Distrübütörle çalışan dev artık kendi gelmek istiyor
Heidrick & Struggles Türkiye Yönetici Ortağı Ayşegül Dicle Aydın, daha önce hiç Türkiye'de yerleşik yatırımcı olmayı düşünmeyen pek çok fonun bilgi almak için kapılarını çaldığını anlattı.
Ece CEYHUN
İSTANBUL - Kriz nedeniyle mevcut işlerine konsantre olan hatta pek çok ülkedeki yatırımını sonlandıran veya yeniden gözden geçirme ihtiyacı hisseden yabancı yatırımcı kendisine ‘yatırım yapılacak ülke' arayışına girmiş gibi duruyor. Türkiye'nin ‘yatırım yapılabilir ülke' notu almasına neden olan süreçte büyüme hikayesi, genç nüfusu, dinamik tüketici yapısı Türkiye'ye olan farkındalığı artırırken danışmanlık firması Heidrick & Struggles Türkiye Yönetici Ortağı Ayşegül Dicle Aydın, "Türkiye ekonomisi
hakkında brifing almak isteyenlerin sayısı çok arttı" dedi. Aydın, sadece Avrupa ve Amerika'dan değil Asya ülkelerindeki private equity şirketlerinin yatırım fırsatlarını kaçırmayalım diye Türkiye'yi çalıştığını anlatırken pek çok şirketin de Türkiye'yi bölgesel üs konumuna çıkarttığına işaret etti. Aydın ayrıca daha önce ürettikleri malları Türkiye'de distiribütörler aracılığı ile satan önemli markalarında şimdi kendileri gelmek için çalışmalar yaptığını anlattı.
Ayşegül Dicle Aydın, "Türk distrübütörlerle çalışan pek çok Amerikalı ve Avrupalı endüstri şirketi, şimdi kendisi Türkiye'de faaliyet göstermek istiyor. Türkiye'de yerleşik yatırımcı olmaya hazırlanan bu şirketler için ekipler kuruyoruz" açıklamasında bulundu.
Daha önce Türkiye'nin nerede olduğunu bilmeyen birçok ülke yatırımcısının artık Türkiye ile iş yapmayı ajandasına not etmeye başladığını da vurgulayan Aydın, "Türkiye
ile sinerjik bir ilişki kurmak için çaba göstermeye başlayanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bölgesel oyuncu olan ama bugüne kadar Türkiye'de hiç yatırımı olmamış, buraya gelmek ile hiç ilgilenmemiş, adı Türk kamuoyunda duyulmayan irili ufaklı bir sürü private equity şirketi var. Hepsi Türkiye'yi çok merak ediyor" bilgisini verdi.
Aydın, sadece private eqity değil teknolojiden perakendeye bir çok sektörle ilgilenen yatırımcıların olduğunu aktararak yasal düzenlemelerde değişiklik olsa da ilaç endüstrisi içinde Türkiye'nin halen cazip bir pazar konumunu sürdürdüğünü aktardı. Aydın, "Sağlık endüstrisinin önemli oyuncularının bölgesel üsleri olarak Türkiye'yi seçtiklerini ve şirketlerini taşımaya başladıklarını görüyoruz. Bu sadece ilaçta ya da diğer sağlık alanında değil aslında bir çok sektörde alttan alta gerçekleşmekte olan bir olgu haline geldi" ifadelerini kullandı.
100 yıllık şirket olmanın tam zamanı
[PAGE]
100 yıllık şirket olmanın tam zamanı
Türkiye açısından yabancı yatırımcının ilgisinin arttığı bir dönemde kurumsallaşmanın önemine de vurgu yapan Aydın, kurumsallaşma konusunda sağlıklı adımlar atabilen Türk firmaların da öne çıktığını belirtti. Türkiye'de sadece kendisine yabancı ortak alan şirket açısından değil markaların gücü açısından da bakıldığında ‘100 yıllık şirket'
statüsüne gelinebilmesinin şartının yönetim kurullarının etkin yapılar haline gelmesi olduğunu ifade eden Aydın, "Türkiye'de hep birbirine evet diyen bir iç yönetim mekanizması var. Halbuki 1950- 60'lı yıllarda İtalya'da bu sorunu fark eden aile şirketleri ‘bunu engelleyecek bağımsız yapılar kurgulamak lazım' diye düşünerek önemli adımlar atmışlar. Şirketlerine bağımsız üye getirip koymuşlar. Böylece hem kardeş kavgasını hem de eltiler kavgasını önlemişler. Kurumsal şirket olmak lazım ama doğru kurguyu da zamanında koymak önemli. Türkiye şimdi bu kurguyu yapması gereken noktaya geldi. Anadolu'daki orta ölçekli holdinglerimiz bunu başarmak zorunda. Yoksa birinci jenerasyonun vefatından sonra devamlılık görmüyorsunuz ve başarı grafiği düşüyor" açıklamasında bulundu.
Dışarıda şirketler halefselef komitesi kuruyor
Aydın, Türkiye'de yönetim kurullarının destek mekanizması olarak çalıştığını halbuki gelişmiş ülkelerde stratejik boyutta sorgulayan, yeri geldiğinde eleştiren, daha
iyisini görmek isteyen taraf olması gerektiği üzerinde durdu. Yurtdışındaki gelişmiş ülke örnekleri incelendiğinde yönetim kurullarının strateji günü adı verilen ve 2-3
günlük çalışma ortamlarının yaratıldığı dönemler oluşturduğunu aktaran Aydın, şöyle devam etti:
"Bir de şimdi yurtdışında şirketler bir sonraki lideri ve lider ekibi seçme komitesi oluşturuyorlar. Türkiye'de halka açık olan şirketlerde dahil olmak üzere böyle bir komite yok ve çok önemli. Kim iyi, kim kötü, neden iyi veya kötü, kim kalmalı, kim daha fazla şansa sahip olmalı ve bu sürekli dönen 360 derecelik tekerlek gibi ilerlemeli.
Türkiye'deki en acil gelişim burada olacak."
CEO, CFO derken artık CRO ve CSO'lar var
"Önce CEO'ları duyduk. Bildiğimiz genel müdürden daha fazla inisiyatif sahibiydi. Sonra
CFO'ları öğrendik. Şirketlerin mali yapıları için önemli insanlardı. Kriz ise yeni sorunların yanı sıra yeni de sorumluluklar getirdi. CRO'lar - Chief Risk Officer- son
15 yıldır dünyada hakim olan güvensizlik, risk boyutunun gittikçe yükselmesi ile gündemdeki bir rol hakline geldi. CRO'lar riski daha erken görüp, daha akıllıca planlayarak yönetmek üzerine kurgulanan bir statünün sahibi. CSO'lar -Chief Sustanaible Officer- ise dünyadaki yeşilin azalması, çevre hassasiyeti ile insanoğluna yaşanabilecek bir doğanın kalmayacağı korkusu ile tetiklenen bir konu ve rol. Artık dünyanın dev şirketlerinin neredeyse yüzde 90'ı bir CSO'ya sahip. Ne yapıyor; bütün
sosyal sorumluluk projeleri, yeşil çevre - yeşil enerji üzerine çabalara destek ve şirketin çalışmalarını çevre bilinci ile çalışmasını sağlamak."
McKenzie ile yeni işbirliği
[PAGE]
McKenzie ile yeni işbirliği
Yönetim kurullarının yapılanmasının çok önemli olduğuna işaret eden Aydın, 6-7 yıl önce
McKenzie ve Heidrick & Struggles'ın Körfez ülkelerinde Dubai merkezili kurduğu bir enstitü olduğunu da kaydederek "Bu enstitü, ticari şirketlerin yönetim kurulu üyelerine 2-3 gün süren çalışma grupları ile eğitim veriyor. Bu enstitünün Türkiye ayağını oluşturmak için yine McKenzie ile birlikte harekete geçtik. 2012'de ilk kararları aldık ve bu yıl işin kurgusu üzerine çalışmaya başladık. Hedefimiz 2014'ün ilk yarısında hayata geçirmek" dedi. Aydın, bu enstitüde kısa zaman aralığında finans, hukuk, işletme gibi bazı konularda üst düzey yöneticilere eğitim verildiğini kaydederek sadece yönetim
kurulu üyelerine değil tüm üst düzey yöneticilere, bireylere de açık olacağını anlattı.
Tepe yönetici için Asya deneyimi şart oldu
Ayşegül Dicle Aydın, eskiden uluslararası bir tepe yöneticisi için Avrupa ve Amerika deneyiminin yeterli olduğunu ama artık Asya'nın yükselişi ve mesafelerin yok olması ile Asya pazar tecrübesinin de ‘şart' hale geldiğini anlattı. Aydın, "Artık uluslararası
şirketler Singapur, Tokyo, Şangay gibi Asya'nın önemli merkezlerinde tecrübe sahibi olmuş yöneticiler arıyor. Asya deneyimine de sahip olmak önemli bir avantaj noktası
oldu" şeklinde konuştu.
Dünyayı yöneten Türkler artacak
Uluslararası arenada Türkiye'nin farkındalığı artarken sadece dinamik pazar tecrübesi elde etmek isteyen yabancılar değil Türkler de yeniden ülkelerine dönmek istiyor. Tersine beyin göçünün yoğun bir şekilde devam ettiğini kaydeden Aydın, uluslararası şirketler de de Türk yöneticilerle çalışma isteğinin daha da arttığından bahsetti. 2.5 yıl önce Türk keşfi adı altında bir proje başlattıklarını ve dünyanın çeşitli yerlerinde üst düzey yönetici olarak çalışan Türklerle bağlantı kurmaya çalıştıklarını aktaran Aydın, "Çalışmamız sırasında 34-39 yaş arasında orta kademede yönetici görevinde çalışan pek çok Türk olduğunu gördük. Bu grup hem kariyer basamaklarını hızla
tırmanıyor hem de sayı olarak hızla büyüyor. 10 sene sonra çok ciddi sayıda Türk'ün yurtdışında önemli pozisyonlarda olduğunu göreceğiz" diye konuştu.