Denizyolu taşımacılığı sektörü neden tek çatı altında toplanmalı?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KONUK YAZAR / Sinem Derindere / İ.Ü. Ulaştırma ve Lojistik Y.O.

sderin@istanbul.edu.tr

Üç tarafı denizlerle çevrili olan bir ülkenin denizci bir ulus olması gerektiği ve pastadan yeterli pay alamadığı konusundaki söylemler yıllardır hep vardı. Ancak bunların gerçekleşmesi için çözüm üretmek ve bir şeyler yapmak gerekir. Türkiye’nin dünyadaki denizyolu taşımacılığı piyasasındaki 300-400 milyar dolarlık büyük pastadan hak ettiği payı alması; piyasa katılımcılarının tek bir çatı altında toplanmasına, gerekli bilgi ve veri birikimini oluşturmasına ve yeterli AR-GE çalışmalarını gerçekleştirmesine bağlıdır. Bugün dünyada denizcilik borsaları olarak nitelendirebileceğimiz bu tip kuruluşların birçok örnekleri görülmektedir. Gemi sahiplerinin, gemi acentelerinin ve gemi kiralayan tarafların yanı sıra sigorta şirketlerinin ve finansman şirketlerinin üye olduğu bu borsalar; tarafları bir araya getirmekte, tüm dünyada hakim olduğu bilgi düzeyiyle gerekli yüke gerekli gemiyi ayarlamakta, sahip olduğu bilgi ve veri birikimiyle piyasayı okumaya yardımcı olacak navlun veya gemi fiyat endeksleri yayınlamakta ve bunu bir adım öteye götürerek bu endeksleri, doğası gereği çok dalgalı bir yapı sergileyen navlun ve gemi piyasalarında piyasa katılımcılarının risklerini yönetmesi yardımcı olacak vadeli işlemlerde kullanmasını sağlamaktadır.

Bugün İngiltere ve Yunanistan bunu başarabilen ve bu sayede pastadan ciddi pay alabilen ülkeler arasındadır.

Peki, Türkiye durumun neresindedir? Bugün Türkiye kendi yüklerinin çoğunu yabancıya bayraklı gemilere taşıtarak büyük miktarda navlun gelirlerini kaçırmaktadır. 2005 ve 2006 yıllarında denizyolu dış ticaret taşımacılığında Türk bayraklı gemilerin aldığı pay sırasıyla %25.5 ve %20.8 iken bu rakam 2007 yılında %16.7 olarak gerçekleşmiştir. Zaten az olan oran azalma eğilimindedir. Ayrıca,  Türkiye’ye gelecek bir ürünün taşınması için gereken gemiyi başka bir ülke bulmakta ve bu ülkeler bu şekilde adres komisyonu dediğimiz komisyon gelirleri elde etmektedirler. Komisyonların navlun gelirleri kadar çok büyük bir payı olmasa da, Türkiye gibi üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke yüküne gemi bularak komisyon geliri de gayet rahat elde edebilir. Türk bayraklı ya da yabancı bayraklı olması fark etmez, ama kendi yükümüzü kendimiz getirtip o gelirin ülkemize kalması sağlanabilir.

Bu konulardaki istatistiki bilgi eksikliği de Türkiye için üzerinde çalışılarak giderilmesi gereken bir başka konudur. Denizyolu taşımacılığının Türkiye ekonomisine toplam katkısı, ya da denizyolu taşımacılığı altında gemi acenteciliğinin, sigortacılığın ve kuru, sıvı yük taşımacılığı ve konteyner gibi farklı sektörlerin ekonomimize ayrı ayrı katkısıyla ilgili çalışmalar yapılıp bu veriler yayınlanmalıdır.

Peki bu konularda başarılı olanlar kimler?

Bahsettiğimiz gibi tek çatı altında toplanmayı başarabilmiş, organize olmuş, piyasa katılımcılarıyla sürekli iletişim içinde olan, endüstriyle ilgili tam bilgi sahibi, nerdeyse bir kaç yıl önceden ülkesine giriş çıkışların neler olacağını bilen, ona göre arz boyutunu ayarlayan, dünyadaki filonun nerelerde olduğunu bilen ve bu filonun bulunduğu yerden dönüş yükü ayarlayabilen ülkelerdir.

Türkiye buna nereden başlayabilir?

Konuyla ilgili bir borsa oluşturup kıyısı olduğu Akdeniz Karadeniz havzasına hâkim olarak başlayabilir. Bugün dış ticaretimizin büyük çoğunluğunu Rusya, Ukrayna ve Romanya gibi ülkelerin oluşturması bu havzayı önemli hale getirmektedir. Bu şekilde Akdeniz Karadeniz havzasında sağlanan hâkimiyet ile Türkiye giriş/çıkışlı olması dikkate alınmadan,  bu havzalarda yapılan tüm ithalat ihracatlara gemi bulunması yoluyla komisyon gelirleri elde edilebilir. Aynı zamanda Türkiye giriş çıkışlı ticaret için ise kendi bayraklı gemilerini kullanarak yani en azından kendi yükünü kendi taşıyarak navlun geliri elde edebilir. Ayrıca bu borsada yayınlanacak endekslerle de sektörle ilgili her türlü bilgi ve rakam biriktirilerek istatistiklerle sunulabilir.

Ülkemizde bu konuda bazı çalışmalar başlamıştır. İstanbul Denizcilik AR-Ge ve Danışmanlık A.Ş. tarafından bu konuda ilk adımlar atılmış ve 2008 yılından itibaren İstanbul Navlun Endeksi (ISTFIX) yayınlanmaya başlanmıştır.  Bu endeks taşımacılığın Türkiye giriş çıkışlı olmasını ya da taşımanın Türk bayraklı gemilerle yapılmasını dikkate almadan Akdeniz ve Karadeniz havzası içindeki tüm kısa çekişli taşımaların navlunlarından oluşmaktadır. Bu yapının bir sonraki adımı borsa olmak olmalıdır. İlk adımda kendi ülkesi içindeki piyasa katılımcılarının üye olacağı bu yapıya sonraki adımda bu havzalarda ticarette bulunanlar, gemi sahipleri, acenteler, sigorta şirketleri de katılabilir ve böylece kontrol alanı büyütülebilir. Ayrıca bu tip borsa denizcilik firmalarının menkul kıymet piyasalarına girmelerini kolaylaştırarak uzun vadeli fon ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağı da sağlayacaktır.

Neden bütün bunlar bu kadar gereklidir? Denizyolu taşımacılığı sektörü uluslararası bir faaliyet olma açısından birinciliği hak eden bir sektördür. Mesela; A ülkesindeki bir gemi sahibi; B ülkesinde eski gemisini hurdaya ayırabilir, C ülkesinde yeni gemi inşa siparişi verebilir, D ülkesinden kredi alabilir, E ülkesine gemisini kiralayabilir, E ülkesi de F ülkesine ait yükü alıp Türkiye’ye getirebilir.  Türkiye de organize olup bir çatı altında toplanmazsa, yıllarca devam eden denizci ülke olma hayali suya düşer, o sudakini de komşularımız kapıp gider...