Bankalar neden kredi politikalarına ihtiyaç duyarlar? Kredi politikalarının kapsamı neleri içermelidir?

 

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

M. Cengiz GÖĞEBAKAN / Halkbank Genel Md. Yrd.

Kredi politikaları kısaca, kredi riskinin tanımlanması, ölçülmesi, izlenmesi ve yönetimine yönelik yazılı politika ve prosedürlerin oluşturulması ve bunların uygulanmasıdır.

Kredi politikalarının yazılı hale getirilmesi ile kredilendirme süreçlerindeki aşamalar standart hale getirilerek etkinliğinin ve verimliliğinin artması, bu şekilde bankaların aktif kalitesi yüksek kredi portföyüne ulaşılarak karlılığın olumlu yönde etkilenmesi hedeflenmektedir.

Kredi politikalarının kapsamı;

- Müşteri segmenti ve kredi talebine yönelik kredi değerlendirme modellerinin kurulması,

- Ölçülebilir hale getirilen kredi risklerinin, ölçülebilir teminatlarla ve ölçülebilir verim ve karlılıkla kullandırılmasının sağlanması,

- Ölçüm sonuçlarına göre kredilerin izlenmesi,

- Gerek ölçüm sonuçlarına göre, gerek çeşitli parametrelere bağlı risk yoğunlaşmaları ve gerekse banka risk iştahına yönelik portföyün yönetilmesi,

- Ekonomik ve siyasi konjonktörün yakın takibi ile olası değişikliklerin portföye etkisi gözönüne alınarak uygun düzenlemelerin yapılmasıdır.

Bankaların kredi politikaları ve stratejileri, banka üst yönetiminin bütçe, hedef ve stratejilerine uyumlu olarak oluşturulmalı; bu politikaların, global ekonomik gelişmelerin ülke ekonomisi/sektörler üzerindeki olası etkilerini değerlendiren ve öngörülerde bulunan politikalar olmasına özen gösterilmelidir.

Mevcut politikaların uygulama sonuçlarının kredi portföyünün büyüklüğüne, yoğunlaşmasına ve k‰rlılığına olan etkileri tespit edilmeli ve gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Gerek kredi politikalarının oluşturulması gerekse belirli periyotlarda gözden geçirilmesine yönelik olarak;

- Gerekli organizasyon yapısının kurulması,

- Kredi değerlendirme, erken uyarı ve portföy yönetim modellerinin oluşturulması,

- Makro ekonomik verilerin (yatırım planları, para ve kur politikaları vb.) izlenmesi ve yorumlanması,

- Ulusal ve uluslararası alanda sektörel davranışların değerlendirilmesi ve izlenmesi,

- Kredi, pazarlama ve risk yönetimi birimleri ile birlikte değerlendirmeler yapılarak, gerekli kararların alınması sağlanmalıdır. Yine bu birimlerle birlikte bankalarda uygulanan ve geliştirilen kredili ürünlerin kredi risklerinin bankaların kredi politikalarına uyumu sağlanmalıdır.

Kredi politikaları ile her kullanıcının aynı riske benzer değerler atfettiği, standardize bir kredi değerlendirme sürecinin oluşturulması sağlanmalıdır. Bu şekilde, kredi değerlendirme süreçlerinde maliyetlerin azaltılarak verimliliğin artırılması sağlanabilecek, portföy yönetimi ve izleme çalışmaları ile geleceğe yönelik projeksiyonlar yapılmasına olanak sağlayan bir kredi değerlendirme süreci oluşturulabilecektir.

Kredi politikalarının uygulamaya dönüştürülmesi ve bankanın tüm organlarınca uygulanabilmesi için, bu kuralların yazılı kurallara dönüştürülmesi gerekir. Kredi kuralları;

- Güvenilir kredi verme standartlarının oluşmasına,

- Kredi riskinin tanınmasına ve yönetilmesine,

- Riskin doğru bir şekilde ölçümlenmesine, kontrol edilmesine ve izlenmesine,

- Problemli kredilerin tanınmasına ve yönetilmesine,

- Banka ihtiyacına yönelik portföy yönetiminin yapılmasına, olanak sağlayacak şekilde kapsamlı, açık ve net olarak belirlenmelidir. Bu kurallar, Kanun yapıcı kurum ve kurullarınca belirlenen yasa çerçevesini aşmamalıdır.

Kredi kuralları;

- Firma/grup kredi değerliliği,

- Kredi tahsis,

- İzleme,

- Teminat,

- Vade,

- Fiyatlama,

- İstisna kredi uygulamaları, konularında genel çerçeveyi belirleyecek konuları içerecek şekilde oluşturulmalıdır.

Kredi politikalarının en önemli uygulama aracı bankaların içsel derecelendirme modelleridir.

Kredi politika ve stratejilerinin uygulanmasında; bankaların pazar payının optimum büyüklük/getiri dengesinde artırılması hedeflenmelidir. Bu nedenle, "doğru firmaya doğru teminatla ve doğru kredi verildiğinde kredi geri döner" ana prensibi esastır.

Bankaların yüksek aktif kalitesine sahip olması amacıyla yazılı hale getirdikleri kredi politikalarının en önemli enstrümanı, etkin kredilendirme standartlarının oluşturulmasıdır. Bu standardın oluşturulmasında kurulacak kredi değerlendirme modelleri önemli bir rol üstlenmelidir.

Değerlendirme modelleri; kredi kararlarına ışık tutan, müşteri odaklı bakış açısına sahip olan, sektörlere göre değişen içerikli değerlendirmeler yapan, firma/kredi büyüklüklerine göre değişen içerikli değerlendirmelerde bulunan ve firma yatırım projelerinin türüne ve içeriğine göre değişen detaylarda sonuçlar üreten modeller olmalıdır.

Kredi değerlendirme modelleri; her bankanın sahip olduğu kredi değerlendirme kültürünü yansıtmalıdır. Kredi değerlendirme modellerinin doğru ve etkin sonuçlar verebilmesi için;

- Geçmişe dönük veritabanı oluşturulmalı,

- Senaryo analizleri ve stres testleri uygulanabilmeli,

- Portföy yönetimi ve izleme çalışmalarında kredi modelleri sonucunda ulaşılan ölçümlenebilir değerler üzerinden yapılmalıdır.

D: Doğru

Y: Yanlış

Müşteri segmantasyonu ve kredi ihtiyaçlarına göre oluşturulacak değerlendirme modelleri, kredi politikaları, piyasalardaki değişimler ve ihtiyaçlar doğrultusunda revize edilebilecek esneklik ve reflekse sahip olmalıdır.

İçsel derecelendirme modelleri; ekonomik araştırmalar ve sektörel değerlendirme çalışmalarıyla, kredi riskinin izlenmesi ve analiziyle ulaşılan sonuçlarla beslenmeli ve revize edilmelidir. Milli gelir, enflasyon, kapasite kullanımı, üretim, para arzı, faizler, banka mevduat ve kredileri, iç ve dış talep yapısı gibi makroekonomik verilerin izlenmesi ve yorumlanması konuları; içsel derecelendirme modellerinin günün ekonomik koşullarına uyarlanmasında önemle üzerinde durulması gereken konulardır.

Ayrıca; sektörel gelişmelerin izlenmesi ve değerlendirilmesi; sektörlerin faiz oranlarına, döviz kurlarına ve enflasyona olan duyarlılıklarının ölçülerek makro ekonomik değişkenlerle karşılaştırılması; üretim girdilerinin ve ürün fiyatlarının gelişimlerinin izlenmesi ve sektörlerde yarattığı maliyet düzeyinin belirlenmesi konuları; bankaların içsel derecelendirme modellerinin revize edilmesinde kullanılacak diğer etkenler olmalıdır.

KOBİ'ler ve kredi politikaları

Ülke ekonomisindeki gelişmeler ve Basel kriterleri çerçevesinde; bankacılık sektöründe genel bir eğilim olarak şube ve müşteri segmentasyonuna gidilmektedir. Müşteri segmentasyonu konusunda bankaların hedef kitlesinin KOBİ müşteriler olduğu görülmektedir.

KOBİ tanımı konusunda çeşitli tanımlamalar olmakla beraber, Türkiye ölçeğinde KOBİ cirosunun 1- 25 MİO YTL arasında olan firmaları içerdiğini söylemek çok yanlış olmayacaktır. Nitekim İSO'nun yayımladığı Türkiye'nin en büyük 1000 şirketi sıralamasında 1000 firmanın cirosu 35 milyon YTL'dir:

Bankaların ürün yelpazesi incelendiğinde, hedef kitlenin bu ciro aralığındaki firmalar olduğu görülmektedir.

KOBİ niteliğindeki firmaların finansman temini konusunda öne çıkan en büyük problemi, özkaynak yetersizliği ve buna bağlı şeffaf olmayan mali kayıt sistemleridir.

Basel II'nin yürürlüğe girmesi ile mevcut mali kayıt sisteminin KOBİ'lere yönelik en önemli olumsuz yansımasının, yapılacak kredi değerlendirme çalışmalarında kendini göstermesi beklenecektir. Düşük profilli bir risk grubunun sonucu ise, kredi tutarı, vade, teminat ve fiyatlama açısından kendini gösterecektir.

Basel II'ye geçiş sürecinde KOBİ'lerin kendilerini hazırlamaları konusunda Bankaların da uygulayacakları kredi politikaları ile KOBİ'ler yol haritası anlamında katkıları olacaktır.

Bankaların kredi politikalarının ve prosedürlerinin belirlenmesi ve uygulanması aşamasında, Basel II'ye uyum süreci de gözetilerek; firmaların kredi değerliliklerinin ölçülerek kredi riskinin belirlenmesi, kredi portföyünün derecelendirilerek portföyün tanımlanabilmesi, kredili müşterilerin risk derecelerine göre, teminat-vade-fiyat gibi yan enstrümanların geliştirilmesi ve bunların kredi riskine uyarlanması, kredi değerliliği ölçüm metodu paralelinde kredilerin izlenmesi, kredi portföyünün k‰r maksimizasyonu amacıyla, çeşitli karar parametreleri doğrultusunda, portföyün yönetilmesi, gerek firma ve gerekse belirlenecek sektörel-bölgesel duyarlılık analizleri ile portföyün, muhtemel zarar karşılıklarının belirlenmesi konusunda gerekli yapının kurulması gerekmektedir.

Portföy yönetimi;

Bankaların kredi portföyünün kapsamı ve büyüklüğü arttıkça karlılık ve güvence açısından kontrolün sürdürülmesi daha da önem arz etmiştir. 2001 Şubat krizine kadar ülkemizde art arda yaşanan krizlerin etkisiyle,

- Öngörülemeyen kayıplar,

- Risk yönetiminde uluslararası uygulamalar,

- Ülkemizdeki gelişen ve daha da geliştirileceği belli olan yasal düzenlemeler,

kredi risk yönetimi ve buna bağlı olarak kredi değerlendirme konusunda, finans kuruluşlarının, daha sistematik ve otomasyon alt yapısı ile destekli kredilendirme süreçlerine yönelmelerine neden olmuştur. Bu süreçler, ekonomik konjonktürdeki gelişmelere yönelik olarak stres testlerini oluşturan ve senaryo analizlerine uygun, geri beslemelerle geliştirilen modelleri test etmeye yönelik olmalıdır. Dolayısıyla tüm bilgiler, gerek yönetim kurulu açısından ve gerekse de müşteri ilişkileri yönetimi açısından değişik bakış açılarıyla sorgulanabilecek şekilde veri ambarına aktarımına ve kullanımına olanak sağlamalı, kredilerin izlenmesi ve portföy yönetiminde etkinliği sağlamalıdır.

Kredi portföyünün, risk ve müşteri segmentasyonu bazlı, belirlenecek parametreler (risk grubu, konjonktürel duyarlılık, moralite, kalitatif ve kantitatif kriter vb.) bazında etkili bir şekilde izlenmesi sağlanmalı ve portföyün mutlaka ekonomik konjonktüre bağlı olarak stres testleri ve senaryo analizleri ile desteklenmesi gerekmektedir.

Genel ekonomik gelişmeler gözlenerek, çeşitli ve farklı sektörlerdeki firmaların değerlendirilmesi; kullandırılan her kredinin bankanın kredi politikası ile uyumlu hale getirilmesi; türlerine, sektörlerine ve vadelerine göre kredi hacminde ve risk yapısındaki gelişmelerin değerlendirilmesi; kredilendirme sürecinde mevzuata uygun hareket edilip edilmediğinin belirlenmesi; nakit akışlarının zamanlamasının izlenmesi yoluyla özellikle karşılıklı kontrol etkinliğinin sağlanması; banka yönetim kuruluna ve kredi komitesine bilgi verilmesi ve zarar karşılıklarını da içeren en uygun sermaye yapısının belirlenmesi, gibi fonksiyonların bu sürecin işleyişinde dikkate alınması gerekir.

Erken uyarı

Bir firmanın aniden ödeme güçlüğüne düşmesi, batması oldukça istisnai bir durumdur. Dolayısıyla bankaların, firmaları değerlendirirken erken uyarı göstergelerine önem vermesi ve dikkate alması gerekir. Firmaların ödeme güçlüğüne düşeceği veya herhangi bir sıkışıklığın yaşanacağının işaretleri, genelde, kredi analizi yapılması sürecinde ortaya çıkmaktadır.

Kredilerin izlenmesi ve erken uyarı mekanizmasının kurulması bankaların önümüzdeki dönemde üzerinde durması gereken en önemli konu olacaktır. Bankaların, kredilerini erken uyarı kapsamında izleyebilmesi için gerekli sistematik modelleri geliştirmesi ve yazılı kredi politikaları ile banka içi uygulama prosedürlerini oluşturması gerekmektedir.

Günümüzde bankalar ya kendi bünyelerinde içsel derecelendirme sistemleri konusunda çalışmakta ya da var olan paket sistemleri kendi sistemlerine uyarlamaya çalışmaktadır. Bu anlamda, bir adım daha öteye gidilmeli ve erken uyarı kapsamında izleme rating modelleri de çok zaman kaybedilmeden oluşturulmalıdır. Önümüzdeki dönem, bankaların mevduat/kredi/aktif büyüklüğü açısından pazar payını büyütebilmenin yanı sıra, yüksek aktif kalitesine sahip kredi portföyüne ulaşılması ve korunması açısından da önemli bir dönem olacaktır.