Batıyı suçladı
İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal 7'deki İskele Sancak'tan sonra NTV'nin konuğu oldu.
Bu pazar yapılacak olan AKP toplantısından önce kamuoyuna mesajlar veren Erdoğan'ın yaptığı açıklamalardan satır başları:
Başbakan olarak Emre Taner Bey döneminde İmralı'ya gönderdim, daha sonra Oslo'ya gönderdim.
Sonra Hakan Fidan Bey döneminde bu adımları attık.
Gerekli gördüğümüz halde bu adımları atarız.
Bütün ülkeler istihbarat teşkilatını bu iş için kullanır.
Bizim MİT ne zaman adım atılması gerekirse bu adımı atabilir.
Bu konuda bizim atmaması istikametinde bir ön kabülümüz yoktur.
Yeri geldiğinde bu adımı atarız.
Biz son seçimlerin öncesinde milli birlik ve kardeşlik çerçevesinde adımları attık. Habur süreci de ona dahildi.
Biz samimiydik.
Bu adım sebebiyle de halkımızın bize teveccühü artarak devam etti.
Aynı şekilde Oslo ile ilgili süreç de böyleydi.
Burada yapılan görüşmeler oldu.
Sonra bu görüşmelerin belli medya gruplarına servis edildiğini gördük.
Burada samimiyetsizlik sözkonusuydu.
Görüşmeleri belge diye servis etmek en önemli yanlıştır.
Bu bir belge değildir. Belge olabilmesi için tarafların imza koyması lazım.
Görüşülmemiş şeyler, görüşülmüş diye verilmiş.
Bunlar uygulamaya girecek diye altında taahhüt edilmiş.
Burada ben ve bizim ilgili birimlerimizin onaması sözkonusu değil.
Birileri almış, hemen değerlendirme sürecine girmiş.
Yargı bunu değerlendirme sürecine girmiştir.
Burada medya da samimi davranmamıştır.
Bu işe medyanın atlaması, girmesi bu ülkenin çıkarları için iyi olmamıştır.
Böyle olmaması gerekirken medya bunu ne MİT'le ne de hükümetle değerlendirme yoluna girmemiştir.
Bizim dayanışma noktasında desteklerini almamız gereken medya noktasında iyi bir imtihan olmamıştır.
MİT ada ile ilgili Oslo ile ilgili görüşmelerini çok açık, net ve samimi bir şekilde ortaya koymuştur.
Benim müsteşarımla ilgili atılan adımın arkasında kim vardı, ben varım.
Bu arkadaşımızı oraya getiren benim.
O göreve gönderen de benim.
O zaman beni hesaba çekin.
Niçin onun üzerinden hareket ediyorsunuz.
Burada dürüst davranılmasının gereğini istiyorum.
Yargının burada seçtiği yöntemi doğru bulmadım.
O anda atılan adımların öncelikleri itibarıyla yanlış olduğunu gördüğüm için de bu çıkışımı o gün yaptım, bugün de yaptım, yarın da yaparım.
Evsahipliğini yapanlar tarafından böyle bir şeyin yapıldığını hissettiğimiz andan itibaren oralarda bir daha bu tür toplantıları arkadaşlarımızın yapması mümkün değil.
Norveç'i bundan böyle çok daha farklı bir şekilde değerlendirmeye tabi tutarız.
Somut adımlar noktasında iktidarımız en cesur adımları attı.
Operasyonlar noktasında şu ana kadar, yani 30 yıllık süreç içerisinde hangi iktidarlar döneminde ne kadar operasyonlar yapılmış, ne kadar şehidimiz var bu rakamları dün akşam anlattım.
En düşük şu anda operasyon yapıldığı dönem bizim dönemdir.
Zirve yaptığı dönemler vardır ki, CHP'nin iktidar olduğu dönemlerdir.
Şehit sayısına baktığımızda zirve yaptığı dönemleri o dönemlerde görüyoruz.
Önemli olan terör örgütünün bu dönemde çok daha farklı silahlanma yapabilme imkanını yakalamıştır.
Silahlı güç olma noktasında hiçbir dönemde böyle bir imkanı ve gücü bulamamıştır.
Bölge çok farklı bir bölgedir.
Hakkari, Şırnak'taki yerleşim ve oradaki mücadele verdiği alanlar çok farklı alanlar.
Buraları gezip görmüş birisi olarak buradaki mücadelenin askerimiz ve polisimiz açısından ne denli zor olduğunu görüyoruz.
Bütün bunlara rağmen askerimiz ve polisimiz buradaki mücadelesini kararlılıkla veriyor.
Terör örgütü alan hakimiyeti gibi bir gayret içerisine girmiştir.
Başarılı olamamıştır.
Şu anda askerimiz onlara gereken dersi sormuş ve sormaktadır.
Bugün Çukurca'da çok ciddi manada gereken dersi vermiştir ve vermeye devam etmektedir.
Çözüm noktasında bazı bölücü terör örgütüyle berabermiş gibi davranan ve açıklama yapanlar var. Ne diyorlar, silahlar sussun.
Silahın susması bir çözüm değil ki, silahın çözülmesi bir çözümdür.
Terör örgütü silahı bırakacaksa bizler de hükümet olarak bu operasyonları minimize ederiz.
Askerin ve polisin silahı bırakması gibi sözkonusu olamaz.
Çözüm için, eğer İmralı'ya arkadaşlarımız gitmişse, Oslo'ya gitmişse, bunlar çözüm için en kararlı atılmış adımlardır.
Ne şahsımın ne arkadaşlarımızın bu konuda millete ihanet içerisinde olacak bir istihbarat verilmemiştir.
Bu ara gerek ana muhalefetin genel başkanı ve gerekse diğer uzantılar, çözüm için bir araya gelelim diyor.
Çözüm için hiçbir zaman kaçmadık ki.
Muhalefet partisi lideri randevu istedi, verdik.
Terörle kim içiçe?
Terörle içiçe olanla neyi konuşacağız. Terör örgütüyle mücadele ama siyasi uzantılarıyla müzakere dedik.
Bakıyorsunuz bu partinin 9 milletvekili teröristlerle kucaklaşıyor, yanak yanağa öpüşüyor.
Şimdi nasıl olacak da ben teröristle yanak yanağa olan, sarmaş dolan olan bir eş başkanla nasıl konuşacağım.
Ben bununla konuştuğum zaman bu ülkedeki şehit anneleri bir başbakan olarak beni onlarla masaya gördüğü zaman ne der?
Kusura bakmayın ben bir tane şehit annesinin gözyaşını bunların hiçbirine değişemem.
Bunlar dürüst olsaydı, bunlarla oturur hakikaten müzakere ederdik.
Artık siyasi uzantılarla müzakere noktasında değilim.
Bölgede şu anda parti olarak iki parti var.
Biri AK Parti'dir birisi BDP'dir.
Niçin CHP bölgede yok?
Niçin MHP bölgede yok?
Sadece tabela partisi olarak bulunmak yetmiyor. Bir mücadeleyi bölgede vereceksek bu partiler de orada bulunmalı.
Bunu yapmalı ki, halkı bölücü terör örgütünden ve onun uzantılarından ayıralım.
Bu demokrasi bariyerini araya koyduğumuz anda oradaki herşey değişmeye başlar.
Orada CHP'nin de, MHP'nin de herhalde gönüldaşları vardır.
Hakkında fezleke hazırlanan milletvekilleri var.
Bunlar parlamentoya geldiği anda bizim bakış açımız, eğer siz terör örgütüyle beraber yürüyeceksiniz, onların yeri parlamento değil Kandil'dir.
Burada partimin takınacağı tavır, açıktır nettir.
Parlamento dışında mücadelesini sürdürsünler.
Onlarla aynı çatı altında olmayız. Parti kapatılmasına karşıyım.
Ama şunu da bilin ki, anayasa değişikliği olayında partilerin kapatılması için biz mücadele ederken ne CHP, ne MHP, ne BDP bizim yanımızda yer almadı.
Bizim içimizden bazı kişiler gitti onların yanında yer aldı.
330'u yakalasaydık partilerin kapatılması tarih olacaktı.
Biz partilerin kesinlikle kapatılmasına karşıyız, suç işleyen bedelini ödesin diyoruz.
Popülizmi reddeden bir siyasetçiyim.
Ne gerekiyorsa onu söylerim.
Öyle söylemlerim vardır ki, bunu bazıları milliyetçi söylem olarak ifade etmiştir.
Ben de demişimdir ki, bunu milliyetçi olarak kabul ediyorsanız ben o anlamda milliyetçiyim demişimdir.
Şimdi atılması gereken adım neyse arkadaşlarımla değerlendiririm ve rahatlıkla o adımı atarım. Bize zarar verir vermez düşünmem.
Habur'da da böyle davrandık.
Orada bölücü örgütün uzantısı olan siyasi partisi samimi davransaydı, Habur çok daha olumlu bir istikamette gelişebilirdi.
Ama onlar provoke ettiler.
Onlar çok şey bekliyorlardı, biz yine partimizin oylarını artırarak devam ettik.
Halkımız bizim samimiyetimizi gördük.
Burada biz kesinlikle ülkümezin menfaati neyse o adımı atarız.
Pazar günü inşallah yapacağımız açıklamalarda bir çok şeyi göreceksiniz.
Burada yine popülizmin olmadığını özellikle sizler de tespit edeceksiniz.
Orada yol haritasını açıklarken 2023'ü de göreceksiniz.
Şimdi bu ara zamlar yaptık.
Bazıları 'bu ara zam yapılır mı' dediler.
Yunanistan, İspanya, İtalya ne halde görüyorsunuz.
Biz onların düştüğü duruma düşemeyiz.
Bunun bedelini ve faturasını halkımıza ağır olarak asla ödetemeyiz.
Bu sorunu bizim çözmemizi engellemek isteyenler olabilir.
Birinci derecede Batı.
Bu işi bizim çözmemizi istemiyor.
Almanya, Fransa istemiyor.
Tam aksine ülkelerinde terörist başlarına cirit attırıyorlar. Parasal kaynak oralarda.
Bunun içinde Avrupa'dan en gelişmiş ülkeler var.
İskandinav ülkeleri tam anlamıyla yataklık yapıyorlar.
Bunları onların yüzüne söylüyorum.
Hani iade edecektiniz.
Kalkıp PKK terör örgütü diyeceksiniz, sonra da bu örgütün liderleri elini kolunu sallayarak sizin ülkenizin sokaklarında dolaşacak.
Milyonlarca Avro buradan terörizme kaynak oluşturuyorlar.
Esrar, eroin kaçakçılığı sizin kontrolünüz altında.
Bunları maalesef görüyor ve kendilerine söylüyoruz.
Ama ne yazık ki, netice aldıramıyoruz.
Bunun neticesini aldıracak ne yazık ki, bir kurum da yok.
Balyoz'la ilgili olarak birincil mahkemenin bu konuda birçok çalışmayı yaptığını biliyorum. Geniş tabanlı çalışmanın yapıldığını biliyorum.
Biz de bunu Adalet Bakanlığımız vasıtasıyla takip ettik.
Fakat bu süreci özellikle gerek avukatlar olsun, gerek sanıklar olsun zaman zaman provoke ettiler.
Mahkemeye gelmeyişler, hakimler heyetini hakaretlerle tahrik edişler.
Bütün bunlara rağmen bu kadar zaman içerisinde bitmesini başarılı buluyorum.
Neticesi itibarıyla o ayrı bir konu.
Şu anda bu ilgi alanım içerisinde değilim.
Gerekçesini görmeden burada değerlendirme yapamam.
Anayasanın amir hükmü gereğince adil mi adil değil mi bunu söyleyemem.
Şu anda yetkim yok.
Şimdi bir Yargıtay süreci var.
Burası bir nihai sonuç değil.
Yargıtay'ın vereceği karar nedir, bilemiyoruz.
Kendisi verdiği kararla birincilm mahkemenin kararını onaylar mı, iade eder mi, belli değil. Bütün bu değerlendirmeler neticesinde biz hakkaniyete uygun bir kararın Yargıtay'dan çıkmasını bekleriz.
Bunu ancak Yargıtay kararını verdikten sonra göreceğiz.
TSK'dan içeri alınan muvazzaf kadronun, tutuksuz yargılanması başından itibaren temennimdi.
Ama kararı bu şekilde verdiler, bu süreci artık Yargıtay'da takip edip, temennim o hakkaniyete uygun bir netice çıksın.
Nasip olursa yeni dönemde, içerideki mahkumlarla ilgili olarak, belki buna tutukluyu da katacağız. Görüşmelerde belli sürelerde eşler birbirleriyle 24 saat cezaevi dışındaki belli yerlerde hazırlanmış olan odalarda, ihtiyaç neyse gerçekleşecek.
Eşiyle biraraya gelme imkanını vereceğiz.
Aile görüşmesi olarak böyle bir adımı atacağız.
Bu ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılanlar için de böyle olacak. Yeter ki, şartlara uygun olsunlar.
Ben özellikle 28 Şubat'ı yaşadım. Onun öncesini de yaşadım. Öğrencilik yıllarımız 12 Eylül'ü yaşadım.
TRT'de bir Ali Adnan dizisi vardı.
Bu ülke bunu da yaşadı. CHP zihniyetin fiilen veya fikren içinde bulunduğu birçok darbeler olmuştur.
Son geldiğimiz dönemde bir şeyi görmek lazım.
Bir neticelenen darbeler var bir de teşebbüs edilip de neticelenemeyen darbeler var.
Bizim olay böyle bir olaydır.
Partimizin kapatılmasına teşebbüs edilecek bir fikri adım atıldı.
Bunun içinde siyasiler var.
Ana muhalefet partisinin genel başkanı çıkıp, 'hamdolsun ki Ankara'da yargıçlar var' dedi.
İktidar partisi, 330 civarında iktidar olan bir parti kapatılıyor.
Türk demokrasi için yüz karası.
Sadece ideolojik yaklaşım, gazete küpürleri ile kapatılıyor.
Ana muhalefet partisinin genel başkanı kalkıyor bu açıklamayı yapıyor.
Ben belediye başkanı olarak içeri alındığımda Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun müfredatında bir şiiri okudum diye alındım.
YAŞ toplantılarında beraber olduğum arkadaşın sesini CD'den dinleyince şoklara girdim.
O zaman ilk defa bir sivil mahkemede böyle bir sürecin olması aslında Türk demokrasisi adına çok önemli.
Türkiye demokrasi adına değişimi ve dönüşümü yaşıyor.
Bundan dolayı alehte bazı kampanya yürütenler ki, bana göre cılız kampanya bu.
Çünkü ortada bir vaka var.
Türkiye'de darbelerle bir yerlere gidilmesi değil, artık halkın, milletin, demokrasinin kazanması çok önemli.
Bu başarıldığı zaman Türkiye sıçramaya devam edecek.
O zaman küresel sermaye Türkiye'ye gelecektir.
Biz demokrasiyi fırsata dönüştürdüğümüze inanıyoruz.
Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman tanık olarak dinlendi, şüpheli olarak dinlenmedi.
Bu benim alanım değil, yargının alanı.
Hilmi Paşamızın durumu malum.
4 yıl Genelkurmay Başkanlığı yaptı.
Ben Hilmi Paşamızla da gayet iyi çalıştım.
Yaşar Paşa'yla da, İlker Paşa'yla da iyi çalıştım.
Aramızda zaman zaman sıkıntılar oldu tabi ki.
Biz artık Türkiye'de darbeyi düşünmek istemiyoruz.
Bunun bedeli çok ağır.
Bu millete bu bedeli ödetmeye kimsenin hakkı yok.
27 Nisan'ı bir muhtıra olarak değerlendirmiyorum.
Eğer muhtıraysa bir yaptırımı yok, fiili bir yanı yok.
Sadece bir açıklama yapmışlardır, bir bildiri okumuşlardır.
Ama ertesi gün hükümet gerekli olan değerlendirmeyi yapmış, asıl muhtırayı hükümet vermiştir.
AK Parti TSK ilişkilerini değişim olarak değil normalleşme olarak almalıyız.
AK Parti hiçbir zaman TSK'ya karşı olmamış ki.
Tam aksine sahiplenmiştir.
Ben silahlı kuvvetlerine her zaman peygamber ocağı olarak bakmışımdır.
Ben Mehmedime Mehmetçik olarak bakarım. Küçük Muhammed olarak anlamış ve tanımışızdır.
Burada orduya saygı, bizim tabanımızda hiç kimseyle mukayese edilmeyecek derecede fazladır. Zaman içinde maalesef arzu edilmeyecek şeyler olmuştur.
Orduyu yönetenlerin yanlışları olmuştur.
Bu yanlışlar giderildikçe ordu millet kaynaşması çok daha ileriyg idecektir.
Şimdi böyle bir normalleşme sürecini görüyorum.
İnanıyorum ki, ordumuzun gücünü daha da artıracaktır.
TSK dağ taş demeden bölücü örgütle mücadele ediyorsa, o değerler vardır bunun arkasında. Genelkurmay Başkanı karargahta bir harekatı yönetiyorsa, bu moraller değerler sayesindedir. Ankara'da değil, harekat merkezinde operasyonu yöneten bir genelkurmay başkanı var.
Zaman zaman kuvvet komutanlarımız arazidedirler.
Oralarda görünürler.
Oradaki karargah onları yanında görünce moral değerleri yükseliyor.
Burada en önemli merkezlerden bir tanesi de medyadır.
Burada bizim yazılı ve görsel medyanın desteğine çok ihtiyacımız var.
Ben Sayın Kılıçdaroğlu'ndan tazminat almaktan bıktım, ama o tazminat ödemekten bıkmadı. Kullandığı bir ifade var: Hain.
Bir ana muhalefetin genel başkanı veya bir siyasetçi, bu ülkenin başbakanına 'hain' diyemez.
Bu ülkenin başbakanlığına gelmiş olan bir insan, kalkıp da bu ülkenin malını, mülkünü basit şeyler karşılığında asla satamaz.
Biz bu ülkeyi 236 milyar dolar milli gelirden almış yaklaşık 772 dolar milli gelire ulaştırmış bir kadroyuz.
Nasıl oluyor da böyle ucuz şeyler karşılığında, burada kalalım, sen bize sahip çık ey Amerika deyip de bunun karşılığını vermiş olacağız.
Bunu bizzat kendisi ispatlaması lazım.
Elinde wikileaks belgesinden okuyup Tayyip Erdoğan'ı suçlayacaksın.
Bununla ilgili dava açılacak.
Benim Kayseri Belediye Başkanıma takıldı, belediye başkanım bol bol tazminatı alıp oradaki vatandaşa sucuk yedirdi.
Siyaseti öğrenemedi.
Biz bununla mı terörle mücadele edeceğiz.
Çok yanlış oynuyor, çok yanlış gidiyor.
Siyaseti böyle başarabileceğini zannediyorsa bu millet bunları hiçbir zaman bunları iktidar yapmaz.
Millet AK Parti'nin ne denli doğru yolda olduğunu biliyor.
Biz ne Amerika'ya ne Rusya'ya milletimizin hiçbir değerini hiçbir menfaat karşılığında değişmeyiz.
Milletim bunu bildiği için bize desteğini en güzel şekilde verdi ve veriyor.
Gazetelerin ve televizyonların nasıl bir saldırı içerisine girdiğini gördünüz.
FSM köprüsündeki çalışma yüklenici firmanın beceriksizliği olmuş olabilir.
Ama söz verilen tarihten önce yetiştirildi mi, yetiştirildi.
2 ay İstanbul trafiği derken belli bir bölgenin karakteri. 2 ay gibi süre içerisinde buranın bu hale getirilmesi olayı kolay bir iş değil. Burada yeni bir uygulamaya girildi.
Asfaltlamada çok farklı bir uygulamaya gidildi.
Orada özellikle halatlar vesaire falan Fatih Sultan Mehmet'te çok farklı.
Birinci köprüde bu yaşanmayacak.
Ama en uygun mevsim okulların tatil olduğu mevsimdi.
Buna rağmen bu yaşandı. İstanbul trafiğine günde 400 bin araç giriyor.
Halkımız toplu taşım araçlarına yeni yeni adapte oluyor.
Ama biz de hata yapmış olabiliriz, doğrudur.
Şimdi HGS ile ilgili bir projeyi başlatıyoruz.
Ehliyet ve liyakat.
Sadece sadakat yetmez. Hocamın bir lafı vardı, siyasette tekkeye derviş aramayacaksın, bu işi yapacak ehliyette insan arayacaksın.
Tekkeye derviş ararsak o zaman siyaseti yapamazsın.
Göreceksiniz hem yine dinamik bir kadro. Yüzde 30'u aşağıda kalmayacak bayan arkadaşlarımız hem asılda hem yedekte olacak.
Parti disiplin kurulları aynı şekilde.
Yenilenmiş, güçlü, temsil kabiliyeti olan bir ekibi oluşturacağız.
Baştan beri ben merkezli olmayan bir kadro, biz merkezli bir kadro, ortak akla değer veren bir kadro oluşturma gayretimiz var.
MYK'da bir değişikliğin içerisine gideceğiz.
Tüzük değişikliğinde gerek genel başkan, ilçe başkanı, belde başkanı 3 yıl aralıksız görevde bulunmalarını ara verme kuralını tüzüğümüze koyacağız.
Biz bir kongreye gidiyoruz. Bu kongre 3 yıllık.
Demek ki, 3 yıllık genel başkanlık sürecimiz var.
Eğer başka genel başkan adayı çıkmazsa.
Yerel seçimleri başarıyla atlatarak partimizin yükseliş trendini korumak durumdayız.
Bizim gündemimizde Cumhurbaşkanı seçimleri ile seçimleri birleştirmek gibi bir şey yok.
Yerel seçimleri erkene alış sebebimiz bir mevsim koşulları ve aynı mevsimde iki seçim yapmayalım dedik.
MHP'de olumlu yaklaşımı gösterdi ve Meclis'e gönderdik. Bunun yasasını süratle çıkaracağız.
ANKETLERDE SON DURUM
Bizim yaptırdığımız son ankete var. 5 firmanın anket neticesi şu anda elimizde. Şu anda biz 52,1'de gözüküyoruz. CHP: 24,2'de, MHP: 13,3, BDP: 6,2'de gözüküyor, tablo bu.
Biz şu anda yüzde 48'in hükümeti olmadığımızı kimse iddia edemez.
Desinler ki, 'şuradan size belediye başkanlığı verilmedi' desinler.
O belediye acaba bizim iktidarımızdan önceki dönemde olduğu gibi paraları kesildi mi?
Hepsinin parasını aynen verdik. Acaba o ile hizmette bir aksama yaptık mı?
Örneğin İzmir, Antalya, Mersin. Mersin'i Akdeniz Oyunları'na hazırlıyoruz.
Mersin'i biz teklif ettik. Halbuki orada Halk Partili belediyeler var.
Ama yük bizim üzerimizde. İzmir'de üniversiteler arası yarışları biz yüklendik.
Harcamaları milli bütçeden yaptık. Burada CHP'li belediye var demedik.
Biz ne etnik, ne bölgesel, ne de dinsel milliyetçilik yapacağız dedik.
Biz 75 milyonun iktidarıyız.
Biz her inanç grubunun iktidarıyız, hepsine eşit mesafedeyiz. Hiçbirine ayrımcılık yapamayız. Böyle yürümeye de devam edeceğiz.
İmam Hatipler'le ilgili açıklamalarımıza gelince.
İmam Hatipler'i niye kapattılar?
Oralarda bir terörist çıkmasını göremezsiniz.
Siz imam hatipleri kapatma gerekçeniz neydi. Onlar bu ülkenin çocukları değil mi?
Sen çocuğunu İmam hatipe göndermeyebilirsin.
Üniversite imtahanlarına girdiği zaman diğer düz liselerden girenler hangi hakka sahip se bırak o da olsun.
Ben imam hatiplere gitmeyenler teröristtir demedim ki.
Şu anda millette bir rahatlama oldu.
Görüyor ki, önümüz açıldı.
Katsayı denilen olay düzeltildi.
Bu haksızlığın giderilmesiydi.
Ben imam hatip mezunuyum, çocuklarım imam hatip mezunu.
Ben çocuklarımı kendi ülkemde okutamadım.
Erkek çocuklarım katsayıya takıldı, Harvard'a girecek puanı olduğu halde giremedi.
Aynı şekilde kızlarım muhatap oldu, başörtüsünden dolayı giremedi.
Biliyorsunuz, okula sokulmayan kızlar var.
Ne oldu, sınıfa sokmayan öğretmen mahkum edildi.
Yazılı ve görsel medya o öğretim görevlisine sahip çıkıyor, o yavrumuza sahip çıkmıyor.
Bizim buradaki bütün itirazımız ayrımcılıkladır.