Deprem ve gerçekler

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ERZURUM'DAN / Ela KARASU

[email protected]

Aslında dünyanın her yerinde olma ihtimali olan ve olacak doğa olayıyla yüz yüzeyiz. Ancak ülkemizde yaşanan deprem gibi afetlerin sonuçları nedense farklı boyutlar oluşturur hep. Bizim depremlerimiz, binaları un ufak eder. Enkazda demir, tuğla yığınları altında sayıları binlere ulaşan ezilen insan fotoğrafları görüntülenir. Bu görüntülere bakıldığında, bunları yapan - satanlar bir de 'olur'unu veren yöneticiler akla gelir... Sonuç hazindir, vahimdir. Olan olmuştur artık. Yaşananları geriye alamazsınız...

Kendimi bildim bileli gördüğüm her depremde ülkemiz büyük acılar yaşıyor. Tıpkı en son yaşanan Van depreminde olduğu gibi. Olan oldu, 'kalan sağlar bizim' mantığı, değişmeyen kural olarak çıkıyor karşımıza. Ne yazık ki, müteahhitler yine binlerce insana mezar olan, kimilerini de belki de ömür boyu engelli bırakacak o binalara, yeniden rant kapısı olarak bakıyor. Halkın değişmez yazgısı gibi kısır döngü devam ediyor.

Geçtiğimiz pazar günü saat 13.41'e geldiğinde 25 saniye devam eden Van merkezli Erzurum, Ağrı, Bitlis,Iğdır, Muş gibi illerde de şiddetini hissettiren deprem yaşandı. Van merkez ve en büyük ilçesi olan Erciş, tuzla buz oldu. Zayiat büyük. Ciddi oranda can kaybının yanında maddi hasar da gözle görünür vaziyette. Yıkılmayan binaların haricinde kent merkezinde tüm binalarda hasar tespiti nedeniyle kullanılamaz halde. Sık sık yaşanan artçılar da çorbaya tuz olur cinsten. Ancak, bu kadar binanın yıkılıp, diğerlerinin yüzde 90'ının hasarlı olduğu kentteki binaların içinde birisi dikkati üzerine çekti. Yaklaşık 1 ay önce açılışı yapılan Van Bölge Araştırma Hastanesi. Devasa hastanede en küçük hasar yok. Niye yok? Cevabı çok basit. Doğru malzemeyle iş yapan namuslu müteahhit.

Yine bu afette gözle görülen şey, devletin sağlık konusunda sıçrama yapmasıydı. Kurtarılan yaralı vatandaşların civar kentlere helikopter ya da uçakla taşınmasıyla  devlet kendini hissettirdi. Bu da hazin olan tablonun sevindici durumuydu. Medyada "Van depremi sonrası cezaevindeki mahkumlar firar etti" başlığıyla yapılan haber ise önceki yıl Erzincan'da sohbet ettiğim yaşlı amcanın anlattıklarını hafızama getirdi. Bunu da siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedim. 1939 yılında Erzincan'da yaşanan gerçek hikaye...

"Yıl 1939, 26 Aralık'ı 27 Aralık'a bağlayan gece, saat 02.00'de 7.9 şiddetindeki deprem, Erzincan'ı 52 saniye boyunca sallamıştır. Depremde hapishanenin duvarları yıkılmıştır. Fakat mahkumlardan bir tanesi bile kaçmamış ve kaçmaya teşebbüs etmemişti. Mahkumlardan hayatını kaybedenler de vardı. Dönemin Erzincan Savcısı İzzet Akçal, mahkumları bir araya toplar: 'Sizi şimdi kurtarma çalışmalarında görev almak üzere serbest bıracağım. Aranızda civar köylerden olanlar varsa iki günlüğüne köylerine gidip, ailelerini görebilirler. Ancak bir koşulum var; Hiçbiriniz kaçmayacaksınız. Canla başla çalışacaksınız. İşimiz bitince cezaevine döneceksiniz' der. Mahkumlar, büyük fedekarlık göstererek, günlerce depremzedeler için çalışır. Yaklaşık bin kişiyi kurtarırlar. İsmet Paşa, depremin yaralarını görmek için trenle kente  gelmektedir. Erzincan yakınlarında bir istasyonda mola verilir. İsmet Paşa aşağıdan gelen bağırtılar üzerine yaverini çağırır, ne olduğunu sorar. Yaveri  bilgi verir: 'Paşam kurtarma çalışmasına katılan biri mahkum Erzincan'a gelmek istiyor. Arkadaşlar kabul etmiyor' deyince gerçek ortaya çıkar. O mahkum İsmet Paşa'nın bulunduğu treni ile Erzincan'a döner, cezaevine giderek teslim olur. Bir tek mahkum bile firar etmemiştir ve 1940 yılında çıkarılan özel bir kanunla hepsi affedilir."

Afet nedeniyle görüşme yaptığım kentin kanaat önderleri, Van'ın bir günde 20 yıl öncesine gerilediğini belirtiyorlar. Bu durum, ülke ekonomisine ciddi zarar verecek. Bu zararların müsebbipleri de orta yerde. Uzmanlar hep uyarıyordu  bekleniyordu aslında böylesi depremler. Yapıcı önlemler alınmış olsaydı bu denli kayıbımız olmayacaktı. Hasılı; müteahhitler ve kontrolörler namuslu olsalar, Türkiye'de deprem afet olmaktan, büyük kayıpların verildiği olay olmaktan çıkacaktır. Bu iç burkan görüntülerden ders alıp, depremden kaçmanın mümkün olmadığı ülkemizde duyarsızlığa, ben merkeziyetçiliğe, sorumsuzluğa son verip legal olamayan yap-sat'çıların ve yöneticilerin elinden kurtuluruz.