Dalan ve Çiçek'e müebbet istemi
Savcılık iddianamesine göre darbe planları gerçekleşse idi Bedrettin Dalan'ın Başbakan yapılması planlanıyordu.
İSTANBUL - "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddialarına ilişkin hazırlanan iddianamede, haklarında yakalama kararı bulunan Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan ve Albay Dursun Çiçek'in, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi.
İstanbul Cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Mehmet Murat Yönder ve Ercan Şafak tarafından 7 sanık hakkında hazırlanan 184 sayfalık iddianame, "Ergenekon" davalarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
İddianamede, sanıklar arasında birinci sırada yer alan ve hakkında yakalama kararı bulunan Bedrettin Dalan'ın, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi. Dalan'ın ayrıca, "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme" suçundan da 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Albay Dursun Çiçek hakkında da "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülen iddianamede, Çiçek'in ayrıca "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
İddianamede, tutuklu sanık avukat Serdar Öztürk'ün ise "silahlı terör örgütüne üye olmak", "yasaklanan gizli bilgileri temin etmek", "devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken belgeleri temin etmek", "devletin savaş imkanlarının tehlikeye sokulması", "devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma" ve "ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın almak, taşımak veya bulundurmak" suçlarından 27 yıldan 54 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması öngörüldü.
Ek kovuşturmaya yer olmayan kişiler
Tutuklu sanık Ufuk Akkaya'nın, "silahlı terör örgütüne üye olmak", "devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek", "özel hayatın gizliliğini ihlal etmek", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek", "devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma" ve "kayda alınan konuşmaların basın yayın yoluyla yayımlanması" suçlarından 26 yıl 3 aydan 55,5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, tutuklu sanık Mehmet Deniz Yıldırım hakkında da "silahlı terör örgütüne üye olmak", "kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek", "özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek", "devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek", "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak", "devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma" suçlarından 27 yıldan 57 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
Tutuksuz sanıklar İlhami Ümit Handan ile Özel Yılmaz'ın da "bilerek ve isteyerek silahlı terör örgütüne yardım etmek" suçundan 7,5'ar yıldan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları öngörüldü.
İddianamede ayrıca, Yakup Kürşad Yılmaz, Hülya Metin, Coşkun Umur, Ahmet Hicri Dinçerol, Barış Dalan, Yaşar Öz, Zuhal Azeri, Ersin Bal, Ali Kalkancı, Selami Hüner, Turgut Büyükdağ, Özkan Bektaş, Yalçın Tanfer, Erhan Göksel, İlknur Uzer, Seyhan Fındıkcı, Füsun Çağırgan, Cengiz Can Erol ve Teoman Alili hakkında da ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği belirtildi.
Belge orijinal
"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddialarına ilişkin 7 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, kendisini "Kuşaklar boyu TSK'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subay" olarak tanıtan kişinin, imzasız mektupla gönderdiği "İrticayla Mücadele Eylem Planı" belgesinin orijinal olduğu bildirildi.
İddianamede, müşteki olarak, AK Parti adına Genel Sekreter İdris Naim Şahin, Genel Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Tanrıverdi, avukat Süleyman Küçüksucu ve Mustafa Coşkun'un isimleri yer alıyor.
İddianamede, "Ergenekon silahlı terör örgütü"ne yönelik bugüne kadar yapılan soruşturma sonucunda, silahlı terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak, cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek, halkı yürütme organına karşı silahlı isyana tahrik etmek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek, terör örgütüne ait silahları depolamak, genel güvenliği kasten tehlikeye sokacak şekilde patlayıcı madde bulundurmak ve kullanmak, nitelikli kasten öldürmeye azmettirmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri çalmak, temin etmek, yasaklanan bilgileri temin etmek, açıklamak, kişisel verileri kaydetmek ve bağlı pek çok suçu işlemekten şüpheli 86 kişi hakkında Temmuz 2008'de, yine aynı soruşturmanın devamı niteliğinde 56 şüpheli hakkında 8 Mart 2009'da, 52 şüpheli hakkında da 17 Temmuz 2009'da iddianameler hazırlanıp kamu davaları açıldığı hatırlatıldı.
Söz konusu davaların, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/209 ve 2009/191 esas sayılı dosyalarında bulunduğu ifade edilen iddianamede, "Ergenekon silahlı terör örgütü"ne ait silah ve mühimmatlar ile ilgili 2 Şubat 2009 günü akşam saatlerinde Beykoz Jandarma Komutanlığını arayan vatandaşların yaptığı ihbarda, Beykoz Kaynarca Köyü Hocaoğlu mevkisinde yol kenarındaki ormanlık alan içerisinde şüpheli kişiler bulunduğu, bu kişilerin bir araçla uzaklaştıklarının bildirildiği kaydedildi.
İddianamede, bunun üzerine görevli jandarma tarafından yapılan incelemede, toprağın 20 santimetre altında gömülü halde bulunan siyah poşet içerisindeki 50x30x20 santimetre ebatlarındaki plastik termosta her biri 550 gram ağırlığında 27 adet TNT kalıbı, 155 santimetre boyunda infilaklı fitil, 3 adet fünye, 1 adet adaptör, 100 gram C-4 plastik patlayıcı maddenin ele geçirildiği belirtilen iddianamede, olaya ilişkin soruşturma evrakının Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığınca, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği bildirildi.
İhbar mailleri
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılmakta olan 155 mail ihbar hattına, 23 Şubat 2009 tarihinde saat 23.22'de ulaşan 1999 sayılı mail ihbarında özetle; "20-25 gün önce Beykoz'da ormanlık alan içerisinde yüklü miktarda patlayıcı bulunduğu, emekli Albay Levent Göktaş'a bağlı bir ekip tarafından bu patlayıcı maddelerin eylemde kullanılmak üzere gömüldüğü, bu ekibin özel eğitim almış askerlerden oluştuğu ve 'Ergenekon' adına eylem yapmak için Levent Göktaş'tan talimat beklediği, Göktaş'tan bir emir geldiğinde ekibin harekete geçeceği, ayrıca ekibin içerisinde Levent Bektaş, Ercan Kireçtepe, Turhan Ecevit, Eren Gün Ay ve Erme Onat isimli şahısların olduğu, Beykoz'daki ormanlık araziye patlayıcıları gömerken vatandaşların fark etmesi üzerine kaçtıkları, bunların Ergenekon'a bağlı hareket ettiği ve şahıslardan cezaevinde bulunan Levent Göktaş'ın sorumlu olduğu..." şeklinde açıklamaların bulunduğu kaydedildi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne gönderilen 16 Mart 2009 tarihinde yine bir ihbar yapıldığı ifade edilen iddianamede, söz konusu 3866 nolu ihbarda da "...'Ergenekon' davasında tutuklu bulunan emekli Albay Levent Göktaş'a bağlı olarak faaliyet gösteren ve eylem yapmak için Levent Göktaş'tan emir bekleyen bu şahısların sırasıyla Levent Bektaş liderliğinde, Erme Onat, Turhan Ecevit, Eren Günay ve Ercan Kireçtepe olduğunu, bu şahısların eğitimli birer asker ve patlayıcı uzmanı olduklarını, Göktaş'tan emir alır almaz 'Ergenekon' adına eylem yapacaklarını, Göktaş'ın serbest bırakılmaması durumunda 'Ergenekon' soruşturmasını yürüten savcılara yönelik büyük bir eylem yapacaklarını ve bu eylem için ellerinde bulunan patlayıcı ve silahları Bedrettin Dalan'a ait araziye gömdükleri"nin yer aldığı kaydedildi.
İhbarda, "Bu malzemelerden Dalan'ın da haberinin olduğunu, bu malzemeleri Beykoz'da bulunan Kurs Sualtı Komutanlığının arka tarafında bulunan köpek kulübeleri ve su deposundan denizin aksi istikametine, tepeye doğru giden patika yolun etrafına gömdükleri" şeklinde ifadelerin yer aldığı anlatılan iddianamede şöyle denildi:
"İhbar içeriklerinin ciddi olduğu yönünde şüpheler bulunması sebebiyle ihbarda belirtilen, tapuda İstek Vakfına ait İstek Servis Eğitim ve Oto Kiralama Ticaret A.Ş ve Emine Müzeyyen Bilginer adına hisseli olarak kayıtlı olan Beykoz Poyrazköy Keçilik mevkisi 138 ada/parsel içerisinde binaları olan, tarla ve bahçe ile çevresinde, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına istinaden 21 Nİsan 2009'da yapılan aramalarda çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirilmiş ve aramalar devam ederken, ihbarlarda isimleri bulunan ve haklarında teknik takip olan şüpheliler Levent Bektaş, Ercan Kireçtepe, Erme Onat, Eren Günay ve Mustafa Turhan Ecevit sorgularının ardından tutuklanmışlardır."
İhbarcının notu
İddianamede, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına posta yolu ile 30 Eylül 2009'da gönderilen ve kendisini "Kuşaklar boyu TSK'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subay" olarak tanıtan açık kimliği tespit edilemeyen kişinin imzasız ihbar mektubunun ekinde, "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın ıslak imzalı orijinalının gönderildiğine yer verilerek, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinin 19 Ekim 2009, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı Dairesi Başkanlığının 13 Kasım 2009, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesinin 4 Şubat 2009, Jandarma Kriminal Laboratuvarının 16 Mart 2010'daki bilirkişi raporlarında, "İrticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgenin şüpheli Dursun Çiçek'in eli mahsulü olduğunun belirtildiği vurgulandı.
Aydınlık dergisinde Başbakan Erdoğan'ın dinleme kayıtları
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne 18 Ekim 2009 tarihinde "Bugün Aydınlık dergisi manşetinde bahsedilen Başbakan'ın karanlık telefon görüşmesi Ergenekoncu Levent Ersöz'ün arşivindendir. Bu arşivde Başbakan ve çok sayıda AKP'li bakana ait ses kayıtları bulunmaktadır. Bu arşiv şu anda Aydınlık dergisinde bulunmaktadır. Bu ses kayıtlarının asıl kaynağı Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya'dır. Dergiye bakarsanız anlayacaksınız. Kolay gelsin" şeklinde bir ihbarın geldiği kaydedilen iddianamede, bunun üzerine ilgili adreslerde yapılan aramalarda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu üst düzey bürokratların dinleme kayıtlarının ele geçirildiği bildirildi.
İddianamede, bu konu ile ilgili şüpheliler Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım'ın sevk edildikleri İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince 9 Kasım 2009 tarihinde örgüt üyesi olmak suçundan tutuklandıkları hatırlatıldı.
Bu konu ile ilgili yapılan çalışmalar sonucu elde edilen delillere göre, "Ergenekon" dosyası sanıklarından Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur'un Jandarma Genel Komutanlığında görevli oldukları yıllarda bazı üst düzey bürokratlarla birlikte Başbakan ve diğer hükümet üyelerini hukuk dışı yöntemlerle dinledikleri ve bu dinlemeleri kayıt altına alarak, örgüt arşivlerinde sakladıklarının belirlendiği anlatıldı.
Dalan, darbe sonrası hükümetin başbakanı
İddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Şüpheli Bedrettin Dalan'ın, 'Ergenekon silahlı terör örgütü'nün, iktidarda bulunan mevcut hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla hazırladığı darbe planlarında, medya ve siyasetin yönlendirilmesi ile bazı üst düzey iş adamlarının bu hususta ikna edilmesi görevini üstlendiği, bu amaçla, medya sahipleri ve iş adamları ile görüşmeler yaptığı, darbe planlarının hazırlanmasında aktif rol oynayan 'Ergenekon terör örgütü' üyeleri Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız ile görüşerek, askeri müdahalenin bir zorunluluk olduğu yönünde onları teşvik ederek cesaret verip, bu yöndeki motivasyonlarını güçlendirmeye çalıştığı, örgüte finans desteği sağladığı ve aralarında Adil Serdar Saçan'ın da bulunduğu örgüt üyelerine mütevelli heyeti başkanı olduğu üniversitede görevler verdiği, örgütün stratejisi doğrultusunda uluslararası ilişkileri yürüttüğü, darbe sonrası kurulacak hükümette başbakan olma görevini üstlendiği anlaşılmıştır."
Bedrettin Dalan'ın kendisi hakkında soruşturma yürütüldüğünü ve operasyonla gözaltına alınacağını İstanbul MİT Bölge Başkan Yardımcısı olarak görev yapan şüpheli Özel Yılmaz vasıtasıyla öğrendiği ve hakkında hiçbir yakalama kararı ve ifadeye çağrı dahi olmaksızın 15 Ekim 2008 tarihinde yurt dışına kaçtığı, o tarihten sonra soruşturmada, hakkındaki deliller sebebiyle halen firarda olması nedeniyle yakalama emri çıkartıldığı bildirildi.
Dursun Çiçek'in ifadeleri
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddianamesinde, "Bilgi notu Dursun Çiçek.doc" isimli word belgesinde, Deniz Kıdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek'e ait "Tutuklanacağımı biliyordum. Genelkurmay da biliyordu. Bütün olasılıklara karşı hazırlıklıydık. Genelkurmay, Ergenekon soruşturmasını geç algıladı. Bu işin bu kadar büyüyeceğini (Karargah'a kadar uzanacağını) hiç hesap etmediler" şeklinde ifadelerin yer aldığı belirtildi.
İddianamede yer alan belgede, Albay Dursun Çiçek'in "Hakim ve Savcılar Haziran Kararnamesi"nin çok önemli olduğunu ifade ettiği belirtilerek, şu bilgilere yer verildi:
"I.B, her şeyin farkında. Bizzat kendisi bu durumu takip ediyor. "Hakim ve Savcılar Haziran Kararnamesi" çok önemli. Yüksek Yargı üyeleriyle görüşüldü. Bizzat İ. Paşa görüştü. Ergenekon savcılarında önemli bir değişiklik olabilir. Emniyetteki değişikliklerle ilgili de temaslar var. Birtakım değişimler oldu, devam edecek. Fethullahçılara yönelik kapsamlı bir çalışma hazırlanmıştı. Bu belge operasyonu ile bu çalışmalar aksadı. Eğer aksamasaydı, Gülen örgütüne yönelik önemli bir operasyon gerçekleştirilecekti. İrtica (Fethullah) ülke güvenliği için tehdit. Genelkurmay bu konuda bir müdahaleye hazırlanıyor..."
İddianamede, ayrıca "Bizim Hizbullah.doc" isimli word belgesi içerisinde, "dini motifli Hizbullah Terör Örgütüne yönelik güvenlik ve kolluk güçlerimizin hazırlamış oldukları raporlara ilişkin bilgilerin yer aldığı dijital kitapçık da olduğu tespit edildi" ifadesinin de yer aldığı kaydedildi.
Ele geçen döküman arasında bulunan "Komutan Orhan Yılmazkaya Şehit Oldu" isimli word belgesinde ise Devrimci Karargah isimli terör örgütü ile Bostancı'da öldürülen terörist Orhan Yılmazkaya isimli kişi adına yazılmış devrim içerikli metinler bulunduğu belirtildi.
İddianamenin "Delillerin ve Hukuki Durumunun Değerlendirilmesi" bölümünde ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü Elektronik Şube Müdürlüğüne 18 Ekim 2009 tarih ve 12012 sayılı Rıza Yıldırım ismi ile gönderilen e-posta İhbar tutanağında, "Bugün Aydınlık dergisi manşetinde bahsedilen Başbakan'ın karanlık telefon görüşmesi Ergenekoncu Levent Ersöz'ün arşivindendir. Bu arşivde Başbakan ve çok sayıda AKP'li bakana ait ses kayıtları bulunmaktadır. Bu arşiv şu anda Aydınlık dergisinde bulunmaktadır. Bu ses kayıtlarının asıl kaynağı Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya'dır. Dergiye bakarsanız anlayacaksınız" şeklinde bilginin yer aldığı ifade edildi.
İddianamede, Doğu Perinçek ve grubunun yayın faaliyetleri içinde yer alan istihbarat toplama çalışmalarının gazeteciliğin doğal sınırları içinde varsayılamayacağını, disiplinli bir biçimde sürdürülen arşiv çalışmaları içinde MİT ve Genelkurmay Başkanlığının "çok gizli" belgelerinin de yer aldığı vurgulandı.
İddianamede, "Perinçek'in önemle üzerinde durması sonucu, günümüzde her yayın organında üst düzeyde bir elemanının bulunuyor oluşu ise başlı başına üzerinde düşünülmesi ve araştırma yapılması gereğini işaret eder niteliktedir" şeklinde biten örgütsel içerikli dokümana yer verilerek şöyle denildi:
"Doğu Perinçek ve onun talimatları ile hareket eden, medyada yer almış örgüt üyelerinin, medyayı örgütün amaçları doğrultusunda bir araç olarak kullandıkları ve Ergenekon silahlı terör örgütü ana dokümanlarında geçen istihbarat toplama faaliyetleri ve bilginin paraya çevrilebilirliği ile siyaset dünyasına yön verilmesi gibi, örgütün hedefleri doğrultusunda faaliyetlerde bulundukları anlaşılmaktadır. Şüpheli Mehmet Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya'nın bu ses kayıtlarını yayınlamaları, örgüt üyeliği ile birlikte özel hayatın gizliliğini ihlal ve devlete ait gizli bilgileri bulundurma ve yayınlamak suçunu oluşturmaktadır."
Şüpheli Ufuk Akkaya'nın, "Ergenekon" silahlı terör örgütü içinde faaliyet yürüten örgüt üyesi olduğu, örgütün talimatları doğrultusunda örgüt arşivinden çıkarılan ses kayıtlarını aynı amaçla yayınladığı, bu kayıtların kişilerin özel hayatları ile devletin iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli olan ve gizli kalması gereken belge ve bilgilerden olduğu belirtilerek, eylemlerine uyan TCK'nın 314/2, 135/2, 43, 326, 327, 133/son, ve 134 maddeleri ile 3713 sayılı Kanun 5. maddesi gereğince cezalandırılması ve TCK'nın 53, 58/9, 63 maddelerinin uygulanması talep edildi.
Dalan'a medya ve siyaseti yönlendirme görevi
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddianamesinde, örgüt yöneticiliğiyle suçlanan sanık Bedrettin Dalan'ın, "Ergenekon'un hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla hazırladığı darbe planlarında, medya ve siyasetin yönlendirilmesi ile bazı üst düzey iş adamlarının bu konuda ikna edilmesi görevini üstlendiği, uluslararası ilişkileri yürüttüğü, darbe sonrası kurulacak hükümette başbakan olma görevini üstlendiği, tüm bu eylemleri ile hükümeti cebir ve şiddet yöntemiyle ortadan kaldırma suçuna iştirak ettiği" belirtildi.
İddianamede, sanık Şener Eruygur'dan ele geçirilen ses kaydında konuşan sanık İsmail Yıldız'ın sanık Levent Ersöz ile yaptığı görüşmedeki, "Dalan ... maniple etmemizi yol açıp enforme etmemize sebep olacak kanalları açar paşam, onun öyle bir özelliği var. Doğan'a yakın, Karamehmet'e yakın, Dinç Bilgin'e yakın, bunlar Ağar'a Dalan'ın ofisinde enforme edildi paşam" dediği kaydedildi. İddianamede, görüşmenin devamına ilişkin de Yıldız'a atfen "Sayın Dalan diyorum, şunu söyle bak bu arada sen de bizim liderimizsin bir süre sonra, çünkü sonra bu alan boşalacak. Ağar cumhurbaşkanlığına kayar ya da sen kayarsın onu şimdiden belirlemek zor, ama sen de hiç değilse senaryodaki yerini al" sözlerine yer verildi.
Sanık İsmail Yıldız'dan ele geçirilen hard diskte "siyaset yorgunluğu" isimli word belgesi içerisinde "siyaset yorgunluğu" ya da "insan unsurumun takviyesi" başlıklı yazı içeriğinde, Yıldız'ın, Dalan için, "Bu bağlamda, Yeditepe Üniversitesi, talimatı ile bize hep açılım sağlamış ve katkıda bulunmuştur", "Ekonomik istihbaratla ilgili etkinlik çerçevesinde yaptığımız operasyona sponsor olduğu gibi, diğer faaliyetlerimizde de katkısını esirgememiştir", "Bununla birlikte Sayın Dalan Yeditepe Üniversitesinin imkanlarını ve altyapısını görüşmeden sonra sürekli böyle bir göreve hazırlık için yeniden değerlendirmiş ve bir nevi nitelikli bir hazırlık dönemi geçirmiştir", "Bugün Sayın Dalan hem bir Bakanlar Kurulu hem bir Danışma Meclisi türü oluşum için iş birliği içinde gerçekleştirilebilecek şekilde göreve hazırdır", "Sayın Dalan'ın konferanslarından derlenen kimlik, Kürtçe, Kürtçülük, Türk, Atatürk, Atatürkçülük ile ilgili görüşleri de bir devlet adamı kimliğinin tüm boyutları ile temayüz ettiğini göstermektedir" şeklindeki değerlendirmeleri, delil olarak gösterildi..
İddianamede, şunlar kaydedildi:
"Ergenekon-lobi yapılanmasında Araştırma ve Bilgi Toplama, Analiz ve Değerlendirme, İletişim ve Propaganda birimlerinde görevli olan tutuklu sanık İsmail Yıldız'ın, şüpheli Bedrettin Dalan hakkında analiz içerikli bir yazı yazarak, bunu örgütün üst kademesinde görevli bulunan Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur'un bulunduğu birime verdiği ve yazı içeriğinden, şüphelinin darbeye zemin hazırlama çalışmalarını finanse ettiği ve mütevelli heyeti başkanı olduğu üniversiteyi bu amaçla kullandığı, ayrıca askeri müdahalenin gerçekleştirilmesine müteakip kurulacak hükümette kendisine görev aldığı anlaşılmıştır."
İddianamede, sanık Hasan Atilla Uğur'dan ve Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezinde ele geçirilen CD'ler içerisinde yer alan ses kayıtlarında, tutuklu sanıklar Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, İsmail Yıldız ile Bedrettin Dalan arasında yapılan görüşmede, "Doğan Güreş'in o güne kadarki tüm genelkurmay başkanlarının arkadaşı" olduğunu öne süren ve "hepsine ülkedeki tehlikeyi anlatmaya çalıştığını" belirten Dalan'ın, "Bütün Silahlı Kuvvetlere anlatamadığım şey şu: En az siviller yaptı. Siviller böyle bir şey yapamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyolojik yapısı buna müsait değil" ifadelerinin yer aldığı belirtildi.
Dalan'ın "Türkiye'de Osmanlı'dan sonra, padişahın kutsal gücünü Türk Silahlı Kuvvetlerinin aldığını, Türkiye'de anayasayı Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığını" söylediği ifade edilen iddianamede, bu çerçevede, bütün anayasaları kuran daima bir gücün var olduğunu, çok partili demokrasilerde bu gücün burjuva, Türk demokrasisinde ise silahlı kuvvetler olduğunu söylediğine işaret edildi.
İddianameya göre Dalan görüşmede, şunları söyledi:
"Şimdi bu gücün sahibi olduğunun farkında değil Silahlı Kuvvetler. Bizim diri ordumuz ölü bir Türkiye mi çıkaracak? Ben bunu söylüyorum. Sen şu sopayı göster, yarım saat sonra devletini satan herkesi tanırım. Muhakkak tavşan gibi korkarlar. Askerler de demokrasiyi kutsal bir tabu zannediyor. Kenarda kalınca işte bu şekilde ayakta duruyor, olay bu. Bugün keşke benim elimde bir güç olsaydı, demokrasi nasıl olurdu, gösterirdim. Güç kullanılır, zamanı geldiği zaman kullanılır. Kullanılmadığı zaman kafana çuval geçirilir. Muhakkak tavşan gibi korkarlar."
İddianamede, aynı görüşmede, Dalan'ın, sanıklar Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur'a yönelik kullandığı ifadelerden, 2003-2004 yılları arasındaki darbe planlarını hazırlayan adı geçen sanıklara, askerin müdahalede bulunmasının zorunlu olduğu ve kendisinin de bu çalışmalara destek verdiğini bildirmek suretiyle, Ersöz ve Uğur'u bu yönde teşvik ederek, moral ve motivasyonlarını arttırmaya çalıştığının görüldüğü belirtiliyor.
Dalan'ı kullanıyorum
Atatürkçü Düşünce Derneği ve Hasan Atilla Uğur'dan el konulan CD'ler içerisinde yer alan "21oca04_cem_uzan2" isimli ses dosyasında, Levent Ersöz ve İsmail Yıldız arasındaki telefon görüşmesi yer alıyor.
Görüşmede Yıldız'ın, "Paşam, yapabilmesi için organize edilmesi gerekiyor, organize edilmesi için ben Bedrettin Dalan'ı kullanıyorum burada. Bedrettin Dalan'a diyorum ki git şunu şunu söyle, bunu bunu söyle, Koç'u bu hale getiren Bedrettin Dalan ile yaptığımız iş. Ben diyorum paşamın talimatı var git söyle böyle böyle diye. İsminizi tam olarak bilmediği için, daha yeni öğrendi isminizi. Tamam paşam, ben İstanbul'da operasyonu yürütüyorum, onu rapor olarak getireceğim, hepsini birleştireyim dedim. Bedrettin beyin Amerika seyahati, onu bir alalım" şeklindeki konuşmalarından, Dalan'ın, Yıldız ile sürekli görüşmeler yaptığı ve Dalan'ın özellikle askeri müdahaleye zemin oluşturma çalışmaları kapsamında, bazı üst düzey iş adamlarını ve siyaset dünyasının önemli isimlerini ikna etmek amacıyla faaliyetler yürüttüğünü ortaya koyduğu belirtiliyor.
Başka bir CD'de 16 Aralık 2003 tarihinde sanıklar Levent Ersöz ile Tuncay Özkan arasında yapılan görüşmede Ersöz'ün "Bedrettin Dalan ile Ali Müfit Gürtuna'yı görüştürüyorum. Ali Müfit Gürtuna'nın seçimlerde bir talebi var" sözlerine karşılık Özkan'ın şu ifadelerine dikkat çekiliyor:
"Çünkü bu Recep Tayyip nedeniyle bundan korkuyorlar da. Dalan'ı konuşturdum, Bedrettin beyi konuşturdum. Siz de Bedrettin beyle konuşup bilgi alabilirsiniz. Bedrettin Dalan'a dedim ki 'Git bununla bir konuş, böyle bir şeye bizim ihtiyacımız var. Bu İhtiyaç Türkiye'nin ihtiyacıdır, burada bir ulusal duruşu oraya taşımalıyız. Dalan'la Gürtuna'nın arasında çok önemli kopmaz bir bağ var. Gürtuna'nın kendisine, kardeşim o TV'yi daha iyi çalıştıracak insanlar var. Biz orayı inanılmaz bir kale haline getirebiliriz diyor."
İddianamede, görüşmede kullanılan bu ifadelerden, Dalan'ın, mevcut hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla Şener Eruygur ve ekibi tarafından hazırlanan darbe planları kapsamında, ayrıca medyayı ve siyaseti yönlendirme görevini üstlendiğinin görüldüğü belirtiliyor.
Yıldız'dan ele geçirildiği belirtilen hard disk içerisinde yer alan "AKP neden geldi-neden gider" isimli word belgesinde şu ifadelerin yer aldığı da iddianamede belirtildi:
"Dalan'ın rant mekanizmaları kurma ve dönüştürme kabiliyeti hayli yüksek. İletişim kabiliyeti iyi olduğu gibi, aydınlar, sanat ve mafya camiası ile içli dışlı olması profilini kontrol etme konusunda dış kaynaklardan çok kendi hinterlandı fazlası ile yeterli olacaktır. Bedrettin Dalan'ın olumlu bir portresini ön plana çıkaralım. Bu artıları yanında birçok eksileri de bulunan Dalan, AK Parti'ye karşı oluşturulan yeni dalganın unsurlarından biri olacaktır. Tehdit değerlendirmesi yapılırken ağırlığı buna göre belirlenmelidir. Bu nedenle bu seferki senaryo çok daha boyutlu ve derinlikli hazırlanmakta, cephe çok boyutlu olarak inşa edilmektedir."
Hard disk içerisinde bulunan "dalan_mmh_yeni_olusum" isimli word belgesinde "Dalan" başlığı altında "Küresel gerçeklerle, milli çıkarlar dengesini kimseyi rahatsız etmeden temsil edebiliyor, Anadolu sermayesi ile rahat ilişki kurabilir. Selçuklulara hayranlığı var. Arı Grubuna salon sağlıyor, ama (Sizin ne olduğunuzu biliyorum, sizinle tangoya varım) diyor. Türk milliyetçiliğini de Atatürk milliyetçiliğini de rahat savunabilir. Çok güzel rant dağıtma mekanizmaları kurar, Dönüştürme kabiliyeti var. (Pazarlama kabiliyeti çok yüksek), ABD-İngiltere-İsrail-Almanya ve Rusya ile bağlantıları iyi, iletişim kabiliyeti çok iyi. Gerekirse tarikat ve cemaat ilişkilerini rahatça kurabilir, aydınlar, sanat, sermaye ve medya camiası ile ilişkileri iyi, Türkiye'nin tüm elit grupları ile iyi ilişkileri var, tüm siyasi kesimlerle rahat diyalog kurabilir, iş birliği yapabilir, teori ve pratiği son derece iyi sentezlemiştir, zemini kaybetmeyi istemez, uluslararası bağlantıları sorun olabilir, imajı çok kolay yıpratılabilir, etnikçi gösterilebilir, seçkinci gösterilebilir, geniş örgütlenmeleri sağlayamaz. Lobicidir, kendisinin üretmediği bir misyonu taşıyamaz" şeklinde değerlendirmelerin yer aldığı kaydediliyor.
Hakkında yürütülen tahkikattan haberi vardı
Bu değerlendirmelerden, "Ergenekon" terör örgütünün gerçekleştirmeyi planladığı askeri müdahale sonrasında, hükümet kurma görevini Dalan'a vermeyi tasarladığının anlaşıldığı belirtilen iddianamede, Dalan'ın ve telefonda kendisiyle görüşen kişilerin ifadelerinden, soruşturma öncesinde hakkında tahkikat yürütüldüğü yönünde bilgiler aldığı ve bu nedenle yurt dışına çıktığı, ayrıca kendisine tutuklanmayacağı yönünde teminat verilmesi halinde yurda dönmeyi planladığının görüldüğü belirtildi.
Görüşmelerde Dalan'ın, "Yani, çık gez diyorlar biz de gezdik yani geziyoruz ne diyeyim ne? Sağlığım iyi, hiç sorun yok, sorun yok, geziyoruz. İşte böyle biraz gezmem gerekiyormuş, geziyoruz. Yok canım, ne sağlık problemi, sağlık problemi olsa gideceğim tek yer benim kendi hastanem başka bir yere gitmem" şeklinde ifadeler kullanırken, kendisiyle görüşen kişiler, "Dolayısıyla durumuz bu buralar yağmurlu soğuk. Biraz biraz daha kalın söylerim başkanım. Burada hem kar yağışı bekleniyor havalar filan kapalı diyorum. Bir birisini görüşmeye bekliyorum da o iyice netleşsin ondan sonra. Son kez birisi ile görüşmeyi bekliyorum dedim o beklediğim görüşme gerçekleştikten sonra ararım" dedikleri belirtildi.
İddianamede, Bedreddin Dalan ile ilgili toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre şu değerlendirme yapıldı:
"Şüpheli Bedrettin Dalan'ın, Ergenekon silahlı terör örgütünün, iktidarda bulunan mevcut hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla hazırladığı darbe planlarında, medya ve siyasetin yönlendirilmesi ile bazı üst düzey iş adamlarının bu hususta ikna edilmesi görevini üstlendiği, bu amaçla medya sahipleri ve iş adamları ile görüşmeler yaptığı, darbe planlarının hazırlanmasında aktif rol oynayan Ergenekon terör örgütü üyeleri Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız ile görüşerek, askeri müdahalenin bir zorunluluk olduğu yönünde onları teşvik ederek cesaret verip, bu yöndeki motivasyonlarını güçlendirmeye çalıştığı, örgüte finans desteği sağladığı ve aralarında Adil Serdar Saçan'ın da bulunduğu örgüt üyelerine mütevelli heyeti başkanı olduğu üniversitede görevler verdiği, örgütün stratejisi doğrultusunda Uluslararası ilişkileri yürüttüğü, darbe sonrası kurulacak hükümette başbakan olma görevini üstlendiği, tüm bu eylemleri ile hükümeti cebir ve şiddet yöntemiyle ortadan kaldırma suçuna iştirak ettiği, yukarıda belirtilen örgüt adına gerçekleştirdiği tüm eylem ve faaliyetlerinin örgüt yöneticiliği kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, şüphelinin eylemlerine uyan TCK 314/1, 312, 3713 sayılı yasanın 5. maddesi uyarınca cezalandırılması ve hakkında TCK 53, 58/9 maddelerinin uygulanması talep edilmiştir."
İddianamede, Bedrettin Dalan'ın örgütsel irtibatları ise İlhami Ümit Handan, Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, Veli Küçük, Yalçın Küçük, Hüseyin Nazlıkul'un ifadelerinden hareketle ortaya konuluyor. Mustafa Özbek, Mehmet Adnan Akfırat, Tuncer Kılınç'ın cep telefonu ve fihristlerinde telefon numaraları olduğu belirtilerek, "Haklarında kamu davası açılan sanıkların, dijital verileri, cep telefon kayıtları ve fihristleri ile ele geçirilen notlardan, yukarıda adı geçen örgüt üyeleri ile şüphelinin irtibatlı olduğu anlaşılmaktadır" deniyor.
Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı
"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddialarına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüpheli Dursun Çiçek'in savcılık sorgusu sırasındaki ifadelerine de yer verildi.
İddianamede, savcılıktaki sorgusunda, 2004 yılı Ağustos ayından itibaren şu anda görev yaptığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde çalıştığını belirten Çiçek'in, bu biriminin isminin 2005 yılı başına kadar Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı olduğunu, görev yaptığı şubenin görev kapsamının 2008 yılının Ocak ayında yeniden düzenlendiğini söylediği kaydedildi.
Savcılık sorgusunda bu tarihten itibaren "1915 Olayları, Pontus Olayları, Dış Türkler, NATO ve Tatbikatlar" gibi dış konuların bu şubenin sorumluluk alanına dahil edildiğini anlatan Çiçek, bu tarihten önce görev alanının günlük cari işlemlerin yürütülmesi olduğunu, plan yapma gibi uzun vadeli bir görevlerinin olmadığını belirtti.
Günlük olaylara ilişkin farklı konularda çalışma yapan bir şube olduğunu, Cumhuriyetçi Çalışma Grubu isimli bir oluşum hakkında bilgisinin olmadığını ve bu grubun ne tür faaliyetler gerçekleştirdiğini bilmediğini ifade eden Çiçek, Mustafa Levent Göktaş'ın Harp Okulundan devre arkadaşı olduğunu, harp okulundan ayrıldıktan sonra bu kişiyle bir dönem ilişkisinin olmadığını, Genelkurmay'da çalıştığı dönemde Levent Göktaş'ın da Özel Kuvvetlerde görev yaptığını, ancak Serdar Öztürk'ü tanımadığını söyledi.
Savcılık sorgusunda şüpheli Mustafa Hüseyin Buzoğlu ile ilgili yapılan aramada elde edilen dijital verilerin incelenmesinde "Andıç" başlıklı gizli ibareli Mart 2006 tarihli Dursun Çiçek imzalı belgeyi basından duyduğununu anlatan Çiçek, "Böyle bir belge hazırlamadığını, Andıç'ın yapılacak bir çalışma ile ilgili komuta katından ön onay alma işlemi olduğunu, kendi görevleri arasında yapılan çalışma ile ilgili komutanların verdiği görevler kapsamında Andıç hazırlama görevinin de olduğunu, Silahlı Kuvvetlerin yönergesinde de Andıç'ın tanımının açıkça yapıldığını, belgenin ele geçirildiğinin belirtildiği Mustafa Hüseyin Buzoğlu isimli şahsı tanımadığını ve böyle bir şahsa bu mahiyette bir belge vermediğini" ifade etti.
Söz konusu belgeyle ilgili, Genelkurmay Askeri Savcılığınca yürütülen soruşturma sırasında detaylı bilgiler verdiğini, bunun haricinde açıklayacağı herhangi bir konun olmadığını kaydeden Dursun Çiçek, söz konusu belge içeriğiyle ilgili hiçbir çalışmanın tarafından yapılmadığını, söz konusu belgeyi de ilk kez basında gördüğünü, ayrıca belgenin içerik, şekil, kullanılan terimler, imza blokları ve diğer konular açısından yazışma kurallarına uymadığını bildirdi.
"Belgede yer alan imzayı 3 yıl öncesine kadar kullandım"
Savcılık sorgusunda, üzerine atfedilen imzanın kendisine ait olmadığını, ancak benzetilerek düzenlenen belgedeki bu imzanın benzerini 1980 yılında göreve başladığı tarihten yaklaşık 3 yıl öncesine kadar kullandığını belirten sanık Dursun Çiçek, ancak yaklaşık 3 yıldır farklı bir imza kullandığını, Askeri Savcılıkta verdiği ifade sırasında kullandığı imzayı yaklaşık 3 yıldır kullandığını söyledi.
Savcılıkta, 2009 yılındaki bazı belgelerde yer alan imzasının, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgedeki imzayla çelişmesinin nedeni sorulan Çiçek'in kendi imzasının başkalarının eline geçip kullanıldığı hususundaki şüpheleri sebebiyle 12 Haziranda Genelkurmay Askeri Savcılığındaki imzasını biraz değiştirerek attığını, değiştirerek attığı imzanın diğer belgelerdeki imzalarıyla benzeşip benzeşmediğini ve kendi el ürünü olduğunun kriminal açıdan tespit edilebileceğini de bildiğini, ayrıca Askeri Savcılıkta attığı bu farklı imzanın birkaç gün sonra basında yer aldığını, bu imzanın da basına nasıl sızdırıldığının araştırılıp tespit edilmesini istediğini söyledi.
Askeri Savcılıkta ifade tutanağının altına attığı formdaki imzayı Askeri Savcılığın kararını tebliğ ettiği belgede de kullandığını belirten Çiçek, bu imzayı yukarıda saydığı nedenlerle değiştirdiğini, bundan sonra da kullanmaya devam edeceğini, farklı imzasını ilk kez askeri savcılık ifade tutanağında kullandığını, o ana kadar örnekleri Savcılıkta bulunan imzayı kullandığını anlattı.
İlk ifadesinde 3 yıl önce bu imzayı kullanmaya başladığı şeklindeki sözlerini sehven kullandığını ifade eden Çiçek'in, böyle bir belgenin başka birileri tarafından kendi ismi ve imzasının kullanılarak hazırlanmasının, TSK ile siyasi iktidar arasındaki başta Terörle Mücadele olmak üzere mevcut olan uyumu bozmak ve ülkede gündemi değiştirerek kaos ortamı yaratmak amacıyla yapılmış olabileceğini bildirdi.
İddianamede, Çiçek'in savcılık sorgusu sırasında medyaya "İrticayla Mücadele Eylem Planı" adıyla yansıyan doküman ile ilgili olarak komutanlarından bir görev almadığını, böyle bir planı hazırlamadığını, bu belgenin altına imza atmadığını ifade ederek, irtica konusunun hiçbir zaman kendisinin müdürlüğünü yaptığı şubenin bir konusu olmadığını söylediği kaydedildi.
Erzincan'da yasa dışı oluşum
"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddialarına ilişkin hazırlanan iddianamede, "Dursun Çiçek tarafından imzalanmış İrticayla Mücadele Eylem Planı, Erzincan'da hayata geçirilmek istenmiş, bu amaçla Ergenekon silahlı terör örgütüne bağlı olarak faaliyet gösteren şüpheli Saldıray Berk liderliğindeki yasa dışı oluşum faaliyetlerde bulunmuştur" denildi.
İddianamede, Ergenekon silahlı terör örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli Serdar Öztürk'ün bürosunda yapılan aramada el konulan belgeler arasında "Dursun Çiçek" imzalı "İrticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgenin fotokopisinin bulunduğu aktarıldı.
Şüpheli Dursun Çiçek'in ifadesinde, söz konusu belgede yer alan imzanın benzerini son 3 yıldır kullanmadığını beyan ettiği, ancak savunmasının aksine müsnet suçlamayla ilgili Genelkurmay Askeri Savcılığınca ifadesinin alındığı 12 Haziran 2009'dan önce bahse konu belgedeki imzanın aynısını kullandığı, hatta görev yaptığı birimde bunun dışında hiçbir imza kullanmadığının tespit edildiği belirtildi.
"Bu konuda gönderilen ihbar mektubundaki hususları tamamen doğrulayacak biçimde alınan tanık beyanlarından da anlaşılacağı gibi; söz konusu belgenin bir gazetede yayımlanmasına müteakip Genelkurmay karargahında şüphelinin görev yaptığı birimde acele bir şekilde ve gece sabaha kadar sürecek çalışmalarla delil değerinde olabilecek tüm belgelerin imha edilmesi ve bununla da yetinilmeyerek kullanılan bilgisayarların tamamının hafızalarının silinmesi ve hatta bu konunun adeta bir seferberlik çalışması içinde ve el birliğiyle yapılmasının dikkat çekici bir husus olduğu" anlatılan iddianamede, şöyle denildi:
"Şüphelinin imzasını değiştirmesi ve belgenin gazetede yayınlanmasından sonra yapılan delil imha işleminin ne anlama geldiği herkes tarafından değerlendirilebilecek açıklıkta bir konudur. Yukarıdaki delillerin dışında, söz konusu belgenin gerek önce ele geçen fotokopisi, gerekse sonradan ihbar mektubuyla gönderilen aslı üzerinde, bu tür imza incelemeleri konusunda tüm savcılıklar, mahkemeler ve resmi kurumların raporlarını esas aldığı üç farklı kurumdan alınan bilirkişi raporlarındaki, 'bu belgedeki imzanın şüpheli Çiçek'e ait olduğu' yönündeki tespitleri, bahse konu belgenin şüpheli Çiçek tarafından hazırlandığını tereddüte yer olmaksızın açıkça ortaya koymaktadır. Hatta en son şüpheli tarafından ısrarla rapor alınması istenilen Jandarma Kriminal Laboratuvarından alınan raporda da imzanın şüphelinin elinin ürünü olduğunun saptanması tartışmalara ve itirazlara son noktayı koyacak mahiyettedir."
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının "Ergenekon silahlı terör örgütünün" Erzincan yapılanmasına yönelik yürüttüğü soruşturma sonucunda düzenlenen iddianamede, Dursun Çiçek tarafından örgütün amaçları doğrultusunda hazırlanarak hayata geçirilmeye çalışılan plan ile bu konuda varılmak istenen illegal amacın şu şekilde özetlendiği belirtildi:
"Çatalarmut Barajında bulunan ve el konulan mühimmatların Emniyet tarafından olaydan önce oraya koydurulup, bilahare de yine anlaşma ile mühimmatlar emniyet tarafından bulunmuş gibi gerçeğe aykırı bir senaryo üretilerek, Ergenekon terör örgütü soruşturması ve kovuşturmasında adli kolluk görevinin ağırlıkla emniyet teşkilatı tarafından ifa edilmekte olması nedeniyle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bu soruşturmayı zayıflatmak, ele geçen yasal deliller hakkında kamuoyunda şüpheler yaratmak ve emniyet teşkilatına gözdağı vermek amacıyla hareket edildiği değerlendirilmiştir. Gerek İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan gerekse İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamındaki sanıkların, şüphelilerin ve avukatlarının basına yansıyan beyanlarında; çıkan mühimmatlarla bir ilgilerinin bulunmadığı, bulunan ve el konulan mühimmatların emniyet görevlilerince gömüldüğünü iddia etmeleri dikkate alındığında, uygulanmaya çalışılan bu senaryonun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Bu illegal amacı gerçekleştirmek için şüpheliler var güçleriyle çalışma yapmışlardır. Şüpheliler İlhan Cihaner, Ali Tapan, Ersin Ergut ve Orhan Esirger'in birlikte hareket ederek, yalancı tanık bulma ve suni olarak delil oluşturma şeklinde gelişen faaliyetleri tespit edilmiş, bu faaliyetlerin 3. Ordu Komutanı sıfatı taşıyan şüpheli Saldıray Berk'in himayesi ve koordinasyonunda gerçekleştirildiği değerlendirilmiştir."
İnternet siteleri
2 No'lu ihbar mektubunda yer alan ve "Kamuoyunu yönlendirmek maksadıyla yasa dışı bir şekilde işletilen internet siteleri" olarak belirtilen sitelerden "irtica.org", "irtica.net", "turkatak.com", "turkatak.net" adlı sitelerdeki haberlerin içerik itibariyle "İrticayla Mücadele Eylem Planı"ndaki hususlarla ilgili benzerlik gösterdiğine dikkat çekilen iddianamede, "irtica.org" adlı sitede "turkatak" adlı siteye link açıldığı ve "irtica.org" ile "irtica.net" internet sitelerinin, TR.NET Orta Doğu Yazılım Hizmetlerince, Milli Savunma Bakanlığına yönlendirilen IP numarasıyla yayın yaptığı kaydedildi.
İddianamede, "Söz konusu belgede iktidardaki AKP hükümeti ve kamuoyunda 'Fethullah Gülen Cemaati' olarak isimlendirilen topluluğun hedef alındığı, AKP hükümetini yıpratmak amacıyla özellikle Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda öğrenim gören öğrencilerin ibadet görüntülerinin medyaya yansıtılması ve bazı parti mensuplarının lüks yaşam tarzlarının medya tarafından gündeme getirilmesi suretiyle halkta yürütme organına karşı infial uyandırılması ve yine kara propaganda yolu ile halkı olumsuz yönde etkilemeye çalışılması, böylece yürütme organının güçsüz ve etkisiz duruma düşürülerek çalışamaz hale getirilmesinin planlandığı anlaşılmaktadır" denildi.
Ayrıca, kamuoyunda "Fethullah Gülen Cemaati" olarak adlandırılan topluluğa ait ev ve yurtlara silah yerleştirilip, bilahare buralarda yapılacak adli aramalar sonucunda bu grup ve kişiler hakkında silahlı terör örgütü kapsamında işlem yapılması, böylece bu grubun silahlı bir terör örgütü olarak, grubun üyelerinin de silahlı terör örgütü üyesi olarak hukuken tescillenmesinin sağlanması, yine bu grubun okul ve yurtlarına PKK terör örgütünün eylemde bulunmadığı yönünde propaganda yapılmak suretiyle, anılan grubun sanki PKK terör örgütü ile irtibatı varmış gibi kamuoyunda kanaat uyandırılmasının hedeflendiğinin görüldüğü belirtildi.
İddianamede, "Dursun Çiçek tarafından imzalanmış İrticayla Mücadele Eylem Planı, Erzincan'da hayata geçirilmek istenmiş, bu amaçla Ergenekon silahlı terör örgütüne bağlı olarak faaliyet gösteren şüpheli Saldıray Berk liderliğindeki yasa dışı oluşum faaliyetlerde bulunmuştur" denildi.
Bu çerçevede, "Gülen cemaatinin Erzincan'daki ev ve okullarına silah, uyuşturucu gibi suç unsurları ile yasa dışı illegal dokümanlar koydurularak, sonrasında bu yerlere eş zamanlı operasyonlar yaptırılması ve böylece Gülen cemaatinin silahlı terör örgütleri kapsamına alınmasının sağlanmasının hedeflendiğinin ortaya çıktığı" vurgulandı.
İddianamede, tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde Dursun Çiçek'in, Ergenekon silahlı terör örgütünün üyesi olduğu, örgütün amaç ve stratejisi doğrultusunda "İrticayla Mücadele Eylem Planı" başlıklı belgeyi hazırlayıp, bir suretini örgüt üyesi Serdar Öztürk'e teslim ettiği, daha sonra belgede yer verilen planların ülke genelinde uygulamaya konulduğu, bu kapsamda, Erzincan ilindeki bazı kamu kurumlarında görev yapan örgüt üyelerinin, belgede yer alan eylem planlarının bir kısmını gerçekleştirmek amacıyla çalışmalar başlattığı, örgütün talimatıyla şüphelinin hazırladığı ve uygulamaya konulan bu planlarla ülkede kaos ortamı oluşturmaya, böylece cebir ve şiddet yöntemleriyle hükümetin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs edildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.