Çin pazarını Türk yatırımcılar iyi değerlendirmeli
Cihan UĞUR / Şanghay Fudan Ü[email protected]
Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin, diğer Uzakdoğu ve Güney Asya ülkeleri ile birlikte 12 hayvanla isimlendirilen ay takvimine göre yeni yıla girdi. 'Chunjie-Bahar Bayramı' diye de adlandırılan bu bayram Uzakdoğu kültürünün en büyük bayramı. İslam ülkelerindeki ebced hesabına benzer, Çinlilerde de Fengshui (fıngşui) hesaplama şekli var. Bu hesaplama şekline göre Çin için çok önemli olan ve olimpiyatların düzenlendiği 2008 yılı beklenilen kadar iyi geçmeyeceği biliniyordu; ama sosyo-psikolojik açıdan bunun açıklanması uygun olmadığı için Çin 2008'e büyük beklentilerle girmişti. Fare yılı olan 2008'in bol olaylı geçmesi ve beklenilenlerin elde edilememesi, Boğa yılı olan 2009'a dair beklentileri artırdı. Çinliler Fengshui'ye göre de 2009 yılının zorluklarla dolu ama başarılı bir yıl olarak geçeceğini bekliyorlar.
Bahar Bayramı'nın 5. Günü ise Çin Mitolojisi'ne göre 'Zenginlik Tanrısı'nın gelip insanlara bir önceki yılda sergiledikleri davranışlara göre önümüzdeki yılın bereketini dağıttığı gündür ve buna 'huan cai shen-Zenginlik Tanrısı'nı karşılamak' denilir. İnsanlar bugünde bayramın diğer günlerinde olduğu gibi kötü ruhları kovalamak için havai fişekler atar, evlerinin önünde çatapat patlatırlar. Bu yıl da,tam gece 12 civarı Zenginlik Tanrısı'nın kendi evlerini bulması ve daha fazla zenginlik vermesi için yaklaşık yarım saat boyunca evlerinden havai fişek atıp çatapat patlattılar. Gürültülerden kimse kimseyi duymuyordu ve Zenginlik Tanrısı'nın gelip gelmediği hususunda o curcunada kimsenin bir fikri yoktu.
Özellikle bu yıl ekonomik krizin etkisi, işsizliklerin artması, üniversite öğrencilerinin ciddi oranlarda işsiz kalması gibi durumlardan ötürü Zenginlik Tanrısı için yapılan gösterilerde bir artış göründü. Çinliler ekonomik beklentilerini kendi mitlerine daha bir fazla sığınarak dile getirdiler. Halkın bu beklentiler ve kutlamalarının yanında devletin de 2009 adına yaptığı ekonomik çalışmalara baktığımızda sağlam bir ekonomik yapı kurmaya, ihracata bağımlı ekonomiyi iç piyasaya yönlendirmeye ve sağlam bir iç piyasaya oturtmaya çalıştığını görüyoruz.
Ekonomik istikrarın sosyal patlamaların önüne geçtiği Çin'de, ÇKP'nin yönetimini koruyabilmesi ve halkını memnun edebilmesi için ekonomik istikrar hayati önem taşıyor. Bu sebeple hükümetin ekonomi danışmanları, ekonomiyi ihracatı azaltmadan ihracat öncelikli ekonomi olmaktan çıkartıp sağlam bir iç piyasa kurmanın yollarını arıyorlar. 1980'de Çin'in GDP'sinin yüzde 50'sini tüketici harcamaları oluştururken 2008'de bu rakam yüzde 35'e düşmüş durumda. Bu durumda 700 milyon köylü vasfındaki halkın ve 400 milyon orta sınıf şehirlinin harcamalarını artırmasına yönelik faaliyetler 2009'un ana ekonomik gündemleri arasında. Devlet, ülke içi tüketimin artırılması için teşvikler yapıyor. Köylülere ve orta sınıfa kolay ödeme şekilleri olan "beyaz eşya, DVD oynatıcı, cep telefonu, köy araçları" alma imkanları sunuyor.
Çin'de nesiller arası tüketim tercihi ise farklılık arz ediyor. Şu an 50 yaşın üzerindeki insanlar için öncelik "tasarruf yapmak, çocuklarına bırakmak" iken, 30 yaşın altındakiler için öncelik "günü yaşamak, sonrayı sonraya bırakmak" şeklinde. Çin'in en prestijli üniversitelerinden biri olan Fudan'da ekonomi yüksek lisansından bu yıl mezun olacak Li Xiaofeng'la (Li şiao fıng) tüketici meyillerindeki değişim ile ilgili konuştuk. Li durumu şu şekilde yorumluyor: "Farklı şehirlerde yaşayan 100 kişiye ekonomik krizin tüketimlerini etkileyip etkilemediğini sorduğumuzda yüzde 70 tüketimlerinde bir değişiklik olmadığını söyledi. Bununla birlikte 50 yaşın üstündeki insanlar halen gelirlerinin yarısına yakınını tasarruf ederken, 30 yaşın altındakilerden kayda değer tasarruf yapan hiç kimse olmadığını gördük. Bu çok ilginç! Yeni yetişen nesil harcamayı seviyor ve gününü yaşıyor. Sırf bu yüzden çoğu genç çocuk yapmayı düşünmüyor. Benim de içinde bulunduğum tek çocuklu nesil kendini ve günlük yaşantısını daha çok düşünüyor ve bu yönlü yaşıyor. Dolayısıyla tasarruftan çok tüketim odaklı yaşıyoruz. Bu da aslında iç piyasanın büyümesi, yastık altı paranın piyasalara çıkması açısından önemli bir şey. Hükümetimiz ihracat lokomotifli bir yapıdan sağlam iç piyasanın olduğu bir yapıya geçmek istiyor. Yeni nesil bunu başarmak için hazır. Yani Çin iç piyasası bundan sonra çok büyüyecek, tüketim daha da artacak."
Çin'de iç tüketim giderek artıyor ve Li'nin de dediği gibi genç nesil bu değişimi kolaylaştıracak meyilde. 2005'te tüm Çin'deki kredi kartı kullanıcı sayısı 13 milyonken 2008 sonu itibariyle bu rakam 115 milyona ulaştı ve istatistiklere göre bunların çok büyük bir kısmı 40 yaş altı tüketicilerden oluşuyor. Buradan anlaşılacağı üzere Çin'in ekonomik yapısında bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Bu değişim ve dönüşüm "çok üreten az tüketen ve tasarruf yapan Çinli" yapısından "ürettiği kadar tüketmeyi hak ettiğini düşünen ve tüketim hızı artan Çinli" yapısına geçiştir. Pekin Üniversitesi'nden Michael Pettis ' bu geçiş devletin istediği hızda olmayabilir' dese de genç nüfusun meyilleri ve devletin bu konudaki yönlendirmelerine bakıldığında geçisin gayet hızlı olacağı konusundaki kanaat daha fazla kuvvet buluyor. Çin halkı yeni yılda Zenginlik Tanrısı'ndan bereket istersen Çin Devleti yaptığı düzenlemeler ile 'sağlam bir iç piyasa ve çok tüketen bir halk istedi' diyebiliriz.
Bu değişim ve dönüşümün, yabancı markaların Çin'deki şanslarını ve pazarlarını artıracağı ise muhakkak. Ekonomik krize rağmen Çin'e 2008'de doğrudan giren yabancı yatırımın yüzde 23 artması ve bu yatırımların niteliğinin daha çok iç piyasaya yönelik toptan ve perakende tüketim kalemlerine ait olması, yeni dönemde Çin iç piyasasının nasıl bir yabancı marka bombardımanına maruz kalacağının göstergesi. Bu süreçte Türk firmaları da gelmiyor değil. İsmini açıklayamayacağım Türk bir deri tekstil hazır giyim markası Şanghay'dan başlayarak Çin pazarına girmeye başladı. Özellikle gıda ve hazır giyim sektörlerinde Türk firmaları Çin pazarında ilk planda başarılı olabilirler. Türk devleti de yurt dışında ürün satacak Türk firmalarının kurulum, ofis ve depo masraflarının yarısını karşılıyor. Şu andaki rakamlara baktığımızda ise Türk firmalarının Çin piyasasına girişlerinin çok düşük oranlarda olduğunu hatta böyle bir piyasanın dünyada büyümek adına ne mana ifade ettiğinin farkında bile olmadıklarını söylemek mümkün.
Çinliler Boğa yılında Zenginlik Tanrısı'ndan zenginlik ve daha iyi bir iş istediler. Çin Devleti, ekonomik büyümenin ve istikrarın devam etmesini, iç piyasanın büyüyerek sağlam zemine oturmasını istedi. İsteyenler istediklerini alma yolunda hızla ilerliyorlar ve dünyanın diğer ülkeleri de bundan nemalanıyor. Kendi Tanrı'sından ne istediğini bilemeyen ve 'kriz var' diye yakınıp duran Türk yatırımcısı, karşısına çıkan fırsatları değerlendirmediği ölçüde yakınıp durmaya devam edecektir. Önümüzde bir şeyler istemek için bir bayramımız yok, olması da gerekmez. Fakat Çin pazarının Türkler için getirebileceği imkanlar ve avantajlar değerlendirilmezse, 'Türkler'e her gün bayram' demezler mi?