Büyüklerden pazar kapamayanlar ‘koridora’ yoğunlaşacak
Standard Chartered Bank Genel Müdürü Dilek Yardım ile bankacılık sektöründeki gelecek trendleri konuştuk
Standard Chartered Bank Türkiye Genel Müdürü Dilek Yardım’a göre büyük bankalardan pazar payı alamayan küçük ölçekli yabancı sermayeli bankalar koridor bankacılığı yapacak. Yani uzmanlık alanlarına göre ya yatırım koridoruna ya da dış ticaret koridoruna ya da ikisine birden giren işlemlere ağırlık verecekler.
Türk bankacılık sektöründe uzun zamandan beri listenin tepesindeki isimler ile ilk 15’ten sonraki bankalar arasında neredeyse eşitlenemez bir fark var. Büyükler hem ölçek ekonomisinin faydalarından yararlandı hem de yerel olmanın getirdiği avantajı iyi kullandı ve evinde hızlı balık oldu. Türkiye’ye büyük iştahla giren yabancılar ise farklı hikayeler yazdı. Standard Chartered Bank Türkiye Genel Müdürü Dilek Yardım ile bankacılıktaki trendleri ve yolun orta-küçük bankaları nereye götürdüğünü konuştuk. Önce işin en başına döndük ve Dilek Yardım şöyle konuştu: “2001’den önce Türk bankalarının bilançosu adeta bir hedge fon bilançosunu andırıyordu. Ağırlıklı Hazine kağıdı, biraz kurumsal kredi ve çok kısa vadeli mevduat. Hazine’nin borçlanma gereksinimi azaldıkça bankalar bilançolarını farklı yollardan büyütmeye başladılar. Önce bireysel bankacılığa yoğunlaştılar, tüketici kredisi, kredi kartı mortgage ürünleri derken şirketler tarafında da KOBİ bankacılığı büyümek için önemli bir alan oldu. Büyük bankalar proje finansmanı da yaptı en küçük ekonomik birime de destek verdi. Tasarruf tarafında da çalıştı. Büyüklüğün getirdiği kabiliyetle her alanda oyuncu oldular. Büyükler dört koldan ilerlerken orta segment için bu geçerli olmadı. Orta büyüklükteki bankalar kendilerine niş alanlar belirledi ve seçtikleri, gelişim fırsatı gördükleri bu alanlarda uzmanlaşma gereği duydular. Mesela tarım bankacılığında çok aktif olan orta ölçekli banka sayısının arttığını gördük. Orta-küçük bankalar için bireysel bankacılık marjinal bir alan olarak kaldı. Çünkü kritik büyüklüklere ulaşamayınca onlar için bireysel bankacılık bir anlamda ürün çesitlendirmesinden ileriye geçemedi. Son dönemde sektöre gerek temsilcilik olarak gerek ise sıfırdan banka kurarak yeni girişler oldu.”
Yardım, bazı yabancı bankaların Türkiye’de lokal banka gibi hareket etmeye çalıştığını, bazılarının da muhabir bankacılıktan gelen global şube ağını kullanarak büyüyen Türkiye pazarından pay almaya çalıştığını da anlattı. Körfez’den, Asya’dan gelen bankacılık sermayesinin oyun planını ağırlık olarak Türkiye’ye gelen/giden dış ticaret akımı üzerine kuracağı tespitini yapan Yardım, nispeten küçük ekipler ile toptancı kurumsal bankacılık yapmaya odaklı yatırım bankaları için büyüme alanının daha çok sermaye akımları olacağını düşünüyor. Yardım, “Türkiye’de son dönemde proje finansmanı tarafı canlı. Türk girişimcisinin dünya ve bölgedeki ticaret koridorlarına erişimini finanse etmek isteyen bankalar artıyor. Ayrıca Uzakdoğu, Körfez ve Asyalı finansal yatırımcıların ve ülke fonlarının yatırımlarının ülkemizde değerlendirebilmesi için erişim sağlanıyor. Kısaca global bir ağa sahip bankaların kendi coğrafyalarından buraya açılan koridorlara hakimiyeti önemli bir avantaj ” dedi.
Koridora oynayan bankalar ancak Türkiye kadar büyür
Yardım, dış ticarete odaklı bankaların ancak Türkiye ticaretinin büyümesi paralelinde gelişim gösterebileceğine de değinerek “Türkiye ihracat, ithalat ve yabancı yatırımların büyümesine paralel gelişecek bir iş modeli olacaktır. Ağ (network) bankacılığı diye tabir edilen bu tür bankacılık hizmetlerindeki büyüme genelde söz konusu ülkenin ve etrafındaki bölgenin bu konudaki ihtiyacı ile doğru orantılıdır. Ticaret koridorunun her ayağında varlığı olan global bankalar bu ağa sahip olmanın avantajı ile ticaretin küresel oyuncularına direkt yerel; bölgesel oyuncularına ise muhabir ilişkileri üzerinden ulaşıyorlar. Yeni gelenler için pastadan daha fazla pay almak ancak daha iyi hizmet, daha kolay erişim ile mevcutların pazar paylarına ortak olma şeklinde olur. Konvansiyonel bankacılık ise hem iç hem dış dinamiklerden etkilenerek Türkiye’de kontrollü büyümeye devam edecektir. Hayli yüksek yoğunlaşmaya sahip bankacılık sektörümüz bu trendi son on yılda korumuştur. Büyük Türk bankalarının hem likiditeleri iyi hem dışarıdan fonlama bulmakta bir problemleri yok, uygun fiyat ve vadede borçlanma yapabiliyorlar ve bu kaynakları bankacılığın tüm müşteri segmentlerine geniş bir ürün gamı ile sunarak, bir nevi her alanda tam rekabet yaratıyorlar” dedi.
Ana sermayedarın gölgesi düşüyor
Uzun yıllardan beri yabancı bankalarda üst düzey yöneticilik yapan Dilek Yardım’a, son dönemde bazı yabancı bankaların rota değişikliğinin kamuoyunda oluşturduğu negatif algıyı nasıl değerlendirdiğini de sorduk. Yardım, “Burada bireysel bankacılık yapan yabancıların işi çok zor” dedi ve ekledi: “Bir taraftan ana bankanın kurallarına uymak zorunda diğer taraftan da içeride rekabet etmek zorunda. Büyük bir grubun parçası oldukları için Türk bankaları gibi hızlı balık olamıyorlar. Ayrıca hiçbir yabancı ilk 5 büyük banka gibi ayrıştırıcı bir pazar payına sahip olamadı. Hep o segmentin bir altındaki oyuncu oldular. Kritik büyüklükten uzaktalar ve ana sermayedarın küresel ölçekte prosedürlerini standartlaştırma tercihi nedeniyle artan formalite ve onay süreçleri ile uğraşmak durumunda kalıyorlar. Bu etki bazen iyileştirici oluyor, bazen de yavaşlatıcı anlamda yöneticleri zorluyor. Ticari kararların hep dışarıdan onay sürecinden geçmesi işi yavaşlatıyor ve müşterileri olumsuz etkiliyor. Büyük organizasyonun parçası olmanın hem avantajı hem de dezavantajı var.”
Uyumun önemi arttı
“Bankacılıkta ciddi bir ‘uyum’ yükü var” diyen Dilek Yardım, “Bankalarda ‘uyum’a bakan çalışanların önce önemleri sonra maaşları daha sonra da ekipleri arttı. BDDK kurallarına uyumu kontrol ediyorlar. MASAK kurallarına, varsa ana sermayedarın bulunduğu ülkenin düzenleyicilerin kurallarına uyumu denetliyorlar. Ambargolar ve yaptırımlar var. Muhabir bankacılığının son aşamasını gerçekleştiren global bankalar çok ciddi sistemler ve kontroller ile kendilerini riskten korumaya çalışıyorlar özellikle ödemelere aracılık işi çok karmaşık bir hale geldi” dedi.
Banka dışı finansa yabancı gelir
Dilek Yardım bundan sonra bankacılık sektöründen ziyade banka olmayan finansal kuruluşlar için yabancı yatırımcının gelmesini bekliyor. Bundan sonra bankacılığa ya piyasadan çıkmak isteyen yatırımcının yerini almak ya da kamu bankalarının özelleştirilmesi ile büyük yatırımcı girişi olacağına inanıyor. Yardım, “Bankacılıkta el değiştirecek çok varlık kalmadı. Sigorta acentalğı, leasing ve faktoring gibi alanlara girişler görebiliriz. Varlık yönetim şirketleri gelebilir” dedi.
En büyük 50’ye odaklanacak
Dilek Yardım Standard Chartered olarak iş hacimlerinin 3’te 2’sinin bankaların, 3’te birinin ise kurumsal müşterilerin oluşturduğunu söylüyor. Standard Chartered uzun yıllardır Türk bankalarının sendikasyonlarına katılan ve pazarda işlem bankacılığı alanında güçlü bir konumu olan bir banka. Yardım’ın 2015 ajandasında reel sektör kurumlarıyla olan işi büyütmek var. Yardım, “Asya, Ortadoğu ve Afrika olarak genel çercevesini çizdiğimiz ve bizim 'ayak izimiz' dediğimiz bölgeden gelen veya bu bölgeye yatırım yapan şirketler ile proje finansmanı dahil olmak üzere her türlü ticaretin finansmanı, ödeme, nakit yönetimi ve yatırım danışmanlığı büyüme alanımız. 2015-2016’daki hedefimiz kurumsal müşterilerle olan iş hacmimizi geliştirmek. Bizim kuvvetli olduğumuz bölgelerde iş yapan çok uluslu şirketler ve Türkiye’nin ilk 50 firması ile olan ilişkimizi geliştirmek istiyoruz. Standard Chartered’ın güçlü olduğu coğrafyalar Afrika, Orta Doğu ve Asya özellikle de Çin. Bu coğrafyalardan gelen altyapı, enerji veya proje finansmanı işlerine aracılık ederek büyümek istiyoruz. Afrika’nın 15 ülkesinde 150 yıllık varlığımız var. 160 şube ve 7000’i aşan pesonelimiz ile Sahra altı ülkelerin GSMH’nın yüzde 90’ına hitap eden bir kapsamımız var. Afrika’yı bilen çok banka olmadığı için biz bu coğrafyayı kendi nişimiz olarak görüyor seçici olarak buralardaki projelere bakıyoruz.” açıklamasını yaptı.Mevcutta ise Yardım’ın ajandasının ilk sırasını değişen sermaye piyasası kanunu sonrasında yenilenen SPK lisansları var. “Herkes adapte olmaya çalışıyor” diyen Dilek Yardım, “Sermaye piyasası işlemlerine aracılık sadece yatırım bankaları ve aracı kurumlar tarafından yapılabiliyor. Türkiye’de tam anlamıyla yatırım bankacılığı yapılmıyor, mevduat kabul edilemediği için dar bir bilanço içinde dönen yatırım bankaları işlerini fazla büyütemediler. Sermaye piyasası büyüdükçe yatırım bankaları da kendilerini farklılaştırabilir” ifadelerini kullandı.