'Devlet yönetiminde hiçbir aktör sembolik değildir'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan SETA'nın sempozyumunda konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, SETA'nın düzenlediği Cumhurbaşkanlığı Sistemi Sempozyumu'na katıldı.
Sempozyumda konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle oldu:
"Tarihi karar arifesi olunan dönemde bu sempozyum için SETA yöneticilerini tebrik ediyorum. Yönetim sistemleri konusunda çeşitli tasnifler varsa da bunlar genel bir fikir edinmeye yarıyor. Parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde pratikte farklı uygulamalar var.
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen ülkelerde de benzer bir manzara var. Teoride parlamenter sistem monarşiye karşı verilen mücadelenin ürünüdür. Avrupa'ya baktığımızda pek çoğunda kral ve kraliçelerin olduğunu görüyoruz. Japonya gibi dünyanın başka yerlerinde de benzer durumlarla karşılaşılabiliyor. Devlet yönetim sisteminde aktör varsa bu sembolik kalmaz. Kral varsa kraldır. Sadece başkanlık ve cumhurbaşkanlığı ile yönetilen ülkelerde monarşi yoktur. Demokrasi gibi görünüp monarşiyle yönetilen ülkeler de vardır.
Ana muhalefet sana sesleniyorum. Önce tek partili sonra çok partili döneme geçildi.
Cumhuriyet dönemi de yekpare değildir. Kesin farklılıkları içerir. Gazi Mustafa Kemal'in cumhurbaşkanlığı ile İnönü arasında da önemli uygulama farklılıkları bulunmaktadır. Milletimizden aldığımız güçle sorunları aşmayı başarmış olmamız temeldeki sorunları ortadan kaldırmıyor. İstikrar ve güven ortamı sürekli tehdit altındadır.
Siyasi istikrarsızlık, beraberinde ekonomik ve sosyal sorunları da getirmektedir. Cumhuriyetimizin geçmişi 93 yıl iken, şu anda 65. hükümet iş başındadır. Hale bakın. Bir başka ifadeyle ülkemizde hükümetlerin ömrü 16 ay bile değildir. Türkiye böylesine kısa ömürlü hükümetler tarafından yönetilirken, benzer şartlarda gelişme, kalkınma, büyüme yarışına girdiği ülkelerin hepsi tarafından birer birer geçilmiştir. 25 gün ömrü olan hükümetler olmuştur bu ülkede... Böyle devlet yönetilir mi? Bunu yönetmeye çalıştılar. İşte şimdi biz bunu temelden düzeltiyoruz.
Son 200 yıllık arayışlarımız, cumhuriyet dönemindeki tecrübelerimiz ve özellikle son yıllarda yaşadıklarımız bize bir gerçeği gösteriyor. Şayet ülke ve millet olarak hedeflerimize ulaşmak istiyorsak öncelikle güçlü, etkin, yetki ve sorumluluk sahibinin tam olarak belli olduğu bir yönetim sistemine ihtiyacımız vardır. Esasen bugün üzerinde konuştuğumuz Cumhurbaşkanlığı Sistemi konusu, öyle bir anda, bir günde, bir yılda ortaya çıkmış değildir, gerisinde işte böylesine derin ve düşündürücü bir arka plan vardır.
Kesinlikle bu mesele bir cumhuriyet meselesi değildir. Mesele kesinlikle demokrasi meselesi, özgürlük meselesi de değildir. Tartıştığımız sistem Türkiye'nin ve Türk milletinin asırlardır devam eden beka sorununun en doğru çözüm yoludur. Mesele budur. Cumhuriyetin ilanından 1950'deki çok partili hayata geçişimize kadar olan dönemin adına 'demokrasi' diyen ya kendini kandırıyor ya da bizi kandırmaya çalışıyor. Bu dönemin adı tek parti yönetimidir.
Bu ülkede il başkanlarının vali olmasını bu iktidar yaşamadı. CHP'nin il başkanları bu ülkede valilik yaptı, böyle bir demokrasi olabilir mi? Bunu gündeme getirmek istemiyorlar, çünkü bu kara bir lekedir.
Mesele, ülke ve millet olarak geçmişte yaşadığımız tecrübeler ışığında kendimize çok daha güçlü, çok daha dirençli, hedeflerimizi gerçekleştirmeye çok daha uygun bir yönetim sistemi kurma çabasıdır. Cumhurbaşkanlığı sisteminin en büyük güvencesi, gerçek anlamda demokratik olmasıdır. Bu sistemde milletimizin yarısından fazlasının teveccühüne mazhar olamayan hiç kimsenin ülkeyi yönetme ihtimali yoktur. Millete, milli iradeye hesap vermek zorunda olan hiçbir yöneticinin de cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkanların öne sürdükleri yanlışlara sapma ihtimali olamaz. Milletin size gösterdiği yolu terk ederseniz, anında millet tarafından al aşağı edilirsiniz. Bunun için ben diyorum ki sisteme karşı çıkanların özellikle güvensizliği cumhurbaşkanı seçilecek kişiye değil, millete karşıdır, mesele odur. Bu gerçeği ifade edemediklerinden olsa gerek şahıslar üzerinden ürettikleri yalanlarla kafaları bulandırmaya çalışıyorlar.
İşiniz gücünüz Tayyip Erdoğan diyorum. Tayyip Erdoğan, baki değil, fani ya. Benim 16 Nisan'a dahi çıkacağıma dair bir garanti var mı? Dolayısıyla biz burada bir sistem mücadelesi veriyoruz. Olay bir sistem mücadelesidir. Erdoğan'dan sonrası ne olacak Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak."