Daron Acemoğlu’nun “Ulusların Düşüşü”kitabının KOBİ’lerimiz hakkında düşündürdükleri…
CELAL BEYSEL / TÜRKONFED Yüksek Danışma Kurulu Başkanı
Devletlerin başarıları ve gelişmişliklerinin sebepleri, herkesin ilgisini çekmiş, son yüzyıllarda aydınlar bu sebepleri analiz etme çabası içerisine girmişler, bu konuda çeşitli teoriler üretilmiştir. Coğrafya, iklim şartları, din, eğitim seviyesi, kültür farklılıkları… Pek çok teori, neden bazı devletler gelişirken diğerlerinin gelişmediğini açıklamaya çalışmıştır. Ancak her teori bir diğerini yalanlamış, her durumu açıklayan bir teori üretilememiştir.
Daron Acemoğlu’nun son kitabı “Ulusların Düşüşü” özet ile, gelişmiş devletlerin başarılarının sebebinin, şu veya bu nedenle ortaya çıkmış olan kurumlarının kapsayıcı, yani ülkede yaşayan herkesin hak ve hukukuna saygılı, eşitlikçi olması nedenine bağlamakta. Benzer şekilde devletlerin başarısız olmalarına da kurumlarındaki sömürücü karakterin neden olduğunu anlatıyor. Sömürücü kurumları olan devletler çöküyorlar, kapsayıcılar yükseliyor. Acemoğlu’nun kitabında verdiği örneklerden biri Kongo’dan. Kongo’da kurulan sistemin aslında basit gibi görünen, ancak detaylara bakılınca görülebilen bir yanlışlık sonucunda neden ilerleyemediğini anlatıyor: Kral ya da elitler, halkın daha ileri teknoloji kullanarak elde edecekleri hasılata el koyacaktı, o nedenle insanlar sadece karınlarını doyuracak kadar çalıştılar, daha fazla çalışmak için nedenleri, arzuları, iştahları yoktu. Bu durum bana, ülkemizdeki çarpık, - Acemoğlu’nun deyimiyle sömürücü-sistem nedeniyle KOBİ’lerin insan yetiştirme iştahlarının nasıl yok edildiğini ve bu nedenle de ilerlememizin önüne bir engel konduğunu hatırlattı:
Yetiştir elemanını, ona güç ver: nasılsa haksız rekabet, fikri mülki hak kanunları mahkemelerce uygulanmıyor. Yargıtay elemanı yetiştirenin haklarını gözetmeden, iş ahlakındaki çöküşe vize verecek şekilde çalışanların insan haklarından dem vurarak karar veriyor, girişimcilerin haklarının ihlal edilmesine seyirci kalıyor ve KOBİ’lerin eleman yetiştirme arzusunu yok ediyor. Çünkü onların kıt kaynakları ile eğittikleri elemanı ya rakibi transfer ücreti vererek elinden alıyor, ya eleman kendisi bir firma kurup onlara rakip oluyor. Ya da eğer KOBİ elemanını gerçekten iyi yetiştirmişse, eleman da başarılı olmuşsa, bir büyük firma onu devşiriveriyor...
Sadece iyi bir üniversite eğitiminin iyi bir eleman yetişmesine yeterli olduğunu zannedenlerin yanıldıkları hususunda sanırım herkes hemfikirdir. Eleman, çalıştığı firmada aldığı eğitim sayesinde olgunlaşır. O nedenle firmalar “tecrübeli” eleman ararlar. Bir KOBİ, elemanını iyi yetiştirmesinin sonucunda harcadığı emek ve paranın havaya uçtuğunu görüyor, adeta cezalandırılıyorsa, neden eleman eğitimi ile uğraşsın ki? Kongo’da insanlar hasılata el konduğu için çalışmaktan vazgeçtikleri gibi Türkiye’de de KOBİ’ler eğittikleri elemana “el konulduğu” için eleman eğitmekte iştahsızlık gösterirlerse, ilerlemeyi nasıl sağlayacağız? Bence ilgililer, özellikle haksız rekabet ve fikri mülki hakları kanunlarımızda değişim yapılması gerektiğini içlerine sindirebilmek ve ülkemizde Ar-Ge harcamalarının neden artmadığını anlayabilmek için Daron Acemoğlu’nun yazdıklarını okumalı…