Bölgesel kalkınmada sosyal sermayenin önemi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Rıfat ALTAN / Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri

Sosyal sermaye kavramı, dünyadaki başarılı kalkınma örneklerinin temelinde yatan gizli ve kritik bir soyut faktördür. Bu gizli faktörü iktisatçıların çoğu bile açıklayamıyor. Türkiye'de de sosyal sermaye kavramının pek bilinmediği ya da önemsenmediği görülüyor.

Sosyal sermaye kavramı, Landabaso  tarafından bir bölgedeki özel sektör, kamu, Ar-Ge merkezleri, üniversiteler gibi bütün sosyo-ekonomik aktörlerin bölgesel bilgi-temelli kalkınma sürecini hızlandırmak amacıyla bir bilgi ağı ve diğer işbirliği şekillerini kullanabilme kolektif kapasitesi olarak tanımlanıyor.

Bu kavramı iktisat teorisine taşıyan Putnam'a göre sosyal sermaye, ortak hedefleri sağlamak amacıyla aktörlerin işbirliği halinde hareket etmesini sağlayan güven, sosyal normlar ve iletişim ağları gibi sosyal örgütlenmenin özelliklerinden oluşuyor.

Ssyal sermaye, bir toplumun kendini organize edebilme, bilgi edinebilme veya üretebilme ve bu bilgiyi ekonomik sürece katabilme yeteneğidir.Sosyal sermayenin en önemli unsurlarından biri olan güven, farklı kurumsal aktörler arasında koordinasyonun güçlendirilmesine katkıda bulunuyor. Ortak öğrenmeyi ve bilgi paylaşımını kolaylaştıran toplumsal ağlar ve sosyal etkileşim, sosyal sermayenin altyapısını oluşturmaktadır. Sosyal sermaye, aktörlerin bir ağ ile birbirleriyle bağlandığı bir bölgesel ortaklık sürecini öngörüyor. Küreselleşmeyle birlikte, bilgi bir üretim faktörü haline gelmiş ve yenilikçilik ekonomik büyüme için şimdiye kadar olduğundan daha da gerekli bir koşul olmuştur.  Bilgi üretimini ve dağıtımını kolaylaştıran sosyal sermaye, bölgesel rekabet gücü ve yenilikçiliğin gelişimine de önemli katkı sağlıyor.

Küreselleşen bilgi-temelli dünyada, bireyselcilik yerini kolektivizme; doğal üretim faktörleri ise bilgi oluşturma ve yaymaya bırakmaktadır. İşte kolektivizm, bilgi oluşturma ve yayma idealleri, sosyal sermayenin de merkezinde yer almaktadır.Sosyal ve ekonomik kalkınmanın temel bir unsuru olarak değerlendirilen sosyal sermayenin, az gelişmiş bölgelerdeki ekonomik kalkınmaya olan önemli katkısı giderek daha fazla kabul görüyor. Putman, Helliwell ve Fukuyama sosyal sermaye ile bölgesel ekonomik kalkınma arasında pozitif bir ilişki olduğunu, kurumsal aktörler arasında güvenin az olduğu ve iyi bir kamu-özel sektör işbirliğinin olmadığı bölgelerde gelişmenin yetersiz kaldığını tespit etmiştir.

Bu yüzden Pezzini gibi bazı yazarlar, ekonomik büyümenin sağlanmasında sosyal sermayeyi parasal sermaye kadar önemli görmekte ve bölgesel rekabet gücünü yerel sosyal sermayeye bağlamaktadır.

Yerel aktörler arasında karşılıklı güveni artıran sosyal sermaye, yerel problemlere en etkin yerel çözüm getiren araçlardan biridir. Nitekim AB bölgesel politikası da, sosyal sermayenin bölgesel kalkınmadaki önemli rolüne giderek daha fazla vurgu yapıyor. Sosyal sermaye sayesinde, firmalar kişisel doğrudan görüşmeler ve yerel bilgi akışı yoluyla daha az bürokratik prosedürleri izleme, bilgiyi düşük maliyetle elde etme, daha iyi işbirliği ve aralarında güvene dayalı ilişkiler kurma avantajlarına kavuşabiliyor. Sosyal sermaye toplumda meydana gelen etkileşim ve öğrenme süreçleri ile elde ediliyor.

Türk kültüründe önemli yer tutan sosyal sermayeye mevcut kurumsal yapınınn gelişmesine çok uygun bir ortam hazırlayamadığı görülüyor. Özellikle bölgesel kalkınmada önemli rol oynayan yerel aktörler arasında sağlıklı ve güvene dayalı güçlü bir bilgi ağının kurulamadığı, kamu-özel sektör, sivil toplum, üniversiteler ve araştırma-geliştirme merkezleri arasında bilgi ve iyi tecrübelerin paylaşımı, koordinasyon ve işbirliği alanlarında zafiyetlerin olduğu görülmektedir.

Dolayısıyla, sosyal sermayenin geliştirilmesi amacıyla, bölgesel paydaşların, ortak sorunlara yönelik ortak çözümler için, yeni ve daha anlamlı diyaloglar geliştirmelerine olanak sağlayacak mekanizma ve yapıların kurulması gerekli. Sosyal sermaye, Türkiye'nin yeni bölgesel politikasının kurulmasında ve uygulanmasında önemli bir unsur olarak yerini almalıdır. Yeni kurumlar olan kalkınma ajanslarının bölgelerinde işbirliği ve koordinasyonu sağlama görevleri kapsamında sosyal sermayenin gelişmesine önemli katkılar sağlamaları beklenmektedir.

Bu konularda ilginizi çekebilir