Dosya 100 kere de gelse aynısını yaparım

Deniz Feneri soruşturmasında görevden alınan savcılar mahkemede esas savunmalarını tamamladılar.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmayı yürütürken "resmi belgede sahtecilik ve görevde yetkiyi kötüye kullanma" iddiasıyla soruşturmadan alınan Cumhuriyet Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, yargılandıkları davada esas hakkındaki savunmalarını tamamladı.
 
Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin baktığı davanın Yargıtay Konferans Salonu'ndaki duruşmasına, sanıklar ve avukatları katıldı. Duruşmayı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcıları Sezgin Tanrıkulu, Erdoğan Toprak, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ile bazı milletvekilleri izledi.
 
Duruşmada, Cumhuriyet Savcısı, esas hakkındaki mütalaasında belge kapatma eyleminde sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlarının unsurlarının oluşup oluşmadığının lehte ve aleyhte deliller gözönüne alınarak incelendiğini belirtti.
Savcı, sahtecilik suçunun unsurlarının oluşumu için aldatma yeteneğinin bulunması, bunun için de yapılan işlemin çoğu insan için ilk bakışta anlaşılamayacak düzeyde olması gerektiğini belirtti.
 
"Aldatma yeteneği ve sahtecilik kastı yok"
 
Söz konusu evrakın fotokopisinin kapatılması işleminin kabaca icra edilmesi, kapatmanın açık ve seçik görülmesi nedeniyle bakan herkes tarafından anlaşılabildiğine işaret eden Savcı, bu durumun eylemde aldatma yeteneğinin olmadığını, bir sahtecilik kastı bulunmadığını gösterdiğini söyledi.
 
Savcı, "Sanığın ilgili bölümü kasten gizleyip hukuken tedbir konulması mümkün olmayan mallara tedbir konulmasını sağlama kastıyla hareket etmesi halinde pek tabii başka insanlar tarafından zor anlaşılacak yöntemleri denemesi mümkünken anılan kararı görünür şekilde kısmen kapatarak tedbir uygulaması, hukuken, aklen ve vicdanen sanığın bu işi karışıklığa neden olmaması için yaptığının aksinin kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmaktadır" dedi.
 
Suç oluşturan eylemi icra etmenin yanında sonuç olarak eylemin kişilerin mağduriyetlerine kamunun zararına ya da haksız kazanca neden olması gerektiğinin altını çizen Savcı, olayda Türkaslan'ın bir mahkeme kararını kapatarak talimat vermesi, diğer sanıkların da bu eylemi devam ettirmesi uygulamasının her ne kadar etiği tartışılabilir olsa da zarara neden olmadığını vurguladı.
 
Cumhuriyet Savcısı, sanıkların, üzerlerine atılı suçların maddi ve manevi yasal unsurları oluşmadığından beraatlarını istedi.
 
"Savcı olarak görevimi yaptım"
 
Savcının esas hakkındaki mütalaasını okumasının ardından sanıklar ve avukatlarının esas hakkındaki savunmalarına geçildi.
 
Sanık Nadi Türkaslan, savcı olarak görevini yerine getirdiğini belirterek, "100 kere daha böyle bir dava önüme gelse ben 100 kere daha böyle hareket ederim, buraya geleceğimi bilsem de" dedi.
 
Türkaslan'ın avukatı Cevat Balta da savcılık mütalaasındaki belgenin bir kısmının kapatılmasının etik yönünün tartışılabilir olduğu şeklindeki ifadeye itiraz etti. Balta, sahtecilik kastı olmamasının etik yönden bir sıkıntıyı da ortadan kaldıracağını söyledi.
Müvekkilinin görevini kötüye kullandığı için değil, kötülere karşı kullandığı için yargılandığını savunan Balta, "Verilecek karar deniz feneri savcılarını olduğu kadar binlerce savcıyı da sindirmesin, aydınlığın, adaletin, hakkın sesine kulak versin" diye konuştu.
 
Sanık Abdulvahap Yaren de haklarında verilen HSYK kovuşturma kararının usulüne uygun olmadığını, usulen bu davanın düşmesi gerektiğini bu noktada savcılık mütalaasına katılmadığını ancak beraate yönelik talebe katıldığını bildirdi.
Devletin verdiği görev doğrultusunda Almanya'da delilleri incelediklerini, 600 kişinin belgesini taradıklarını anlatan Yaren, bu kişilere yardım yapılmadığını, yardım yapılanlara ise verilenden fazla miktarda yardım yapılmış gösterildiğini belirlediklerini söyledi.
 
Afrika'daki aç çocukların fotoğraflarını gösteren Yaren, "Yardım paralarının bana göre buralara gitmesi gerekiyordu. Peki nereye gitti? Niye ben bu paralara, şirket mallarına el koydum? Evli kadın, evli adamlar hovardalıklarını, metreslerini elinde tutmak için zekat paralarını bu şirketlere hisse payı olarak aktarmışlar. Niye? Cinsel istismara, şantaja devam etmek için. İşte bunun için malla el koyduk" diye konuştu.
 
Yaren'in savunması sırasında katılan vekili Hakan Yıldız için "şurada oturan avukat" şeklinde hitap etmesi üzerine Yaren ile katılan avukatı arasında yaşanan kısa süreli tartışma mahkeme Başkanı Hüseyin Eken'in müdahalesiyle son buldu.
Yaren, davada öncelikle düşme kararı verilmesini, mümkün görülmediği halde beraatını istedi.
 
"Siyaset tarafından dizayn edilmiş bir dava"
 
Yaren'in avukatı ise "50 yıllık hukuk hayatımda sanık veya şüphelinin talebinin cumhuriyet savcısı veya hakim tarafından reddedilmesinin görevi kötüye kullanma olarak kabul edildiğini ilk defa görüyorum. Bu dava siyaset tarafından dizayn edilmiş bir davadır. Suçun unsurları oluşmamıştır" diyerek müvekkilinin beraatını istedi.
Sanık Mehmet Tamöz de bir cumhuriyet savcısı olarak idealler uğruna bu mesleği seçtiğini belirterek, "Bir cumhuriyet savcısının bir sanık olmasından üzüntü duyuyor ve utanıyorum. Bu olaya rağmen vatan, millet ve bayrak sevgimi yitirmedim ama kırgınım. Kırgınlığım suçun unsurlarının oluşmadığını bildiği halde beni buraya getiren meslektaşlarımadır" dedi.
 
Beraatını talep eden sanıklar, mahkumiyet kararı verilmesi durumunda, haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmamasını istedi.
Katılan vekili avukat Hakan Yıldız'ın savcılık mütalaası ve sanıkların savunmalarına cevap için süre talebi mahkeme heyetince reddedildi.
Sanıklara son sözlerinin sorulmasının ardından, duruşma, dosyanın incelenip bir eksiklik yoksa kararın hazırlanması için saat 14.30'a bırakıldı.