Bırakın elini, parmağını taşın altına koysa önemseriz

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 4. Yargı Paketi'nin TBMM'ye sunulduğunu belirterek, "4. Yargı Paketi'nin dışında tutuklu gazetecilerle ilgili yeni bir kanun çalışmasının olmadığını buradan belirtmek isterim. Bununla ilgili çok sayıda bilgi var, yanlış bilgilenmeyin, işin özü bu" dedi.
 
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olduğunu hatırlatarak gün nedeniyle hafta boyu kutlamalar düzenlendiğini ve konuyla ilgili farkındalık yaratıldığını vurguladı.
 
Tüm dünyadaki ve Türkiye'deki kadınların gününü kutlayan Çelik, "Tüm kadınlarımıza, şiddetin ve türlü türlü vahşetlerin değil, sevginin ve güzelliklerin şekillendirdiği bir hayat diliyorum" dedi.
Çelik, 4. Yargı Paketi'nin Meclis'e sunulduğunu bildirerek paketin çözüm süreciyle ilişkili olmadığını söyledi.
 
4. Yargı Paketi'nin aylar öncesinden hazırlığının yapıldığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Tabii buradan herkes kendine yönelik bir şey bulabilir mi? Onu bilemem, onu herkes inceleyecek, hukukçularımız inceleyecekler, 'bunun sonuçları ne olur' çıkarımlarında bulunacaklar ama peşinen şunu belirteyim, Türkiye AİHM'nde en çok şikayet edilen Avrupa Konseyi üyelerinden birisidir. 47 üyesi vardır, şu anda Rusya'dan sonra biz ikinciliği elinde bulunduran bir ülkeyiz. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bundan hepimizin rahatsız olması gerekiyor ve mesele bu rahatsızlığı gidermeye yönelik olduğu gibi esasen bu rahatsızlıklara sebebiyet veren vatandaşlarımızın özellikle insan hakları bağlamında, düşünce özgürlüğü bağlamındaki sıkıntılarının giderilmesine yöneliktir. Bunlar giderildiği takdirde bu insanlarda herhalde can sıkıntısından AİHM'e müracaat etmeyecektir."
Çelik, 2012 sonu itibarıyla AİHM'e 16 binden fazla müracaat olduğunu bildirerek, "Orada Türkiye'nin mahkum olmasına yol açan özellikle yargılama usul ve esaslarına ilişkin olarak ama düşünce özgürlüğü ve insan hakları bağlamında yargılama usul ve esaslarına yönelik olarak, değişiklikler içeren bir kanun tasarısıdır. Hükümet tarafından getirilen bir kanun tasarısıdır ve 21 maddeden oluşmaktadır" dedi.
 
Almanya'da bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın yaptığı bir açıklamanın gazeteciler tarafından farklı değerlendirildiğine dikkati çeken Çelik, "İçeride bulunan, tutuklu bulunan gazetecilerle ilgili özel bir çalışma söz konusu değildir" diye konuştu.
 
Çelik, Arınç ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüştüğünü kaydederek şunları söyledi:
"Sayın Arınç, aslında bu 4. Yargı Paketi'nde Terörle Mücadele Kanunu'nun 6-7. maddelerindeki değişiklikten söz ettiğini, bunu kastettiğini söyledi. 4'ncü Yargı Paketi'nin dışında tutuklu gazetecilerle ilgili yeni bir kanun çalışmasının olmadığını buradan belirtmek isterim. Bununla ilgili çok sayıda bilgi var, yanlış bilgilenmeyin İşin özü bu. AİHM'in temel itirazı şudur; suçun unsurları çok net bir şekilde belirlenmedikten sonra genellikle AİHM, o ülkenin aleyhine karar veriyor. 'Suç unsurlarını çok net bir şekilde belirleyeceksiniz, muğlaklık olmayacak' diyor. Burada esas üzerinde durulması gereken husus şudur, birisi şiddeti överse meşrulaştırmaya çalışırsa tehdidi, terör örgütünü överse bunu meşrulaştırmaya çalışırsa bunu özendirirse bu yine suç kapsamındadır. Ancak, bir örgütle ilgili olarak herhangi bir gazeteci diyelim bir örgüt mensubunun söylediği ifadeye kendisinin de katıldığını söylediği zaman bugün bu suç kabul ediliyor, bugün bu düzenlemeyle birlikte bu artık suç kabul edilmeyecektir. Yani bu düşünce özgürlüğü kapsamında olacaktır ama şiddeti terörü, tehdidi, bu anlamdaki şantajı eğer meşrulaştıran, onu özendiren, teşvik eden yazılar yazılırsa bunu yazan gazeteci kim olursa olsun suç işlemiş olur. Esasen terör suçuyla, terörü meşrulaştırma çabası aynı kapsamda değerlendirilmelidir."
Çelik, sadece örgüt propagandası yaptığı için tutuklanan bir gazetecinin olmadığını söyledi.
 
Çözüm süreci
Çözüm süreci başladığında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "yarım ağızla" CHP'nin de buna destek olduğunu söylediğini aktaran Çelik, "(Kredi veriyoruz, bazı şartlar var) dedi. Tamam bunlar da kabul ama sonra CHP içindeki ulusalcı kanadın bastırmasıyla şu anda Sayın Başkan Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP'liler büyük çapta ağız değiştirdiler, gerek TBMM zemininde, gerek başka zeminlerde maalesef ipe un seriyorlar" dedi.
Böyle önemli bir meselede, kanı durdurmak için hükümetin gösterdiği çabada, "armudun sapı üzümün çöpü hesabı" yapılamayacağını vurgulayan Hüseyin Çelik, şunları kaydetti:
"Bu hesabı yaparsanız, bu ülkeye de bu ülkenin çocuklarına da yazık etmiş olursunuz. AK Parti'ye muhalefet edeyim derken, AK Parti aleyhinde kamuoyunu yönlendireyim derken, kendi çocuklarımıza, kendi ülkemize yazık etmeyelim. Ana muhalefet partisinin bu meselede, parmağını bile taşın altına koymasını biz önemsiyoruz, bırakın elini koymasını, parmağını bile koymasını önemseriz. MHP'nin tavrı zaten bellidir, MHP genel başkanı ve sözcülerinin söylediği ırkçı bir ruh halinin hezeyanlarından başka bir şey değil. Sayın Bahçeli kürsüye çıktığı zaman hakaretten, küfürden başka bir şey bilmiyor. Biz onlara aynı şekilde konuşmayacağımızı defalarca söyledik. Bugün yine söylemeyeceğim, ama tekrar söylüyorum; Sayın Bahçeli'nin ve birçok arkadaşının söyledikleri, başbakanımız, hükümetimiz ve partimizle ilgili söyledikleri, ırkçı bir beynin, ırkçı bir ruhun hezeyanlarından başka bir şey değildir. Evet biz ırkçılığı ayaklarımızın altına almışız, biz 76 milyon insanı kucakladık, kucaklamaya devam edeceğiz. Kürtçü ırkçıları da Türkçü ırkçıları da dinlemeyeceğiz."
Toplumun her kesiminin adeta nefesini tutmuş bu meselenin çözümünü beklediğini anlatan Çelik, "Hükümet de adeta kafasını taşın altına koydu. Burada yapılması gereken sorumluluk duygusuyla hareket etmektir. Şu da şöyle dedi, bu da böyle dedi... Dedi, demiş, diyeceklerle biz yola devam edemeyiz. Ne yaptığımızın farkındayız ve şuurundayız. Yolumuza devam edeceğiz. Ben MHP'yi de CHP'yi de daha sorumlu muhalefet yapmaya davet ediyorum. Her yaptığımızı beğenmek zorunda değiller, yaptıklarımızı eleştirmek onların en tabii hakkıdır, ama o mübarek bayramlık ağızlarını falan da açmasınlar" dedi.
 
2B yıllardır kanayan yara
 
[PAGE]
 
2B yıllardır kanayan yara
 
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 2-B olarak adlandırılan orman vasfını kaybetmiş arazilerin, yıllardan beri Türkiye'nin kanayan yarası olduğunu söyledi.
Buralarda gerek kamuya, gerekse şahıslara ait yapılar olduğunu ifade eden Çelik, "Bu, imarsız, iskansız yapıların olmasına yol açmış bir meseledir. Yıllardan beri hükümetler tarafından hep konuşulur ama bir türlü somut adım atılamazdı ama hükümetlerimiz döneminde buna bir neşter vurulmuştur" diye konuştu.
Yapılan değişiklikler sonrası yasanın son haliyle TBMM'de karara bağlandığını ifade eden Çelik, ancak meselenin bazı kesimler tarafından çarpıtıldığını, tahrik konusu haline getirilmeye çalışıldığını belirtti.
"Maalesef buradan birileri siyasi rant devşirmeye çalışıyor" diyen Çelik, "Aslında burada kimseye ekmek yoktur, varsa bir ekmek o 2-B arazilerini kullanan vatandaşlarımıza aittir. Bundan sonra o arazilerin sahipleri olarak hayatlarını sürdürmeleri kendileri açısından da çok daha anlamlı olacaktır. Geçmişte orada büyük bir kısmı işgalci olarak görünüyorlardı, şu anda ellerinde tapularıyla o işin keyfini çıkaran bir konumda olacaklar" değerlendirmesinde bulundu.
Bir kişinin 2-B arazisi üzerinde evi varsa, müştemilatıyla beraber evinin bulunduğu yere rayiç bedel olarak yüzde 50 uygulanacağını anlatan Çelik, kişinin arsasının piyasa değeri 100 lirayla 50 lira ödeyeceğini kaydetti.
Tarla olarak kullanılan alanlar için de rayiç bedelin yüzde 50 olarak belirlendiğini hatırlatan Çelik, eskiden 2-B ile ilgili işlemler için alınan başvuru bedelinin de kaldırıldığını söyledi.
Çelik, şöyle devam etti:
"Yüzde 10'unu peşin veriyor bu insanlar, özellikle evinin bulunduğu mıntıka için ve tarımsal alanları kullananlar için, diğerleri için de yüzde 20 peşinat vardır. Daha önce 3 yılda ve 5 yılda ödeme yapmaları söz konusuydu, şimdi bu taksitlendirildi. Belediye ve mücavir alan içinde olanlar 5 yılda 10 eşit taksitte ödeyecekler, belediye sınırları dışındaysa 6 yılda 12 eşit taksitte ödeyecek bu ödemeler faizsiz olacak. Rayiç bedeline göre 2-B arazilerini hepsi ile ilgili yapılan hesaplamada bunun fiyatı 27 milyar Türk lirasıdır. Fakat, bunun üzerinde kamuya ait olan alanlar var, bunlar çıkarılıyor. Bazı bölgelerin satılmaması söz konusu bunlar çıkarılıyor işin içinden. Bunlar çıktından sonra geçmişte yüzde 70 hesaplamasıyla 9,8 milyarlık bir gelir elde edileceği kamuoyuyla paylaşılmıştı. Fakat şimdi yüzde 70'lik kısmın önemli bir kısmı yüzde 50'ye düştüğü için hepsinin satılması halinde ki 724 bin küsur kullanıcı var, hepsinden gelecek gelir 7,1 milyar liradır."
Yasayla devletle vatandaş arasındaki anlaşmazlığın da ortadan kalkacağını belirten Çelik, sağlanacak gelirin yüzde 3'ünün tarihi eserlerin onarımında, yüzde 15,2'sinin tabii afet riski altındaki yerlerin dönüşümünde, geriye kalan miktarın da yeni orman alanlarının oluşturulması için kullanılacağını söyledi.
Türkiye'nin orman fakiri bir ülke olduğunun altını çizen Çelik, "Bunun 5 milyarı ormanlaşmaya ayrılsa ciddi bir mesafe katedilir" dedi.
2-B arazilerini kullanan vatandaşların Ankara'ya getirilerek gösteri yaptırılmasını eleştiren Çelik, bunun "popülizm ve halk dalkavukluğu" olduğunu vurguladı.
Geçmişteki popülist kararların Türkiye'ye ağır bedeller ödettiğini ifade eden Çelik, kendilerinin hiçbir zaman popülist davranmadığını bildirdi.
 
"Türkiye'de oy kullanacak 52 milyon vatandaşımız var"
Bir gazetecinin Suriyeli sığınmacıların Türk vatandaşlığına geçirildiği ve oy kullandırılacağı şeklinde bazı CHP milletvekillerinin iddiası olduğunun hatırlatması üzerine Çelik şunları söyledi:
"Bir insanın vatandaşlığa geçmesi İçişleri Bakanlığı'nın verdiği bir kararladır. Ben ilk defa böyle bir şey duyuyorum. Türkiye'de 300 bin Suriyeli var. 300 bin Suriyeli değil, 30 Suriyeli bile eğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş olsaydı bunu başta siz olmak üzere bütün Türkiye duyardı. CHP'liler siyaset üretmedikleri için dedikodu üretiyorlar herhalde. Bunun üzerinde çok durmayı bile abes kabul ediyorum. Bizim zaten Türkiye'de oy kullanacak 52 milyon vatandaşımız var ve Türkiye'deki vatandaşlarımızdan bizim oy almak gibi sıkıntımızda yok onu da söyleyeyim. CHP'nin varsa böyle bir kaygısı, başka yollara başvurabilir. 21,5 milyon insan geçen seçimde AK Parti'ye oy kullanmış. Dolayısıyla bizim kendi vatandaşımızdan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızdan oy almak gibi bir sıkıntımız mı var? CHP, 1 milyon üyeye ulaşacağız diye neredeyse zil çalıp oynayacaklar. Şimdi biz 8 milyon üyeye ulaştık biz bu gürültüleri koparmıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu 'biz böylelikle en çok üyesi olan sosyal demokrat parti olduk' dedi ve bununla övündü. Bizim böyle bir derdimiz yok."
 
Sızdırma iddiaları
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, bir gazetecinin çözüm sürecindeki görüşmelere ait olduğu ileri sürülen tutanaklarla ilgili "Bu sızdırmayı kim yaptı, kime yaptırdı, nasıl yaptı, ne zaman yaptı, neyle yaptı bunu bilmiyorum ben. Eğer BDP'den bir hırsızlık olayı ise hırsızı biliyorlarsa arkadaşlar hırsızı açıklasınlar" dedi.
Böyle bir şeyin sızdırılmaması gerektiğini ifade eden Çelik, "Ancak ben açıkça şunu da söyleyeyim; bu sızdırılan şeylerin de Türk kamuoyu açısından, bizim kamuoyu açımızdan da çok büyük bir kıymeti harbiyesi olduğu kanaatinde değilim. Bu hükümeti, devleti, bizi, sizi bağlayacak bir şey de değil. Çok hassas olmamız gereken bu süreçte, kimse "armudun sapı, üzümün çöpü" hesabı yapmasın. Detaylar tabii ki önemlidir ama detaylardaki bazı olumsuzluklara takılırsak biz bütün fotoğrafın tamamını göremeyiz. Bütün duvarı görmemiz gerekirken, sadece bir tuğladaki arızaya takılırsak bu gemiyi yürütemeyiz. Sayın Başbakanın esas derdi, AK Parti'nin, hükümetin esas derdi, bu memleketin çocuklarının ölmemesi, akan kanın durması, annelerin göz yaşlarının dinmesidir."
Çelik, terör örgütü PKK'nın elindeki kamu görevlilerinden altısının en geç çarşamba günü serbest bırakılacağı yönündeki BDP'lilerin yaptığı açıklamaların olduğunun hatırlatılması üzerine de bu bilginin yeni bir bilgi olmadığını söyledi.
Çelik, bu süreçte, kamu görevlilerinin bırakılmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendireceklerini vurguladı.
 
İmralı'ya 3. heyet
Hüseyin Çelik, İmralı'ya gidecek 3'ncü heyetle ilgili "Sayın Adalet Bakanı, İmralı'ya gidecek olan BDP'lilere izin verme makamında olan bir arkadaşımızdır. Tabii onun söyledikleri doğrudur, bizi de sizi de hepimizi bağlar. Ama Sayın Adalet Bakanı da şu gün, şu saat gibi bir açıklama yapmamış" dedi.
Çelik, şunları kaydetti:
"Tahminen önümüzdeki hafta demiş. Çünkü bu 3 ayrı adrese gönderilen mektupların cevaplarının da İmralı'ya ulaştırılması gerekiyor, meselenin özü budur. Sayın Bakan böyle bir açıklama yaptı, ben de biliyorum, kendisiyle de konuştum. Tahminen önümüzdeki hafta ama bu sarkabilir mi, bir sonraki haftanın başı olabilir mi, gelecek haftanın sonu olabilir mi, bununla ilgili Sayın Bakan da belirtmedi ben de bir tarih veremeyeceğim."
Çelik, "Uludere Raporu"na yönelik eleştirilerin sorulması üzerine, muhalefet milletvekillerinin varsa itirazlarını gelecek salı gününe kadar şerhleri yazabileceklerini, raporu hazırlayan komisyonun bir mahkeme olmadığını, bir yargılama yapmadığını söyledi.