Büyük altın balonu
DÖRDÜNCÜ BOYUT / Erkin İ. ŞAHİNÖZ
Finansal piyasaların tarihi teorik olarak tanımı yapılamayan “balon” ve “baloncuk”larla doludur. Yakın tarihimizin en büyük balonları arasında 1990 yıllarda Japonya’da yaşanan arsa ve hisse senedi balonları var. Daha yakına gelirsek ABD’deki 2001 teknoloji balonu. Silikon Vadisi’nde kurulan “bir masa bir kasa” bilişim şirketlerinin 1 sene sonra Manhattan’da milyonlarca dolara satıldığına gözlerimizle şahit olduk. Amazon hariç çoğunun sonu hüsranla bitti balon patlayınca...
İçinde bulunduğumuz küresel krizi tetikleyen konut ve konut kredisine dayalı varlıklar balonu da patlayan “büyük balonlar” arasında en baş köşede yerini almış bulunuyor...
Bizce son dönemde piyasalarda yeni bir balon oluşmaktaydı... Adını “büyük altın spekülasyonu” olarak koymayı tercih ettik.
Geçen sene yaz aylarında “büyük petrol spekülasyonu” vardı. Petrol fiyatları temmuzun ortasında varil başına 145 dolara yani tarihte gördüğü en yüksek seviyeye yükselmişti. Elbette nominal olarak...Bundan enflasyon etkisini arındırdığımızda yani reel olarak baktığımızda petrol fiyatları 1972 petrol ambargosu sırasında yaşanan düzeylerin çok altında kaldı. Enflasyon etkisini de göz önüne almak gerekiyor, malum 1973’ün 10 doları ile bugünün 10 doları arasında dünyalar kadar fark var...
Ama ne olursa olsun nominal olarak geçen sene temmuz ayında petrol fiyatları 145 dolar ile tarihi zirve yaptı...
Üstelik 2008’in sonlarına doğru petrolün 200 hatta 250 dolarlara kadar yükselebileceği konuşuluyordu. Petrol piyasalarının büyük oyuncularının önemli bir kısmı petrol fiyatlarının yeni rekorlar kıracağına yönelik pozisyonlar almıştı...Yani yükselişe bet edenler çoğunluktaydı...
Hem de krizin arifesinde!!! Yani yüzyılın en büyük finansal krizinin reel ekonomik aktiviteyi tarumar etmeye başlamasından sadece 1-2 ay önce.
Ekonomiler büyük bir durgunluğa girerken, petrol talebinin bıçak gibi azalacağı aşikarken ve finansal sistem tam anlamıyla tıkanmışken hangi mantıkla zaten zirve yapmış petrol fiyatlarının daha da yükseleceği düşünülüyordu anlamak mümkün değil. Zaten petrol fiyatlarındaki geçen seneki yükselişe ve “daha da yükselecek beklenti”lerine “büyük petrol spekülasyonu” adını koymamızın ana nedeni de tüm bunların küresel krizin dünya ekonomisini tarihin en sert durgunluklarından birine sokmadan bir-iki ay önce yaşanmış olması. Petrolün 5-6 ay içinde 145 dolardan 33 dolara giden yolculuğuna hepimiz şahit olduk. Petrolün akıbeti ortada...
Bizce şimdi de benzer bir “büyük spekülasyon” altın piyasalarında yaşanmakta. Son iki-üç haftadır piyasalarda bankaların öncülüğünde yaşanan satış dalgası sırasında başı kesilmiş tavuklar gibi birbirine çarparak koşuşan yatırımcılar altına hücum ettiler. Yani altın her zamanki gibi “sığınılacak liman” işlevini gördü. Altın fiyatları da haliyle “psikolojik eşik” olarak görülen ons başına 1000 doların dahi üzerine çıktı...
Bugün altın fiyatlarında gözlenen şişkinliği “derece olarak” olmasa dahi “yön” olarak geçen seneki “büyük petrol spekülasyonu”na çok yönüyle benzetmekteyiz..
Bizce altında büyük bir tuzak var. Çok önemli riskler söz konusu... Mevcut durumda üç önemli faktörün de altının aleyhine çalışmakta olduğunu gözlemliyoruz...
Nedir bunlar?
1. Altın finansal sisteme olan güvensizlik dönemlerinde prim yapar. Aynen şu aralar olduğu gibi...Ancak bu güvensizlik zaten zirve yaptı ve bu da altın fiyatlarına çoktan yansıdı!!!.
Önümüzdeki dönemde alınan önlemlerin etkisiyle bu güvensizlik ortadan kalmasa da azalmaya başlayacak... Dolayısıyla altının aleyhine çalışmaya başlayacak... Zaten kredi piyasalarındaki sıkışıklığı gösteren libor faizleri ile FED faizleri arasındaki makas, kredi piyasalarında göreli iyileşmeye işaret etmekte..
2. Dolar kuvvetleniyor. Doların kuvvetlenmeye (orta vadede) devam etmesini bekliyoruz. Bunun nedenlerini başka bir yazımızda ele alacağız. Ama dolarda kuvvetlenme beklentimiz de “altın negative” bir gelişme. Altın ve dolar genelde (her zaman değil) ters yonde hareket ederler...
3. Altına en çok prim yaptıran şey ise yüksek enflasyon ya da yüksek enflasyon beklentisidir. İçinde bulunduğumuz dünya “kısa vade” için yüksek enflasyon beklentisi taşıyanların akıl sağlığını sorgulattıracak kadar “bozuk” bir dünya. Dünyada talep çökmüş durumda. Talep tarafından enflasyon gelmesi “kısa vade”de olanaksız...
Petrol fiyatları çakılmış durumda... Maliyet yönlü enflasyon baskısı gelmesi de “kısa vade”de olanaksız. Özetle önümüzdeki 9-12 aylık dönemde enflasyonun esamesi okunmaz. Tüm dünyada (Türkiye’de bile!!) enflasyon belli bir süre düşme eğiliminde olacak. O halde altına pim yaptırabilecek enflasyon da yok demektir...
Tüm bunlar bize 2009 yılında altının tam 8 yıldan sonra ilk kez değer kaybedeceğini düşündürmekte... Ons başına 1000 dolarlı düzeylerin altını satmak hatta açığa satmak açısından iyi bir fırsat olduğunu düşünmekteyiz...
Önce 920 sonra 880 ve belki 800 dolarlı düzeyler dahi olası...
Panik halinde bu eğilimi görmek zor olabilir...
Altın fiyatlarının bu yıl değer kaybetmesini beklememiz “altın dönemi”nin bittiği anlamına gelmemeli...
Bugünün “çuvalla para saçmaya” dayalı çözümleri “yarınlar için enflasyon tohumlarını“ ekmekte... Ama enflasyonu 2010’un ikinci yarısından önce konuşmaya başlayacağımızı düşünmüyoruz...
Altın piyasalarındaki mevcut yükselişi “işte o dönemin enflasyonu şimdiden fiyatlanıyor” şeklinde açıklamaya çalışan görüşe de pek katılmamaktayız. O zaman hisseler niye 2010’un ikinci yarısında kuvvetlenmiş olacak büyümeyi “şimdiden fiyatlamıyor” da yerlerde sürünüyor...
Özetle 2009, altını kaybettireceği bir yıl olmaya aday.
Şu an Temmuz 2008’i hatırlar gibiyiz. O zaman petrol 145 dolardı... Raporlar saçılıyordu... Petrolün bir sonraki “durağı“ 200 dolar diye... Şimdi de altında “1500 dolarlar” konuşuluyor.
Bu bize balonun Amerikalılar’ın tabiriyle “dün” patladığına inandırıyor... Sokrates Kafe: Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler....