği cevaplar çok tatminkardı. Gelin onlardan bazıları ile paylaştığımız o güzel anları beraber değerlendirelim.

Bu sokaktaki ilk ziyaret noktam Akar Et San. Tic. Ltd. Şti. oldu. Mesleği kasaplık olan Muhammet Özdemir'e işlerinin ve keyiflerinin nasıl olduğunu sordum. Muhammet Bey, esnaf edasıyla cevaben, "Allah'a şükür iyi" diye yanıt verdi. Güleryüzü ve olumlu yaklaşımı da cabasıydı. Özdemir'e "Nasıl oluyor da bu kriz ortamında hareketsiz sokakta ayakta durabiliyorsunuz" diye sorduğumda bana; "Ben bu sokakta çok uzun zamandır müşterilere hizmet veriyorum. Onlarla ilişkilerim çok iyi. Kaliteli ürünü uygun fiyata sunuyorum. Müşteriler ile aramızda gerçek bir sadakat oluşturduğuma inanıyorum. Böyle olunca da müşterilerim alışveriş merkezi veya büyük marketlerden alışveriş edeceğine gelip etini benden alıyor" yanıtını verdi. 

Bu açıklamada her zaman ele almaya çalıştığım müşteri sadakatinin etkisini açık ve net bir şekilde görmekteyiz. Bu sadakat öyle bir şeydir ki insanı mıknatıs gibi kendisine çeker. Büyük işletmeler böyle bir müşteri ilişkisini kurabilmek için milyon dolarlarını harcamaktan çekinmiyorlar. Devler bile böyle bir zaman da "iyi esnaf" rolüne soyunmak istiyor. Ayrıca bu tip sokaklarda dükkan kiraları bir hayli düşük seviyelerde seyrediyor. İnsanlar iş yapayım diye ana caddeleri tercih ediyorlar, fakat küçük bir krizde dükkan parasını bile ödeyemez duruma düşüyorlar. Tabii ki bunun yanında kalite ve uygun fiyat konumlaması hayati önem taşıyor. Siz eğer bu noktada çok zikzak çiziyorsanız işiniz zor demektir. Hele ki farklı bir bölgede veya farklı bir sektörde yeni bir dükkan açacaksanız durumunuz daha da zor demektir. 

Bu sokak da uğradığımız bir esnafımız da Kuaför Neşe. Bu küçük işletmemiz neredeyse yedi senedir aynı sokakta aynı yerinde müşterilerine hizmet vermeye çalışıyor. Ziyaret için girdiğimizde belki müşterisi yoktu. Fakat onun da kasaplık yapan esnafımız gibi keyfi yerindeydi. Neşe Hanım'a "İşleriniz nasıl, siz de kriz var mı? diye sorduğumda aldığım cevap beni çok memnun etti. Kendisi bana "İşlerimizde biraz düşme oldu. Bu düşüşü doğal karşılıyorum. Temennim daha fazla düşmemesi. Elimden geldiği kadar pozitif düşünmeye gayret ediyorum. Bunun da hem bana, hem müşteriye faydası oluyor. Bu sokakta eski olmamız elbette ki tercih sebebi. Müşteri ile olumlu iletişim ve memnuniyet ana felsefem. Kriz ortamından az etkileniyorsam bu noktada gösterdiğim çabanın etkisi çok büyük" açıklamasında bulundu. 

Diğer bir ziyaret noktamız ise Elif Hediyelik Eşya işletmesi oldu. Dükkana girdiğimde iki şey beni çok etkiledi. Birincisi sıcak bir karşılama ikincisi ise içeride müşteri bolluğuydu. Dükkan işletmecisi Servet Uzun sundukları uygun fiyat, kalite ve çeşit imkanlarının müşteriyi etkilediğini ifade etti.

Bu noktada şu hususun altını çizmenin faydalı olacağını tahmin ediyorum. Eğer bir işletme olarak genel giderleriniz ve maliyetleriniz yüksekse fiyatları belli bir noktaya kadar indirebilirsiniz. Ama bulunduğunuz mekanda düşük kira, az işçilik gibi avantajlarınız varsa ayakta durabilme şansınızda o denli artar. Dolayısıyla işletmenizin ömrü uzun soluklu olur ve krizi çok fazla hissetmeyebilirsiniz. Tabii ki bu durum "kalite ve fiyat dengesinde" istikrarlı bir duruş ortaya koyuyorsanız geçerlidir. Aynı zamanda biraz da yol almışsanız yani işletme olarak aynı yerde hatırı sayılır bir süredir duruyor iseniz kriz veya durgunluk ortamlarından fazlaca etkilenmezsiniz.

Bu sokakta son söylediklerimle bağlantılı bir olaya tanık oldum. Bir kuruyemişçiye girdim. İşleri ve krizi sordum. Yandık, ölüyoruz, bittim gibi cevaplar aldım. Kendisine "Bari sen yapma, bu kadar esnaf ağlamıyor da sen niye şimdi ağlıyorsun" diye sorduğumda beni şok eden bir açıklamayla karşı karşıya kaldım. Kuruyemişçi esnafımızın verdiği cevabı aynen aktarıyorum; "Tepedeki yetkililer kriz var diyor, kriz gelecek diyor. Ben niye ağlamayayım."

Bu cevaba verilecek en güzel yanıt; "Sen ağlama, dayanamam" olmalı, fakat ben öyle yapmadım. Peki ne yaptım. Oradan çıktım başka bir esnafımızın yanına uğradım. Bu esnafımız dükkanını yeni açmış işini oturtmaya çalışıyor. Müşteri olmamasını da yeni olmasına bağlıyor. Kendisine "Buradaki esnaflar bu kriz ortamına rağmen havanın kötü olmadığını söylüyor. Fakat karşınızdaki kuruyemişçi esnafımız dert yanıyor. Ne dersiniz bu işte bir terslik olabilir mi?" diye sordum. O da bana; "Bildiğim kadarıyla o esnafımız kısa bir süre önce başka bir iş yapıyormuş. Kuruyemiş dükkanını daha yeni açtı" şeklinde karşılık verdi.

Şimdi anlaşıldı. Maalesef ki yeni açılan esnaflarımızın başlangıçta çok büyük beklentileri oluyor. Hemen müşteriler gelsin istiyorlar. Ben bu tipte küçük işletmelerimize bir süreliğine sabır tavsiye ediyorum. "Sabırla koruk helva oluyorsa, yine sabırla size sadakatle bağlanacak, müşteriler de mutlaka bir süre sonra ortaya çıkmaya başlar".