Bilge Köyü raporu açıklandı
Raporda 'çok çocuk sahibi olma ve akraba evliliği'nin sorunların temelini teşkil ettiği belirtildi
ERZURUM - Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde yaşanan saldırı olayının ardından yapılan araştırmada, "feodal aile mülkiyeti" ve buna bağlı olarak ortaya çıkan "çok çocuk sahibi olma ve akraba evliliği"nin bölgedeki sorunların temelini teşkil ettiği belirtildi.
Mardin Valiliğinin desteğiyle Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Yıldız Akpolat yönetiminde yapılan "Mardin Saha Araştırması"nın ön değerlendirme raporu açıklandı.
Raporda, 4 Mayıs 2009 tarihinde 7'si çocuk 44 kişinin ölümü, 4'ü çocuk 10 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırının gerçekleştiği Bilge köyü ile diğer husumetli köylerin de bulunduğu 15 köyde 636 ile kişiyle yüz yüze görüşme yapıldığı belirtildi.
Anket ve gözleme dayalı yapılan araştırmanın ön değerlendirme raporunda "şiddet ve kültür" çekilirken, bölgenin temel geçim kaynağının tarım ve buna bağlı olarak üretim aracının da toprak olduğu ifade edildi.
Toprak üzerindeki mülkiyet türünün ise feodal aile mülkiyeti olduğu kaydedilen raporda, kağıt üzerinde tapuların ayrı olmasına rağmen erkek kardeşlerin toprak üzerindeki kullanım haklarını büyük olana devrettiğine dikkat çekildi.
"Kız çocuklarına miras verilmiyor"
Kız çocuklarına miras hakkı tanınmadığı ifade edilen raporda, bunun nedeninin kız çocuklarının "değersiz" olarak görülmesi değil akraba evliliği olduğu belirtiliyor.
Bölgede evliliğin daha çok amca çocukları arasında yapılarak malın bölünmesinin engellendiği ifade edilen raporda, bu yüzden kullanımı ortak olan topraktan kız çocuklarına miras verilmesinin "gereksiz" görüldüğü kaydediliyor.
"Akraba topluluğuna bağımlılık husumet oluşturuyor"
Köylerin birer akraba topluluklarından oluştuğu, bu nedenle insanların bireysel değil akraba topluluğunu gözeterek hareket edebildiği ifade edilen raporda, şöyle denildi:
"Bölgede kan bağı esaslı bir toplumsal dayanışma tipi görüldüğüne göre bu toplum mekanik toplumdur. Bu dayanışma insanı grup içinde alabildiğine sarmakta, kuşatmaktadır. Nereye bakılsa bir akraba ile burun buruna gelinmektedir. Güvenliği için onlara muhtaçtır ama bu bağımlılık aynı zamanda husumetlere de neden olabilmektedir. Özgür olma istemine kaçamadığı bu insanlar ve kurumlar tehdit oluşturmaktadır. Çünkü insanoğlu en bağımlı olduğuna karşı en fazla nefret geliştirir."
"Kardeş kardeşi hem bıçaklar hem kucaklar"
Raporda, anket çalışmasında akrabalık ve aile ilişkilerinin, atasözleri ile de sınandığı açıklanan raporda, "kardeş kardeşi hem bıçaklar hem kucaklar" atasözüne, ankete katılanların yüzde 55.5'inin "katılıyorum" diye görüş belirttiği bildirildi.
Ankette, "akrep etmez akrabanın ettiğini" atasözüne katılımcıların yüzde 60'ının, "et tırnaktan ayrılmaz" atasözüne ise yüzde 94.5'inin "katılıyorum" diyerek onay verdiği belirtildi.
"Cana can, dişe diş, göze göz" atasözüne ankete katılanların yüzde 36.8'inin "katılıyorum" dediğine işaret edildi.
"Devlet müdehalesi kaçınılmazdır"
Araştırmayı yürüten Yrd. Doç. Dr. Yıldız Akpolat, araştırmayla ilgili yaptığı açıklamada da araştırmalarında bölgedeki sorunların çözülmesinde devlet kurumunun ve memurlarının idari planda sorumluluğunun çok büyük ve vazgeçilmez olduğunu bildirdi.
Özellikle husumetli köylerin kendi içlerinde güven kaybına uğradıklarını gözlemlediğini ve şehrin mülki amirlerinin direkt müdahalesinin kaçınılmaz hale geldiğine inandığını dile getiren Akpolat, şöyle dedi:
"Bölgede, Bilge köyünde yaşanan katliama benzer olayların yaşanma olasılığı yüksek köyler var. Daha fazla canın heba olmasını tek engelleyecek güç, bölge şartlarında devletin topluluğa dışardan müdahalesidir."