Atık yağdan yılda 410 milyon katkı sağlanır
Ankara Sohbetleri'ne bu hafta Geri Kazanım Sanayicileri Derneği (GEKSANDER) Başkanı İbrahim Engin konuk oldu.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Atık yönetimi konusunda gerek düzensiz depolama alanlarının rehabilite edilmesi, gerekse de yenilerinin kurulması için yüksek yatırım maliyetlerinin karşılanmasına yönelik bir kaynak planlaması yapılması gerektiğine dikkat çeken Engin "AB çevre direktiflerine uyum amacıyla Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yatırım miktarı, bakanlıkça yaptırılan çalışmada 60 milyar euro olarak hesaplandı" dedi.
Finansman ihtiyacının karşılanmasında Avrupa Birliği fonlarından yararlanılmasını sağlayacak stratejiler geliştirilmesini isteyen Engin, Türkiye'de yılda yaklaşık 250 bin ton atık yağın oluştuğunu belirterek "Oluşan atık yağın 20 bin 576 tonu PETDER tarafından, 24 bin 424 tonu ise geri kazanım tesisleri tarafından kayıt altına alınıyor. 205 bin tonu kayıt dışı kalıyor" bilgisini verdi.
Gülsün SALLIOĞLU GÜL
ANKARA - Geri Kazanım Sanayicileri Derneği (GEKSANDER) Başkanı İbrahim Engin, atık yönetimi konusunda gerek düzensiz depolama alanlarının rehabilite edilmesi, gerekse de yenilerinin kurulması için yüksek yatırım maliyetlerinin karşılanmasına yönelik bir kaynak planlaması yapılması gerektiğine dikkat çekerek "AB çevre direktiflerine uyum amacıyla Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yatırım miktarı, Bakanlıkça yaptırılan çalışmada 60 milyar Avro olarak hesaplandı" dedi. Bu noktada finansman ihtiyacının karşılanmasında, ulusal ve uluslararası finans kaynaklarından etkin bir şekilde yararlanılmasının büyük önem taşıdığını ifade eden Engin, "Finansman ihtiyacının karşılanmasında AB fonlarından yararlanılmasını sağlayacak stratejiler oluşturulmalı" dedi. Buna ek olarak, Türkiye'de yılda yaklaşık 250 bin ton atık yağın oluştuğunu dile getiren Engin, "Oluşan atık yağın 20 bin 576 tonu Petrol Sanayi Derneği (PETDER) tarafından, 24 bin 424 tonu ise geri kazanım tesisleri tarafından kayıt altına alınıyor. Türkiye'de 2011 yılında toplamda 45 bin ton atık yağ kayıt altına alınabilmiş. 205 bin tonu ise kayıt dışı kalmıştır" diyerek bunun Türkiye için çok büyük bir kayıp olduğunun altını çizdi. Türkiye'deki atık yağın hepsinin geri kazanılabilmesi halinde ekonomiye ortalama 410 Milyon lira katkı sağlanacağını belirten Engin, yaklaşık olarak 150 bin ton ithal baz yağı açığının da kapatılmış olacağını söyledi.
Ankara Sohbetleri'ne konuk olan GEKSANDER Başkanı İbrahim Engin, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve arkadaşımız Gülsün Sallıoğlu Gül'ün sorularını cevaplandırdı.
-Türkiye'de evsel atıklar ne ölçüde geri kazandırılabiliyor?
Türkiye'de her yıl ortalama 26 milyon ton evsel atık üretiliyor. Bu miktarı dikkate aldığımızda; kişi başı günde ortalama1 kg evsel atık oluşturulduğu görülüyor. Kişi başı atık üretimine baktığımızda, bunun gelişmiş illerde daha fazla, az gelişmiş illerde ise daha az olduğunu görüyoruz. Atık miktarının gerek nüfus artışı gerekse de ekonomik refahın artmasıyla birlikte 20 yıl içinde 2 katına çıkması öngörülüyor. Bu demek ki, 2030 yıllarında toplam evsel atık üretimi 50 milyon tonu aşacak. 1 ton evsel çöpün 1 metreküp yer kapladığını ve yılda 26 milyon ton çöpün ortaya çıktığını düşündüğümüzde; her yıl 1 m derinliğinde 4 bin adet futbol sahası kadar çöp üretiyoruz. TÜİK verilerine göre; 2008 yılında Türkiye'de atık toplama ve taşıma hizmeti verilen belediyelerden toplanan 24,36 milyon ton atığın; yüzde 41,3'ü belediye çöplüğünde, yüzde 9,3'ü büyükşehir belediyesi çöplüğünde, yüzde 1,4'ü başka belediye çöplüğünde, yüzde 1'i açıkta yakılarak, yüzde 0,4'ü gömülerek, yüzde 0,2'si dereye ve göle dökülerek bertaraf edilmiş. Yüzde 44,9'u düzenli depolama sahalarına, yüzde 1,1'i ise komposit tesislerine götürülmüş.
- Atık yönetimi ile ilgili sorunlar olduğu anlaşılıyor. Bu konuda neler yapılmalı?
Atık yönetimine ilişkin sorunların çözümü için öncelikle kurumsal kapasitenin geliştirilmesi gerekiyor. Bakanlığın etkin bir izleme, denetim ve raporlama altyapısının geliştirilmesi, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun artırılması, araştırma, eğitim ve yönlendirme faaliyetlerine ağırlık verilmesini sağlayacak şekilde güçlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca, bakanlığın taşra teşkilatlarının da yönetsel ve teknik kapasiteleri güçlendirilerek, etkin bir izleme ve caydırma işlevi görmeleri sağlanmalı. Atık yönetiminin temel uygulayıcı birimleri olan yerel yönetimlerin de bu alandaki sorumlulukları ile orantılı bir kapasiteye ulaşmaları sağlanmalı. Bakanlık yerel yönetimlerde, yerel yönetimin türü ve büyüklüğünü göz önünde bulundurmak suretiyle model atık yönetim birimlerinin oluşturulmasını sağlamalı ve bunların yapılandırılmalarında ve işleyişlerinde uyulacak standartları belirlemeli. Çevre ve halk sağlığı ve tüm insanlığın ortak geleceği için büyük önem taşıyan bu alandaki faaliyetlerin ilgisiz ve yetkisiz birimler tarafından yürütülmesine izin verilmemeli.
" Atık yönetim planları bir an önce hazırlanarak yürürlüğe konulmalı"
- Mevzuat noktasında neler yapılmalı?
Atık yönetimine ilişkin mevzuatın, özellikle uygulama kapasitesinin
güçlendirilmesini sağlayacak bir yaklaşımla geliştirilmesine devam edilmeli.
Ulusal mevzuatımızın ve uluslararası taahhütlerimizin de bir gereği olan ve
etkin bir atık yönetiminin temel çerçevesini oluşturacak çeşitli düzeylerdeki atık yönetim planlarının geciktirilmeksizin hazırlanması ve yürürlüğe konulması sağlanmalı. Keza uygulama kapasitesinin güçlendirilmesinde önemli rol oynayacak rehberlerin de, iyi uygulama örneklerini ve uluslararası kıyaslamaları içerecek şekilde geliştirilmesine öncelik verilmeli.
-Mevcut mevzuatlarda aksayan noktalar nelerdir?
Atık yönetimi konusunda çeşitli düzeylerde yetki ve sorumluluk sahibi olan
kurum ve kuruluşlar arasındaki bilgi akışını sürekli ve işlevsel
kılacak önlemler alınmalı. Bu konuda Bakanlık gerekli mekanizmaları oluşturmalı, işbirliği ve koordinasyonun kurumsallaşmasını sağlayacak önlemleri almalı. Güçlü bir koordinasyon ve işbirliği için, yetki ve sorumlulukların mümkün olduğunca daha az sayıda kurum ve kuruluş arasında paylaştırılması ve eski düzenlemelerden kaynaklanan yetki örtüşmeleri ve aşırı yetki dağınıklığının giderilmesi gerekiyor. İlgili mevzuatın taranarak mükerrerliklerin ve gereksiz yetki dağınıklığının giderilmesi amacıyla
sadeleştirilmesi, kurumların daha etkin çalışmasını ve ulusal kaynakların daha
rasyonel kullanımını mümkün kılacak. Denetim ve izleme faaliyetleri yaygınlaştırılmalı ve etkinliği artırılmalı. Bu amaçla Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarının çok sınırlı olan denetim kapasiteleri süratle güçlendirilmeli, denetimlerden sonuç alınabilmesi için müeyyidelendirme mekanizmasının etkin işletilmesinin önündeki engeller kaldırılmalı. Keza başta belediyeler olmak üzere, yetkili ve sorumlu kuruluşların denetimlerde daha etkin rol almaları sağlanmalı ve bunlar arasında denetim alanında da koordinasyon ve işbirliği sağlanmalı.
"Tehlikeli atık yönetimi bizzat sanayicilerin sorumluluğuna verilmeli"
"Tehlikeli atık yönetimi bizzat sanayicilerin sorumluluğuna verilmeli"
-Atık yönetiminde sanayiciye düşen görevler nelerdir?
Üretim süreçlerinde çevre dostu teknolojilere destek verilerek atık azaltımının
özendirilmesi ve çevre yatırımları teşvik edilerek, bu yatırımlara kaynak
ayırmayan sanayicilerin haksız rekabetlerinin önlenmesi gerekiyor. Geri kazanımın teşvik edilmesi ve atıkların kaynakta ayrı toplanması için uygulanan pilot proje sayısı artırılmalı ve uygulamanın en kısa sürede tüm kentlerde yaygınlaşması sağlanmalı. Bu amaçla gerekli teknik ve sosyokültürel altyapının oluşturulmasına Bakanlıkça destek verilmeli. Ambalaj atıklarının geri dönüşümünde kota uygulaması yerine depozito uygulamasının yaygınlaştırılmasının çok daha yüksek bir geri dönüşüm oranı sağlayacağını düşünüyorum. İnsan ve çevre sağlığı açısından yakın ve yaygın bir tehdit unsuru olan tehlikeli atıkların çok büyük bir bölümünün doğal ortamlara ya da belediye çöplüklerine doğrudan bırakılmalarının önüne geçmek için, üretici sorumluluğunun özel sektöre yüklediği yükümlülükler de devreye sokularak, acil önlemler geliştirilmeli. Tehlikeli atık yönetim sürecinin belediyelerin değil, bizzat sanayicilerin sorumluluğuna verilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Sanayicilerin örgütlü bir şekilde tehlikeli atık bertaraf tesisleri ve taşıma sistemleri oluşturmak amacıyla teşvik edilmelerinin, daha kısa sürede ve daha etkin bir çözüm olacağı kanısındayım.
-Bu alanda yapılması gereken yatırımların toplam tutarı nedir?
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor, mevcut düzensiz depolama alanlarının rehabilitasyonu için ulusal bir eylem planının hazırlanması ve öncelikler sıralaması yapılarak, en kısa zamanda harekete geçilmesi gerekiyor. Bu sorunun ertelenmesinin insan ve çevre sağlığı açısından karşılanması imkansız maliyetlere yol açacağı da dikkate alınarak, gerek mevcut vahşi depolama alanlarının rehabilitasyonu ve gerekse yenilerinin kurulması için gereken yüksek yatırım maliyetlerinin karşılanmasına yönelik bir kaynak planlaması yapılmalı. Avrupa Birliği çevre direktiflerine uyum amacıyla Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yatırım miktarı, Bakanlıkça yaptırılan çalışmada 60 milyar Avro olarak hesaplanmış; kamu ve özel sektörün bu yatırımlardaki tahmini payları da ortaya konulmuştur. Oldukça yüksek olan maliyetleri nedeniyle, bu yatırımların finansman ihtiyacının karşılanmasında, ulusal ve uluslararası finans kaynaklarından etkin bir şekilde yararlanılması büyük önem taşıyor. Finansman ihtiyacının karşılanmasında AB fonlarından da etkin bir şekilde yararlanılmasını sağlayacak stratejiler oluşturulmalı.
-Atık yönetim sisteminin etkinliğini artırmak için neler yapılmalı?
Kamu ve özel sektörün yükümlülüklerini belirli bir takvim dahilinde yerine getirebilmelerini sağlayacak bir eylem planı hazırlanmalı. Yasal düzenlemeler bazında Avrupa Birliği düzenlemeleri örnek alındığı gibi, uygulamaya dönük olarak da gelişmiş ülkelerin iyi uygulama örneklerinden yararlanılmalı. Çağdaş ülkelerce uygulanan halkı bilinçlendirme kampanyalarından, uygulamanın etkinliğini artırmaya yönelik olarak kullanılan araçlara kadar birçok alandaki deneyimlerden yararlanılmalı. Uluslar arası kıyaslama metodu, en iyi yönetim modelinin oluşturulmasında etkin bir araç olarak kullanılmalı.
Çağdaş ve etkin bir atık yönetim sisteminin geliştirilmesi, sadece kamu kurum
ve kuruluşlarının yada endüstriyel ve ticari kuruluşların çabaları ile gerçekleştirilemez. Bu alanda toplumun tüm kesimlerine önemli sorumluluklar
düşüyor. Bu nedenle başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere, meslek
örgütleri, eğitim kurumları, akademik kuruluşlar, medya vb. kurum ve
kuruluşların destek ve katkılarını maksimum düzeye çıkaracak katılımcı
politikalar geliştirilmeli.
-Toplama faaliyetlerinde nelere dikkat edilmeli?
Geri kazanılabilir malzemenin organik atıklarla karışması önlenerek,
atıkların geri dönüşebilirlik oranı ve toplanan malzemenin kalitesi artırılır.
Aynı zamanda, bertaraf edilecek atık miktarı ve hacmi azaltılarak depolama
sahalarının kullanım ömrü uzatılır. Halkın çevre bilincinin artmasında olumlu rol oynar, ekonomiye daha yüksek bir girdi sağlar ve taşıma maliyetlerini ve taşımadan kaynaklanan gürültü, hava kirliliği ve trafik gibi sorunları azaltabilir.
-Geri kazanım tesisi yatırımı için ortalama maliyet nedir?
-Geri kazanım tesisi yatırımı için ortalama maliyet nedir?
Tehlikeli atık yakma tesislerinin yapımı için gereken toplam yatırımın 2004
yılı fiyatlarıyla 853 milyon Avro, tehlikeli atık depolama alanları yapımı için ise 110 milyon Avro olarak hesaplanmıştır. Aktarma istasyonları yapımı için de yaklaşık 74 milyon Avro yatırım öngörülmüş olup, toplam 1 milyar Avro'dan fazla bir yatırım planı çıkarılmıştır. Katı atıkların yakılması için de, 16'sı İstanbul, Ankara ve İzmir'de olmak üzere kurulması tasarlanan 35 tesisin yatırım Atık Yönetimi Raporu maliyeti 2.8 milyar Avro olarak hesaplanmıştır.
-Atık yağ tesisi yatırımının maliyeti ne kadardır?
Atık yağların geri kazanımı 1930'lu yıllarda başlamış ve 2'inci Dünya Savaşı sırasında önemli bir artış göstererek günümüze kadar gelişerek devam etmiş. Bugün dünya çapında bu konuda faaliyet gösteren yaklaşık 400 geri kazanım tesisi bulunuyor. Bu tesislerin toplam kapasiteleri bin 800 kt / yıl, bireysel kapasiteleri ise ortalama 2 kt/yıl'dan az olup, çoğunluğu Hindistan, Çin ve Pakistan başta olmak üzere Doğu Asya'da bulunuyor. Atık madeni yağların geri kazanılması prosesleri dünyada farklı ülkelerde farklı teknolojilerle yapılıyor. Dolayısıyla farklı teknolojiler farklı maliyetleri getiriyor. Örneğin PETDER' in 2011 yılında yapmış olduğu fizibilite çalışmasına göre 80 bin ton/yıl kapasiteli atık yağ tesisi anahtar teslim fiyatı 40 milyon Avro iken, TUBİTAK MAM'ın 2012 de yaptığı 20 bin ton/yıl kapasiteli tesisin anahtar teslim fiyatı 17 milyon Avro olarak öngörülüyor.
- Atık yağ sektörünün başlıca sorunları ve çözüm önerileriniz nelerdir?
Atık Madeni Yağların Kontrolü Yönetmeliği'nde çelişen konuların aydınlatılması, farklı kurumların çıkarmış olduğu yönetmeliklerin birbirleriyle tutarlı olması gerekiyor. Devletin, geri kazanım tesislerinden talep ettiği modernleşme ve kapasite artırım çalışmaları için bu tesisleri maddi ve manevi olarak desteklemesi gerekiyor. Atık yağ toplama ve taşıma işleri sadece lisanslı bertaraf ve geri kazanım tesislerine ait araçlar tarafından yapılarak, sektörün hammadde sıkıntısı giderilmeli. Sadece madeni yağ atıklarının değil, bütün atıkların kaynağında ayrı toplanması için paydaşların elini taşın altına koyması ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyor.
"Piyasaya sürülen EEE 700 bin ton, ama bunun sadece 5 bin tonu toplanıyor"
- Türkiye'de ve dünyada elektronik atık potansiyeli nedir?
AB genelinde 2005 yılında piyasaya sürülen atık elektrik ve elektronik eşya (EEE) miktarı 8,7 milyon ton olup, bu miktarın 2020 yılında yaklaşık 12,3 milyon tona çıkması bekleniyor. AB genelinde kişi başına piyasaya sürülen EEE miktarı 20 Kg, toplanan miktar ise 6,5 Kg'dır. 2008 yılı verilerine 10,22 milyon ton EEE piyasaya sürülmüş. Bu miktarın yüzde 32'si yani 3,24 milyon tonu geri dönüşüm amacı ile toplanmış. AB genelinde en iyi toplama yüzdesine sahip ülkeler yüzde 72 ile Hollanda, yüzde 63 ile İsveç ve yüzde 56 ile Norveç'tir. Türkiye genelinde piyasaya sürülen EEE miktarı yaklaşık 700 bin tondur. Bakanlık verilerine göre, 2009 ve 2010 yıllarında lisanslı firmalar aracılığı ile toplanan atık miktarı ise ancak 5,338 tondur.
- Bu sorunun çözümü adına neler yapılmalı?
22 Mayıs 2012 tarihinde Atık Elektrik ve Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği'nin çıkmasıyla birlikte tartışılan birçok konu netliğe kavuştu. EEE atıklarının toplanması konusunda belediyelere büyük rol düşüyor. Nüfus yoğunluklarına göre, her belediyenin zaman içerisinde atık getirme merkezi oluşturması gerekiyor. Özellikle EEE marka sahiplerinin Bakanlık sistemine kayıt olmaları ve bildirimlerini göndermeleri sorumlulukların doğru şekilde paylaştırılması açısından büyük önem arz ediyor. Konuyla ilgili çalışan lisanslı firma sayısının artması gerekiyor. Bu artışın atıkların doğru şekilde değerlendirilmesi başta olmak üzere doğanın kirlenmemesi, enerji tasarrufu ve ekonomiye katkı gibi birçok yarar sağlayacağı düşüncesindeyim.
"Vergi indirimi özel sektörü yatırıma teşvikte önemli"
Özel sektörün bu alanda yatırım yapmaya özendirilmesinde, atık bertaraf ücretlerinin, ilgili sektörlerin katılımı ve temsilini sağlayan bir komisyonca belirlenmesi ve bu ücretlerin piyasa fiyatları düzeyinde belirlenmesi önem kazanmaktadır. Zira bu ücretlerin düşük belirlenmesi, özel girişimcilerin bu
alanda yatırım yapmaktan vazgeçmesine, yüksek fiyatlar da atık üreticilerinin sistem dışına kaçmasına yol açabilir. Özel sektörü yatırıma teşvik etmek ve atık bertaraf maliyetlerini düşürmek için gerek yatırım ve gerekse işletim süreçlerinde vergi indirimi gibi özendiricilerin devreye sokulması da büyük önem taşıyor. Bu yöndeki düzenlemelerin geciktirilmeksizin yürürlüğe konulması gerekir.
Türkiye'de ve dünyada atık yağ potansiyeli
Türkiye genelinde ilgili kurumların 2011 yılı sayısal verilerinin analiz edilmesi sonucunda; ülke içinde üretilen baz yağ miktarı 380 bin 114 ton, baz yağ ithalatı 1 milyon 46 bin 248 ton, ihraç edilen toplam baz yağ miktarı ise bin 48 tondur. Madeni yağ ithalatının 138 bin 245 ton, madeni yağ yurt içi satış miktarının ise 411 bin ton olduğunu düşünürsek ve madeni yağ yurt içi satış miktarını baz alırsak Türkiye'de yılda yaklaşık 250 bin ton atık yağın oluştuğunu söyleyebiliriz. Oluşan atık yağın 20 bin 576 tonu Petrol Sanayi Derneği (PETDER) tarafından, 24 bin 424 tonu ise Geri Kazanım Tesisleri tarafından kayıt altına alınıyor. Türkiye'de 2011 yılında toplamda 45 bin ton atık yağ kayıt altına alınabilmiş, 205 bin tonu ise kayıt dışı kalmıştır.
Kayıt dışı atık yağın, ülke ekonomisine zararı
Atık yağlar tehlikeli atık olarak tanımlanmalarına rağmen büyük miktarda hammadde geri kazanım potansiyeline sahiptirler. Atık yağdan baz yağ üretimi, ham petrole kıyasla yüzde 67 oranında daha az enerji gerektirir. 1.5 kg atık yağdan benzin, katran ve fueloil gibi ürünler dışında, 1 kg yüksek kalitede baz yağ elde edilebilir. 1kg baz yağ üretmek içinse 67 kg ham petrole ihtiyaç vardır. Bu rakamlar göz önüne alındığında kayıt altına alınamayan 205 bin ton atık yağ, Türkiye için büyük bir kayıptır. Başka bir ifade ile Türkiye'deki atık yağın hepsinin geri kazanılabilmesi halinde ekonomiye ortalama 410 Milyon lira katkı s ağlanacaktır. Ayrıca bunun yanı sıra yaklaşık olarak 150 bin ton ithal baz yağı açığının da kapatılmış olacak.
İbrahim Engin'in dikkat çektikleri
Ferit B.PARLAK
Rotterdam'da toplanan çöplerin, geri dönüşümle kenti ısıtmak için kullanıldığını görünce 'atık' merakım başlamıştı.
Küçük bir araştırmayla her yıl dünya genelinde 2.1 milyar tondan fazla atığın ortaya çıktığını, bu atıkta saklı olan enerjinin, dünyada bir yılda tüketilen elektriğin yüzde 10'unu karşılayabileceğini öğrendim.
Bu oran sektörün dünya ekonomilerine sağlayabileceği katkının büyüklüğünü gösteriyor ama daha somut rakamla atık pazarı 2010'da 7.08 milyar dolara çıkmış. Ve 2021 için yapılan projeksiyonda pazar büyüklüğünün 27 milyar doları aşacağı hesaplanmış.
Bu nedenlerle atık politikası önemli.
İbrahim Engin'in, "Atık yağın tamamı dönüştürülse ekonomiye yıllık 410 milyon lira katkı sağlanır", "Geri kazanım yatırımlarında finansman ihtiyacı için AB fonlarından yararlanılmalı", "Türkiye'de yıllık atık yağ oluşumu 250 bin tonu aşıyor; 2011'de bunun yalnızca 45 bin tonu kayıt altına alınabildi" şeklindeki tespit ve önerileri ise bu alanda Türkiye'nin yapabileceklerine ışık tutuyor.