Döngü

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ar. Gör. Burak BAŞKAN / Siyaset Bilimci

Türkiye'de siyaseti tek kelime ile özetlemek istesek şüphesiz ki ilk başvuracağımız kelime "döngü" olacaktır. Türkiye'de siyaset eskiden beri siyasetin hemen her alanında görülen döngülerden oluşmaktadır. Demokratikleşme yolunda alınmaya çalışılan yollar, cumhuriyet tarihi boyunca düz bir seyir izleyememiştir bir türlü. Ne kadar gidilirse gidilsin, tekrar başa dönülmüştür.

Sözgelimi darbeler…

Halk bürokratik ve askeri oligarşinin saltanatına son versin diye bir partiyi seçer, iktidar yapar. Bu parti, bürokratik ve askeri oligarşiyi ayrıcalıklı kılan yasaları değiştirmeye, önceki dönemlerde çıkarılmış tepeden inmeci kararları düzeltmeye çalışır. Hatta çoğu zaman önemli de bir mesafe kat eder. Devlet bir dönüşüm sürecine girer, egemenlik askeri ve bürokratik oligarşinin ellerinden kaymaya başlar. Tam bu noktada bir darbe gelir çatar ve yapılan darbe Anayasası ile en başa dönülür.  Onca yıl türlü çabalarla değiştirilmeye çalışılan vesayet yasaları tekrar gelir, vesayet rejimi tekrardan bu ülke vatandaşının gündelik hayatına nüfuz etmeye başlar. Oligarşinin avuçlarından kayıp giden egemenlik, tekrar oligarşinin olur. Üstelik bu kez oligarşi daha bir sıkı sarılır egemenliğine. Daha profesyonel yöntemler bulur kaybetmemek için onu.

Ya iktidar partileri…

Eskiden beri hemen her dönemde, bir önceki dönemdeki tek yanlı yönetimlerinin adam kayırmalarını, kendi adamlarını devlet kadrolarına yerleştirmelerini sonlandırma vaadiyle iş başına gelirler. Kamudaki tüm kadroları önceki iktidarların yandaşlarından temizlerler. Fakat meritokratik bir düzen kurmak yerine, eski düzeni aynen devam ettirirler, bu kez de onlar kendi adamlarını yerleştirirler her kurum ve kuruluşa. Kadrolaşma aynen sürer gider. Kadrolaşmaya konu olan tüm kurum ve kuruluşlar devam ederler varlıklarını sürdürmeye. Neticede sistem değişmemiş olur, değişen ise sadece kadrolardır.

Peki ya muhalefet partileri…

Hemen her seçim akşamı kendilerine destek vermeyen insanları "beyinsiz, salak, aptal" ilan ederler. Kendi başarısızlıklarına yönelik en ufak bir özeleştiri yapmazlar. Mutlaka kendilerine oy vermeyenler oylarını satmıştır onlara göre. Sorun onlarda değil, onlara oy vermeyen halktadır muhakkak.  Derken yeni bir seçim zamanı gelir çatar. Bir önceki dönem aptal ilan ettikleri halktan yine oy isterler her zamanki gibi. Tiksindikleri sokaktaki ortalama vatandaşın haklarını en iyi kendilerinin koruyacağını iddia ederler. Seçim yapılır ve yine kaybederler. Seçim akşamı yine en ufak bir özeleştiri görülmez bu partilerin yöneticilerinde. Yine diğer partiye vermiştir oylarını "aptal" ilan ettikleri halk...

Bir de rejim tartışmaları var tabii…

Bir dönem "bölücülük" başlığı altındaki rejim tartışmaları meydana çıkar, bir dönem "irtica". Rejim sürekli tehlike altındadır. Devletin derinlikleri devleti kendi halklarından korumak için türlü planlar yaparlar. Kimisi başarıya ulaşır, kimisi ulaşmaz, ama bir gerçek vardır ki bu planlar eksik olmaz. Açıkoturumlar yapılır, amiral gazetelerde ötekileştirme projeleri sahnelenir. Demokratikleşme yönünde atılacak adımlar yine rejim tartışmalarına kurban gider. Devletin güçlü olmasının yolunun otoriterleşmekten geçmediği yine unutulur, yeniden korkulara esir olunur.

Abdurrahman Çelebi'leri de unutmamak lazım tabii ki…

Her seçim döneminde bu ülkenin herkes için özgürlük ve demokrasi diyenleri yine oy verecek parti bulamaz. Keçinin bulunmadığı yerde koyuna Abdurrahman Çelebi demeye devam ederler. "Gelecek dönemde bizi temsil eden bir oluşum mutlaka ortaya çıkacak" denir toplantılarda. Günler, aylar, yıllar birbirini kovalar, kurulmaz o bizi temsil edecek parti. Umutlar bir başka bahara ertelenir ve oy pusulasında yine Abdurrahman Çelebi'nin altına evet mührü basılır.

Kısacası bu topraklarının insanının ömrü döngüler arasında savrulmakla geçer.

Bu ülkenin insanları yıllar yılı yürür yürür, başa döner. Umutlanır umutlanır, dünyası yıkılır. "Bu sefer oluyor galiba" diye sevinirken, bir anda "yine ne oldu?" diye sormaya başlar.

Önümüzdeki dönem hem hükümet, hem de muhalefet adına Türkiye'de siyaseti bu kısır döngü sarmalından kurtarmak için büyük bir şans. Bu dönemde partilerin hem kendi zihniyetlerini, hem de mevcut anayasayı eşzamanlı olarak yenilemeleri gerekiyor.

Bunları başarabilenler, bu döngüleri tarihe gömenler, tarihe geçeceklerini bilmelidirler.