Başbuğ hakkında gerekçeli karar
Anayasa Mahkemesi'nin, İlker Başbuğ'un başvurusuna ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı
ANKARA - Anayasa Mahkemesi'nin, eski genelkurmay başkanlarından emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvuruya ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı.
Gerekçeli kararda, hükmün açıklanmasından itibaren geçen sürede gerekçenin açıklanmaması nedeniyle temyiz incelemesinin yapılamadığı belirtildi. Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının ve salıverilme talebinin temyiz merci tarafından incelenemediğine dikkat çekilen kararda, adli kontrol hükümlerinin de değerlendirilerek talep hakkında yargılamayı yürüten mahkemece bir karar verilmesinin gerektiği kaydedildi. Bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği ifade edildi.
İlk derece yargılanmasında verilen nihai karardan sonraki aşamada Başbuğ'un 31 Aralık 2013'te yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden tahliye edilmesi talebinde bulunduğu hatırlatılan kararda, bu tarih itibarıyla mahkemece gerekçeli kararın açıklanmadığı ve bununla birlikte talep hakkında "kovuşturma aşaması tamamlandığı ve hükmen tutukluluk kararına yapılan itirazın reddine karar verildiği" gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığının kararlaştırıldığı bildirildi.
Kararda, "Bu nedenle işin esasına girilmeksizin talebe ilişkin olarak etkili bir yargısal inceleme yapılmadığı görülmektedir. Bu durum Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında güvence altına alınan hakkı işlevsiz hale getirmektedir" ifadesine yer verildi.
"Başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır"
Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartlarından birinin başvuru süresi olduğu, bunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılmasının gerektiği belirtildi. Başbuğ'un tutuklu olarak devam eden yargılamada mahkumiyet kararının açıklandığı 5 Ağustos 2013'te "bir suç isnadına bağlı olarak" tutulma halinin sona erdiği belirtilen kararda, "Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci, üçüncü ve yedinci fıkralarının ihlal edildiği şikayetleri yönünden başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır" değerlendirmesinde bulunuldu.
Başbuğ hakkında "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme" suçlarından açılan davada İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce müebbet hapisle cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verildiği hatırlatıldı. Başbuğ'un mahkumiyet kararıyla verilen tutukluğun devamına dair karara 12 Ağustos 2013'te itiraz ettiği, itirazın 22 Ağustos'ta reddedildiği belirtilen kararda, "Açıklanan hükme ilişkin gerekçeli karar henüz dosyasına konulmamıştır" ifadesi kullanıldı.
İlker Başbuğ'un mahkumiyet kararı sonrasında hükmen tutuklu bulunduğu dönemde de tahliye talebinde bulunduğu, bununla ilgili 31 Aralık 2013'te söz konusu mahkemece talep hakkında karar verilmesine yer olmadığının kararlaştırıldığı belirtilerek, bu karara yapılan itirazın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 20 Ocak 2014 tarihli kararıyla reddedildiği kaydedildi.
Başbuğ'un kendisine isnat edilen suçlamalara konu olan eylemlerin görevle ilgili olması nedeniyle anayasada öngörülen Yüce Divan dışında bir mahkemece yürütülen yargılama sonunda verilen mahkumiyet kararıyla tutukluluk halinin devam ettiğini belirttiği hatırlatılan kararda, mahkumiyet kararının gerekçesinin yasal süre aşılmasına rağmen açıklanmaması ve tahliye talebi hakkında karar verilmemesi nedeniyle kişi hürriyetinin ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü bildirildi.
Kararda, "Başvurucunun, yargılama makamının görevine ve mahkumiyet kararının gerekçesinin yasal süre içinde dava dosyasına konulmaması nedeniyle tahliye talebi hakkında karar verilmemesine ilişkin şikayetlerinin dayanaktan yoksun olmadığı görülmektedir. Özgürlükten yoksun bırakmanın 'görevli' olmayan yargı merciince verilen karar nedeniyle 'kanuni' olmadığı yönündeki şikayete ilişkin başvurunun, tutulma hali devam ettiği sürece olağan kanun yolları tüketildikten sonra yapılması mümkündür. Mahkumiyet kararı sonrasındaki hükmen tutukluluğa ilişkin şikayetlerin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve başkaca bir kabul edilemezlik nedeninin de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir" ifadeleri yer aldı.
"On beş gün içinde dava dosyasına konulmalıdır"
Anayasa'nın 19. maddesinde "Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir", Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesinde ise "Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir" ifadelerinin yer aldığına dikkat çekilen kararda, Başbuğ'un mahkumiyetle birlikte hükmen tutukluluğuna karar verilmesine itiraz ettiği, yapılan değerlendirme sonunda ise itirazının kesin olarak reddedildiği hatırlatıldı.
Mahkumiyet kararı sonrasında Başbuğ'un durumunun "suç şüphesine bağlı tutma" kapsamından çıkarak, "bir mahkumiyet kararına bağlı olarak tutmaya" dönüştüğü bildirilen kararda, "Bu aşamada, ilgili mevzuat gereği özgürlükten yoksun bırakmanın dayanağı olan hükmün gerekçesi hükümle birlikte tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç on beş gün içinde dava dosyasına konulmalıdır" görüşüne yer verildi.
İlk derece mahkemesindeki yargılamanın sona erdiği davada temyiz incelemesinin yapılabilmesi için öncelikle gerekçeli kararın dava dosyasına konulması, sonrasında temyiz talebinde bulunan tarafların varsa itirazlarını bildirme imkanına sahip olmalarının gerektiğine vurgu yapılan kararda, "5 Ağustos 2013 tarihinde açıklanan nihai karara ilişkin gerekçe başvuru tarihi itibarıyla dava dosyasına konulmadığından, temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın Yargıtay'a gönderilmesinin ve tahliye talebi hakkında ilgili Yargıtay dairesince bir karar verilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir" ifadeleri yer aldı.
Başbuğ'un tutuklu olarak yargılandığı davada verilen mahkumiyet kararının hatırlatıldığı kararda, başvurucunun, eylemlerin nitelendirilmesine ve bu kapsamda yargılama görevinin Yüce Divan'a ait olduğuna ilişkin itirazının dayanaktan yoksun olmadığının görüldüğü kaydedildi.
"Hüküm tarihinden itibaren yedi ayı aşan bir süredir gerekçeli kararın dosyaya konulmamış olması"
Hürriyeti kısıtlanan kişinin, anayasanın ilgili maddesi gereğince, durumu hakkında kısa sürede karar verilmesi ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahip olduğu belirtilen kararda, şunlar ifade edildi:
"İsnat edilen suçlara ilişkin eylemlerin nitelendirilmesinin, davanın Yüce Divan'da görülmesi gerektiği iddiasıyla doğrudan ilgili olduğu, bu çerçevede yargılama mercinin görevli olmadığıyla ve eylemlerin nitelendirilmesiyle ilgili itirazların temyiz merciince resen dikkate alınacağı açıktır.
Bununla birlikte bu hususlara ilişkin kesin bir yargısal karar verilinceye kadar başvurucunun özgürlüğünün kısıtlanmasının devam edebileceği görülmektedir. Bu süre zarfında başvurucunun, 'hukukun öngördüğü usule uygun olmadan' özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucu ortaya çıkabilecektir. Bu nedenle bu aşamada yargılama merciinin görevine ilişkin itiraz dikkate alınarak başvurucunun telafi edilemez şekilde mağduriyetinin ortaya çıkması ihtimalini hukuki çarelerle gidermek gerekir.
Hüküm tarihinden itibaren yedi ayı aşan bir süredir gerekçeli kararın dosyaya konulmamış olması nedeniyle başvurucunun, mahkumiyete bağlı olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararın görevli olmayan bir mahkeme tarafından verildiği, dolayısıyla özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı yönündeki iddiasını temyiz merci önüne götürememesi sonucu ortaya çıkmıştır. Başvurucunun özgürlüğünden yoksun bırakılmasına ilişkin kararın hukukiliğini temyiz mercii önünde denetleme hakkını kullanamamasının hukuk güvenliği ve hukuki belirlilik ilkelerine uygun olduğu söylenemez."
Oy birliğiyle karar verildi
Söz konusu gerekçelerle oy birliğiyle alınan kararda, Başbuğ'un ilk derece yargılamasında devam eden özgürlükten yoksun bırakılma kapsamındaki şikayetlerinin "süre aşımı" nedeniyle kabul edilemez olduğu bildirildi.
Mahkumiyet kararının gerekçesinin yasal süre içinde dava dosyasına konulmaması nedeniyle tahliye talebi hakkında karar verilmemesi şikayetlerinin kabul edilebilir olduğu belirtilen kararda, Başbuğ'un, özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemece etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiği kaydedildi.
Kararda, gereğinin yapılması ve başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi amacıyla karar örneğinin mahkemeye gönderilmesine, başvurucu tarafından yapılan 206,10 lira başvuru harcı ve bin 500 lira vekalet ücretinden oluşan toplam bin 706 lira 10 kuruş yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine oy birliğiyle karar verildiği de belirtildi.