Arınç: Üç çocuğa vergi yok

Hükümet Sözcüsü Arınç, mevcut durumda 4 çocuğu olanlara 'sıfır vergi' uygulamasının 'üç çocuk' olarak değiştirileceğini açıkladı. Buna göre 3 çocuklu aileler 40-50 liraya yaklaşan bir gelir elde edecek

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu'nun ardından açıklama yaptı.

Arınç, Kurul'da iş hayatı, kalkınma, asgari ücret ile ilgili konuların görüşüldüğünü ifade etti.

Arınç, 3 çocuk sahibi ailelerden vergi alınmayacağını ve bu doğrultuda kanun çıkarılacağını belirtti.

Arınç, ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu ardından yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:

Geçen hafta yaşadığımız ve büyük bir eleştiriyle karşılanan bir durumdu. Adli kolluk ile ilgili yönetmelik, değiştirilmiş ve yayınlanmıştı. Bununla ilgili barolar dava açtılar ve yönetmeliğin iptalini istediler. 

HSYK, karardan önce bir tavır koydu

Danıştay, bu konuyu inceleyecek ve karar verecek. Ancak beklenmedik bir durum oldu. HSYK, karardan önce bir tavır koydu ve açıklama yaptı. Adalet Bakanımız o gün sabah saatlerinde devir teslim yapmış ve MGK'ya katılmıştı. 

12 Eylül 2010 referandumu ile yeniden hayat bulan HSYK, böyle bir karar alamaz. Bunu da açıklayamaz. Anayasa normu var, hukuk var. Bunu bazıları korsan bildiri olarak nitelendirdi, bazıları da doğrudan yargıya müdahale olarak anlaşılması gerektiğini ifade ettiler. 

Adli Kolluk Yönetmeliği, görülmekte olan bir davadır. Anayasa'nın 138. maddesine göre görülmekte olan bir davayla ilgili hiçbir kurum açıklama yapamaz. Yargı belirtemez. Beş kişilik HSYK'dan üzüntü duyan insanlar vardı. 

Biz bunu 22 kişilik üye grubuna çıkardır. Demokratikleşme açısından önemli, meslek açısından önemli, yargıç ve hakimlerin bağımsızlığı bakımında önemli olarak görmüştür. 

Bundan kurtulduğumuzu zannediyorduk

Beş kişilik HSYK, zamanında militan yargıçları desteklediği, antidemokratik hangi uygulamaları yaptığının çetelesini tutmuştuk. Bundan kurtulduğumuzu zannediyorduk, bu bildiri yayınlanıncaya kadar. 

Adalet Bakanı, henüz göreve başlamıştı. Usule göre HSYK'nın kendisini ziyaret etmesi gerekiyordu. HSYK, toplanacak ise Adalet Bakanı'na haber vermesi gerekiyor. 

Madem ki toplandınız, ne karar alırsanız alın, kararın açıklanması kurulun başkanına düşer. Durumdan vazife çıkaran Danıştay üyeleri ise yürütmeyi durdurma ve iptal noktasına gelecek. 

İki şekilde karar vereceklerdi

İki şekilde karar vereceklerdi, talebi reddeceklerdi ya da kabul edeceklerdi. HSYK'nın yönlendirme yapmasına direnmeleri beklenirdi. Danıştay'ın ilgili dairesini tenzih etmek isterim ama, korsan bir şekilde toplantının yapılması, Adalet Bakanı'nın yapacağı işlerin by-pass edilmesi ve dairenin bir karar teslim etmesi, eski günlerin özlemini çekenlere "oh" dedirtmiş olabilir. 

Elbette bizlerin ve gerçek hukukçuların endişe duyması üzücüdür. HSYK'nın kendi kanununu görmezden gelmesi söz konusudur. Eskiden egemenlik, kayıtsız şartsız milletin iken, askeri darbelerle bu egemenlik millet dışındaki kurumlara geçmiştir. 

Biz yürütmeyiz, bizim tüm eylemlerimiz yargısal denetime tabii. Biz hepten yargı denetimi altındayız. Yasama da denetim altında. Cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi'nin denetimi söz konusu. 

Yasamanın gücü bile yargısal denetimle sınırlı. Peki yargıya geldiğimizde onu denetleyecek hangi güç var? Görevini kötüye kullanılan bir HSYK üyesi hakkında ne yapabilirsiniz? Hiçbir şey yapılamaz. 

HSYK, mahkemelere talimat vermek ve kendi görevini çiğneyerek hata yapmıştır. Hükümetimizin, yasal çalışmalarla gerekeni yapacağına kimsenin kuşkusu olmasın. 
Bir kanun, anayasa değişikliği gerekli olacaksa, bunun merkezi TBMM'dir.

Şu anda Adalet Bakanlığımız, mahkeme kapısında bildiri dağıtan savcının ne yaptığını, gizli dosyaları dışarı servis etmeye çalışanların, kaos tehlikesine karşı, görevini kötüye kullananlarla ilgili yargısal ve yasal ne yapılacaksa, bunları yerine getirecektir.

Efkan Ala'nın söylediklerini yorumlamam doğru olmaz

Efkan Ala'nın söylediklerini yorumlamam doğru olmaz. Türkiye'de son olayları kışkırtanların, hükümete tuzak kurdukları ve maddi kayıpların yaşandığını söyleyebilirim. 

100 milyar doların üzerindeki zarardan bahsediyoruz. Bu konuyu Maliye Bakanımız, Ali Babacan ve ilgili bakanlar açıklayacaklar. Bu konuda özellikle mali alanlarda çalışan ve ekonomiyi yönlendiren ve kendilerine büyük görev düşen arkadaşlarımızın konuşmasını takip edeceğiz.

Haksız biçimde görevden alındığını iddia eden varsa dava açar

Bazı rutin görev değişiklikleri bugüne geldiyse, siz bu noktadan yola çıkarak birilerini hedef gösterirseniz bu doğru değildir. 26 bakanlığımız var ve 20'sinin müsteşarlığı var. 

Göreve yeni başlayan bakanlar, kendi bürokratları ile çalışmak isteyebilirler. Haksız biçimde görevden alındığını iddia eden varsa, giderler dava açarlar ve görevleri iade edilir. 

Ancak görev değişikliğinden sonra, mahkemeye gidip dava açmak ve geri dönme arzusu göstermesi hoş karşılanmıyor. Ama herkes buraya gidebilir. 

Rotasyon varsa veya idari gereklilik varsa ya da bazı iddialarla hakkında inceleme yapılıyorsa, bazı eylemlere maruz kalmışlarsa, bu da o sebeptendir demek doğru değil. Kim nerde görev yapıyor, bu bizim işimiz değil. 

Bir yerde idari bürokrasi, bir yerde kamu bürokrasisi var. Haksızlık varsa ellerindeki imkanları sonuna kadar kullanabilirler.

Yabancı basının ilgisinden şikayet etmeyiz. Yabancı basın bu gerçekleri nasıl manipule ediyor ondan şikayet ederiz. Basınla ilgili konularda, onların faaliyetlerine engel olma düşüncemiz yok. İngiliz gazeteleri ne yazdı, ne çizdi, duymadım. Basın görevini en iyi şekilde yapmalıdır. Gerçekleri objektif olarak yaymalıdır. Gezi'den sonra Reuters ve CNN Int. ile görüşmelerimiz oldu. Yabancı basının ilgisinin fazla olması zaafiyet değildir. Önemli olan çarpıtma olmamalıdır.