Dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasında düğmeye basılıyor
Yıllar boyu ticari çıkarları çatışan ABD ve Avrupa'nın izlediği yolda radikal bir değişim yaşanıyor; krizlerin vurduğu ekonomilerini toparlamak amacıyla dünyanın en büyük serbest bölgesini oluşturmak için bir araya geliyorlar.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Evrim KÜÇÜK
DIŞ HABERLER
ABD ve Avrupa Birliği, dünya ekonominin yarısını içine alacak bir serbest ticaret anlaşması için müzakerelere başlamak üzere son hazırlıkları yapıyor. Küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yaklaşık yarısını oluşturan ABD ile AB arasında ticari bariyerlerin yıkılmasıyla Atlantik'in iki yakasında ihracatın büyük oranda artış göstermesi, her iki tarafın ekonomisinde yılda ortalama yüzde 1.5 daha fazla büyüme yaşanması ve imzaların atılmasını takip eden beş yıl içinde ekonomiye katkının 180 milyar dolara ulaşacağı hesaplanıyor. Bu arada Hem AB hem de ABD, üçüncü taraflarla serbest ticaret anlaşması yapmak için görüşmelerini sürdürüyor.
Avrupa Komisyonu'nun ticaretten sorumlu üyesi Karel De Gucht, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, iki tarafın son hazırlıklar için masaya oturacağını söyledi ancak kendilerini zorlu görüşmelerin beklediği uyarısında bulundu. De Gucht, AB-ABD'nin konuya ilişkin hazırladığı raporun son rötuşlarını yapmak amacıyla 5 Şubat'ta Washington'a gideceğini söyledi ve Brüksel ile Washington'un bir anlaşmaya varma konusunda azimli olduğunun ilk net sinyalini verdi. Raporun hazır olduğunu ifade eden Gucht, sadece birkaç ayrıntıyı görüşmek için Washington'a gideceğini belirtti.
İki taraf arasındaki anlaşmayı savunanlar, dünyanın iki büyük ekonomisi arasında 800 milyon kişiyi içine alacak bir ticaret anlaşması yapılmasının Atlantik Okyanusu'nun iki tarafında milyarlarca dolarlık iş fırsatının ortaya çıkmasına yardımcı olacağını dile getiriyor. Ayrıca anlaşmanın Avrupa ile ABD'ye küresel ticaretin kuralların belirlenmesinde Çin ve Hindistan'dan önce davranma kabiliyeti kazandırabileceğini ifade ediyorlar. Diğer yandan anlaşma, ölçek olarak Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'ndan (NAFTA) bile daha büyük olacak ve zaten birbirinin en büyük ticari ortağı konumundaki AB ile ABD'nin arasında ticareti büyümeyi ucuz yoldan teşvik edecek.
27 üyeli AB ile ABD birlikte dünya ticaretinin üçte birini kontrol ediyor. Ancak Avrupa'yı sarsan bankacılık ve borç krizi ile Amerikan ekonomisindeki zayıflama iki tarafı, ticaretteki bariyerleri kaldırmaya zorluyor. Mali krizin başından bu yana ekonomisi ikinci kez durgunluğa giren ve ekonomik büyümeye gereken ivmeyi kazandırmaya çalışan AB, başta gelişmekte olan ekonomiler olmak üzere dünya çapında bir dizi ticaret anlaşması imzalama yolunda ilerliyor.
AB-ABD ticaretinde genel görünüm
Aşağıdaki rakamlar iki taraf arasındaki ticari ilişkinin büyüklüğünü daha iyi anlatıyor:
" Amerikan şirketleri AB'de üretim, dağıtım ve diğer faaliyetleri için 1.9 trilyon dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Bu rakam, Çin'deki yatırımlarından çok daha büyük. Avrupa Birliği şirketlerinin ABD'deki yatırımlarının büyüklüğü ise 1.6 trilyon dolar civarında.
" ABD'deki ticari tartışmalarda her ne kadar Çin ön plana çıksa da, AB'nin ABD ile ticareti çok daha büyük.
" 2012'nin ilk dokuz ayında iki taraf arasındaki ticaret hacmi 485 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ABD-Çin ticaretinin büyüklüğü 390 milyar dolar olarak gerçekleşti.
" Amerikan şirketleri için daha da önemlisi, AB'nin ABD'den alımı Çin'in ithalatından fazla. ABD, 2012'de ocak-eylül döneminde AB'ye 200 milyar dolarlık ihracat yaptı.
" ABD Ticaret Bakanlığı'nın verilerine göre, Çin'in aynı dönem içinde ABD'den yaptığı ithalat ise 79 milyar dolar.
" İki taraf dünyadaki en entegre ekonomik ilişkiye sahip.
" ABD'nin AB'deki yatırımları, Asya'daki yatırımlarının üç katı civarında.
" ABD'nin 2000-2010 döneminde Hollanda'da yaptığı yatırımlar, aynı süre zarfında Çin'de yaptığı yatırımların dokuz katı. İngiltere'deki yatırımları ise Çin'den yedi kat fazlayken, İrlanda'daki yatırımları da Çin'in üç katı düzeyde oldu.
" AB'nin ABD'deki yatırımları, Hindistan ve Çin'deki yatırımların toplamının neredeyse sekiz katı.
" Atlantik'in iki yakasındaki büyümenin lokomotifi Avrupa ve Amerikan yatırımları. En büyük istihdamı bu yatırımlar sağlıyor. Transatlantik ekonomisi, yılda 5 trilyon dolarlık ticari satış rakamı oluşturuyor ve yılda 15 milyon kişiye istihdam sağlıyor.
" Transatlantik ekonomik ilişkiler, küresel ticaretin şekillenmesinde de önemli bir role sahip. Ya AB ya da ABD, neredeyse dünyadaki diğer tüm ekonomilerin en büyük ticari ortağından biri.
" ABD ve AB ekonomisinin toplam büyüklüğü dünyadaki ekonomik üretimin yarısına eşit ve dünyadaki ticari faaliyetlerin üç birine denk. AB ve ABD menşeli şirketler, dünyada en fazla Ar-ge yatırımı yapan şirketlerin yüzde 65'ini oluşturuyor.
Beş yılda 180 milyar $ katkı yapması bekleniyor
Beş yılda 180 milyar $ katkı yapması bekleniyor
ABD Başkanı Barack Obama yönetimi anlaşmaya büyük bir destek veriyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, anlaşmanın hayata geçirilmesi halinde pazarların birbirine açılması ve ticaretin liberalleşmesiyle ABD'nin gelecek yüzyılda rekabet gücünün artacağını, yeni iş imkanları yaratılacağını, ekonomi için milyarlarca dolarlık yeni kaynak oluşacağını söylüyor.
Avrupalı sanayiciler, ABD ile AB arasındaki sınırların kalkmasının şu an için acilen ihtiyaç duyulan ekonomik büyümeyi beraberinde getirmesini umuyor. Serbest ticaret anlaşması AB'nin ekonomik büyümesine yılda 65 milyar euro (87.59 milyar dolar) katkı yapacak. Avrupa Komisyonu'na göre, kimyevi maddeden otomotive kadar bir çok sektör için avantaj sağlayacak bu anlaşmanın GSYH artışına yapacağı katkı yüzde 0.52 olarak hesaplanıyor. Bazı ekonomistlere göre ise iki tarafın ekonomisinde yüzde 1.5'lik ekstra büyüme sağlayacak bu anlaşma.
ABD ile Avrupa arasında gümrük vergileri nispeten düşük; yüzde 5 ile 7 arasında değişiyor. Ancak her iki pazarın devasa boyutları göz önüne alındığında tarifelerde yapılacak küçük bir değişimin bile büyük bir etki yaratması bekleniyor. Avrupa Uluslararası Politika Ekonomi merkezi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, tarifelerin kaldırılması ABD'nin Avrupa'ya ihracatında yüzde 17'lik artış sağlayabilir. AB'nin ABD'ye yaptığı ihracatta ise yüzde 18'lik bir artış söz konusu. Araştırmalara göre, varılacak bir anlaşmayla, imzaların atılmasını takip eden beş yıl içinde 180 milyar dolar eklenebilir. Bu rakamdan ABD'nin payına daha büyük kısmın düşeceği tahmin ediliyor.
Tarifelerden çok düzenlemeler önemli
Fakat anlaşmanın hayata geçirilmesi için hem Brüksel hem de Washington'un bazı özverilerde bulunması gerekiyor. Meksika, ABD ve Kanada arasında tarifelerin kaldırılmasını öngören Nafta'dan farklı olarak AB ile yapılacak bir serbest ticaret anlaşmasında vurgu iki taraf arasında düzenleme standartların uyumlu hale getirilmesinde olacak.
İki taraf da ürünlerde düşük tarife uyguluyor ancak iş dünyası esas olarak birbirlerinin pazarlarına ortak düzenlemeler yoluyla erişmek istiyor. Örneğin, ABD'de güvenlik testlerinden geçen bir otomobilin AB'de yeniden testlere maruz kalmamasını ya da Brüksel tarafından güvenlik onayı verilen bir ilacın Amerikan hükümeti tarafından da onaylanmasını talep ediyor. Mevcut düzenlemeler inovatif ilaçlar ve daha ucuz jenerik ilaçların onayının yavaşlamasına neden oluyor.
Bazı endüstriyel gruplar ise anlaşmanın kendilerine olumsuz yansımasından endişe duyuyor. ABD'de Ulusal Domuz Eti Üreticileri Derneği, Amerikan Ticaret Temsilcisi Ron Kirk'e gönderdiği mektupta serbest ticaret anlaşmasının dışında tutulabileceklerinden kaygılandıklarını ifade etti. Konsey geçmişti, Avrupa'nın genetiği değiştirilmiş mısır ve soya ürünlerinin ithalatını bloke ettiğini ve Amerikan şirketlerinin 'Parmesan' peyniri gibi ürün tanımları kullanmalarına karşı çıktığı şikayetinde bulundu. Avrupa'da, İtalya'nın Parmigiano-Reggiano olarak bilinen bölgesinden gelen peynirler için 'Permasan' etiketi yapıştırılıyor.
ABD-AB ticari ilişkilerini geliştirme çabaları, Doha görüşmelerinin sonuçsuz kalmasıyla ivme kazandı. Kanada ve AB'nin serbest ticaret anlaşması peşinde olması ABD'yi benzer bir yol izleme baskısı altında bıraktı. Serbest ticaret anlaşmaları, Ocak-Temmuz 2013 arasında AB dönem başkanlığını yürütecek olan İrlanda'nın da önemli gündem maddelerinden biri olacak. İrlanda Başbakan Yardımcısı Eamon Gilmore, İrlanda hükümetinin ABD ile yakın ilişkilerini, dünyanın en büyük ekonomisi ile serbest ticaret anlaşmasının görüşülmesi için kullanacaklarını belirterek, bunun Amerikalılar için de bir öncelik olduğunu dile getirdi. İrlandalılar, Kanada ve Singapur gibi bir an önce gerçekleştirilebilecek serbest ticaret anlaşmalarını tamamlamaya çalışacak.
İrlanda'nın dönem başkanlığında öncelikli konulardan
İrlanda'nın dönem başkanlığında öncelikli konulardan
İrlanda Başbakanı Enda Kenny ay başında, Üst Düzey Grup raporunun, ticaret anlaşması müzakerelerinin başlatılması için olumlu görüş bildireceğinin sinyalini vermişti. Altı ay sürecek AB Bakanlar Konseyi dönem başkanlığını elinde bulunduran İrlanda'nın müzakerelerde üstleneceği özel bir rol bulunuyor. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ile bir araya gelen Kenny, 'Avrupa Birliği'nde 26 milyon işsiz varken; ticaret ve yatırım, büyüme ve istihdamı artırmak için birer fırsat' demişti. Diplomasi kaynakları, müzakerelerin İrlanda dönem başkanlığı sona ermeden başlayabileceğini düşünüyor, ancak arada halen bazı engeller bulunuyor. Analistler, ikili ticaret politikalarında işbirliğinin geçtiğimiz yıllarda mükemmel olmadığını söylüyor.
EurActiv'in haberine göre özellikle gümrük vergisi dışındaki engeller ve bazı düzenlemelerdeki farklılıklar olmak üzere halen bazı engeller bulunuyor. Aynı zamanda sanayinin, ne kadar serbest erişim, ne kadar korumacılıktan yana olduğuyla ilgili de belirsizlikler söz konusu. Avrupa Çelik Birliği Eurofer'in Genel Müdürü Gordon Moffat, 'Daha proaktif; yalnızca Avrupa'nın birinci sırada yer alması gerekliliği ve DTÖ kurallarının akademik saflığına bakmak yerine, sanayiyi ve Avrupa'nın çıkarlarını koruyan bir ticaret politikasına ihtiyacımız var' dedi. Buna göre diplomatik iyi niyetlerin arkasında, emtia piyasalarında endişeler bulunuyor ve yerel ticaret grupları daha korumacı bir gündem için baskıda bulunuyor. Bunun kaybedeni de AB oluyor. Moffat, 'Sanırım AB'nin, Amerikalılar, Hintliler ve diğerlerinin yaptığı gibi bir şeyler yapması lazım. Diğer herkes, çıkarlarını daha proaktif bir şekilde koruyor' diye de ekledi.
ABD'den Çin'e karşı Trans-Pasifik anlaşması
AB ve ABD ikili ticareti kolaylaştırmanın yollarını ararken bir yandan da üçüncü ülkelerde ticari varlıklarını büyütmek için başka anlaşmaları da kolluyor. Çin'in liderliğe oynaması ve AB krizinin uzun sürmesi üzerine, ABD 2011'de Pasifik'in sekiz ülkesi ile Trans-Pasifik Ortaklığını (TPP) kurdu. TPP şu anda ABD, Avustralya, Malezya ve Vietnam'ın dahil olduğu ve nispeten küçük ekonomiler olan Şili, Yeni Zelanda, Brunei ve Singapur'dan oluşuyor. Peru'da bu anlaşmaya katılmak için görüşmelerini sürdürüyor. Çin'in ticarette artan ağırlığı karşısında gücünü koruyabilmek amacıyla Asya Pasifik'in en güçlü 8 ekonomisini yanına alan ABD 2011'de kurduğu Trans-Pasifik serbest ticaret bölgesini içine Japonya'yı da alarak genişletmeye çalışıyor. Japonya, kendisinin üye olmadan ABD'nin Asya'ya ticari bir köprü kuramayacağını savunuyor. Ancak Japonya'nın yeni Başbakanı Shinzo Abe, biraz temkinli yaklaşıyor. Liberal Demokrat Parti de (LDP), Abe'nin TPP'ye evet demesi halinde kendisini destekleyeceklerini söylüyor ancak bir şartla; bazı talepleri karşılanmazsa ortaklıktan çekilebilmeleri.
TPP içindeki dokuz ülkenin toplam gayrisafi yurtiçi hasıla büyüklüğü 17 trilyon doların üzerinde. Asya Pasifik ülkeleriyle kurulan bu yeni serbest ticaret bölgesinde her türlü gümrük vergisi ve kota uygulaması sıfırlandı. Çin ise Trans-Pasifik Ortaklığını eleştiriyor ve bunu kendisine karşı kurulan bir ticaret bölgesi olarak görüyor.
Çin, ASEAN üyeleriyle yakınlaşıyor
Çin'de "Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık İlişkileri Anlaşması"nın (RCEP) içinde. Anlaşma, on altı ülkeyi kapsayacak. On ülke ASEAN üyeleri. Çin, Güney Kore, Japonya, Hindistan, Yeni Zelanda ve Avustralya ise "diyalog ortakları". Söz konusu ülkelerin toplam nüfusu, 3 milyar. Anlaşmanın 2015'te hayata geçirilmesi bekleniyor. Asya'nın ticari entegrasyonunu hızlandırması beklenen bu anlaşma ilk olarak Kasım 2011'de gündeme gelmişti. Konuyla ilgili açıklamasında Çin Bilimler Akademisi Asya-Pasifik Araştırmaları Enstitüsü'nden Güneydoğu Asya Çalışmaları Araştırma Görevlisi Xu Liping, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık İlişkileri Anlaşması'nın bölgesel serbest ticaret alanı için bir prototip olarak görülebileceğini söyledi. Çin-ASEAN İş Konseyi Çin Sekreteryası Genel Sekreteri Xu Ningning de, Trans-Pasifik Ortaklığı'yla kıyaslandığında, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık İlişkileri Anlaşması'nın daha kolay kabul göreceğini düşünüyor. Ningning'in verdiği bilgiye göre RCEP, tüm üyelerini kapsayacak biçimde ekonomik ve teknik işbirliğine gidecek. Gelişme düzeyine bakılmaksızın, tüm üyelerle en derin ve en geniş işbirliği sayesinde fayda en yüksek seviyeye çıkarılacak.
AB de Uzakdoğu ile ticareti serbestleştiriyor
AB de Uzakdoğu ile ticareti serbestleştiriyor
ABD ve Çin, Asya ülkeleriyle ticaret bariyerlerini kaldırmaya çalışırken, Avrupa Birliği de Uzakdoğu ülkeleriyle ticaretini pekiştirecek anlaşmalara imza atıyor. AB, Singapur Cumhuriyeti ile serbest ticaret anlaşması yaptı. Avrupa Komisyonu'nun Ticaret Komiseri Karel De Gucht'un duyurduğu anlaşma ile Singapur, Güney Kore'den sonra AB'nin serbest ticaret anlaşması yaptığı ikinci Asya ülkesi oldu. Belçikalı Komiser Karel De Gucht, imza töreninden sonra yaptığı değerlendirmede "Singapur, Avrupalı şirketler için çok dinamik bir pazar. Aynı zamanda Güneydoğu Asya'nın ekonomik yapısının temel taşlarından." sözlerine yer verdi. De Gucht, serbest ticaret anlaşmasını Singapur Ticaret Bakanı Lim Hng Kiang ile imzaladı. AB'nin gündeminde Japonya ile de serbest ticaret anlaşmasının olduğu kaydediliyor. Doha Kalkınma Turu Müzakereleri'nden somut bir ilerleme görmeyen AB, ikili anlaşmalarla ticaret hacmini geliştirme yolunu tercih ediyor. Anlaşma AB ile Japonya arasındaki ilişkilerin kuvvetlendirilmesi için paralel olarak yürütülecek. 2011 yılı verilerine bakıldığında Japonya AB'nin yedinci; AB ise Japonya'nın üçüncü büyük ticari ortağı konumunda bulunuyor. Japonya ile imzalanacak serbest ticaret anlaşması ile iki bölge arasında mamul mallar, hizmetler ve yatırımın kademeli ve karşılıklı liberalizasyonun yanı sıra ticari meseleler konusundaki kuralların da serbestleştirilmesi ve tarife dışı engellerin de kaldırılması öngörülüyor. Japonya ve AB arasındaki müzakerelerin resmi başlangıcı önümüzdeki AB- Japonya zirvesinde gerçekleştirilecek.
Hindistan ile serbest ticaret anlaşması yakın
AB ile Hindistan arasında 2007 yılından bu yana yürütülen serbest ticaret anlaşması görüşmelerinde de son aşamaya gelindi ve anlaşmanın ilkbaharda yapılması bekleniyor. AB, Hindistan'ın en büyük ticaret ortağı ve iki taraf arasındaki mal ve hizmetlerin ticaretinin hacmi 2010 yılında 86 milyar euroya ulaştı. 2010 ile 2011 yılları arasında yalnızca malların ticaretindeki artış yüzde 20'yi buldu. İki tarafın ihracat ve ithalatı neredeyse dengede bulunurken, AB'den Hindistan'a yapılan ihracatın yüzde 60 kadarını Almanya, Belçika ve İngiltere gerçekleştirdi. Öte yandan Hindistan, AB'nin toplam ihracatında yüzde 2.6, toplam ithalatında yüzde 2.2 paya sahip. Bu da ilişkilerde büyük bir potansiyel bulunduğunu gösteriyor. Son raporlar, ticaret anlaşmasının uygulanması halinde ticaret hacminin 2015'te iki katından fazlasına çıkarak 155 milyar Euro'ya varacağına işaret ediyor.
AB, Latin Amerika ile bağlarını güçlendiriyor
Ekonomik krizden çıkış yolları arayan Avrupa Birliği de, Latin Amerika ile ticari bağlarını sıkılaştırmaya çalışıyor. Arjantin ve Brezilya, geçtiğimiz hafta sonu Santiago'da yapılan zirvede AB liderlerine serbest ticaret görüşmelerini canlandırma sözü verdi. Almanya Başbakanı Angela Merkel öncülüğündeki AB liderleri; Arjantin, Brezilya, Paraguay, Venezüela ve Uruguay'dan oluşan Güney Amerika ticaret bloğu Mercosur ile müzakerelere devam kararı aldı. 1991'de Arjantin, Brezilya, Paraguay, Uruguay tarafından kurulan ve daha sonra Venezuela'nın da üye olduğu Mercosur, Güney Amerika'nın hızla büyüyen ekonomisinin büyük bir kısmını kapsıyor.
Brezilya ve Avrupa Birliği liderleri Mercosur ve Avrupa arasında bir serbest ticaret anlaşması imzalanmasına olan ilgilerini yinelediler. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso 6. Brezilya-Avrupa Birliği Zirvesi sonrasında, serbest ticaret anlaşmasının toplantıda tartışılan en önemli konu olduğunu söyledi. 2009 yılından bu yana ekonomisi ikinci kez resesyona giren Euro Bölgesi, Latin Amerika'nın giderek güçlenen ekonomileri ile işbirliği yapma arayışında fakat Arjantin ve Brezilya'nın yerli üreticilerine korumaya yönelik politikaları ticaret görüşmelerini zora sokuyor. AB'nin ticaretten sorumlu temsilcisi De Gucht, geçtiğimiz hafta yapılan toplantılarda tarafların, hizmetlerden tarıma kadar hangi sektörleri açmaya niyetli oldukları konusunda yıl sonunda önerilerini sunma konusunda uzlaşmaya vardıklarını belirtti. Taraflar arasında ticaretin serbestleştirilmesine yönelik görüşmelerin başarıyla sonuçlanması halinde yapılacak anlaşma 750 milyon kişiyi ve yıllık 130 milyar dolarlık ticareti kapsayacak.
Ancak AB'nin tarım sübvansiyonları ve Brezilya ile Arjantin'in yerli üreticileri daha ucuz yabancı ithal ürünlerden korumaya çalışması, ilk olarak 1990'larda başlayan Mercosur ile ticaret ortaklığı oluşturulması görüşmelerinde ilerleme sağlanmasını engelliyor. Öte yandan geçtiğimiz yıl Mercosur üyesi olan Venezüela'nın serbest ticareti desteklemiyor olması da komplikasyon yaratıyor.
Şu anda AB'nin bazı Latin Amerika ülkeleriyle yapmış olduğu anlaşmalar var; Meksika, Peru ve Şili ile serbest ticaret anlaşmaları imzalandı.
Rakamlarla Latin Amerika-AB ticareti
Avrupa Birliği ve Latin Amerika arasındaki beş önemli nokta söyle aktarılabilir:
* İkili ticaret son 10 yılda ikiye katlandı ve geçtiğimiz yıl 200 milyar euroluk büyüklüğe ulaştı. Avrupa, şu an Latin Amerika ve Karayip ülkelerinin en büyük yatırımcısı.
* Her iki bölgenin de ortalama 500 milyon nüfusu var fakat AB'nin toplam ekonomik üretimi Latin Amerika'nın üç katı büyüklüğünde. AB'nin gayrisafi yurtiçi hasılası 17.6 trilyon dolar civarında.
* ABD'ye benzer şekilde AB, bazı Latin Amerika ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları yapmış durumda. Meksika ve Şili'nin yanında AB; Kolombiya, Peru ve altı Orta Amerika ülkesiyle
(Kosta Rika, El Salvador, Guatemala, Honduras, Nikaragua ve Panama) serbest ticaret yapılmasını aralık ayında onayladı. Peru ve Kolombiya ile imzalanan anlaşmaların yürürlüğe girmesi için bu iki Latin Amerika ülkesi hükümetlerinin de son onayları vermesi gerekiyor. Orta Amerika ülkeleri ile imzalanan anlaşmanın ise anılan ülkelerin iç onay süreçlerinin tamamlanması ile birlikte nisan-haziran dönemi içerisinde yürürlüğe girmesi bekleniyor.
* Söz konusu ticaret anlaşmalarının yürürlüğe girmesi ile birlikte Avrupa Birliği- Orta Amerika ülkeleri ticaret hacmini yüzde 25-30 büyümesi ve Orta Amerika ülkeleri ekonomilerinin; ortalama yüzde1-2 büyümesi bekleniyor. Peru ekonomisinin yüzde 0.7, Kolombiya ekonomisinin yüzde 1.3 büyüyeceği öngörülüyor.
* Güney Amerika bloku Mercosur ile yapılacak bir anlaşma AB için gerçek bir zafer olarak görülüyor. AB Mercosur'un en büyük ticari ortağı, Mercosur ise AB'nin 8'inci büyük ortağı. AB'nin bölgeye ihracatı 2007 yılında 28 milyar euro iken, 2011 sonu itibariyle yıllık ihracat hacmi 45 milyar euroya yükseldi.
* İki taraf arasındaki müzakereler 18 yıl önce start aldı ve 2010 yılında yeniden başladı fakat Arjantin ve Brezilya ile yükselen tansiyon anlaşmanın geleceğiyle ilgili şüpheler doğurdu. Arjantin Devlet Başkanı Christina Fernandez, petrol şirketi YPF'nin kontrolünü İspanyol Repsol'den aldı ve ithalata kontrol getirdi. Ayrıca, ticari faaliyetleri izleyen Global Trade Alert, Brezilya'nın dünyadaki en korumacı 10 ülke arasında yer aldığını belirtiyor.
Latin Amerika ve Karayipler Topluluğu (CELAC) - AB Zirvesi'ne katıldığı Şili'de aralarında Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de bulunduğu Avrupalı liderler. Latin Amerika hükümet ve devlet başkanlarıyla yaptıkları görüşmelerde ticaretin geliştirilmesi konusunda mutabık kaldı.