Balyoz'da lider Doğan, hücrenin başındaki Örnek

İstanbul 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan 920 sayfalık mütalaada özetle, "Çetin Doğan, Türkiye Cumhuriyeti yürütme organını cebren ıskat veya vazife görmekten men etmek için oluşturulan yapılanmanın lideridir" denildi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 İSTANBUL (AA) - 29.03.2012 - "Balyoz Planı" davası kapsamında savcılıkça İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan mütalaada, "Çetin Doğan'ın, Türkiye Cumhuriyeti yürütme organını cebren ıskat veya vazife görmekten men etmek için oluşturulan yapılanmanın lideri olduğu, bu amaçla 'Balyoz Harekat Planı' isimli bir darbe planı hazırladığı, bu planda, planın icrası hariç diğer tüm plan, planlama ve koordinasyon çalışmalarının derhal yürürlüğe girmesi emrini verdiği anlaşılmıştır" denildi.


Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcıları Savaş Kırbaş ve Hasan Kaplan tarafından İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan 920 sayfalık mütalaada, "Balyoz Güvenlik Harekat Planı"nın ortaya çıkışı ve bu planın içeriğine ilişkin ayrıntılı anlatımlar yer aldı.


Sanıkların hukuki durumlarının tek tek anlatıldığı mütalaada, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan hakkında şu ifadelere yer verildi:
"Sanık Çetin Doğan, her ne kadar savunmalarında atılı suçlamaları reddetmekte ise de dosyadaki delillerin bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda sanığın Türkiye Cumhuriyeti Yürütme Organını Cebren Iskat veya Vazife Görmekten Men Etmek için oluşturulan yapılanmanın lideri olduğu, bu amaçla 'Balyoz Harekat Planı' isimli bir darbe planı hazırladığı, bu planda, planın icrası hariç diğer tüm plan, planlama ve koordinasyon çalışmalarının derhal yürürlüğe girmesi emrini verdiği anlaşılmıştır."


Doğan'ın bu emrine istinaden çalışmaların derhal başladığı, görevlendirmede yetkili kişilerin sanık tarafından verilen emirler doğrultusunda plandaki görevlileri belirledikleri ifade edilen mütalaada, yine sanığın emirleri doğrultusunda TSK'dan ilişiği kesileceklerin, hassas tesislerin ve buralarda görevlendirilecek personelin belirlendiği anlatıldı.


Mütalaada, "Balyoz Harekat Planı'nda yer alan emirlerine istinaden sanığın liderliğinde oluşan yapılanmanın kolları olarak faaliyet yürüten, Donanma Komutanlığı unsurlarının 'Suga Harekat Planı'nı, Harp Akademileri Komutanlığı ve diğer havacı unsurların 'ORAJ Harekat Planı'nı, Jandarma unsurlarının tedhiş planlarını hazırladıkları ve ayrıca personel görevlendirmesi yaparak planı destekledikleri, sanığın Balyoz Harekat Planı'nda verdiği emirler doğrultusunda plan için gereken tüm istihbari çalışmaların 5-7 Mart 2003 tarihinde gerçekleşen plan seminerine kadar hazırlandığı, yine sanığın Balyoz Harekat Planı'nda verdiği emir çerçevesinde Balyoz Harekat Planı'nın 'Olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo' ismi ile masaya yatırıldığı, tüm çalışmaların ve eylem planlarının isim zikretmeksizin neticeleri ile bu seminerde ele alındıkları ve müzakere edildikleri, seminer öncesinde sanığın da katılımı ile ast birliklerde gerçekleşen plan çalışmalarında da konunun daha dar boyutlarda değerlendirmesinin yapıldığı anlaşılmıştır" denildi.

Emekli Korgeneral Engin Alan

MHP'den milletvekili seçilen emekli Korgeneral Engin Alan'ın, Balyoz Güvenlik Harekat Planı çerçevesinde kendisine teklif edilen görevi kabul ettiği belirtilen mütalaada, general seviyesinde bütün üst düzey askeri personele ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı belgede Alan hakkında olumlu görüş bildirildiği kaydedildi.


Alan'ın görevlendirmeyle yetkili personel olarak tayin ve tespit edildiği aktarılan mütalaada, Alan'ın bu kapsamda özel operasyon ve sorgulama timlerinde, özel görevli toplama timlerinde, sıkıyönetim mahkemelerinde, darbe harekatı timlerinde, gözaltı timlerinde, hasar tespit timlerinde, kamu kurum ve kuruluşlarında, özel hastaneler ve ilaç depolarında, gümrükler, depolar, ambarlarda, alışveriş merkezleri ve gıda toptancılarında görevlendirilecek personel timlerinin teşkilinde çalıştığı ifade edildi.


Mütalaada, "Kolordu komutanı olarak çalıştığı birimden kategorili personel olarak tavsif edilen çok sayıda personelin Balyoz Güvenlik Harekat Planı kapsamında ilişiğinin kesilmesinin öngörüldüğü, aynı bağlamda hassas tesisler ile ilgili görevlendirmelerin yapıldığı, Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nın müzakere edildiği plan seminerine katıldığı, seminerde Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nda yer alan hususlarla paralel sunum yaptığı anlaşılmıştır" denildi.

Emekli Oramiral Özden Örnek

Emekli Oramiral Özden Örnek'in savunmasında, hakkındaki suçlamayı reddettiği hatırlatılan mütalaada, şöyle denildi:
"Sanığın, Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nın hayata geçirilmesi için gereken kaos ve kargaşa ortamını hazırlamak amacıyla 'Suga Kuvvetleri Komutanlığı' isimli yapılanmanın komutanı olarak 'Suga Harekat Planı' isimli bir plan hazırladığı, bu planın Balyoz Harekat Planı ile vazife ve söylem birlikteliğinin olduğu, Balyoz ve Suga Harekat Planları arasında hazırlanma sürecinde zaman uyumunun gözlemlendiği, sanığın mimarı olduğu planda Yunanistan ile gerginliğin tırmandırılarak iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmek istendiği ve bu sayede hükümetin baskı altına alınmasının planlandığı anlaşılmıştır."


Örnek'in başkanı olduğu çalışma grubunun amirallerin darbe planı konusundaki durum değerlendirmelerine ilişkin çalışmaları yaptığı, yine plan kapsamında 1. Ordu Komutanlığı'na hitaben yazıldığı anlaşılan "Bilgi Notu" isimli belge ile yapılan ve yapılmakta olan çalışmalarla ilgili bilgi verdiği anlatılan mütalaada, şu ifadeler yer aldı:
"Bu haliyle sanık liderliğinde örgütlenen 'Suga Kuvvetleri Komutanlığı' isimli yapılanmanın, Çetin Doğan liderliğinde oluşturulan 'Balyoz Sıkıyönetim Komutanlığı' isimli yapılanmanın önemli bir hücresi olarak faaliyet yürüttüğü, sanık liderliğinde oluşturulan yapılanmanın 2000-2014 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda kimlerin hangi rütbelerde amiral olacağı, kimlerin deniz kuvvetleri komutanı olacağına dair planlamalar yaptığı, Balyoz Harekat Planı'nın yeniden yapılandırma safhası için hazırlanan personel belirlemelerinde de sanığın referans olduğu veya tavassut gösterdiği kişilerin yer aldığı, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde 1. Ordu Komutanlığı'nda gerçekleşen plan seminerine ait ses kayıtları incelendiğinde, sanık tarafından hazırlanan planın neticelerinin üstü kapalı bir şekilde masaya yatırıldığı anlaşılmıştır."

Emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına

Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına'nın da "Balyoz Güvenlik Harekat Planı"nın hayata geçirilmesi için gereken kaos ve kargaşa ortamını hazırlamak amacıyla "Oraj Hava Harekat Planı" isimli bir plan hazırladığı belirtilen mütalaada, planda sıkıyönetim ilan edilmesini kolaylaştırmak amacıyla Yunanistan ile ilişkileri gerginleştirip bu sayede yürütme organının baskı altına alınmasının öngörüldüğü ifade edildi.


"Balyoz Harekat Planı"na bağlı olarak hazırlanan "Oraj Hava Harekat Planı"ndaki tüm tüm yetki ve sorumluluğun Fırtına'da olduğu belirtilen mütalaada, "Oraj Harekat Planı'nda yer alan bazı hususların benzerlerinin ya da aynılarının seminer katılımcıları tarafından dile getirildiği ve planın ismen olmamakla birlikte neticelerinin, 'Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo' içerisine gizlenerek masaya yatırıldığı" kaydedildi.


Mütalaada, "Sanık ve bu plan kapsamında kendisine bağlı olan Hava Kuvvetleri unsurlarının 1. Ordu Komutanlığı'na bağlı bir ast birlik gibi çalıştıkları, plan kapsamında personel görevlendirmesi yaparak 1. Ordu Komutanlığı komutasında organize edilen plana destek verdiği, yine Balyoz Güvenlik Harekat Planı çerçevesinde kendilerine görev teklif edilen ve bu görevi kabul eden, görevlendirmede yetkili personel olarak tayin edilen Harp Akademileri kadrosunda görevli 25 kişinin, özel operasyon ve sorgulama timlerinde, özel görevli toplama timlerinde görevlendirilecek personel timlerinin teşkilinde çalıştıkları, hassas tesisler listesi ve buralarda görevlendirilecek personelin belirlenmesi ve Silahlı Kuvvetler'den ilişiği kesilmesi planlanan personelin belirlenmesi işlemlerinde görev aldıkları ve bu sebeple sanığın da tüm bu çalışmalarda katkısının bulunduğu anlaşılmıştır" denildi.
 

Hükümeti uzaklaştırmak


"Balyoz Planı" davası kapsamında savcılıkça İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan mütalaada, "Balyoz Güvenlik Harekat Planı adı altında, demokratik yollardan iş başına gelmiş hükümeti antidemokratik yollarla yönetimden uzaklaştırma amacıyla çok kapsamlı ve ayrıntılı bir plan hazırlandığı, bu planda hükümet ile işbirliği içerisinde olduğu vurgusu yapılan ve irticai olarak nitelenen grupların da tek ferdi kalmayacak şekilde ortadan kaldırılmasının hedeflendiği anlaşılmıştır" denildi.


Mütalaanın, "Sonuç, Değerlendirme ve Talep" başlıklı bölümünde, Balyoz Güvenlik Harekat Planı ve planın ekleri, bu plan kapsamında hazırlandığı anlaşılan belgeler, Balyoz Harekat Planı'nın denenip müzakere edildiği plan seminerine ait ses kayıtlarının çözümleri ve diğer deliller incelendiğinde, "Balyoz Sıkıyönetim Komutanlığı" isimli yapılanmanın nihai amacının devlet kontrolünü ele geçirmek olduğu, bu amaca giden yolun ise hepsi birbirine bağlı birden çok aşamadan oluştuğu kaydedildi.


Birinci aşamanın istihbarat, ikinci aşamanın ise askeri müdahale için zemin hazırlama süreci olduğu belirtilen mütalaada, ikinci aşamada, söz konusu yapılanmanın askeri bir müdahale için öncelikle ülkeyi günden güne kaos ve kargaşa ortamına çekerek ortamı şekillendirmeyi planladığına yer verildi.


Mütalaada, "Bu amaçla Oraj, Suga, Çarşaf, Sakal eylem planlarının hazırlandığı görülmektedir. Eylem planlarının haricinde hem ortam şekillendirmesine katkı sağlayacak nitelikte hem de bir sonraki süreçte darbe karşıtı fikirler beyan edeceği tahmin edilen aydın-gazeteci-yazar ve akademisyenleri engellemeye yönelik planların hazırlandığı da görülmüştür. Balyoz yapılanması tarafından belirlenen temaların yoğun bir şekilde kullanılmasıyla kamuoyunun yönlendirilmesi ve halkın askeri bir müdahalenin zaruri olduğunu düşünür hale gelmesini sağlamanın da planların birer parçası olduğu görülmektedir" denildi.

Üçüncü aşama: askeri müdahale

Üçüncü aşamanın askeri müdahale olduğu belirtilen mütalaada, ikinci aşamada belirtilen ortam şekillendirme faaliyetlerinin askeri bir müdahaleye zemin oluşturacak hale gelmesinin ardından, 1. Ordu Komutanlığı komutasındaki yapılanmanın, önce olağanüstü hal ve ardından sıkıyönetim ilan ederek, askeri bir müdahale ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni iktidardan zorla uzaklaştırmayı planladığı ifade edildi.


Dördüncü aşamanın Milli Mutabakat Hükümeti dönemi olduğu aktarılan mütalaada, bu aşamada yürütme görevinin Milli Mutabakat Hükümetine bırakılacağı, bu hükümetin de cunta tarafından belirlenen hükümet programını uygulayacağı, birinci aşamada tespitleri yapılan şahısların görevden alınıp, yerlerine belirlenen asker ve sivillerin getirileceği, polisin jandarma kontrolüne verilecek şekilde yeni bir yapılanmaya gidileceği, MİT'in başına muvazzaf bir general ve kilit noktalarına belirlenen müzahir personelin getirileceği anlatıldı.


Mütalaada, "Fişlenen TSK personelinin ilişiğinin kesileceği ve emekli askerlerin belirlenen kamu görevlerini devralmasının sağlanacağı planlanmaktadır. Oluşturulması planlanan Milli Mutabakat Hükümetinin, cunta tarafından belirlenen politikalar hayata geçirilip belirlenen kadroların da iş başına getirilmesine kadar iktidarda kalacağı, bu dönemin Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nda 'Yeniden Yapılandırma Safhası' olarak düzenlendiği görülmektedir" denildi.


Beşinci aşamanın seçim olduğu belirtilen mütalaada, bu aşamada Balyoz yapılanmasının isteği doğrultusunda Milli Mutabakat ismi verilen yürütme organınca şekillendirilen devlet yapısının bu haliyle kontrol altına alınmış olacağı kaydedildi.

"Plana dönemin Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları dahil değil"

Mütalaada, şu ifadelere yer verildi:
"3 Kasım 2002 seçimlerinde Meclis'te çoğunluğu sağlayan ve hükümeti kuran partinin kimliği, kadroları ve yönetim tarzından rahatsızlık duyan dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan tarafından 28 Şubat sürecinde elde edilen kazanımlardan istifade edilememesi ve 2002 seçimlerinde AKP'nin tek parti olarak iktidara gelmesi ile beraber, ülkede hızlı bir zemin kayması yaşanması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin laiklik karşıtı ve irticai unsurların etkisine girmeye başladığı ve bu nedenle Balyoz Komutanlığı'nın, İç Hizmet Kanunu'nun kendisine verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevinin gereği olarak bu harekat planını hazırlayıp, kurulan hükümetin bir darbeyle yıkılması ve yerine Milli Mutabakat Hükümeti adı altında yeni bir hükümetin kurulması yönünde çalışma başlatıldığı, öncelikle 1. Ordu Komutanlığı bünyesinde görev yapan bazı general ve üst düzey subaylarla görüşülerek bu hususta anlaşmaya varıldığı, 1. Ordu sorumluluk sahası içinde bulunan Harp Akademileri Komutanı İbrahim Fırtına ve Donanma Komutanı Özden Örnek ile temas kurulduğu ve ardından anlaşma sağlandığı, yine aynı saha içerisinde bulunan İstanbul ve Bursa Jandarma Bölge Komutanlarıyla da temas ve anlaşmanın sağlandığı, eldeki mevcut delillere göre dönemin Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının dahil olmadıkları anlaşılan, sanıkların ordu bünyesindeki askeri hiyerarşi dışında bu amaçla bir yapılanma oluşturdukları, kurulan bu suç örgütünün darbe yaparak hükümeti yıkmaya yönelik, öncelikle Balyoz Güvenlik Harekat Planı adı altında, demokratik yollardan iş başına gelmiş hükümeti antidemokratik yollarla yönetimden uzaklaştırma amacıyla çok kapsamlı ve ayrıntılı bir plan hazırladığı, bu planda hükümet ile işbirliği içerisinde olduğu vurgusu yapılan ve irticai olarak nitelenen grupların da tek ferdi kalmayacak şekilde ortadan kaldırılmasının hedeflendiği, planlar bir arada değerlendirildiğinde; eylemlerin Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nın uygulanması için gerekli ortam şekillendirmesini oluşturmak amacıyla, Balyoz Harekat Planı kapsamında Balyoz Komutanlığı olarak nitelenen gruba bağlı olarak çalışan Deniz, Hava, Jandarma personeli tarafından hazırlandığı anlaşılmıştır."


"Balyoz Harekatı"nın ardından hükümetin devrilecek olması sebebiyle göreve getirilmesi planlanan yeni kabinenin oluşturulduğu, kimin başbakan, kimlerin bakan olacağının da belirlendiği ifade edilen mütalaada, sanık Çetin Doğan tarafından darbe sonrası "Milli Mutabakat Hükümeti" adı altında kurulacak hükümetin ilanına yönelik konuşmanın bile hazırlandığı ifade edildi.

"Balyoz Güvenlik Harekat Planı bir anda yapılmış bir plan değildir"

Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nın, "Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo" ismi ile jenerik bir senaryo şeklinde özel seçilmiş sınırlı sayıda personelin katılımı ile icra edilecek "Gizli" gizlilik derecesinde bir plan seminerinde denenerek müzakere edileceğinin belirtildiği anlatılan mütalaada, "Balyoz Güvenlik Harekat Planı bir anda yapılmış bir plan değildir. AKP'nin hükümeti kurmasından sonra çalışmaların yönü değiştirilmiş, önce 'Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo' oluşturulmuş, akabinde bu senaryonun yürürlüğe konması için çalışmalar başlamıştır. Bu çalışmalar irdelendiğinde, öncelikle askeri müdahaleye götürecek ortam üzerinde durulduğu, bunun için neler yapılması gerektiğinin belirlendiği, akabinde de ülkenin yönetiminin ele alınmasının planlandığı anlaşılmaktadır" denildi.
 

1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından atanan bilirkişilerin ve TÜBİTAK teknik bilirkişilerince hazırlanan raporların içeriklerine yer verilen mütalaada, bütün çalışmaların, belgelerin, oluşturulan listelerin de hükümeti devirmek suçuna teşebbüse ilişkin icrai hareket niteliğinde bulunduğu kaydedildi.


1980 askeri müdahalesine ilişkin "Bayrak Planı"nın içeriği konusunda bilgilere yer verilen mütalaada, şöyle denildi:
"Aynı uygulama, soruşturma konusu Balyoz Güvenlik Harekat Planında da yer almaktadır. Vakıf, dernek gibi kurumlar detaylı incelemeye tabi tutulmuş, özellikleri belirtilmiş ve liste haline getirilmiştir. Balyoz Güvenlik Harekat Planında ekler kısmında kişiler, dernekler, basın kuruluşları, yönetici ve kamu görevlileri de tek tek kayıt altına alınmış/fişlenmiş ve listeler haline getirilmiştir. Bunların yapılmasıyla hükümeti devirmek suçunun hazırlık hareketlerinden çıkılıp icrai hareketlerine geçilmiştir."


Davanın delilleri arasında bulunan belgelerin kötü niyetli kişilerce sahte olarak üretildiği iddiasının dayanaksız olduğu belirtilen mütalaada, deliller arasındaki CD'lerin içindeki bazı belgelerin özetleri aktarıldı.


Mütalaada şu ifadelere yer verildi:
"Balyoz Harekat Planı'nın gerçekleştirilmesi aşamasında muhtemel eylem yerlerinin keşfi, tutuklanacak kişiler (siyasi parti mensupları, belediye başkanları,sivil toplum örgütlerinin yönetici ve üyeleri, gazeteciler, aydınlar, bilim adamları, kanaat önderleri), okulundan atılacak öğrenciler, el konulacak araçlar, görevden uzaklaştırılacak, tutuklanacak, emekliye sevke edilecek, kullanılacak kamu görevlilerinin belirlenmesi, hassas olarak belirlenen kurum ve kuruluşların başına hangi askeri personelin atanacağının belirlenmesi, zararlı olarak nitelenmesi sebebiyle ilişiği kesilmesi planlanan askeri personelin belirlenmesi, polis teşkilatının ne şekilde yönlendirileceği/kullanılacağının tespiti, basın-yayın kuruluşları ve çalışanlar hakkında yapılan planlamalar (kimlerin tutuklanacağı, kimlerin kullanılabileceğinin tespiti) gibi suç teşkil eden fiillerin cebirle işlenebilecek fiiller olduğu açıktır, dolayısıyla sanıkların eylemlerinde kanunun aradığı cebir unsurunun varlığı şartı gerçekleşmiştir."

 "58'inci hükümetin kurulmasından sonra hazırlandı"

"Balyoz Planı" davası kapsamında hazırlanan mütalaada, "Dava konusu seminer çalışmalarının iç tehdide yönelik kısımlarının 58. Hükümet'in kurulmasından sonra hazırlandığı, bunun, 58. Hükümet'in ve icraatlarının bir tehdit unsuru olarak algılandığını gösterdiği" belirtildi.


İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, özel yetkili Cumhuriyet Savcıları Savaş Kırbaş ve Hüseyin Kaplan tarafından okunan 920 sayfalık mütalaanın sonuç kısmında, 1. Ordu Komutanlığı ve bağlı birliklerde yürütülen plan çalışmalarında iç tehdit ile ilgili değerlendirmeler yapıldı.


Mütalaada, seminere ilişkin bazı dosyalar incelendiğinde, dönemin 1. Ordu Komutanı sanık Çetin Doğan'ın 2002 genel seçimleri sonrası yapmış olduğu çalışmaları ve taleplerinin tamamen farklı nitelikte olduğu, o dönemin hükümetini hedef alarak çalışmalar yaptırdığının anlaşıldığı kaydedildi.


Yapılan çalışmaların yasal çerçeve içinde olması gerektiği ve yasal çerçevenin aşıldığı belirtilen mütalaada, 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığınca alınan bilirkişi mütalaalarının da bu yönde olduğu ifade edildi.


Mütalaada, 6 no'lu CD'de yer alan bir belgede de 21 Kasım 2002 tarihli planın yer aldığı, 3 Kasım 2002'de AK Parti'nin seçimi kazanmasından ve 18 Kasım 2002 de hükümetin kurulmasından kısa bir süre sonra hazırlanan bu planda 1. Ordu'nun dış tehdit görevinin esas alındığı ve iç tehdit noktasında herhangi bir çalışma yapılmadığı aktarıldı.


"Dava konusu seminer çalışmalarının iç tehdide yönelik kısımlarının 58. Hükümet'in kurulmasından sonra hazırlandığı" belirtilen mütalaada, "bunun, 58. Hükümet'in ve icraatlarının bir tehdit unsuru olarak algılandığını gösterdiği" vurgulandı.

"Hükümetin ülkeye şeriat getireceği korkusu oluşturuldu"

12 no'lu CD'de yer alan bir dosyadaki verilere göre, AK Parti'nin hükümeti kurmasından sonra "Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo" adlı senaryonun hazırlanarak çalışmalara başlandığı anlatılan mütalaada, şöyle denildi:
"İç tehdit, AK Parti'nin seçimleri kazanıp hükümet kurmasıyla gündeme gelmiş ve bu yönde çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca 2002 yılı ve 2003 yılı plan seminerleri karşılaştırıldığında, bir sonraki seminerin bir önceki seminer çalışmaları üzerinden hazırlandığı, ancak farklı noktalarda değişiklikler yapıldığı anlaşılmaktadır. 2003 yılı plan seminerinde ise katılımcılar dışındaki farklılık 'Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo' adlı bir senaryonun çalışılmasıdır. Bu senaryo ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir.


Bahsedilen dokümanlar incelendiğinde, bu dönemde yapılan faaliyetlerin tamamen 1. Ordu'nun görev alanına yönelik olduğu görülmektedir. İç tehdit üzerinde hiç durulmamıştır. Ancak AK Parti'nin hükümeti kurmasıyla birlikte çalışmaların yönü değiştirilmiş, iç tehdit gündeme getirilerek çalışmalar yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar da o dönemin hükümetinin devrilmesine yönelik olmuştur.


2002 yılı Kasım ayında yapılan genel seçimlerden sonraki çalışmaların en önemli konusu ise tamamen AK Parti'nin kurmuş olduğu hükümetin faaliyetleri olmuştur. Bu iki karşılaştırma sonucunda, seçimlerden sonra 1. Ordu Karargahı'nda ve dolayısıyla bağlı birliklerinde, durumdan rahatsızlık duyulması sonucu hemen çalışmaların yön değiştirdiği, çalışmaların tamamen hükümete karşı yönlendirildiği görülmektedir. Hükümetin ülkeye şeriat getireceği korkusu oluşturularak, hukuk dışı çalışmalara, faaliyetlere ortam hazırlanmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır."

"Sıkıyönetimde askeri müdahale daha kolay"

Mütalaada, "Plan Seminerinin İcrası" başlığı altında yapılan seminerin birinci gününde "ülkenin içinde bulunduğu durumun endişe verici olduğu, bir tarafta dış tehdit, diğer tarafta bir siyasi partinin militanca irticai kadrolaşma için mücadele verdiğinin bilindiği, böyle bir ortamda 1. Ordu sorumluluk bölgesinde irticai tehdit açısından özellikle İstanbul, Sakarya ve Kocaeli bölgelerinin önem arz ettiğinin bildirildiği" ifade edildi.


AK Parti'nin tek başına hükümeti kurmasından sonra planların revize edilmeye başlandığı, bu bağlamda iç tehdit esas alınarak özellikle sıkıyönetim planlarının güncellendiği belirtilen mütalaada, yapılan planlarda şiddet olaylarının artması halinde geçilebilecek olan "Olağanüstü Hal" yönetim biçiminin hiç göz önüne alınmadığı ve doğrudan sıkıyönetim biçimi üzerinde durulduğu kaydedildi.


Mütalaada, şöyle denildi:
"Sıkıyönetimde kolluk yetkisi tamamen TSK'nın eline geçmektedir ve sıkıyönetim ilanından sonra ülke yönetimini ele almak yani askeri müdahale yapmak daha kolay hale gelmektedir. Sıkıyönetim planlarının yasal olduğu, iç tehdide yönelik çalışmaların da EMASYA doğrultusunda yasal olduğu savunma olarak ileri sürülebilir ise de sıkıyönetim planları yapılırken 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi Bayrak Harekat Planı esas alınmış, bu planlar üzerinden paralel nitelikte çalışmalar yapılmıştır."


"Ülke uçuruma yuvarlanabilir"


 "Balyoz Planı" davasında savcılık tarafından verilen mütalaada, "Tank ve topun sokağa çıkmasından sonraki sonuç ya ülkenin bölünmesi ya düzenin değişmesi ya da karşı grubun egemenliği ele almasıdır. Her halde bu üç sonuç da ülkeyi bir uçuruma yuvarlar" denildi.


Mütalaada, suç tarihindeki çalışmalarla 1. Ordu Komutanlığı tarafından yasalarla kendilerine verilen görevlerin ötesine geçilerek hedefler ortaya konulduğu belirtilerek, bu bağlamda, sıkıyönetim ilan edilmesini müteakip yapılacaklara ilişkin çalışmalar yapıldığı ve sıkıyönetim ilanının, askeri müdahaleyi gerçekleştirmek için geçilmesi gereken olağanüstü yönetim biçimi olarak görüldüğü anlatıldı.


Mütalaada, sıkıyönetim için önce 1. Ordu'nun hazırlıkları yapmaya başladığı daha sonra da bağlı birliklerin çalışmalar yürüttüğü belirtildi.


Darbe suçlarında teşebbüsün ancak ihtilal günü silahlı birliklerin harekete geçirilmesiyle başlayacağı, bunlardan önce yapılanların hazırlık hareketi niteliğinde olacağının ileri sürülebileceği ifade edilen mütalaada, şöyle denildi:
"Söz konusu suçlarda korunan hukuki yarar ülkenin bütünlüğü, yasal bir hükümetin ve yasama organının varlığıdır. Suçların koruduğu bu hukuki yarar dikkate alındığında bu görüşe itibar etmenin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Belki bu görüş, TSK dışındaki bir silahlı suç örgütü veya başka oluşumlar için savunulabilir. Ancak TSK içindeki böyle bir yapılanma için savunmak mümkün değildir. Zira tank ve topun sokağa çıkmasından sonraki sonuç ya ülkenin bölünmesi ya düzenin değişmesi ya da karşı grubun egemenliği ele almasıdır. Her halde bu üç sonuç da ülkeyi bir uçuruma yuvarlar. Ülkeyi kollama görevi olan bir kurumun önemli bir bölümünün başındaki komutanın astlarıyla beraber böyle bir plan yapması ve hazırlıklarını 'fişlemeler, atılacaklar, alınacaklar, tutuklanacaklar' şeklinde sürdürmesinin, soruşturma konusu suçların icrai hareketlerinin başlaması için yeterli olduğu değerlendirilmiştir. Bu nedenlerle suçun icrai hareketlerinin başladığı, dolayısıyla teşebbüs aşamasının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır."

"Somut olaylar, planların senaryo olmadığını gösterir"

Mütalaada, "Balyoz, Suga, Oraj, Sakal, Çarşaf" eylem planlarında somut olarak görevler belirlendiği, TSK'dan ve kamu kurumlarından ilişiği kesilecek, kamu kurumlarında görevlendirileceklerin listesinin hazırlandığı, darbe sonrası yapılacak tutuklamalara ilişkin oluşturulacak cezaevlerinin de liste olarak belirlendiği anlatıldı.


"Bu listelerde olay tarihi itibariyle görev yapan personel somut olarak uyumluluk göstermektedir" denilen mütalaada, plan seminerinde, o dönemde görev yapan belediye başkanları, imam hatip lisesi müdürleri üzerinde durulduğu, yerlerine atanacak personelin de belirlendiği kaydedildi.
Mütalaada, "Bu somut olaylar da yapılan planların bir senaryodan ibaret olmadığını göstermektedir. Ayrıca, planların icrası için yukarıda belirtilen çalışmalardan ayrı olarak tedhiş eylemlerine ilişkin çalışmalar da yapılmıştır. Dolayısıyla suçun teşebbüs aşaması başlamıştır. Yukarıda belirtilen somut çalışmalar da suçun icrai hareketleri olarak görülmüştür" ifadelerine yer verildi.

"Bu aşamalarda zaten cezalandırma da mümkün olmayacaktır"

Suçun hazırlık hareketlerinden çıkıp, icra hareketlerine geçişin yapıldığını gösteren en önemli delilin, "Balyoz Güvenlik Harekat Planı" içinde yer aldığı ifade edelen mütalaada, planın hazırlık, harekat ortamının şekillendirilmesi, icra ve yeniden yapılandırma safhası olmak üzere dört safhada icra edileceği belirtildi.


Hazırlıklar kapsamında, şekillendirme safhası için istihbarat toplama ve ilgili irticai, bölücü ve yıkıcı gruplara eleman sızdırma çalışmalarının icra edileceğinin belirtildiği anlatılan mütalaada, "Bu aşamalara geçildiği zaman zaten ihtilal yapılmaya başlanmış demektir. Bu aşamalarda zaten cezalandırma da mümkün olmayacaktır. Zira artık yasaları uygulayacak güç etkinliğini yitirmeye başlamış, ülkenin yönetimi el değiştirmiş demektir" denildi.
 

İcrai hareketlerin başladığına ilişkin diğer bir delilin de plandaki "...irticai, yıkıcı ve bölücü gruplara ait mevcut tüm listeler ile teşkil edilecek olan özel görev timlerinin listeleri güncellenecek ve devamlı olarak güncel tutulacak" ifadesi olduğu belirtilen mütalaada, önceden yapılan listelerin harekatın uygulanması aşamasında güncellenmesinin de öngörüldüğü kaydedildi.


Mütalaada, "Sanıkların sayısı, rütbeleri, emir ve komutaları altındaki birliklerinin sayı ve imkanları ile sahip oldukları araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçu işlemeye elverişli imkanlara sahip olduğu" aktarılarak, darbeye teşebbüs suçu açısından sanıkların aralarındaki dayanışmanın TSK'nın yasal askeri hiyerarşisi dışında oluştuğu vurgulandı.


Mütalaaya, şöyle devam edildi:
"Balyoz ve Oraj harekat planı içeriğindeki açıklamalardan, dava konusu yapılan hükümete karşı eylemlerin, sanıkların görevli oldukları askeri birliklerin tüm personeli tarafından değil, özel olarak seçilmiş, görevlendirilmiş personelin katılımıyla planlandığı, gerçekleştirilmesi planlanan harekatın icra safhası ve sonraki aşamalarında kilit görevlere seçilmiş bu personelin getirileceği, bu personelin aynı zamanda görevlendirme konusunda yetkili olduğu, sanıklar arasında bu yönde önceden anlaşma, emir komuta zinciri, iş bölümü ve görev bölümü bulunduğu hususlarında yeterli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunduğu anlaşılmıştır.


Sanıkların 5-7 Mart 2003 tarihli plan seminerinde jenerik senaryo şeklinde gerçekleştirilecek harekat planının bir nevi provasını yapacak düzeyde darbe hazırlıklarını tamamladıkları, ele geçen planlar, görevlendirme listeleri, dokümanlar, el yazısı notlar, delillerin incelenmesine dair bilirkişi raporları, Ergenekon soruşturması çerçevesinde elde edilen notlarda geçen ibarelerden anlaşılmıştır. Sanıkların ayrıntılı olarak hazırladıkları hukuk dışı faaliyetlerini, ellerinde/iradelerinde olmayan nedenlerle hükumeti devirme suçunun icra hareketlerini tamamlayamadıkları, eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığı kanaatine varılmıştır."

 

 

 


(AA)