Başbakan'dan Baykal'a teşekkür
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu
TBMM - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, randevu talebine olumlu yanıt veren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a teşekkür ederek, ''Bana göre bu olumlu bir adımdır. Konuyu değerlendirdikten sonra gerekli olan cevabı (kendisine) aktaracağız'' dedi.
Baykal'ın önümüzdeki hafta içinde uygun bir zamanda görüşebileceklerini kendilerine bildirdiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mektubun içeriğini asla şu anda değerlendirecek değilim. Onu bir araya geldiğimizde kendileriyle değerlendireceğiz. Ancak daha önce de ifade ettim: 'Gönderdiği mektupla ilgili medya üzerinden konuşmak istemem' dedim. Temenni ederdim ki Sayın Baykal da gönderdikleri mektupla birlikte medya üzerinden bana mesaj göndermeseydi, yani bu görüşmenin Dolmabahçe gibi olmaması için... İşte oradaki bazı ifadelerin kullanılmasına dair... Bana göre bu çok yanlış bir söz. Dolmabahçe'de bizim Sayın Büyükanıt ile yaptığımız görüşme başka bir görüşmedir, ki ona benzer görüşmeleri bu mevkilerde olan liderler bugüne kadar hep yapmışlardır, tarih boyunca. Bugün de yaparlar, yarın da yaparlar.
Bu ise farklı bir şeydir. Ben şu anda bir şey konuşmuyorum. Ama kendileriyle görüştükten sonra bazı şeyleri açıklayacaklardır. O zaman ben de gerekli olan açıklamaları yapacağım. Randevu talebimize olumlu yanıt verdiği için kendisine teşekkür ediyorum. Bana göre bu olumlu bir adımdır. Konuyu değerlendirdikten sonra gerekli cevabı aktaracağız. Ayrıca TBMM'de de açık oturum şeklinde gerçekleşecek görüşmede, açılım süreciyle ilgili gelişmeleri milletvekillerimizle ve milletimizle paylaşmış olacağız. "
"Ülkemize asla hayal kırıklığı yaşatmayacağız"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, siyaset sahnesinde var oldukları sürece eylemlerine, söylemlerine, ideallerine, hedeflerine sahip çıkmaya devam edeceklerini bildirerek, "Milletimize, ülkemize asla hayal kırıklığı yaşatmayacağız" dedi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Ankara'nın Başkent olarak ilan edilişinin 86. yıldönümünü kutlayarak başladı.
Partisinin 3. Olağan Kongresi hakkında da bilgi veren Erdoğan, Türkiye'nin dört bir yanından gelen insanların tüm renkleriyle, tüm zenginliği ile kongre salonunu doldurduğunu söyledi. Sabahın ilk saatlerinden itibaren başlayan coşku ve heyecanın, örnek bir atmosfer ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şunu tüm samimiyetimle ifade etmek durumundayım; sadece kongre salonu içindeki ve dışındaki o atmosfer, o coşku, o heyecan seli bile AK Parti ve bu kadronun Türkiye'nin umudu olduğunun, olmaya devam ettiğinin en bariz göstergesidir. Salondaki o atmosfer, üzerimizdeki emanetin çok kutsal bir emanet olduğunu, omuzlarımızdaki yükün çok ağır olduğunu bizlere bir kere daha göstermiştir.
Bu parti ve bu hareket, millete asla sırtını dönmemiştir. Milletten yüz çevirmemiştir. İktidarı elde ettikten sonra (U) dönüşü yapanlardan olmamıştır. Biz, muhalefetteyken farklı, iktidardayken farklı dili kullananlardan olmadık. Ülkenin farklı coğrafyalarında farklı söylemlere başvuranlardan da olmadık. Milletin arzuları, talepleri, beklentileri dışında, kendisine hedef belirleyenlerden olmadık. Kuruluş amaçlarından, ilke ve prensiplerinden sapanlardan, uzaklaşanlardan, kendi kimliğine, partisine ve tabanına yabancılaşanlardan da olmadık. En önemlisi, kendi şahsi çıkarlarını, milletin çıkarlarının, ülkenin çıkarlarının üzerinde tutanlardan olmadık. Bu parti, bu hareket ve bu kadro, aziz milletimize hayal kırıklığı yaşatmamıştır. Bundan sonra evelallah yaşatmayacaktır.
Siyaset sahnesinde var olduğumuz sürece eylemlerimize, söylemlerimize, ideallerimize, hedeflerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Milletimize, ülkemize asla hayal kırıklığı yaşatmayacağız."
"Baykal'a teşekkür ediyorum"
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Baykal'ın, dün, mektubuna cevap verdiğini hatırlattı. Baykal'ın önümüzdeki hafta içinde ikisi için de uygun bir zamanda görüşebileceklerini kendilerine bildirdiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''Randevu talebimize olumlu yanıt verdiği için kendisine teşekkür ediyorum. Bana göre bu olumlu bir adımdır. Konuyu değerlendirdikten sonra gerekli cevabı aktaracağız. Ayrıca TBMM'de de açık oturum şeklinde gerçekleşecek görüşmede, açılım süreciyle ilgili gelişmeleri milletvekillerimizle ve milletimizle paylaşmış olacağız. Her adımı milletimizin bilgisi dahilinde kamuoyunun gözleri dahilinde yürüteceğiz. Gizli kapaklı bir süreç işletmiyoruz, işletmeyeceğiz. Çünkü bu olay, bu konu gizli kapaklı olacak bir konu değil...''
"Çözümün önündeki engellerin kalkması mümkün"
Erdoğan, TBMM'nin, Türkiye ile Ermenistan arasında imalanan protokolleri onaylamada, Azerbaycan ile Ermenistan sorunundaki gelişmeleri nazara alacağını belirterek, "Ben çözümün önündeki engellerin kaldırılmasının mümkün olduğuna inanıyorum. Yeter ki ön kabuller olmasın" dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, Ermenistan ile ilişkileri güçlendirirken, iki ülke arasındaki sorunların çözümü için de en başından itibaren gayret sarf ettiklerini söyledi. Komşularla "sıfır sorun" politikasıyla her zaman yapıcı ve olumlu tutum içinde olmaya gayret gösterdiklerini anlatan Erdoğan, 2003 yılından beri Ermenistan'a bazı jestleri olduğunu, Erivan'dan kalkan uçakların Türkiye'ye seyahat edebildiğini, Ermenistan vatandaşlarına vize kolaylığı sağladıklarını, Türkiye'de çok sayıda Ermenistan Cumhuriyeti vatandaşının şu anda kaçak olarak yaşadığına işaret etti.
"Diplomatik kanallar her zaman açık"
TBMM'nin de bunu oy birliğiyle desteklediğine dikkati çeken Erdoğan, diplomatik kanallarını her zaman açık tuttuklarını, diyaloğu her zaman sorun çözme yöntemi olarak gördüklerini vurguladı. "Ve işte bugün bizim, Hükümetimizin çabaları ve iyi niyeti neticesinde, dostça ve barışçı yaklaşımları neticesinde, son derece önemli bir safhaya geldik" diyen Erdoğan, 10 Ekim Cumartesi günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandyan ile birlikte Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesiyle ilgili iki protokolü imzaladığını hatırlattı.
"Hükümet olarak böyle bir yolun önününü açtık, ama tabii ki son söz TBMM'ye aittir. Bunu da burada açıkça söylemek durumundayım" ifadesini kullanan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Azerbaycan ile Ermenistan arasında Yukarı Karabağ ve işgal altındaki Azeri toprakları sorununda aynı şekilde çözüm yoluna girmesini temenni ediyoruz ve bu yönde girişimlerimizi de sürüyor. Nitekim o günkü imza törenine, Minsk sürecinin 3 ülkesi olan ABD, Rusya ve Fransa'nın dışişleri bakanları da bizzat gözlemci olarak katıldılar, orada bulundular. Ayrıca Solana, İsviçre Dişişleri Bakanı ve AGİT Dönem Başkanı olarak orada genel sekreter bulundu. Bakın bütün bunlarla biz bir hassasiyeti ortaya koyuyoruz. Minsk üçlüsü, 20 yıl önce kuruldu ve 20 yıldır ABD, Rusya ve Fransa'dan oluşan bu üçlü, maalesef bir neticeye henüz varamadı. İki ülke devamlı bir araya getiriliyor; Ermenistan-Azerbaycan... Henüz bir netice alınamadı, mesafe alıyorlar ama netice yok. Bu konuda zaman zaman bizler de Azerbaycan ile başta değerli kardeşim İlham Aliyev ile bu konuları çok görüştük, görüşüyoruz. Bir çok şeyler zaten bugüne kadar paralel yürüdü, paralel yürüyor."
@page@
"Hariçten gazel"
Erdoğan, imzalanan protokollerle ilgili olarak Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun TBMM Genel Kurulunu bilgilendiren bir konuşma yapacağını belirterek, şunları ifade etti:
"Biz hiçbir şeyi kaçırmıyoruz, her şey açık ortada... Ben çözümün önündeki engellerin kaldırılmasının mümkün olduğuna inanıyorum. Yeter ki ön kabuller olmasın. Biz yüzyıllarca birlikte yaşadık; komşu olduk, ortak bir tarihi paylaştık. Aramızda hala Ermeni ustaların yetiştirdiği ustalar, zanaatkarlar var. Bütün bu gerçekleri biliyoruz. Bu kadar içli dışlı olmuşuz. Öyleyse bir ortak geleceği de birlikte şekillendirmek, dostça ilişkiler kurmak, ülkelerimizin refah ve istikrarı için bölgede barışçıl politikalara öncülük etmek karşılıklı olarak bizlerin elinde. Şuraya da dikkatlerinizi çekiyorum; 'Azerilere mi ait, Ermenilere mi ait, Türklere mi ait?' Bunun hiçbir önemi yok. Bu tartışmayı son derece gereksiz buluyorum. Bunu birlikte çözeceğiz. "Sarı Gelin" türküsünü dinlediğimizde hepimiz duygulanıyoruz, gözlerimiz yaşarıyor. Sözleri farklı olsa da ezgisiyle hepimiz aynı mana iklimine dalıyoruz.
Biz diasporanın olumsuz kampanyaları, hasmane yaklaşımları karşısında Ermeni halkının mağduriyet yaşamasını, tüm oluksuzlukların faturasını ödemesini doğru bulmayız. Bunun bilinmesini istiyorum. Hariçten gazel okuyan diaspora, Ermeni halkının menfaatlerini, sıkıntılarını dikkate almayabilir, gerginlik üzerinden istismara devam edebilir. İşte düşünün, ülkesinin Cumhurbaşkanını farklı ülkelerde yuhalayacak kadar bunlar ileri gidebiliyor. Ama biz, makul ve sağduyulu davranın Ermenistan yönetimi ile geçmişe değil, geleceğe bakarak dostluk geliştirilebileceğine inanıyoruz. Biz, belli çevrelerce yapılan hiçbir karalama kampanyasını sineye çekmedik, hiçbir suçlamayı cevapsız bırakmadık. Her türlü olumsuz girişeme karşı etkili bir mücadele verdik. Ama belli gurupların yüzünden bir milleti topyekün suçlayan, dışlayan tavır içine girmedik. İyi niyet ve işbirliği arayışını da hiçbir zaman terk etmedik."
"Farklı çıkar devşirmek isteyenler olabilir"
Erdoğan, Bursa'da yarın, Türkiye ile Ermenistan milli takımları arasında oynanacak futbol maçıyla ilgili olarak, "Süreci tahrik etmek, istismar etmek, bu süreçten kendilerine siyasi veya farklı bir çıkar devşirmek isteyenler çıkabilir. Bursalı kardeşlerimin, vatandaşlarımın buna prim vermeyeceklerine, tahriklere boyun eğmeyeceklerine tüm kalbimle inanıyorum" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, Bursa'da yarın, Türkiye ile Ermenistan milli takımları arasında oynanacak futbol maçına değindi. Ermenistan'daki karşılaşmanın dostane ilişkilerin pekiştirilmesine katkı sağladığına işaret eden Erdoğan, Türkiye'deki karşılaşmanın da bu yönde etkisi ve katkısı olacağına inancını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Ermenistan'daki maçta misafirperverlik gördüğünü, iyi bir ilgiyle karşılandığını kaydeden Erdoğan, "Aynı şekilde Türkiye olarak, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sayın Sarkisyan'ı, Ermenistan Milli Takımı ve diğer misafirlerimizi, Türk misafirperverliğine yakışır şekilde karşılayacak, ağırlayacak ve uğurlayacağız. Uğurlamalıyız" dedi.
"Çalışmalar olumlu etki veriyor"
Erdoğan, terör örgütünün tahrikleri ve bazı siyasilerin sorumsuz beyanlarının, kendilerini demokratik yürüyüşlerinden alıkoyamayacağını, tüm etnik unsurlar içerisinde, Kürt kökenli vatandaşlarla aralarının asla açılamayacağını kaydetti.
2 ayı aşkın bir süredir devam eden çalışmalar ve bu çalışmalara yönelik kamuoyu ilgisinin ülke ve gelecek adına umut dolu bir tablo ortaya koyduğunu belirten Erdoğan, "Gerek içeride gerekse dışarıda, nereye gidersek gidelim, bunun hakikaten olumlu etkilerini görüyoruz. Bu konuda içeride duaları, dışarıda başarı dileklerini dinliyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, sürecin içeriğine ilişkin bir sabırsızlık sergilendiğine, aceleci tavırla yorumlar yapıldığına şahit olunduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Milli birlik sürecinin kapsadığı sorun alanları, Türkiye'de dün ortaya çıkmış, bir kaç günlük ve yıllık meseleler değil. Son derece köklü, yıllardır karmaşık bir hal almış sorunların üzerine birlikte gidiyoruz. Terörle mücadeleden tutun, etnik, dini, mezhebi grupların sorunlarına, azınlıkların meselelerinden ekonomik alanda yaşanan işsizlik gibi sorunlara varıncaya kadar çok geniş bir alanda, farklı sorun alanlarını bir bütün olarak masaya yatırıyoruz. Yani hedefimiz, bu sorun alanlarını minimize etmek, asgariye indirmek..."
"Kavga ve hakaret görüntülerinin içinde yer almayacağız"
Erdoğan, siyaseti, "konuşmak, müzakere etmek ve farklı görüşlere tahammül etmek" olarak niteleyerek, "Sıkılı yumruklarla tokalaşma olmaz; az dinleyerek, az düşünerek çok bağırarak siyaset olmaz" dedi.
Kavga ve hakaret görüntülerinin içinde asla yer almayacaklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Buradan tüm partilere çağrıda bulunuyorum; gelin yeni yasama yılı, diyaloğun, iyi ilişkinin, yapıcı siyasetin, demokratik olgunluğun, seviyeli bir üslubun yılı olsun. Meclisin, siyasetin itibarını zedeleyecek, saygınlığını düşürecek, özellikle bu tür tartışmalardan, suçlamalardan kaçınalım. Demokrasi tahammül ve uzlaşı, diyalog ve müzakere rejimidir. Siyaset konuşmaktır, tartışmaktır, müzakere etmektir, uzlaşı aramaktır, ortak aklı harekete geçirmektir. Farklı görüşlere tahammül etmektir. Ama bu yüzde yüz bir şeyin gerçekleşmesi anlamına gelmez. Burada azami müştereğin yakalanmasıdır asıl olan. Sıkılı yumruklarla tokalaşma olmaz; az dinleyerek, az düşünerek çok bağırarak siyaset olmaz. Siyasetçinin görevi, milletin sorunlarına çözüm aramak ve bulmaktır. Bu sadece iktidarların da görevi değildir. Siyaset engel çıkarmak, işi yokuşa sürmek, kapılar kapatmak, yapılanı yıkmaya çalışmak da değildir. Ümit ediyorum ki yeni başladığımız yasama yılı, milletimizin sorunlarına, çözümlerin arandığı ve üretildiği bir yıl olur."
Baykal'a teşekkür
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a, milli birlik sürecinde gelinen noktayı konuşmak, önerilerini alabilmek için randevu talebini içeren mektup yazdığını anımsattı.
"Bu ziyaretten muradımız, ülkemizin sorun alanlarına yönelik iktidar ve ana muhalefetin demokratik zeminde meseleyi etraflıca değerlendirmesini sağlamaktır" diyen Erdoğan, sadece dinlemeye ve görüş almaya gitmeyeceklerini; temel hassasiyetlerini, bakış açılarını da ortaya koymak istediklerini bildirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir çok sivil toplum örgütü, akademisyen ve gazetecilerden de öneriler olduğunu ifade ederek, "Ne mektubu gönderirken siyaset yaptık ne de bu meseleyi yaparken politik bir hesap içerisine girdik" diye konuştu. Erdoğan, konuyu siyaset üstü bir mesele olarak gördüklerini belirterek, mektubu AK Parti Genel Başkanı olarak değil, Başbakan olarak gönderdiğini söyledi.
Milli birlik sürecinin AK Parti'nin değil, devletin projesi olduğunu bir çok kez söylediğini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Görüşme talebimiz siyasi bir hamle, propaganda girişimi değildir. Samimi ve iyi niyetli olarak konuşmayı, tartışmayı amaçlıyoruz. Sayın Baykal, dün mektubuma cevap verdi ve önümüzdeki hafta içinde ikimiz için uygun bir zamanda görüşebileceğimizi ifade etti. 'Bir gün önceden haber verirseniz, ertesi gün görüşmeyi yapabiliriz' diye belirtti. Mektubun içeriğini asla şu anda değerlendirecek değilim. Onu bir araya geldiğimizde kendileriyle değerlendireceğiz. Ancak daha önce de ifade ettim: 'Gönderdiği mektupla ilgili medya üzerinden konuşmak istemem' dedim. Temenni ederdim ki Sayın Baykal da gönderdikleri mektupla birlikte medya üzerinden bana mesaj göndermeseydi. Yani bu görüşmenin Dolmabahçe gibi olmaması için... İşte oradaki bazı ifadelerin kullanılması olayı... Bana göre bu çok yanlış bir söz. Dolmabahçe'deki bizim Sayın Büyükanıt ile yaptığımız görüşme başka bir görüşmedir ki ona benzer görüşmeleri bu mevkilerde olan liderler bugüne kadar hep yapmışlardır, tarih boyunca; bugün de yaparlar, yarın da yaparlar.
Bu ise farklı bir şeydir. Ben şu anda bir şey konuşmuyorum. Ama kendileriyle görüştükten sonra bazı şeyleri açıklayacaklardır. O zaman ben de gerekli olan açıklamaları yapacağım. Randevu talebimize olumlu yanıt verdiği için kendisine teşekkür ediyorum. Bana göre bu olumlu bir adımdır. Konuyu değerlendirdikten sonra gerekli cevabı aktaracağız. Ayrıca TBMM'de de açık oturum şeklinde gerçekleşecek görüşmede, açılım süreciyle ilgili gelişmeleri milletvekillerimizle ve milletimizle paylaşmış olacağız. Her adımı milletimizin bilgisi dahilinde kamuoyunun gözleri dahilinde yürüteceğiz. Gizli kapaklı bir süreç işletmiyoruz, işletmeyeceğiz. Çünkü bu olay, bu konu gizli kapaklı olacak bir konu değil... Son derece açık, şeffaf, katılımcı bir süreç yaşanacak.
Ne dedik biz? Şu görüşmeleri bitirelim, milletin vekillerinin huzurunda bu konuyu konuşalım, görüştükten sonra tüm bakan arkadaşlarımla, tüm teşkilatımla 81 vilayette milli birlik süreci için seferberlik ilan edeceğiz; il il, ilçe ilçe, köy köy dolaşacağız anlatacağız. Tabi Türkiye'nin nasıl bir atılım sürecine de girdiğini anlatacağız. Gelecek adına umutluyum. Türkiye'nin tek yürek olması, tam bir mutabakat içinde sorunun çözümü yönünde irade ortaya koyması, umutları daha da artırıyor. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, hayır dualarıyla ülke ve millet olarak hayırlı bir sonuca ulaşacağız. Bu kadronun, teşkilatın bunu başarabileceğine ve tarih yazacağına inanıyorum."