CHP'nin "Gezi"den çıkarması gereken ders
Taksim Gezi Parkı protestolarına ilişkin partisiyle ilgili özeleştiride bulunan Sezgin Tanrıkulu, "Partimizin dilini güncellemesi lazım" dedi.
ANKARA – CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Taksim Gezi Parkı protestolarıyla ilgili siyasetin ne gibi dersler çıkarması gerektiği tartışılırken, partisiyle ilgili özeleştiride bulundu. Tanrıkulu, "Demek ki biz kendimizi bu arkadaşların sözcüsü gibi hissettirememişiz. Yani CHP olarak güven verememişiz. Cesaret verememişiz, aynı bağı kuramamışız" dedi.
Tanrıkulu NTV yayınında yaptığı açıklamada, CHP'nin Taksim Gezi Parkı protestolarıyla ilgili bütün aksi eleştirilere rağmen en doğru tutumu aldığını belirtti. Tanrıkulu, "Biz bu hareketin önünde olmadık. Hiçbir zaman bu hareketin sahibiymiş gibi de görünmeye çalışmadık. Ama başından itibaren Taksim Gezi Parkı'nda başlayan ortamla dayanışma içerisinde olmaya çalıştık. Onların taleplerinin yasama çalışmasına dönüşmesi için çaba içerisinde olduk ve geçtiğimiz hafta da Taksim Meydanı'nın bütün bu harekete açılması için de büyük çaba gösterdik. Ama hiçbir zaman bu hareketi kullanmaya çalışmadık. Bu harekete bir siyasi damga vurulmamıştır, vurulamayacaktır da" diye konuştu. Tanrıkulu, Taksim Dayanışması'nın talepleriyle başlayan, bütün taleplerin CHP olarak öteden beri dile getirdiklerini de vurguladı.
Taleplere uygun olarak partimizin dili güncellenmeli
Siyasetin doğru okunması gereken yeni bir kuşakla ve taleplerle karşı karşıya kaldığının farkında olduklarını belirten Tanrıkulu, partisiyle ilgili özeleştiride bulundu. Tanrıkulu, "Demek ki biz kendimizi bu arkadaşların sözcüsü gibi hissettirememişiz. Yani CHP olarak güven verememişiz. Cesaret verememişiz ve aynı bağı kuramamışız. CHP aynı zamanda sol ve sosyal demokrat bir parti olarak bu taleplerin sözcüsü olabileceği konusunda bir inanç yaratamamışız. O inancı yaratma konusunda daha fazla çalışmamız lazım.
Ama bütün bu taleplerin de yasama faaliyeti olarak ve alanda sözcüsü olarak da yanlarında durmuşuz. Biliyoruz, bu kuşağın talepleri, algısı farklı ve partimizin dilini, algısını bu taleplere uygun biçimde yeniden güncellemesi lazım. Bunun farkındayız" diye konuştu.
Başbakan'ın otoriter eğilimine başından beri dikkat çekmeye ve bütün dünyaya anlatmaya çalıştıklarını ifade eden Tanrıkulu, "Şu ana kadar ki politikamız ve ya dilimiz bu arkadaşlarımızla özdeşleşmemiş olabilir, onların talepleriymiş gibi yansımamış olabilir ama bize düşen görev bir siyaset kurumu ve parti olarak da bu talepleri gerçekten görmek. Çoğulculuğa, katılımcılığa açık bir biçimde, bu özgürlük ve adalet taleplerinin sözcüsü olmak, bunu daha fazla yapmaya çalışacağız" dedi.
Rize'ye Başbakan zemin hazırladı
Tanrıkulu, Rize'de meydana gelen olaylara ilgili de şöyle konuştu:
"Tabi ki hiçbir biçimde tasnif edilmesi mümkün olmayan görüntüler. Demokrasi, her mahallede salyangoz satılmasına tahammül rejimidir. Eğer buna tahammül yoksa demokrasi yoktur. Onu gördük. Sayın Başbakan buna zemin hazırladı. Yüzde 50'yi evlerinde çok zor tutuyorum, dedi. Yani, bu sözlerle kendi mahallesine de mesajını verdi; ‘benim mahallemde kimse salyangoz satamaz' dedi. Bu çok yanlış ve çok tehlikeliydi. Rize'de ortaya çıktı. Demokrasi tahammül rejimidir. Eleştiriler ağır olabilir ama şiddete başvurmadığı sürece, nefret söylemi teşkil etmediği sürece her yurttaşımız bütün eleştirilere, her siyasetçi bütün eleştirilere açık olmalıdır. Ama bunu Rize'de göremedik maalesef."
Tanrıkulu, Rize'de de sağduyunun galip geldiğini ifade ederken, "Yurttaşlarımız vahim bir olaya zemin hazırlamadılar. Hepsine teşekkür ediyorum. Katkı veren, engellemeye çalışan Vali'ye, diğer görevlilere ve kim varsa, kim katkıda bulunduysa herkese teşekkür etmek istiyorum" diye konuştu.