Çin'e neden ihcarat yapamıyoruz?
Cihan UĞUR / FTG DEVELOPMENT
Çin, 2009 yılı itibariyle 2.21 trilyon dolarlık dış ticaret hacmine sahip olup, bunun 1.2 trilyonu doları ihracat 1.01 doları ithalat olmak üzere 190 milyar dolarlık dış ticaret fazlasına sahiptir. 2008 sonu başlayan ekonomik krizle birlikte sadece ihracata dayalı bir ekonominin ne kadar kırılgan olabileceğini gören ve devasa dış ticaret fazlaları veren Çin, artık dünyanın her yerinden dev miktarlarda alımlarla ithalatı ve iç piyasa dengesini kurmak istiyor.
Peki, Çin'le 2009 yılında olan dış ticaretimizde neden 1,5 milyar dolara karşın 12.5 milyar dolarlık 8 katı aşkın bir dengesizlik mevcuttur ve neden Çin'e ihracat yapamamaktayız? Bunun sebeplerinden bazıları aşağıdaki gibidir:
1. Çin'e özgü kültür ve yaşayışın getirdiği farklı tüketim eğilimleri (Çin'e özgü renkler, tadlar, hassasiyetler, kültürel öğeler, ambalajlarlar, modern yönelimlerin bilinememesi)
2. Çin pazarının kendine has özellikleri ve Çinli muhataplarla duygusal ortaklıklar kurulamaması. (ürünün satılacağı toptancı veya ithalatçılarla hediyeleşme, gerektiğinde onları memnun edecek maddi imkanların sunulması, veya pazarı açabilecek insanların maddi beklentilerini anlama ve bunu Çinli yöntemlerle karşılayabilme)
3. Çin'in dışa açılımda ilk olarak yine kendi ideolojisine uygun ülkelerle işbirliğine gitmesi ve Türkiye'yle ticari ilişkilerin yavaş ilerlemiş olması.
4. Çin dahil Asya Pasifik bölgesinin ihracatçımız tarafından "uzak" görülmesi ve yabancı sayılması.
5. Çin pazarına girilirken güvenilir ve bölgeye hakim Türk çalışanlardan istifade edilememesi.
6. İhracatçımızın Çin'e yatırımdan korkması, Çin pazarının büyüklüğünün farkına varamaması, her hangi bir zorlukta kendine sahip çıkacak kimselerin olmaması.
7. Resmi yetkililerimizin yerel dili bilmemesi, Çin'de 3 sene gibi çok kısa bir süre kalıyor olmaları, bölge hakkında kümülatif bilgi birikiminin oluşmamış ve paylaşılmıyor olması.
Çin'e ihracat yapmanın tam zamanı
Yukarıdaki hususlar Çin'e ihracatımızın bugüne kadar istenilen seviyeye gelmemiş olmasının önemli sebepleri olarak sayılabilir. Çin Gümrüğü'nün rakamlarına göre 2010 yılının Ocak ayında ithalat büyüklüğü 95 milyar USD'nin üzerine çıkmış ve geçen yılın aynı ayına göre %85 oranında büyümüştür. Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü Yao Jiyan'in açıklamasına göre Çin ilk defa bu yıl ortalama 190 milyar dolarlık dış ticaret fazlasını vermeyip açık bile verebilir. Bu, dev pazar Çin'in muazzam miktarlarda alım yapması anlamına gelir ki; Çin'e ihracat adına girmek için tam zamanıdır demektir.
Çin'i üs olarak kullanmak
Çin pazarına girmiş olma ve pazarda tutulma sadece Çin'e olan ihracatımızı artırmakla kalmayıp Asya Pasifik Bölgesi ülkelerine olacak ihracatın da artmasına vesile olacaktır. Zira Çin, ucuz işgücü, ucuz enerji maliyetleri, ucuz taşımacılık ve Çin'den yapılan ihracatlarda verilen vergi iadeleriyle aslında çok önemli bir üstür. İhracatçımızın Türkiye'den yapacağı direk ihracatın yanında Çin'e yapacağı küçük çaplı yatırımlarla Türkiye'den olan ihracatı desteklemesi, Çin pazarında daha sağlam tutunabilmesi ve sonrasında Asya Pasifik pazarlarına girebilmesi adına önemli bir adım olacaktır.
Çin'de Nerden ve Hangi Sektörlerde Başlamak?
Çin'in hangi şehri ve bölgesinden başlamak gerektiği tabii ki hangi sektörde girilmek istenildiğiyle çok ilgili. Öncelikle 2009'da Çin'e yaptığımız ihracatın %35'inin toplandığı Şanghay-Zhejiang-Jiangsu eyaletlerinin birbirine yakın olması, ulaşım imkanları, Çin'de tüketimin en fazla olduğu bölge olması, Çin'in açılımının ve tüketiminin temsilcisi, Çin'de kişi başına düşen milli gelirin en fazla olması(10.529USD), nüfusunun 4-5 Orta Asya ülkesine eşit olması(18,5 milyon), dünyanın en büyük finans merkezlerinden olması ve Türk yatırımlarının yoğunlaştığı bölge olması sebebiyle Çin'in İstanbul'u olan Şanghay'dan başlamak, sonrasında yine sektörün seyrine göre kuzeyde Pekin, güneyde Guangzhou şehirlerden devam etmek mantıklı olacaktır.
Mermer, bor, tahıl, krom… gibi Çin'e zaten sattığımız hammadde esaslı ihracat kalemlerinin dışında Rejenere iplik, fantezi ev tekstili, lüks ve marka konfeksiyon, Türk Şarabı ve içkileri, özel marka sigara&tütün, kaliteli deri mamülleri, özel kimyevi maddeler, vulkanize kauçuk malzemeleri (hava süspansiyon körükleri gibi), lüks halı - battaniye, toz içecek, fırın&tatlı mamüller, Türk FastFood, Türk Hamamı, otel, iç turizm organizasyonları, hava kargo gibi sektörler Çin'de kesinlikle rekabet şansı ve pazarı bulunan sektörlerdir.
SONUÇ:
Uzak görülen Çin pazarı Türk ihracatçısı için aslında bulunmaz bir fırsattır. Türk ve yabancı menşeli danışmanlık şirketleri ihracatçı Türk şirketlerine "Çin'i yakın etmek" için çaba sarf etmektedirler. Fakat bu hususun devlet kanalıyla, herkesin güvenebileceği bir elden, tamamen güvenilir rakamlara dayanarak, yarı devlet kurumunun kimliğinden faydalanılarak Türk ihracatçısına sunulabilse, Çin'e olan ihracat rakamlarımızın çok büyük ivmelerle artması işten bile sayılmayacaktır. Bu sebeple TİM ve TİM'e bağlı ihracatçı meclislerinin Çin'de organizasyon başlatmaları ve ihracatçımıza yardımcı olabilecek ofisler ve üsler kurması gerekmektedir. En başta saydığımız hataların yinelenmemesi için gereken tedbirler alınmalı, ihracatçımızın Çin'de başarılı olması adına gereken her şey yerine getirilmelidir. Bunun yanında ihracatçımızın da daha cesur olması, Çin'i uzak görmeyip, "ayak basmadığımız yer bizim değildir" diyerek Çin pazarını Türkiye'ye açmak için biraz daha gayret göstermesi gerekmektedir.