Basel III kriterleri ve Türk bankacılık sistemine etkileri

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Gökhan TAŞPINAR / Denizbank Şube Müdürü
 
Basel Bankacılık Gözetim Komitesi, bankacılık gözetim ve denetiminde uluslararası işbirliğini sağlamak amacıyla G-10 ülkeleri merkez bankaları guvernörleri tarafından, 1974 yılının Aralık ayında "Bankacılık Düzenleme ve Denetim Uygulamaları Komitesi" (Committee on Banking Regulations and Supervisory Practices) adıyla oluşturulmuştur. BIS (Bank for International Settlements) tarafından 1989'da yayımlanan, ülkemizde ise Şubat/2001'de uygulanmaya başlayan Basel I standartları risk ölçümünde yetersiz kaldığından, Haziran/2004'de Basel II nihai metni ile geliştirilmiş bankacılık risk yönetimi standartları oluşturularak yürürlüğe girmiştir. Ancak 2008'de ortaya çıkan küresel krizle birlikte ortaya çıkan ciddi finansal riskler, Basel II'nin yeterliliğinin sorgulanmasına neden olmuştur. Bu nedenle de Basel III kriterlerinin gerekliliği gündeme gelmiş ve bu kararlara ilişkin olarak öncelikle Basel Bankacılık Denetim Komitesi tarafından taslak hazırlanmış, 12.09.2010 tarihinde ise Merkez Bankası Başkanları ve Denetim Otoritesi Başkanları Toplantısı'nda kabul edilerek nihai uygulama kararları yayımlanmıştır. Basel III kararları, Basel II'nin tamamen ortadan kaldırılması amacıyla değil ama 2008 yılındaki küresel krizde ortaya çıkan Basel II uygulamalarına ilişkin eksikliklerin bertaraf edilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Basel III kapsamında yapılan en önemli değişikliklerden birisi bankaların sermaye yeterliliği hesaplamalarında kullandıkları sermaye tanımının değişmesidir. Yani Basel III kararları kapsamında bankaların riskli işlemlerine paralel sermayelerinin de arttırılması gerekmektedir. Bu da Basel II'ye göre daha fazla sermaye artırımını beraberinde getirecektir. Özellikle son finansal krizde Basel II uygulamalarının zayıf kaldığı likidite yeterliliği ve risk bazlı olmayan kaldıraç oranları gibi risk noktalarında Basel III ile yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle birlikte; Bankacılık-finans sisteminin finansal ve ekonomik şoklara karşı direncinin arttırılması, risk yönetimi uygulamalarının geliştirilmesi, kurumsal yönetimin etkinleştirilmesi, bankaların açık ve şeffaf bir şekilde kamuoyunu bilgilendirme özelliklerinin arttırılması amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda yapılan düzenlemeler ise şunlardır:
- Asgari sermayenin kantitatif ve kalitatif yönden arttırılması, asgari sermaye ihtiyacı standardının getirilmesi ve gerektiğinde sıkıntılı dönemlerde karşılık oranının arttırılması, 
- Asgari likidite oranlarına ilişkin düzenlemeler yapılması,
- Alım-satım hesaplarıyla ilgili sermaye yeterliliği hesaplamalarında değişiklik yapılması,
- Karşı taraf kredi riskinin hesaplanmasına ilişkin değişiklik yapılması, 
- Sınır ötesi bankacılık kurallarının geliştirilmesi,
- Etkin bankacılık denetiminin yeniden gözden geçirilmesi ve standart denetim uygulamalarının geliştirilmesi
Söz konusu düzenlemelerin Basel II uygulama esaslarını ortadan kaldırmadığı, bununla birlikte Basel II'de önemli sapmalar göstermeyen ve yükümlülükleri daha da arttıran bir özellik gösterdiği, bankacılık sisteminin bu düzenlemelere tam anlamıyla adapte olabilmesinin ise 2019 yılına kadar devam edebileceği öngörülmektedir.
 
 II-Basel III uygulamalarının Türk bankacılık sistemine etkileri ve sonuç 
 2008 yılında yaşanan global kriz sonrası hazırlanan Basel III düzenlemeleri sadece bankaların bulundurması gereken sermaye miktarıyla ilgilenmemekte ayrıca yeni düzenlemeleri de beraberinde getirmektedir. Önceki yıllarda yapılan düzenlemeler ve yeni hazırlanan çalışmalar göz önünde bulundurulduğunda; 1.3 trilyon TL'lik aktif büyüklüğüne ulaşan, %16.5 oranında sermaye yeterlilik rasyosuyla güçlü bir sermaye yapısına sahip olan Türk bankacılık sisteminin Basel uygulamaları kapsamında ciddi bir sermaye ihtiyacına gerek duymadığı, sermaye benzeri kredilerin özkaynaklar içerisindeki payının düşük olduğu ve aynı zamanda ödenmiş sermaye, kâr yedekleri ve dağıtılmamış karlar gibi çekirdek sermaye kalemlerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Türk bankacılık sisteminin Basel III ile getirilen düzenlemelere uyum düzeyinin çok yüksek olmasının temelinde 2001 yılında yaşanan bankacılık krizinden alınan dersler ve sonrasında sistemin etkin bir şekilde disipline ve yeniden organize edilmesi yatmaktadır. Dolayısıyla bu konuda BDDK'nın pozitif katkısı yadsınamaz. Bütün bu bilgiler ışığında değerlendirildiğinde Basel III'ün Türk bankacılık sistemine ve Türkiye ekonomisine olası etkileri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Türk bankacılık sisteminin sermaye yeterlilik oranı ve çekirdek sermaye yeterlilik oranı arasındaki farkın ABD ve Avrupa'daki bankalara göre daha düşük olması beklenmektedir. 2008'de yaşanan global krizde Türkiye, OECD ülkeleri arasında da bankacılık sektöründe kamunun sermaye desteğine gereksinimi olamayan tek ülke konumundadır.
- Basel III uygulamalarının temel esasları incelendiğinde özellikle "likidite" ve "sermaye tamponu" ile ilgili düzenlemelerin, BDDK tarafından kriz öncesinde alınan "proaktif önlemler" ile önemli ölçüde benzeştiği görülmektedir. Bu da BDDK'nın yol haritası çerçevesinde Türk bankacılık sisteminin Basel III uygulamalarıyla ilgili önemli bir zorluk yaşamayacağını göstermektedir.
- "Hedef Sermaye Yeterliliği Rasyosu" uygulaması ve kriz döneminde Karşılıklar Yönetmeliği'nde "esnekliğe" gidilmesi gibi proaktif önlemler sayesinde son yaşanan krizde Türk bankacılık sektörünün son derece sağlam kalması da tüm dünyada yankı uyandırmıştır. Söz konusu önlemlerin Avrupa bankacılığında yeni irdeleniyor olması da, Türk bankacılık sisteminin geldiği nokta açısından gurur vericidir. Dolayısıyla BDDK'nın bundan sonraki süreçte sektörel ihtiyaçlar ile sektör riskini göz önünde bulundurarak düzenleme ve denetim sistemlerini geliştirmeye son derece önem vermesi ve bununla ilgili modellemeler yapması da Türk bankacılık sisteminin olası risklere karşı dayanıklılığını arttırmaktadır. Bu düzenlemeler çerçevesinde, 2005/1 sayılı Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ'de, 2012/6 sayılı Tebliğ'in 7/A maddesi ile değişiklik yapılarak, Kaldıraç Oranına Dayalı Zorunlu Karşılık Yükümlülüğü eklenmiştir.
- Basel III uygulamaları arasında yer alan "döngüsel sermaye tamponu" ve "sermaye koruma tamponu" uygulamalarının Basel III'ün ilave sermaye ihtiyacı doğurmasına koşut olarak belli bir dönem zarfında bankaların öz kaynak karşılıklarını olumsuz etkileyeceği varsayılsa da orta ve uzun vadede bu belirtilen tedbirlerin ekonomik büyümeye pozitif katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bununla birlikte olası kriz dönemleri için karşılık ayrılması dolayısıyla ortaya çıkacak ilave sermaye ihtiyacı, kredi maliyetini arttıracak, bankacılık sisteminin karlılık oranında bir azalışa sebebiyet verecektir. 
- Basel III ile birlikte çok daha güçlü sermaye yapısına sahip bir bankacılık sisteminin makro ekonomik dengeler üzerinde olumlu etki yaratacağı da aşikardır.
- Basel III kararları finans sektörüne daha şeffaf bir yapı kazandıracaktır. 
- Basel III süreci makro ve mikro düzeyde sistematik riskin sınırlandırılmasına yardımcı olacaktır. 
- Basel III sürecinin belki de en önemlisi etkisi kayıt dışı ekonominin daraltılmasında kendini gösterecek bu da bankacılık gözetim ve denetim sisteminin daha etkin çalışma çabasını beraberinde getirecektir. 
- Aktif-pasif yönetiminin etkin şekilde uygulanması suretiyle piyasa riski yönetimi ile arasındaki bağlantı ve bilgi akışı güçlü hale gelecektir.
- Bankaların risk iştahı ve risk algılamalarında önemli değişiklikleri beraberinde getirecektir.
- Bankaların ticari ve kurumsal nitelikteki müşterilerinin kurumsallaşma sürecinde olumlu bir gelişme yaşanmasına yardımcı olarak, bankaların aktif kalitesinin iyileştirilmesine destek olacaktır.
- Bankaların müşteri portföy tercihleri, kredibilitesi yüksek, derecelendirmesi iyi, sağlam firmalar yönünde değişecek, kredi derecelendirmesi iyi olan firmalara ortalama kredi faiz oranından daha düşük oranda kredi kullandırılması söz konusu olabilecektir.
Sonuç olarak, Türk bankacılık sisteminin yeterli düzeyde sermaye desteğine sahip olması, çağdaş risk yönetimi, etkin denetim ve iç kontrol sistemi ile sağlam öz kaynak yapısı, yüksek likidite düzeyi, düşük kaldıraç oranı ve mevduat kaynaklı fonlama yapısı sebebiyle Basel III kararlarının uygulanması sürecine ilişkin önemli bir problem yaşanmayacağı kanaatindeyim. Ve aynı zamanda Basel III kriterlerine hazır güçlü bir bankacılık sisteminin destekleyeceği reel ekonominin ise sürdürülebilir kalkınmaya sağlıklı bir ivme kazandıracağı görüşündeyim. 
 
KAYNAKLAR
1. Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurumu'nca (BDDK) kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanan "Sorularla Basel III(29.11.2010)
2. Basel-III: Uluslararası Bankacılık ve Finans Sisteminin Yeni Mimarisi ve Türk Bankalarına Etkileri  Konferansı
3. DEMİRKOL,Ö. Basel II Sermaye Yeterliliği Uzlaşısı Süreci İçinde Gelen Ek Düzenlemeler Seti:BASEL III KRİTERLERİ
4. Bankacılık ve Sigortacılık Araştırmaları Dergisi Cilt 1 Sayı 3-4 (Ocak 2012),
5. "10 Soruda Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı", BDDK Araştırma Dairesi, Ocak/2005
6. BDDK'nın 30.11.2012 tarihli günlük Bankacılık Sektörü Raporu
7. "Basel II'ye Geçişe İlişkin Yol Haritası" BDDK Araştırma Dairesi, 30.05.2005
 8. "Bankacılık Sektörü Basel II Gelişme Raporu", BDDK Araştırma Dairesi, 19.06.2006
 9. BULUT, B. "Basel III ve Getirdikleri1"KOBİTEK 
10. AKSOY,M. "Basel III'ün etrafından dolanmak" Para Dergisi Sayı:355
11.TAŞPINAR,G. "Basel II Sürecinin Türk Bankacılık Sistemine Yansımaları" 30.01.2007 tarihli DÜNYA Gazetesi
12.İnternet Kaynakları
 http://www.bddk.org.tr
 http://www.tbb.org.tr
 http://www.bis.org/bcbs/basel3.htm
 www.kobitek.com
 www.guardian.co.uk/business/basel-iii.
 http://www.businessweek.com/articles/2012-11-15/bloomberg-view-basel-iiis-bedeviling-complexity