Bankacılık sektöründe bir önemli husus
Dr. Ender Aykut YILMAZ / Bankacı
Gerek Avrupa'da yaşanan ve bir türlü aşılamayan borç krizi, gerekse de Amerika da yaşanan resesyon endişesi, küresel ekonomik gelişmelerin bir süre daha iyi bir şekilde seyretmeyeceği yönündeki beklentileri güçlendiriyor. Çin'in de bu yönde ciddi kaygıları olsa gerek ki, bir süredir yeni bir küresel rezerv para birimi oluşturulmasını öneriyor.
Ekonomik sıkıntıların aşılmasında büyük öneme sahip olan finansal kurumlar, Avrupa ve Amerika'da ciddi sıkıntılar içinde. Özellikle de bankalar. Avrupalı bankalar, halen büyük oranda devlet yardımı ile ayakta durmakta. Büyük çaplı işten çıkarmalar kapıda gibi görünüyor. ABD bankalarında da durumun çok farklı olduğu söylenemez.
Konu yabancı bankalardan açılmışken, şu anda cari açığımızın özel kesimden kaynaklanan bölümünün büyük bir kısmının yoğun olarak Alman, İngiliz ve Fransız bankaları tarafından fonlandığını da söylemeden geçmemek gerekir. Avrupa bankalarında yaşanan ve yaşanacak sıkıntıların sürmesi veya büyümesi, bize hem borçların vadesinde kısalma, hem de maliyet artışı olarak geri dönecektir.
Tüm bu olumsuz gelişmelere karşın, BDDK tarafından yayınlanan ve Haziran 2011 verilerini içeren Türk Bankacılık Sistemine ilişkin rapor, her ne kadar geçen yılın aynı dönemine nazaran karlarda % 15 seviyesinde bir düşüşe işaret etse de, genel yapının güçlü bir şekilde devam ettiğini söylüyor. Sermaye yeterlilik rasyosu %17'ler düzeyinde. Başta KOBİ ve bireysel krediler olmak üzere, Merkez Bankasından alacaklar kaleminde görülen artış, sistemin aktif büyüklüğünü 1.146 milyar TL seviyesine taşımış durumda.
Kredilerdeki büyüme, yılbaşından beri %17 dolaylarında. % 25'lik büyüme sınırına yaklaşıldığı göz önüne alınırsa, sektörün bundan sonra vereceği kredilerde, daha fazla seçici olacağını beklemek çok da şaşırtıcı olmamalı.
Rakamlar, farklı bir o kadar da üzerinde durulması gereken bir eğilimi gözler önüne seriyor. Sektör, gerek kredilerdeki, gerekse Merkez Bankasından alacaklarındaki artışları fonlamada, mevduattan daha fazla olarak alternatif kaynakları kullanıyor. Bu kaynaklar, başta repo işlemlerinden sağlanan fonlar, yurtdışı bankalardan sağlanan kaynaklar ve ihraç edilen menkul kıymetler şeklinde.
Buraya kadar her şey normal fakat, izlenmesi ve üzerinde önemle durulması gereken husus, son altı aylık dönemde sektörün finansman kaynaklarındaki artışın yarısına yakınının yabancı para cinsinden olduğu ve bu kaynakların %75 oranında TL olarak değerlendirildiğidir. Daha basit anlatımla sektör, son altı aylık dönemde döviz cinsinden aldığı borçları, elde edeceği TL cinsinden gelir ile ödemeyi hedeflemektedir.
Sanırım, bankalarımızda son dönemde görülen yabancı kaynak girişi ile finansman sağlanması, en azından bu kaynakların TL varlıklarda değerlendirilmesi tercihi, belirsizliğin son derece hâkim olduğu bu dönemde çok doğru bir strateji olmasa gerek. Kurlardaki volatilite, her şeyi anlatmakta yeterli sanırım.